İçeriğe geç

Nudge Kitap Alıntıları – Richard H. Thaler

Richard H. Thaler kitaplarından Nudge kitap alıntıları sizlerle…

Nudge Kitap Alıntıları

&“&”

(İki insan bırazda beslenme şekilleri, yemek adetleri ve daha cok da yüz mimikleri yüzünden birbirine benzemeye başlarlar.) Aslında sonuçta birbirine benzeyen çiftler zamanda daha mutlu olma eğilimi de gösterirler!
Beslenme, sigara ve alkol konusunu ele alırsak,insanların bu konuda seçimlerinin sağlıkları acısından hiç de uygun olmadığı rahatça görülebilir .Aslında birçok sigara tiryakisi, alkolik ve şişman insan daha ıyı kararlar verebilmek için başkalarına para ödemeye hazırlar.
Amsterdam,schiphol havaalandakı erkek tuvaletleri bu ilke konusunda guzel bır ornektır. O tuvaletlerde her klozetin içine kabartma bır karasinek resmı konmuştur. Yetkililere gore, erkekler işerken çoğu zaman dikkatsiz davranmakta ve klozetin dışını kırletmektedır,ama klozet içinde kabartma bir sinek resmı olanların o noktaya odaklanması saglamakta ve cevrede temız kalmakta bu fikri atan adamlara gore fikir cok işe yarımıstır.
Bu tür ünlü deneylerden biri Stroop (1935) testidir. Bu deneyin modern örneğinde insanların önüne bilgisayar ekranında bazı kelimeler düşer ve deneklerden kırmızı bir kelime gördüklerinde sağ, yeşil bir kelime gördüklerinde sol düğmeye basmaları istenir. Denekler bu kolay deneyi hızlı ve hatasız yapmayı çabuk öğrenir. Ama kırmızı yazılmış YEŞİL kelimesi ya da yeşil yazılmış KIRMIZI kelimesi çıkınca şaşkınlık başlar. Bu uygunsuz sinyallere cevap süresi uzar ve hata oranı artar. Bunun temel nedeni şudur: Otomatik Sistem kelimeyi hızlı okurken renk adlandıran sistem renk konusundaki kararını ondan biraz daha yavaş verir. Düşünmeyen Otomatik Sistem kırmızı yazılmış YEŞİL kelimesini görünce hemen sol düğmeye basar ki bu yanlıştır. Bunu kendiniz de deneyebilirsiniz. Renkli kalemler alın ve renklerin adlarını yazın ama renk adlarını o rengin kalemiyle yazmamaya dikkat edin (daha da iyisi bunu bir çocuğa yaptırın). Sonra renk adlarını mümkün olduğunca hızlı okuyun (yani renkleri görmezlikten gelip sadece kelimeleri okuyun), bunun kolay olduğunu göreceksiniz. Ama kelimeleri görmezlikten gelip söz konusu kelimenin yazımında kullanılan renkleri yine hızlı söylemeye kalkarsanız bunun zor olduğunu görürsünüz. Bu tür durumlarda Otomatik Sistem her zaman Düşünsel Sistem’e galip gelir.
Başka biriyle beraber yemek yiyen bir insan normal olarak yalnız yediği zamandan yüzde 35 daha fazla yer; 4 kişilik bir grupta insanlar yaklaşık yüzde 75, 7 kişilik ya da daha kalabalık gruplarla beraber yiyenler de yüzde 96 daha fazla yemek yerler.

Dâhil olduğumuz bir grup içindeki tüketim kalıplarından da büyük ölçüde etkileniriz. Çok yiyenlerin içine giren bir az yiyen, onlara uyar ve çok yer. Çok yiyen biriyse az yiyenlerin arasında kendini daha az yemeye zorlar. Bu şekilde grup ortalaması insanı etkiler ama tabii cinsiyet farklılıkları da vardır. Kadınlar dışarıya çıktığında genelde daha az yer, erkeklerse kadınların erkekçe yemekten etkilendiklerini düşünerek daha çok yeme eğilimi gösterirler. (Erkeklere not: Kadınlar bundan hiç etkilenmezler) Bu nedenle, kilo almak istemiyorsanız zayıf bir iş arkadaşınızla yemeğe çıkın (ve onun tabağındaki yemeği bitirmeye kalkmayın).

