İçeriğe geç

Notre-Dame’ın Kamburu Kitap Alıntıları – Victor Hugo

Victor Hugo kitaplarından Notre-Dame’ın Kamburu kitap alıntıları sizlerle…

Notre-Dame’ın Kamburu Kitap Alıntıları

Yeni sanat, bulduğu yapıyı ele alır, onun içine işler, onu özümler, keyfince geliştirir, becerebilirse tamamlar. Bu işlem doğal ve sessiz bir yasa uyarınca, hiç bir karmaşaya yol açmadan, bir çabayı ve tepkiyi gerektirmeden gerçekleşir.
Büyük yapılar tıpkı büyük dağlar gibi yüzyılların eseridir.
Zamanın her dalgası kendi alüvyonunu bırakır; her ırk binanın üzerine kendi katmanını ekler; her birey kendi taşını yerleştirir. Kunduzlar, arılar, insanlar böyle yaparlar. Mimarinin büyük sembolü olan Babil Kulesi bir kovandır.
Oysa gülmeyi seven ağlamaya doğru yol alır; güzel dişler güzel gözleri mahveder.
Tempus edax, homo edacior;*(Lat)

*Zamanın gözü kördür, insan ahmaktır.

Çok üzgün, çok zavallı durumdaydı, yanakları gözyaşlarıyla oyulmuştu.
-Uzun lafın kısası, ölüm nedir ki? Kötü bir an, geçiş parası, azdan hiçe geçiş.
“Merhamet yüce bir ruhun içini aydınlatacak tek ışıktır.”
-Dostluk nedir, biliyor musunuz? diye sordu.
-Evet, diye yanıtladı. Çingene kızı; kardeş gibi olmaktır, tıpkı elin iki parmağı gibi iç içe geçmeden birbirlerine dokunan iki ruh gibi.
Bu adam buraya gelmiş ve burada ölmüştü.Onu sarıldığı iskeletten ayırmaya çalıştıklarındaysa toza dönüşü vermişti.
Her şeyden şüphe duyup gördükleriyle hissettikleri arasında gidip gelirken kendi kendine yanıtını bulamadığı şu soruyu sorup duruyordu:
Bu bensem, olup bitenler gerçek mi? Bunlar gerçekse, bu ben miyim?
Bir kadının ellerinin insanüstü bir güce sahip olduğu anlar olur.
” Yazık?! İnsancıl eylemler iki yönlüdür. Sende ödüllendirileni bende yere çarparlar..
Ne yazık ki küçük sinek kuşu, yuvasını timsahın ağzına yapar.
” İşte yaşam budur, ” diyordu. Bizi düşürenler, çoğunlukla en iyi arkadaşlarımızdır!
Hiçbir şey insana kesesinin bomboş olması kadar cesaret veremez.
İnsan, hiçbir şeye inanmasa da, hayatta öyle anlar olur ki, hemen o anda bulunduğu tapınağın dinine girer.
Beyaz dudakları dua eder gibi kımıldıyordu..
Önünüzde aradığınızı ardınızda bırakarak koşmanız tam bir çılgınlık; siz bir ahmaksınız!
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Yüzüme bakma güzel kız, yüreğime bak benim.
Yakışıklı gençler, çok zaman taş yürekli olur, öyle yürekler var ki sevmek, sevilmek nedir, bilmez. Güzel kız, çam ağacı, kavak gibi güzel değildir; Ama kışın yaprağı dökülmez. Ah! Neye yarar bunu söylemek? Çirkin olan yaşamasın, daha iyi. Güzel, güzelden hoşlanır, Bahar kışı hiç sevmez. Güzellik yaman şeydir, Her şeye kadirdir, o. Güzelliğin yarımı, eksiği makbul değildir. Karga, yalnız gündüz uçar, Baykuş da gece dolaşır; kuğu ise hem gece hem gündüz uçar.
Ara sıra dudaklarında bir gülümseme ve iç çekiş çakışıyor, ama gülümsemesinin iç çekişinden daha kederli olduğu anlaşılıyordu.
Kibir felaketi ve utancı beraberinde getirir.
Dediğini yapan Üstat Tourangeau başının hemen üzerinde duran duvara kazılmış şu sözleri okudu Tıp düşlerin kızıdır. IAMBLIKHOS.
Anneler çocukları arasında sıklıkla kendilerine en fazla acı çektireni sever.
İnsanların yoluna koyduğunu nesneler bozar
Aşk bir ağaç gibiydi çünkü, kendiliğinden biten, köklerini varlığımızın içlerine kadar uzatıp, yıkıntı olmuş bir gönülde de yaşamayı sürdüren.
Ancak asıl zorluk da şudur ki, bu sevgi körlüğü oranında, inatçıdır. En bilinçsiz olduğu zamanlarda daha yıkılmazdır
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Taşkın sevinçlerde olduğu gibi, taşkın kederler de uzun süreli olmayan şiddetli bir şeydir. İnsan yüreği bir uçta fazla kalamaz
Baykuş tarla kuşunun yuvasına giremez
Her türden insan şairlerin peşinden gider
Tıpkı baykuşların ardından çığlık atarak giden ötleğenler gibi.
Söylediğim gibi bayım, dünyanın sonu geldi.
Acının aşırısı, tıpkı sevincin aşırısı gibi kısa süren şiddetli bir duygudur. İnsan yüreği bu uçlardan birinde uzun süre kalamaz.
On dört yaşında kilisenin çanlarını çalmaya başladığında, eski sakatlıklarına bir yenisi daha eklenmişti. Koca koca çanların sesi zavallının kulak zarını patlatmış, üstelik sağır da olmuştu. Böylelikle, doğanın onda dünyaya açık olarak bıraktığı tek kapı da sonsuza dek kapanmış oluyordu.
Merhamet, yüce bir ruhun içini aydınlatacak tek ışıktır.
Etrafımda hep benim zaaflarımdan beslenen insanlar görüyorum.
Acının aşırısı, tıpkı sevincin aşırısı gibi kısa süren şiddetli bir duygudur. İnsan yüreği bu uçlardan birinde uzun süre kalamaz.
sünger suyu emdiğinde, üzerinden deniz geçse bile bir damla su daha ekleyemez
İnsan adı verilen o sonsuz hasta
Anneler çocukları arasında sıklıkla kendilerine en fazla acı çektireni sever.
Uzun zamandan beri göğün yükseklerinde buğdayların üzerindeki zavallı bir çayırkuşunu izleyerek uçan, çizdiği korkunç halkaları giderek daraltan ve aniden avının üstüne bir şimşek gibi atılarak onu soluk soluğa kalmış bir halde pençelerinin arasına alan bir çaylak gibi bakıyordu.
Kadınların saygı gördükleri yerde, ilahi güçler mutludur; kadınların hor görüldükleri yerde, Tanrıya dua etmek bir işe yaramaz
Şiddet ruhları ürkütmekten başka bir işe yaramaz ; poyrazın sert esintilerinin gücü yoldan geçenlerin paltolarını çıkarmaya yetmez, oysa ışınlarını yavaş yavaş gönderen güneş onları bir gömlekle bırakacak ölçüde ısıtır.
Aşk bir ağaç gibidir: Kendiliğinden yetişir, kökleriyle tüm benliğimizin derinliklerini sarar ve yıkıntı halindeki bir yürekte yeşermeye devam eder.
Acının aşırısı, tıpkı sevincin aşırısı gibi kısa süren şiddetli bir duygudur.
Eksikli bir bedenin içindeki ruhun da köreldiği gerçektir.
Hippokrates’e göre sağlıklı kalmanın sırrı; yemek, içmek, uyumak, sevmek hepsi ölçülü olsun.
Nefes al, umut et..
O güne kadar sadece kitapları sevmiş biri için bir insana bağlanmak ilginç ve hoş bir şeydi.
‘Nefes al, umut et
Çünkü çocuğunu kaybeden bir anne için yaşanan her yeni gün ilk gün gibidir.
Güçlü olduğumu sandığım bir alanda kader benden daha güçlü çıktı.
Her kötü düşünce acımasızdır ve eyleme geçmek ister.
Seni iki kez görünce, bin kere daha görmek istedim, seni her zaman görmek istedim.
İnsanın sevgiye ihtiyaç duyduğunu, şefkatsiz ve aşksız bir yaşamın boş, yaygaracı ve yürek parçalayıcı bir çark düzeni olduğunu fark etti.
Siz bir güneş ışığı, bir çiy tanesi, bir kuş cıvıltısısınız!
Her türden insan şairlerin peşinden gider.
O güne kadar sadece kitapları sevmiş biri için bir insana bağlanmak ilginç ve hoş bir şeydi.
Dünya beyaz bir kilise giysisi giymek için bütün eski kıyafetlerini atmış gibiydi
Bütün büyük halk hareketleri düşünce ve amacı ne olursa olsun her zaman en son kalıntısından özgürlük anlayışını ortaya çıkarır.
o güne kadar sadece kitapları sevmiş biri için bir insana bağlanmak ilginç ve hoş bir şeydi.
Kendimi sizinle kıyasladığımda, zavallı bahtsız bir canavar olarak kendime acıyorum! Söyleyin, sizde vahşi bir hayvan izlenimi uyandırıyorum, öyle değil mi? Siz bir güneş ışığı, bir çiy tanesi, bir kuş cıvıltısısınız! Bense ne insana ne hayvana benzeyen, sert, ayaklar altında çiğnenmiş ve çakıltaşından daha şekilsiz korkunç bir yaratığım!
Çağın her şeyi yok eden yeni icatları. Toplar, yivsiz toplar, mancınıklar, özellikle de Almanların bulaştırdığı bir başka hastalık olan baskı makinesi. Ne el yazmaları, ne de kitaplar kaldı! Baskı tekniği kitapçılığı öldürüyor. Dünyanın sonu geliyor.
Bakmasını bilenler, bir yüzyılın ruhunu ve bir kralın yüz ifadesini bir kapının tokmağında bile fark edebilirler.
Demek insanın kendini zayıf hissetmesi ve çılgına dönmesi için sefil bir düşünce yeterli olabiliyor.
Birbirimizi sevmek için papazın kilisesine gidip latince yeminler etmemiz mi gerekiyor?
Yunanlılar gördükleri çeşme kadar, Persler gördükleri yıldız kadar tanrıları olduğunu sanıyorlardı.
“Kadınların saygı gördükleri yerde, ilahi güçler mutludur; kadınların hor görüldükleri yerde, Tanrı’ya dua etmek bir işe yaramaz.”
İnsan insanın canavarıdır.
Nefes al, umut et.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir