Kazuo Ishiguro kitaplarından Noktürnler – Müziğe ve Günbatımına Dair Öyküler kitap alıntıları sizlerle…
Noktürnler – Müziğe ve Günbatımına Dair Öyküler Kitap Alıntıları
Eğer evde yalnızsam, dışarıda olan bir şeyleri kaçırıyorum duygusuyla gittikçe daha çok tedirgin oluyorum.
Bu hiç de kolay olmayacaktır ama insanların ne dediklerini umursamadan kendi üzerinde çalışmalısın. Mutlaka her zaman bir şans vardır.
Müziğe inandığımız için çalıyoruz.
“Daha önce de söylediğim gibi, bizim gibi insanlar için hayat çok zor.”
“Dün Rahmaninov çalarken adeta bir duygunun peşine takılmıştın. İşte o aşktı, hem de romantik bir aşk.”
“Tilo burada olsaydı, sana hiçbir zaman cesaretini yitirmemeni ve Londra’ya gidince grubunu kurmanı öğütlerdi. Bir de, gayet tabii başarılı olacaksın derdi” dedi. “O böyledir işte.”
“Ya sen ne derdin?”
“Ben de aynı şeyi söylemek isterim; çünkü sen genç ve yeteneklisin, ama emin değilim. Maalesef hayat zaten hayal kırıklığıyla dolu. Bir de böyle hayallerin olursa ”
“Sanırım geçen yıllar senin umutlarını söndürmüş. Küçük bir dokunuşla paramparça olacaksın.”
Gençken insanın ufku sonsuz olmalıdır, ama bizim yaşımıza gelince ileri görüşlü olmak çok daha önemli.
Sizin şarkılarınız ne der? İki kişinin birbirini artık sevmemesi ve ayrılmak zorunda olmaları çok üzücüdür. Ama eğer hâlâ seviyorlarsa, sonsuza dek bir arada olmalıdırlar.
Daha ilk darbede yere yığılıp pes edemezsin.
Sanırım geçen yıllar senin umutlarını söndürmüş.
Hiçbir zaman geç demeyin.
Geç demek bir mazeret sadece.
Kalabalıklarda birbirimizi fark ettiğimizde el ele vermeliyiz
Senin kelimelerin bana pencereler açıyor.
Bizim gideceğimiz yol belli.
Konuşmak istediğim o kadar çok şey var ki.
Dünyanın çok adaletsiz bir yer olduğuna karar verdim.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Dış dünyadan milyon kilometre uzakta, kendi âlemimdeyim.
Her şey bir hataydı.
Eski ustalardan öğrenilecekler asla tükenmez.
Kendisine yardımcı olmak istemeyen bir adama yardım etmek çok zor.
Finansal durumumuzu unutup büyük paralar harcama konusunda hayal kurmaya bayılırdı.
Ama ben artık sadece gizli hayallerimde cazcıyım
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Hayat zaten hayal kırıklığıyla dolu.
Dinleyicilerinin kim olduğunu bilmek insanı zinde tutar.
Ayrıca biz insanlar , yani bankacılar yada müzisyenler o kadar da farklı değiliz, hayattan beklentilerimiz aşağı yukarı aynı.
Etrafta kimse olmamasına rağmen bir dinleyici kitlem vardı.
Sanki zaman hiç geçmemiş gibi
Burada olmaktan çok memnunuz.
Sanki bütün ülke çaldığım melodileri dinliyordu.
Sizleri anlayamıyorum, ömrünüzün sonuna kadar başkalarının şarkılarını mı çalmak istiyorsunuz?
Gözümü diktiğim her hedefe ulaşamamıştım , ama bu hedefler uzun vadeli planlardı zaten.
Sanırım geçen yıllar senin umutlarını söndürmüş. Küçük bir dokunuşla paramparça olacaksın.
Gençken insanın ufku sonsuz olmalıdır.
Başkaları sana bir yere kadar fikir verir. Bir noktadan sonra yaşamının iplerini eline almalısın.
Son zamanlarda birbirimizi görmezden gelmeye başladık.
Yirmi yedi yıllık bir evlilik çok garip olabiliyor. Birçok çift birbirini severek başlıyor, sonra bıkıyor ve sonunda nefret ederek sona erdiriyor.
Keşke hepimiz dertleri arkamızda bırakabilsek. Keder böyle bir şey olabilseydi keşke .
Her düşüşten ders alarak güçlenip katılaşarak geri dönerler; onlar savaştan kaçmayan çılgınlardır.
Her seferinde kötü bir toslayış ve yeniden başlama.
Sen mutlu olduğun sürece benim için fark etmez.
Hiçbir zaman geç dememeliyiz. Geç demek bir mazeret sadece.
.. daima içyüzlerini gördüm.. o kadar profesyoneldirler ve o kadar güzel konuşurlar ki ilk dinlediğinde aldanırsın.. sonra birden istediğin biri gibi olmadığının farkına varırsın. İşte katı olup kendini kapatman gereken an, o andır. Beklemenin çok daha iyi bir şey olduğunu daima hatırlamalısın.
“Ayrıca biz insanlar, yani bankacılar ya da müzisyenler o kadar da farklı değiliz, hayattan beklentilerimiz aşağı yukarı aynı.”
Başkaları sana bir yere kadar fikir verir. Bir noktadan sonra yaşamın iplerini eline almalısın.
Bu şarkıyı içine yolculuklar ve vedalar doldurarak çaldık.
Zamanında müziğinizin anneme çok yararı dokunmuştu ve eminim daha milyonlarca kişinin yaralarına merhem olmuştur.
Sonunda otelden ayrıldığında güneş batmıştı,meydanı geçerek kafenin masalarına ulaştı ve duyduğu mutluluğu dizginlemeye çalışarak bademli kekini yedi.
Sizleri anlayamıyorum, ömrünüzün sonuna kadar başkalarının şarkılarını mı çalmak istiyorsunuz?
Sen mutlu olduğun sürece benim için fark etmez.
Irkçı filan değilim ama tezgahın öteki tarafındaysanız, kimin pancar istemediğini, kimin daha fazla ekmek istediğini ve kimin ne kadarlık hesap için kaç sterlin bahşiş verileceğini açıkladığını duyar ve ister istemez fiziksel benzerlikleri saptar, karakter tahlilleri yapar ve isimler takarsınız. Eşek suratlıya bir çiftçi sandviç ile iki kahve, Winston churcill ve karısına iki ton balıklı sandviç. Benim tarzım bu.
Bu şarkıyı içine yolculuklar ve vedalar doldurarak çaldık.
İnsanların farkına varamadıkları ayrıntı, güzelliğinin bu işin yarısı bile olmadığı.
Ben bir yıldızdım ve onun için önemli olan buydu.
Ben onun gerçekleşmiş hayali ve planlarını o eski restoranda yaptığı vurgunuydum
Sanırım geçen yıllar senin umutlarını söndürmüş
Benim gibi kutsanmamış kişilerden biri olsan bile, mutlaka şansın vardır; güneşte sana da yer bulunur, yani sıradan biri olarak kalmazsın. Hiç de kolay olmayacağı kesin, ama insanların dediklerini umursamadan çalışmalısın. Sonunda mutlaka bir şans yakalarsın.
Başkaları sana bir yere kadar fikir verir. Bir noktadan sonra yaşamın iplerini eline almalısın.
İki kişinin birbirini artık sevmemesi ve ayrılmak zorunda olmaları çok üzücüdür. Ama hala seviyorlarsa, sonsuza dek bir arada olmalıdırlar.
“Derken farkında bile varmadan bir de baktım ki yaşım kırk yedi olmuş ve birlikte yola çıktığım arkadaşlarım birer birer yerlerini tamamen farklı konularda konuşan, benimle aynı müziği dinlemeyen gençlere bırakmışlar.”