… bir deneyde insanlara, “İfade özgürlüğü bir hak değil, bir imtiyaz olduğundan, bir toplum tehdit altındayken, ifade özgülüğünün askıya alınması uygundur,” cümlesi okutuldu. Bu cümlenin doğru olup olmadığı kişilere ayrı ayrı sorulduğunda grubun sadece yüzde 19’u aynı fikirde olduğunu söyledi. Ama sadece 4 kişinin benzer fikirleriyle karşılaşınca deneklerin yüzde 58’i fikir birliği yaptı. Bu da Nazizm’in nasıl mümkün olabildiğine dönük Asch’in merak duyduğu meselelerden birinin altında yatan nedenleri anlamamızı sağlar. Asch’e göre uyumculuk çok güçlü bir dürtmedir ve aklımızın alamayacağı davranışlara yol açabilir.
İnsanlar kaybetmekten nefret ederler (ve Otomatik Sistemleri bu konuda oldukça duygusal davranabilir). Kabaca, insan bir şeyi kaybettiğinde, kazandığı zaman hissettiği sevincin iki katı kadar üzülür. Daha teknik bir dille ifade edecek olursak insanlar “kayıptan kaçınma” eğilimi gösterirler. Bunu nereden mi biliyoruz?

Burada basit bir deneyden söz edelim. Öğrencilerin yarısına üzerlerinde kendi üniversitelerinin simgesi olan kahve kupaları verildi. Sonra kupa verilmemiş olanlara arkadaşlarının ellerindeki kupalara bakıp onları incelemeleri ve kupa sahiplerine onları kendilerine satmaları, diğerlerine de kupaları satın almaları söylendi. Bu sırada kupa sahiplerine, “Verilen şu fiyatlarla kupanızı satar mısınız? , diğerlerine de, “Bu fiyata kupa alır mısınız?” sorusu soruldu. Sonuçta kupa satması gerekenler, almak isteyenlerin verdiği fiyatın iki katını istediler. Bu deneyler için binlerce kahve kupası kullanıldı ve deney başka öğrencilerle defalarca tekrarlandığında sonuçlar hep aynı çıktı. Yani kupası olanlar kupalarını satmak istemiyorlardı. Ama olmayanlar da kupa satın almak için her şeyi yapmaya hazır değildi, bunu acil ihtiyaç olarak görmüyorlardı. Bunun anlamı şudur: İnsanlar objelere belirli değerler atfetmezler. Bir şeyden vazgeçmek zorunda olduklarında, aynı şeyi alırken duydukları sevincin iki katı üzülürler.

