José Saramago kitaplarından Not Defterimden kitap alıntıları sizlerle…
Not Defterimden Kitap Alıntıları
Gerçekler çok, yalnızca yalan küresel.
Dinler asla insanların birbirlerine yaklaşmalarına yaramamıştır.
Hans Küng
”Kimsiniz? ” ya da ”Ben kimim? ” sorularının kolay yanıtları vardır. İnsan, yaşamını anlatır ve böylece kendini başkalarına takdim eder. Yanıtı olmayan soru başka şekilde formüle edilir: Ben neyim? ”Kim ” değil de ”ne ”. Kendine bu soruyu soracak kişi beyaz bir sayfayla karşılaşacaktır ve en kötüsü tek bir kelime bile yazmayacaktır.
Sözleri sorgulamak yazanın kaderidir.
Hissettiğim mutluluk bana yeter.
İnsan tasarlar, ama koşullar belirler.
Masumiyetimizi kaybettik ve sadece soluk bir fikir sahibi olduklarımız da dahil nice şey hakkında bile son derece büyük bir inançla tartışmaktan kaçınmıyoruz.
Yazmak tercüme etmektir. Hep öyle olacak.
Düşünme, eyleme geçme sorumluluğumuzu terk ediyoruz. Yıllar yılı bizi karakterize eden öfkelenme, düzen karşıtlığı ve protesto kapasitesi olmayan eylemsiz varlıklara dönüştük.
Dünya bu duygusal yoğunluğu çok fazla dayanamayacak, ama bugün dillendirilen şiir olmadan tam olarak insan da olamazdık.
Hafızanın benden oluşturduğu şey olmaya alıştım.
Bugün sözler eksik geliyor bana, duygularsa fazla.
İnsan aklının karanlıkları için her şey mümkün.
Gördüklerimin çoğunu, yalnızca daha önce başkaları gördüğü için görüyorum. Hayatımda bu kadar az asıl gören olmak bana kahır derecesinde acı veriyor.
”Tanrı evrenin sessizliğidir ve insan bu sessizliğe anlam veren çığlık. ”
Cinsel istismar insanlık için o kadar önemlidir ki ikiyüzlülüğü kaldıramaz. Bütün dünyanın anne babalarını cinsel eğitimin masaya konan yemek kadar önemli olduğuna ikna etmek gerek. Okullarda cinsel eğitim vermezsek ergenlerimiz sokaklarda hayvani bir şekilde öğrenecekler. Dini ikiyüzlülüğe son vermek gerek ve bu tüm dinler için geçerli.
Kimileri kuşkuculuğun bir yaşlılık hastalığı, ömrün son demlerinin bir marazı, bir irade sklerozu olduğunu söyleyecektir. Bu teşhisin tümden yanlış olduğunu söylemeye cesaret edemeyeceğim, ancak, sanki dünyanın mevcut hali yalnızca yaşlıların yaşlı olmasının sonucu imiş gibi, güçlüklerden bu kapıdan kaçarak sıyrılmak istemenin fazlasıyla kolaycılık olacağını söyleyeceğim Gençlerin umutları asla, en azından şimdiye kadar, dünyayı daha iyi yapmayı başaramadı, yaşlıların yenilenmiş hırçınlıkları da dünyayı daha da kötüleştirecek dereceye varmadı. Tabii, çektiği kötülüklerin kabahati, bu zavallı dünyanın değil.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Eğer benden merhamet, adalet ve iyiliği öncelik sırasına koymam istenseydi ilk sıraya iyiliği koyardım, ikinciye adaleti ve üçüncüye merhameti. Çünkü iyilik, kendi başına, adalet ve merhamet dağıtır, adil adalet içinde merhamet barındırır. İyilik ve adalet olmayınca geriye kalan merhamettir.
Ben siyasal iktisatçılara, ahlakbilimcilere soruyorum: Bir zengin yaratmak için kaç kişiyi sefalete, orantısız çalışmaya, ahlaksızlığa, aşağılanmaya, cehalete, üstesinden gelinemez talihsizliğe ve mutlak yoksulluğa mahkum etmeniz gerektiğini hesapladınız mı?
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Yapılan davranışların hepsinden ve her birinden sorumlu kabul edilebilecek bir kalp, aklı kullanarak, bizi aynı bedendeki yeri özellikle tespit edilebilir olmayan bir istencin, bir isteğin, bir arzunun pasif gerecine indirgenmiş bedenin mutlak masumiyetini tanımaya mecbur eder.
Aslında tek gerçek ölümcül günah, ikiyüzlülüktür.
Eğer etkin ve somut bir ekonomik demokrasiyle ve ondan aşağı kalmayan somut ve etkin bir kültürel demokrasi ile kökten inşa edilmemişse, içsel yapılarında ve kurumsal işleyişinde ne kadar dengeliymiş gibi görünürse görünsün, politik demokrasinin pek az işimize yarayabileceğini yaşamın derslerinden öğreniyoruz.
Yalan, ceza görmeden ortalıkta dolaşıyor; gerçeğin bir başka türüne dönüştü.