Sadece Lindy gibiler her düşüşten ders alarak güçlenip katılaşarak geri dönerler; onlar savaştan kaçmayan çılgınlardır. Bütün güzelliğine ve çekiciliğine rağmen Lindy’nin dışlanmadığını mı sanıyorsun? İnsanların farkına varamadıkları ayrıntı, güzelliğinin bu işin yarısı bile olmadığı. Kötü kullanırsan fahişe muamelesi görürsün. (sf. 21)
”Emily bir zamanlar bana ne kadar inandığını söyleyip dururdu, Hatırlıyor musun? Yıllarca bıkmadan usanmadan tekrarlardı bunu. ‘Sana inanıyorum, Charlie, sen yukarılara tırmanacaksın. Gerçekten çok yeteneklisin’ derdi. Dört beş yıl öncesine kadar hep bunları söyledi. Bunun için ne kadar gayret ettiğimi biliyor musun? Gayet iyi gidiyordum, hala da iyiyim; fakat benim bu lanet olasıca dünyanın başkanlık koltuğu için yaratıldığımı falan düşünüyordu herhalde. Oysa ben sadece adım adım yükselebilen sıradan bir herifim, ama o bunu göremiyor. İşte şu anda kötü giden her şeyin temelinde de bu yatıyor. ” (sf. 39)
Aslında cinsel bir çekim değildi; o iş bu durumun bir yan ürünüydü sadece. Beni etkileyen, yıpranmamış idealizmiydi. Bana hepimizin geçmişteki halini hatırlattı. (sf. 54)
(Yapı Kredi Yay. – 3. baskı – Zeynep Erkut çev.)
Sanırım geçen yıllar senin umutlarını söndürmüş.
Ben bu şehirdeki müzisyenlerin hepsinden kat kat yetenekliydim. Fakat bugünlerde bunun bir geçerliliği yoktu belli ki; çünkü her şey imaja, pazarlamaya, dergilerde ve televizyon programlarında görünmeye, partilerde boy göstermeye ve yemeğini kiminle yediğine bakıyordu. Bütün bunlar da beni hasta ediyordu. Ben bir müzisyendim; neden illa ki bu oyunun içinde olmalıydım? Hücremde müziğimi çalıp kendimi geliştirirken gerçek müzikseverler tarafından keşfedilme ihtimalim yok muydu? Estetik cerrahla ne işim vardı?
Bu sonbaharda üniversiteye başlayacak olan yeğenim Arjantin tangoları dönemini yaşıyor. Aynı zamanda hem Edith Piaf’ı hem de bağımsız grupların parçalarını dinliyor. Bizim zamanımızda zevkler böylesine tezatlar barındırmazdı.
Keşke hepimiz dertleri böylece arkamızda bırakabilsek
-herhalde dinlerken annem böyle düşünmüştür.- Keder böyle bir şey olabilseydi keşke.
Olaylar tam da iyi giderken neden bana saçma sapan şeyler söylüyorsun?
Sesinin tonundan yalnız bırakılması gerektiğini anlayabiliyordum.
Irkçı filan değilim ama tezgahın öteki tarafındaysanız, kimin pancar istemediğini, kimin daha fazla ekmek istediğini ve kimin ne kadarlık hesap için kaç sterlin bahşiş verileceğini açıkladığını duyar ve ister istemez fiziksel benzerlikleri saptar, karakter tahlilleri yapar ve isimler takarsınız. Eşek suratlıya bir çiftçi sandviç ile iki kahve, Winston churcill ve karısına iki ton balıklı sandviç. Benim tarzım bu.
Oralarda saatlerce kimseye rastlamadan kendi düşüncelerimde kayboluyordum. Tepeleri sanki ilk defa keşfediyordum ve yeni şarkı fikirleri adeta beynime üşüşüyordu.
Kafede çalışmak da başka bir meseleydi. Bazen tezgahın arkasında salata hazırlarken beni geçmişe götüren bir ses duyup irkilirdim.
Sizleri anlayamıyorum, ömrünüzün sonuna kadar başkalarının şarkılarını mı çalmak istiyorsunuz?