İnsanlar kaybetmekten nefret ederler. Kabaca, insan bir şeyi kaybettiğinde, kazandığı zaman hissettiği sevincin iki katı kadar üzülür. Daha teknik bir deyimle İnsanlar kayıptan kaçınma" eğilimi gösterirler.
“Pek çok toplumda yaşlılara çocukları bakar. Fakat yirminci yüzyılda insan ömrünün uzaması ve ailelerin coğrafi olarak birbirinden uzaklaşmaları nedeniyle, insanlar yaşlılıklarında çocuklarına bağımlı olmadan yaşayabilmek için emeklilik konusunu daha çok düşünmeye başladılar…”
Uyumculuk çok güçlü bir dürtmedir ve aklımızın almayacağı davranışlara yol açar.
Seçimlerimiz biraz da sorunların ifade ediliş şekline bağlıydı.
İkinci evlilik umudun deneyime galip gelmesidir.
İnsanlar rastlantısal süreçlerle ilgili doğru bir algıya sahip değiller.
‘Çıpalama etkisi’
Sürpriz ve beklenmedik şeyler bulma şansı insanlar için iyi ve eğlenceli olabilir ama temel bilgi kaynağımız bizim gibi insanların neler sevdikleri konusuysa bu pek de harika sayılmayabilir. Bazen bize benzemeyen insanların sevdiği şeyleri ve bunlardan hoşlanıp hoşlanmadığımızı öğrenmek de iyi olur.
Varsayılan seçenek"ler karar vericinin hayatını kolaylaştıracak ya da iyileştirecek şekilde düzenlenmemektedir.
İnsanlar algıladığı sinyalin arzulanan aksiyonla uyum halinde olmasını ister. Uyumsuzluk olduğunda performans olumsuz etkilenir ve insan aptalca hatalar yapar.
Çoğu zaman reddettiğimiz değil de sadece yaptığımız, kabul ettiğimiz seçimlerden bir şeyler öğreniriz. İnsanlar deneme yaparken kendi yollarını bırakıp başka yollar denemezlerse alternatifleri asla öğrenemezler. Evinize dönerken her akşam uzun yolu kullanırsanız kısa yol olduğunu asla öğrenemezsiniz. Uzun vadeli süreçler nadiren iyi karşılık sağlar.
Aslında kimse size sandığınız kadar dikkat etmez
Seçimlerimiz biraz da sorunların ifade ediliş biçimidir.
Soğuk" durumdayken, tahrik altında olduğumuz zaman arzularımızın ve davranışlarımızın ne kadar değişeceğini kestiremeyiz. Bunun sonucu olarak da davranışlarımız şartlar ve çevrenin, diğer bir ifadeyle bağlamın seçimlerimize etkileri konusunda belirli bir saflık, deneyimsizlik taşır.
Bazen yeni şeyler deneme konusundaki korkularımızın üstesinden gelmek için sıcak" durumda olmamız gerekir. Bazen bir tatlı çok güzeldir ve onu yemekle çok iyi ederiz. Bazen aşık olmak en iyisidir. Fakat şurası da bir gerçektir ki "sıcak" durumda olduğumuz zaman çoğunlukla başımız derde girer.
Seçimlerimiz biraz da sorunların ifade ediliş şekline bağlıydı.
Statüko eğiliminin altında yatanlardan biri de dikkat eksikliğidir. İnsanların çoğu aman, her neyse" kısayolunu benimser. Bunun güzel bir örneği televizyonun karşısına oturan birinin yayımlanan program ilgisini çekmese de onu izlemeye devam etmekten kendini alamamasıdır.
Değişim bizim çıkarımıza bile olsa kayıptan kaçınma eğilimi bir tür bilişsel dürtme gibi çalışır ve sahip olduklarınızdan vazgeçmememiz konusunda bize baskı yapar.
İnsanlar objelere belirli değerler atfetmezler. Bir şeyden vazgeçmek zorunda olduklarında, aynı şeyi alırken duydukları sevincin iki katı üzülürler.
* Komşuların enerji tüketimini kıyaslama
* Akım bilinçli kablo ( elektriği görünür kılan kablo ile enerji tasarrufu ) Power aware cord