Sözler, yalnızca onların tamamladığı yerlere konulmadığında, sözleri eylemlerle karıştırmaya sürükleyen bir kendini beğenme duygusunu beraberlerinde taşırlar.
Fiziksel olarak bir yer kaplarız, ancak duygusal olarak bir hafızada yer ediniriz. Bir mekan ve zamanın hafızası, içinde yaşadığımız, iki deniz arasındaki bir ada gibi: Birine geçmiş diyoruz, diğerine de gelecek. Rotalarının anılarını alıkoymuş olan kişisel hafıza sayesinde yakın geçmişin denizinde dolaşmak için zamanda birikmiş anıları kullanmamız gerekir; sürekli dönüşüm içinde olan, zamanın kendisi kadar kaçamaklı bir uzamın anıları.
Cinsel istismar insanlık için o kadar önemlidir ki ikiyüzlülüğü kaldıramaz. Bütün dünyanın anne babalarını cinsel eğitimin masaya konan yemek kadar önemli olduğuna ikna etmek gerek. Okullarda cinsel eğitim vermezsek ergenlerimiz sokaklarda hayvani bir şekilde öğrenecekler. Dini ikiyüzlülüğe son vermek gerek ve bu tüm dinler için geçerli.
Lula da Silva
Brezilya Devlet Başkanı
Neyse ki her şey için kelime var. Neyse ki bazı kelimeler var ki, bunların hiçbirinin başkalarına ait kalmaması için verenin iki elle vermesi gerektiğinin tavsiye edilmesi unutulmayacak.
Sessizliğin verdiği derslerin sözlerinkinden daha güçsüz olması gerekmez.
Ben siyasal iktisatçılara, ahlakbilimcilere soruyorum: Bir zengin yaratmak için kaç kişiyi sefalete, orantısız çalışmaya, ahlaksızlığa, aşağılanmaya, cehalete, üstesinden gelinemez talihsizliğe ve mutlak yoksulluğa mahkum etmeniz gerektiğini hesapladınız mı?
Almeida Garrett
Yapılan davranışların hepsinden ve her birinden sorumlu kabul edilebilecek bir kalp, aklı kullanarak, bizi aynı bedendeki yeri özellikle tespit edilebilir olmayan bir istencin, bir isteğin, bir arzunun pasif gerecine indirgenmiş bedenin mutlak masumiyetini tanımaya mecbur eder.
Aslında tek gerçek ölümcül günah, ikiyüzlülüktür.
Eğer etkin ve somut bir ekonomik demokrasiyle ve ondan aşağı kalmayan somut ve etkin bir kültürel demokrasi ile kökten inşa edilmemişse, içsel yapılarında ve kurumsal işleyişinde ne kadar dengeliymiş gibi görünürse görünsün, politik demokrasinin pek az işimize yarayabileceğini yaşamın derslerinden öğreniyoruz.
Yalan, ceza görmeden ortalıkta dolaşıyor; gerçeğin bir başka türüne dönüştü.
Sözler, yalnızca onların tamamladığı yerlere konulmadığında, sözleri eylemlerle karıştırmaya sürükleyen bir kendini beğenme duygusunu beraberlerinde taşırlar.
Hissettiğim mutluluk bana yeter.
İnsan tasarlar, ama koşullar belirler.
Masumiyetimizi kaybettik ve sadece soluk bir fikir sahibi olduklarımız da dahil nice şey hakkında bile son derece büyük bir inançla tartışmaktan kaçınmıyoruz.
Yazmak tercüme etmektir. Hep öyle olacak.
Düşünme, eyleme geçme sorumluluğumuzu terk ediyoruz. Yıllar yılı bizi karakterize eden öfkelenme, düzen karşıtlığı ve protesto kapasitesi olmayan eylemsiz varlıklara dönüştük.
Dünya bu duygusal yoğunluğu çok fazla dayanamayacak, ama bugün dillendirilen şiir olmadan tam olarak insan da olamazdık.
Tarih boyunca insanlık hep savaşı karışıklıkların çözümü için en etkin araç olarak düşünmeye teşvik edilmiştir.
Ve bütün her şeyin sonu ölüm kadar kaba saba bir şeydi.
İnsan aklının karanlıkları için her şey mümkün.
Gördüklerimin çoğunu, yalnızca daha önce başkaları gördüğü için görüyorum. Hayatımda bu kadar az asıl gören olmak bana kahır derecesinde acı veriyor.
“Kimsiniz?“ ya da “Ben kimim?“ sorularının kolay yanıtları vardır.
Yolunda gidenleri tanıdıkça Eski Ahiti’n tanrısını daha iyi anlıyoruz. Yehova ya da Yahve, ya da her nasıl deniyorsa, İsraillerin sürekli güncel tuttuğu kindar ve kıyıcı bir tanrı.
Neyse, söyledigim sözlerle öğrenmeye devam ediyorum. İşte bu söylev için iyi bir son, belki en iyisi. Nihayet kısa.
