Victor Hugo kitaplarından Notre – Dam’ın Kamburu kitap alıntıları sizlerle…
Notre – Dam’ın Kamburu Kitap Alıntıları
Olağanüstü gücü kötülüğünün bir başka sebebiydi.
Türklerin dediği gibi: Tanrı’dan ümit kesilmez.
Aşk bir ağaç gibidir: Kendiliğinden yetişir, kökleriyle tüm benliğimizin derinliklerini sarar ve yıkıntı hâlindeki bir yürekte bile yeşermeye devam eder.
Quasimodo: Ah! sevmiş olduğum her şey!
Sabahın, kuşların, çiçeklerin hayatlarına bir anlam katmadığı insanlardandı o.
Ben sevinçten ölmediğime göre, ölmek o kadar da kolay değilmiş.
Tanrım! Sesin ne kadar güzel! Demin benimle konuşurken, müzik dinliyorum sandım!
Seni çok seveceğim.
Bir kadının ellerinin insanüstü bir güce sahip olduğu anlar vardır.
Güzel bir söz söyle! Tek bir söz! Sadece bir söz!
Oysa ben zindanı içimde taşıyorum, içim kışla, buzla, umutsuzlukla dolu, ruhum karanlık.
Hem ölüm dediğiniz nedir ki?
Kötü bir an, bir geçiş ücreti, birazdan hiçbir şeye geçiş.
Kötü bir an, bir geçiş ücreti, birazdan hiçbir şeye geçiş.
Özgürleşmiş insanlığın patırtı ve kaynaşmasını şimdiden işiten, gelecekte aklın imanın altını oyacağını, fikrin inancı tahtından indireceğini, dün yanın Roma’yı sarsacağını gören peygamberin çığlığı
Bu adamın asılmamış olduğu apaçık ortadaydı. Bu iskelenin sahibi kendi ayağı ile buraya gelip burda ölmüştü. Erkek iskeletini kucaklayan kadın iskeletinden ayırmak istediklerinde acayip bir şey oldu; iskelet toza dönüşüp yerlere dökülüverdi
Bu yetim, bu bulunmuş çocuk, bu toplum safrası da kendine göre güzeldi; kendini üstün ve güçlü hissediyor, dışlandığı ama bu denli kudretlice müdahale ettiği bu topluma, avını elinden koparıp aldığı bu insan adaletine, boşa kürek çekmek zorunda bırakılan bütün bu taş yüreklilere, bu yardakçı, yargıç ve cellatlara, sakat biri olarak Tanrı’nın kuvvetiyle hakkından geldiği bütün bu krallık gücüne, meydan okuyarak bakıyordu.
Gerçekten de, çirkin olduğu için vahşi, vahşi olduğu için kötü bir insandı.
İnsan davranışları iki yönlüdür. Sende göklere çıkartılan bir şey için beni yerden yere vururlar.
On yaşındayken İstanbul’a ayak bastım. Ülkenin en büyük şehrindeyim ve danışacak, sığınacak kimsem yoktu. Başkasının kâbusu olur ama benim için ucu nereye gideceği bilinmeyen bir macera
Seni seviyorum, inan bana. Bu artık sevgi olmaktan çıktı da bir işkence halini aldı.
-Dostluk nedir biliyor musunuz? diye sordu.
-Evet, diye yanıltladı Çingene kızı; kardeş gibi olmaktır, tıpkı elin iki parmağı gibi iç içe geçmeden birbirlerine dokunan iki ruh gibi.
-Evet, diye yanıltladı Çingene kızı; kardeş gibi olmaktır, tıpkı elin iki parmağı gibi iç içe geçmeden birbirlerine dokunan iki ruh gibi.
Şiddet ruhları ürkütmekten başka bir işe yaramaz.
Ah efendim, merhamet yüce bir ruhun içini aydınlatacak tek ışıktır.
Parlayan bir mum tek bir sineği cezbetmez.
Kibir sizi mahvedecek dostum. Kibir felâketi ve utancı beraberinde getirir. Bunları düşünün ve susun.
Büyük girişimlerin başarıya ulaşması için bazen şans, bazen de kurnazlık gerekir.
Gün ışığı herkesin malıdır. Ne diye bana yalnız geceyi veriyorlar?
Bazen ne kadar iyi top sürersen sür, topu sadece kendinde tutmaktan zarar gelir.
Kalabalık göz kamaştırıcı bir güzelliğe yol açıyordu.Bu çingene kızıydı.
” Ama muhterem Üstat, hayatı geçirmek yetmiyor, onu kazanmak da lazım.”
Bir kütle yıkılabilir, tufanla kısa sürede suların altında kalır, ama kuşlar uçmaya devam ederler ve dalgaların yüzeyinde tek bir gemi varsa, onun üzerine konar, onunla yüzer, suların çekilmesini birlikte izlerler. Ve bu kaostan çıkan yeni dünya uyanırken, yok olan dünyanın düşüncesinin kanatlanmış ve canlı bir halde süzüldüğünü görür üzerinde.
Eksikli bir bedenin içindeki ruhun da köreldiği gerçektir.
Ya aşk?
Ah aşk! dedi Esmeralda, sesi titriyor, gözleri ışıldıyordu. İki sevgilinin bir bedende bir araya gelmesi. Bir melekte bütünleşen bir erkek ve bir kadın. Cennetin ta kendisi!
Ah aşk! dedi Esmeralda, sesi titriyor, gözleri ışıldıyordu. İki sevgilinin bir bedende bir araya gelmesi. Bir melekte bütünleşen bir erkek ve bir kadın. Cennetin ta kendisi!
Ah efendim, merhamet yüce bir ruhun içini aydınlatacak tek ışıktır.
Hiçbir şey kâr etmiyor. Bu adam müthiş. Pusulamı şaşırıyorum
İdam sehpası bir terazidir; bir ucunda bir adam, diğerinde bütün dünya vardır. Adam olmayı yeğlerim..
Çocuğunu kaybeden bir anne için yaşanan her yeni gün ilk gün gibidir. Bu acı hiç yaşlanmaz. Yas giysileri yıpranıp ağarsa da, yürek hep karanlıkta kalır.
Büyük teşebbüslerin mutlu sonunu, insan bazen talihe bazen de hileye borçludur.
çoğu kez bizi düşürenler en iyi dostlarımızdır.
Yüreğimi yakan ateşin dumanı içimden hiç çıkmıyor!
Ne yazık!İnsan davranışları iki yönlüdür.Sende göklere çıkartılan bir şey için beni yerden yere vururlar.
Her uygarlık teokrasiyle başlayıp demokrasiye ulaşır.
Her uygarlık, teokrasiyle başlayıp demokrasiyle sona erer. Birliğin yerine geçen özgürlük yasası, mimaride yazılıdır
Bir seferinde Esmeralda Quasimodo’nun bu heykele şöyle dediğini duydu:
Ah! Keşke ben de senin gibi taştan olsaydım!
Ah! Keşke ben de senin gibi taştan olsaydım!
Aşırı ıstırap da tıpkı aşırı acı gibi şiddetli bir duygudur, kısa sürer.
Kemiklerinin üzerinde derisi kalan sanat sefil bir şekilde can çekişir.
Güneş ışınlarının tadını çıkaran bir kuş gibi ferahlıyordu.
Zekâ ağacının tüm elmalarının tadına pes peşe baktığı ve sonunda açlıktan ya da bıkkınlıktan yasak meyveyi ısırdığı söyleniyordu.
bu ruh derin bir karanlığa gömülmüş, zavallının melankolisi de tıpkı şekilsizliği gibi tedavi edilemez bir hal almıştı.
Nerede oduğunun, ne düşündüğünün, hatta rüya görüp görmediğinin bile farkında değildi.
İnsan insanın canavarıdır.
La Fontaine’nin meşhur masallarından birinde dediği gibi: Bir tavuğun yakaladığı bir tilki nasıl utanç duyarsa, o da öyle büyük bir utanç duyuyordu.
Dostluk nedir, biliyor musun?
– kardeş gibi olmaktır, tıpkı elin iki parmağı gibi iç içe geçmeden birbirlerine dokunan iki ruh gibi.
– kardeş gibi olmaktır, tıpkı elin iki parmağı gibi iç içe geçmeden birbirlerine dokunan iki ruh gibi.
Dünyada Sorbonne’daki tartışmalardan, Homeros’un mısralarından başka şeyler olduğunu, insanın sevgiye ihtiyaç duyduğunu, şefkatsiz ve aşksız bir yaşamın boş, yaygaracı ve yürek parçalayıcı bir çark düzeni olduğunu fark etti.
O güne kadar sadece kitapları sevmiş biri için bir insana bağlanmak ilginç ve hoş bir şeydi.
Tek gözlü biri bir körden daha kusurludur. Neyinin eksik olduğunu bilir.
Ne yazık! Bu zafer elimden kayıp gittiyse, suç insanla şeytanı denk güçte yaratmayan Tanrı’nındır
Ne yazık! İnsan davranışları iki yönlüdür. Sende göklere çıkartılan bir şey için beni yerden yere vururlar.
İşte hayat böyle, diyordu filozof her sendeleyişinde. Bizi aşağı çeken hep en yakın dostlarımız değil midir?
Halk söküp almadıkça kral ayrıcalıklarından vazgeçmez.
Türklerin dediği gibi: Tanrı’dan ümit kesilmez.
Denebilir ki anlayış ve düşünce yaşı çocuklukta kaldıkça, çocuklar için denildiği gibi : ” Çocukluk yaşları acımasızdır.. ”
İki yüreğin tek yürek olmasıdır Aşk!
Sizi korkutuyorum. Çok çirkinim, öyle değil mi?
Zamanın gözü kördür, insan ahmaktır.
Ama her kötü düşünce acımasızdır ve eyleme geçmek ister
Sonuç hiç, yine hiç; İnsan vücudu, kapkaranlık; yıldızlar, kapkaranlık!..”
Zamanın gözü kördür, insan ahmaktır.
İnsan yüreği ancak belirli bir ölçüde acı ve felaket içerebilir. Sünger iyice suyu emince, deniz istediği kadar onun üstünden geçebilir, ona artık bir damla bile ekleyemez.
Acının aşırısı, tıpkı sevincin aşırısı gibi kısa süren şiddetli bir duygudur. İnsan yüreği bu uçlarda birinde uzun süre kalamaz.
Dini olsun, felsefi olsun her düşünce varlığını sürdürmek, harekete geçirdiği kuşağın ötesinde gelecek kuşakları da etkilemek, iz bırakmak ister.
Bu bensem, olup bitenler gerçek mi? Bunlar gerçekse, bu ben miyim?
Kalpler vardır, içinde sevgi barınmaz.