* Sahte kasis
* Kalori sayımı ( yemeklerin kalorilerinin gösterimi )
* Tepsisiz kantin ve yemekhaneler ( Yüzde 30-50 yemek israfını önleme)
* Stickk.com
* Şeffaf uçak koltuk cepleri
* Pisuvar sineği çıkartmaları
Bir ferdi olduğum insanlık, ah ne kadar az idi gerçekten; derinliklerine erişemediği yeraltı ile sonsuzluğa uzanan gökyüzü arasındaki dünyasında, ancak basabildiği toprakla ve varabildiği menzille sınırlıydı; ne kadar âciz, bilgisiz ve çaresizdi!
Caraga Yeşil Bankası tarafından sunulan sigarayı bırakma taahhüdü en etkili dürtülerdendir. Sigarayı bırakmak isteyen kişi bu bankaya bir dolarlık küçük hesap açıyor ve altı ay boyunca sigaraya vereceği paraları bu hesaba yatırıyor. Hesap sahibi altı ay sonra sigarayı bıraktığını kanıtlamak için idrar testi yaptırıyor. Testi geçerse parasını geri alıyor, geçemezse hesapta biriken para hayır kurumuna bağışlanıyor. Programın sonuçlarına göre bankaya hesap açanların sigarayı bırakma ihtimali %53 artıyor. Nikotin kullananların bile sigarayı bırakmak konusunda bu kadar başarıl olmadıklarını söyleniyor.
İllinois eyaletinde yetişkinlerin yüzde 87 ‘si organ bağışçısı olarak kayıt yaptırmanın doğru olduğuna inanıyor ve yetişkinlerin yüzde 60’ı kayıt yaptırdı ifadeleri gösteriliyor. İnsanlar çoğunluğun doğru bildiği ve yaptığı şeyleri yapmaktan hoşlanırlar.
İnsanlara verdiğiniz seçenek artarsa onlara daha fazla yardım etmeniz gerekir.
Eğer alınacak karar karmaşıklık içeriyorsa, karar vericiler hızla geribildirim alma şansından yoksunlarsa ve insanlar hatalarından ders çıkaramazlarsa o zaman onları biraz dürtmek uygun olacaktır.
Eğer geri dönüşüm oranınızı artırmak istiyorsanız diğer bireylerin gerçekten geri dönüşüme katkıda bulunduklarını insanların gözüne sokun.
Bilindiği üzere küçük şeyler büyük farklar yaratabilir.
Fakat insanlar için ne kadar öğrenmek yeterli olabilir ki?
Kazananlar kazanmak için biraz yalan söylerler. Ekonomistler buna “stratejik yalan” adını verir.
Eğer enerji kullanımını görülebilir hale getirebilirsek insanları hiç zorlamadan tasarrufa yönlendirmek mümkün olur.
Unutmayın ki insanlar çoğunluğun doğru bildiği ve yaptığı şeyleri yapmaktan hoşlanırlar.
Peki, gerçekte yaşanan neydi?
Aslında krediler tüm üniversite öğrencilerinin kaderi gibidir.
İnsanlar hatalar yaparlar.
Eğer siz diğer insanların yaptıkları seçimleri dolaylı olarak etkiliyorsanız bir seçim mimarısınız demektir.
Bazen bir fikirle ilgili en küçük bir ima ya da kavram bir hareketi tetikleyebilir.
İnsanlar risklerin çok yüksek olduğu durumlarda bile gerçekçi olmayacak biçimde iyimser olurlar.
Kısa süre önce yaşanmış olaylar da davranışlarımızı ve korkularımızı eskiden yaşananlara göre daha kolay etkiler.
İnsanlar nasıl oluyor da hem çok zeki hem de aptal olabiliyorlar?
“Görmek, inanmak değildir”
İnsanlar objelere belli değerler atfetmezler. Bir şeyden vazgeçmek zorunda olduklarında, aynı şeyi alırken duydukları sevincin iki katı üzülürler.
Piyasalar tüm erdemlerine karşın, yok etmeye ya da etkilerini azaltmaya çalışmak yerine, şirketlere insan zafiyetinden yararlanıp kazanç sağlama teşviki yapar.
Kredi Kartları

Kredi kartı modern yaşantının kaçınılmaz bir gerçeğidir. Toplumda kredi kartsız hayat adeta imkansız gibidir. Bir otele gittiğinizde, araba kiralarken ya da alışveriş yaparken büyük çoğunlukla kredi kartı kullanılır. Kredi kartı peşin ödeme yerine kullanıldığı gibi, çeklerin yerini de almıştır ama bazen alışveriş sonrasi bir market kasasında birkaç dolarlık bir ödeme için çek yazarak sizi bekleten insanlara da rastlarsınız. Kredi kartının ikinci amacı, cebinizdeki paradan fazla harcama yapmanızı gerektiren durumlada karşılaştığınız zaman size likidite sağlamaktır. Kredi kartına benzeyen borçlanma kartı sadece birinci fonksiyona hizmet eder çünkü bir banka hesabına bağlıdır ve kredi hesabına bağlı değilse ondan para çekerek borçlanamazsınız. (Uyarı: Bazı borçlanma kartlannda yüksek ücretle kredi verilir. Borçlanma için bu tür bir kart kullanırsanız ödeyeceğiniz ücretin kredi kartı ücretinden düşük olmasina dikkat edin.)

Kredi kartları insanlara büyük kolaylık sağlar. Kredi kartıyla ödeme yapmak genelde nakit ödeme yapmaktan kolaydır; bozuk para aramaz, bunun için ceplerinizi karıştırmak zorunda kalmazsınız. Bazı kredi kartlannda uçak ulaşımını kullanan insanların yararlanacağı uçuş milleri sistemi de vardır. Fakat dikkatli olmazsanız kredi kartı bağımlılık yaratır. Aşağıdaki satırların okunmasi gerekir:

ABD Nüfus İdaresi (Census Bureau) raporuna göre 2004’te 164 milyon kredi kartı sahibinde 1,4 milyardan fazla kredi kartı vardı – yani kart sahibi basina 8,5 kart düşüyordu. Halen 115 milyon Amerikalı aylık ödemeli kredi kartı sahibidir.

1989’da ortalama bir Amerikan ailesinin kredi kartı şirketlerine borcu 2697 dolardı; bu rakam 2007’de yaklaşık 8000 dolara çıktı. Ve bu rakamlar düşük olabilir çünkü bunlar genelde özel raporlardır. Bazı araştırmacılar Merkez Bankası bilgilerine göre Amerikan ailelerinin ortalama kredi kartı borçlannın 12 bin dolar olduğunu söylüyor. Yıllık kredi faizi oranlannın tipik olarak yüzde 18 olduğu düşünülürse, sadece faiz ödemelerinin yılda 2000 doları geçtiği görülür.

3. Bölüm’de sözünü ettiğimiz otokontrol sorunlarına geri dönersek, kredi kartlannın bazı insanlar için nasıl ciddi sorunlar yarattığını görebiliriz. Kredi kartı öncesi dönemde insanlar ellerindeki para miktanna göre harcama yapmaya alışıktı. Birçok aile bu nedenle çeşidi harcamalar için etiketlenmiş kavanozlara para koyardı. Şımdiyse cebinizde arabanıza benzin alacak paranız yoksa kredi kartınız var. Kredi kartları otokontrolü başka şekillerde de engeller. Drazen Prelec ve Duncan Simister araştırmasına (2001) göre maçlarda kredi kartıyla bahis oynayanların peşin parayla oynayanlardan 2 kat daha fazla para yatırdıkları görülmüştür. Bazı insanların uçuş milleri biriktirmek için kredi kartlarıyla ne kadar harcama yaptığı konusundaysa bilgi yok. Bir kartın harcama limiti dolunca insanlar başka bir karta geçiyor. Elindeki kartlarla yetinmeyenlerse bir bankada küçük bir hesap açarak hemen yeni bir kredi kartı alabiliyor.

Özgürlükçü paternalizm bu konuda yardımcı olabilir mi?

Kredilerde olduğu gibi, bunun da mükemmel bir RECAP alanı olduğunu düşünüyoruz. Biz kredi kartı şirketlerinden her yıl, o yıl içindeki tüm ücretlerin listeleri ve toplamları yazılı olarak ve elektronik ortamda bildirmeleri talep edilsin diyoruz. Böyle bir rapor iki amaca hizmet edebilir. Birincisi, kredi kartı kullanıcılan bu raporu bilgisayarda görüp daha avantajlı kartlar arayabillr. Kartların tam olarak ne işe yaradığını ve masraflannı bilirlerse ncye para ödedikleri konuşanda daha iyi bilgi sahibi olabilirler.

Burada bir örnek verdim. Kredi kartı şirketleri faturayı aldığınız tarih ile son ödeme tarihi arasındaki süreyi kısaltarak fiyatları gizlice artırabilir. Ödemeyi aksatırsanız ceza ödemekle kalmaz, ödemeyi tam olarak yapsanız bile bir sonraki ay yaptığınız ödemelerde faiz ödersiniz. Çok sık iş seyahati yapan bir kart kullanıcısı 5000 dolarlık bir ödemeyi bir gün geçirse bile 100 dolardan fazla faiz ödemesi yapmak zorunda kalır.