Yazdığım kelimeleri sarılıyorum, onlara uzun ömür diliyorum ve bıraktığım yerden yazmaya başlıyorum. Başka bir yanıt yok.
Esas olan, beyni aktif tutmak, başkalarına yardım etmeye çalışmak ve dünyaya karşı merakı korumak.
Önemli olan nasıl yaşadığımız ve bıraktığımız mesaj. Bizi aşıp yaşayan budur. Ölümsüzlük budur.
Bu gezegenin yedi milyardan fazla sakininin hepsi petrol uygarlığı demenin daha doğru olacağı bir medeniyette yaşıyor. O kadar ki, değerli siyah altından mahrum olanlar bile dışında değil bu medeniyetin.
Tanrı evrenin sesizliğidir ve insan da bu sessizliğe anlam veren çığlık.
Aslında tek gerçek ölümcül günah, ikiyüzlülüktür.
Hataları kendi evimizde besliyoruz, ancak gezegenin altı milyar sakininin bedensel ve ruhsal hastalıklarını tedavi edebilecek evrensel bir devanın mucitleriymiş gibi davranıyoruz.
Bütün fotoğraf makinelerinin içinde gizlenmiş bir insan gözü olduğunu çok iyi biliyorlar…
Yalnızca kitap sayfalarının geri dönüşü vardır, yaşamınkilerin, yok.
Kuşku bizim kim olduğumuzu biraz daha bilmemizi sağlıyor.
Fiziksel olarak bir yer kaplarız, ancak duygusal olarak bir hafızada yer ediniriz. Bir mekan ve zamanın hafızası, içinde yaşadığımız, iki deniz arasındaki bir ada gibi.
Yalan, ceza görmeden ortalıkta dolaşıyor; gerçeğin bir başka türüne dönüştü.
Yer kişiyi oluşturur, kişi yeri dönüştürür.
Fiziksel olarak bir yer kaplarız, ancak duygusal olarak bir hafızada yer ediniriz. Bir mekan ve zamanın hafızası, içinde yaşadığımız, iki deniz arasındaki bir ada gibi.
Bir gün belki geri dönerim, belki asla dönmem, belki geri dönmekten kaçınırınım, çünkü bazı deneyimler vardır ki tekrarlanmazlar.
Fiziksel olarak bir yer kaplarız, ancak duygusal olarak bir hafızada yer ediniriz. Bir mekân ve zamanın hafızası, içinde yaşadığımız, iki deniz arasındaki bir ada gibi: Birine geçmiş diyoruz, diğerine de gelecek.
Adalet için bir altın çağ asla var olmadı.
İnsan tasarlar, ama koşullar belirler.
Ara sıra bir tokat yemek umurumda değil, ama sana saldırana diğer yanağını sunmak yolundaki Hıristiyan erdemi benim benimsediğim bir erdem değil.
Bazıları kaybettikleri çocukluğu arayarak geçirirler hayatlarını. Sanırım ben onlardan biriyim.
Kültürel olarak, insanları savaş için seferber etmek barış için seferber etmekten daha kolaydır. Tarih boyunca insanlık hep savaşı karışıklıkların çözümü için en etkin araç olarak düşünmeye teşvik edilmiştir ve yönetenler kısa barış aralarını hep gelecek savaşlara hazırlanmak için kullanmışlardır. Savaşlar da hep barış adına ilan edilmiştir. Ve de her zaman, yarın oğulların barış içinde yaşaması için, bugün babalar kurban edilmiştir
Bu dünyanın herhangi bir insanı kadar tuhaf bir yaratığım; niteliklerim ve kusurlarımla, hatalarım ve doğrularımla, bırakın böyle kalayım. Şu beni ben yapan hafızamla. Hiçbir şeyi unutmak istemiyorum.
Bazen, hayat bize bir eliyle verdiğini diğeriyle geri alıyor.
Eğer bakabilirsen, gör.
Eğer görebilirsen, gözlemle.
Eğer görebilirsen, gözlemle.
Eğer yapabilseydim, dünyadaki tüm hayvanat bahçelerini kapatırdım. Eğer elimden gelseydi, sirk gösterilerinde hayvanların kullanılmasını yasaklardım. Böyle düşünen tek kişi ben olmamalıyım, ama ben hayvanları parmaklıkların ardında ya da doğalarının istediği gibi hareket edemedikleri yerlerde görmeye bayılan çoğunluğun protestosunu, kızgınlığını ve öfkesini üstüme çekme riskini alıyorum.
Yolundan gidenleri tanıdıkça Eski Ahit’in Tanrı’sını daha iyi anlıyoruz. Yehova ya da Yahve, ya da her nasıl deniyorsa, İsraillilerin sürekli güncel tuttuğu kindar ve kıyıcı bir tanrı.
Eğer benden merhamet, adalet ve iyiliği öncelik sırasına koymam istenseydi ilk sıraya iyiliği koyardım, ikinciye adaleti ve üçüncüye merhameti. Çünkü iyilik, kendi başına, adalet ve merhameti dağıtır, adil adalet içinde merhamet barındırır. İyilik ve adalet olmayınca geriye kalan merhamettir.