İkincisi, rapor sayesinde kart kullanıcıları bir yıl içinde yaptıkları ödemeleri daha iyi görürler. Şimdi bazı kredi kartı şirketleri vergi konusunda yardımcı olmak üzere yıllık alımları kategorilerine göre gösteren yıllık harcama özeti yayımlıyorlar fakat RECAP ihtiyacı kendi ücretlerini de bu özete koymaları için kart şirketlerini zorlayabilir. Bu ücretler çoğu zaman gizlenir. Örneğin yabancı bir parayla alışveriş yaparsanız kredi kartı şirketi bu harcamayı dolara çevirmek için de bir ücret alır ki bunun bankalara maliyeti aslinda sıfıra yakındır. RECAP bildirisinde size, örneğin Meksika seyahatinizde kredi kartınızı kullandığınız için ne kadar ücret ödediğiniz bildirilir. Kredi kartı faizleri vergi indirimine dahil olmadığı için kart kullanıcıları bir yıl içinde kartlara ne kadar faiz ödediğine bakmaz ve bu ödemeler gizli kalır, bilinmez. Bir kart kullanıcısına geçen bir yıl içinde 2153 dolar faiz, 247 dolar gecikme faizi ve 57 dolar da para transferi işlemleri ücreti ödediği söylense o kişi ne düşünür acaba?

Başka bazı dürtmelerin de yardımı olabilir. Örneğin her ay aldığınız kredi kartı faturasında (ekstrede) ödemeniz gereken asgari tutar da belirtilir. Bu rakam size borcunuzun asgari tutar kadarını ödemenizin yeterli olacağına dönük bir dürtme ya da bir çıpa gibi görünebilir. Bu asgari ödeme rakamları toplam ödemeye kıyasla küçük olduğundan, yalnızca asgari tutarı ödemek zamanla faiz ödemelerini artırır. Kredi kartı şirketleri aslinda asgari ödeme tutarı şansını size göstererek her ay ödemenin tamamini yapmaya çalışan sizlerin aklını çeler. Kredi kartı ödemelerinizin bankanızdan otomatik olarak yapilmasini ayarlarsanız sorununuz kalmaz. Muhtemelen tek varsayılan seçenek", ödemeyi tam olarak değil de asgari olarak yapmaktır. Burada da kredi kartı şirketlerinin faturanm tamamının otomatik ödenmesine dönük seçeneği "varsayılan seçenek" olarak seçmeleri yerinde olur.

Bu bölümde çeşitli konulardan söz ettik ama birleştirici mesaj basittir. Konut kredileri, okul kredileri ve kredi kartlarıyla hayat gereğinden fazla karmaşıktır ve insanlar kolayca istismar edilebilirler. Aslinda en iyisi insanlara dikkatli olmaları gerektiğini söylemektir ama kredi alma, borçlanma hallerinde insanların zayıf yanlarından kolayca yararlanabilenler her zaman vardır. Başka konularda olduğu gibi hükümet burada da seçme özgürlüğüne saygı göstermelidir ama seçim mimarisinde yapılacak birkaç iyileştirme sayesinde insanlar da büyük ihtimalle kötü seçimler yapmaktan kurtulabilir.

Meyveyi göz hizasına koymak bir dürtme olarak kabul edilir. Ama hazır gıda ya da abur cubur yiyeceklerin yasaklanması dürtü sayılmaz.
Şans oyunlarının çok rağbet görmesinin bir nedeni de gerçekçi olmayan iyimserliktir.
iNcetives( teşvikler)
Understan mappings( planlamayı anlamak)
Defaults (defolar, ihmaller)
Give feedback( uyar, bilgilendir)
Expect error ( hatayı bekle)
Structure complex choices(karmaşık seçimler
planla)
NUDGES / DÜRTÜLER
Yeni fikirler üzerine düşünmek çoğu zaman eski fikirlerle ilgili yazmaktan daha eğlencelidir.
Fakir insanların çoğu zaman kendilerine yardım amacıyla yaklaşan uyanıklar tarafından sömürüldükleri bir gerçektir.
Bir ferdi olduğum insanlık, ah ne kadar az idi gerçekten; derinliklerine erişemediği yeraltı ile sonsuzluğa uzanan gökyüzü arasındaki dünyasında, ancak basabildiği toprakla ve varabildiği menzille sınırlıydı; ne kadar âciz, bilgisiz ve çaresizdi!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir