İçeriğe geç

Nickel Çocukları Kitap Alıntıları – Colson Whitehead

Colson Whitehead kitaplarından Nickel Çocukları kitap alıntıları sizlerle…

Nickel Çocukları Kitap Alıntıları

.
Her dakikayı son trene geç kalmış gibi yaşa.

Ağaçlardaki halkaların hikayesini bilenlerin çoğu ölü artık. Demir halkalarsa hala orada. Paslı. Ağacın derinlerine saplanmış. Dinlemek isteyen herkese kanıt sunmaya hazır.
Sinemada Çirkin Amerikalı oynuyordu, yetmiş beş sentiniz varsa ve ten renginiz uygunsa Marlon Brando’yu beyaz perdede izleyebilirdiniz.
Derilerinin rengi ne olursa olsun çocuklar şeker aşırırdı. Arada bir bu tür ufak kayıplar olsa da büyük resmi görmek gerekiyordu. Çocuklar bugün çikolata çalar ama sonra arkadaşlarıyla birlikte yıllar boyunca dükkanda para harcarlardı. Hem çocuklar hem ebeveynleri. Önemsiz bir hırsızlık yüzünden onları kovalarsa, özellikle herkesin birbirinin işine karıştığı bu tür mahallelerde olanlar anında duyulur, ebeveynler utandıkları için dükkana gelmez olurdu.
Oyundaki rakibi kendi aptallığı mıydı yoksa dünyanın inatçı değişmezliği mi belirsizdi.
Ölmemek yeterli değildi, yaşamak da gerekiyordu.
Karanlığı karanlık kovamaz, demişti Dr. King, karanlığı yalnızca ışık kovabilir. Nefret nefreti sonlandıramaz, onu yalnızca sevgi sonlandırabilir.
Veda maçımda gözlerim yeniden düzeldi, o yüzden bu sporun seni daha iyi bir hale getirmek için önce yıkayacağını söylediğimde güven bana, gerçek bu çünkü.
Yapman gerekenleri yaparsan, her hafta kendiliğinden puan topluyorsun. Ama yurt babası seni başka biriyle karıştırırsa veya canını yakmak isterse işin bitti. Ne zaman ihtar alacağını bilemezsin.
Burada hayatta kalmanın sırrı dışarıdakiyle aynı; insanların nasıl davrandığını çözmeli, sonra engelli bir parkur gibi onların etrafından dolaşmalısın
Şiddet dünyayı yerinden oynatabilecek kadar büyük olan tek kaldıraçtı.
Ölmemek yeterli değildi, yaşamak da gerekiyordu.
Sev ve sevgine karşılık al, doğru yoldan ayrılma ve kurtuluşa ulaş, mücadele et ve bir şeyler değişsin.
– “Bu ne için ?” diye soracaktı karısı .
– Özgür dünyam olduğun için.
sonra o da kendinden küçük çocuklara eziyet etmeye, onları dolaplara ve depolara götürmeye başlamıştı – kendisi ne öğrendiyse onu öğretiyordu öğretiyordu insan.
Şiddet dünyayı yerinden oynatabilecek kadar büyük olan tek kaldıraçtı.
hiçbir şey yapmamak kendi haysiyetini baltalamak anlamına gelir.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Ölmemek yeterli değildi, yaşamak da gerekiyordu.
Baltimore’da siyahi çocukların ayak parmağını sokmasındansa beton doldurmayı tercih ettikleri bir yüzme havuzu.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Nefret nefreti sonlandıramaz, onu yalnızca sevgi sonlandırabilir.
Bizi hapse atmanıza rağmen sizi seveceğiz. Evlerimizi bombalamanıza, çocuklarımızı tehdit etmenize rağmen, ne kadar zor olsa da, sizi seveceğiz. Kukuletalı saldırganlarınızı gecenib bir yarısı mahallelerimize göndermenize, bizi sürükleyerek evlerimizden çıkarıp ıssız yollara götürmenize ve öldüresiye dövüp bir kenara atmanıza rağmen sizi seveceğiz. Şuna
hiç kuşkunuz olmasın; sizi acı çekme yetimizle bitap düşüreceğiz ve bir gün özgürlüğümüzü kazanacağız.
Nickel’e geldiğinde incecik bir bücürdü, okuldaki ilk yılında kavga etmeyi öğrenene dek sık sık dayak yemiş ve istismar edilmiş, sonra o da kendinden küçük çocuklara eziyet etmeye başlamıştı. -kendisi ne öğrendiyse onu öğretiyordu insan.
Çocukların ölüsü bile başa belaydı
Bir ağaç dalı bazen kirilmamak için egilmeliydi Grif..
Bu genç adama en büyük meyveli dondurma tabağınızı getirin. Her lokma ağzına inen bir tokat gibiydi.Mutsuzluk içinde kaşık kaşık yedi ve o zaman fark etti; YETİŞKİNLER YAPTIKLARI KÖTÜLÜKLERİ UNUTTURMAK İÇİN ÇOCUKLARA SÜREKLİ RÜŞVET VERIYORLARDI.
Çocuklar onlara hâlâ çekici gelen ama küçüklere göre olan şeylere duydukları ilgiyi gizlemeyi öğrenmişlerdi.
Ziyaret günü büyükannesine iyi ama üzgün, olduğunu söyledi, zorlandığını ama idare ettiğini anlattı, oysa ona söylemek istediği tek bir cümle vardı: Bak bana ne yaptılar , bak bana ne yaptılar.
Parmaklığa tutun ve sakın bırakma.Ses çıkartırsan daha fazla dayak yersin.O pis çeneni kapat zenci.
Sinemada Çirkin Amerikalı oynuyordu, yetmiş beş sentiniz varsa ve ten renginiz uygunsa Marlon Brando’yu beyaz perdede izleyebilirdiniz.
Kendi ülkemizde insanlık dışı muamele görüyoruz. Böyle olageldi. Belki hep böyle olacak
Dünya yol göstermeyi sürdürüyor: Sevme çünkü çeker giderler, güvenme yoksa ihanete uğrarsın, başına kaldırma yoksa ezerler.
Ama o hâlâ yüce buyrukları duyuyordu: Sev ve sevgine karşılık al, doğru yoldan ayrılma ve kurtuluşa ulaş, mücadele et ve bir şeyler değişsin. Dünyayı dinlememiş, burnunun ucundaki gerçekleri görmemişti ve şimdi dünyadan koparılıp alınmıştı.
Normal kocalar yapar mıydı bunu, durup dururken eşlerine çiçek alır mıydılar?
Karanlığı karanlık kovamaz, karanlığı yalnızca ışık kovabilir. Nefret nefreti sonlandıramaz, onu yalnızca sevgi sonlandırabilir. (Dr. King)
Adaletsizliğiyle insanı uysallaştıran, silikleştiren bu dünya mı yoksa ona yetişmenizi bekleyen daha gerçek dünya mı?
Çocuk hapishanesinden çıkanların çoğu silahlı kuvvetlere katılır. Doğal bir seçenektir bu, özellikle dönecek bire eviniz yoksa.
Orada çevresi insan doluydu ama aynı zamanda etrafında kimse yoktu.
Yine de düzen bozuktu, yasalar pek çok açıdan değişkendi.
diyalog kimin söylediğine ve kime söylediğine göre değişiyor.
; yetişkinler yaptıkları kötülükleri unutturmak için çocuklara sürekli rüşvet veriyorlardı.
İnsanlardı kötülük.
Yasayı değiştirtebiliyordunuz ama insanları ve birbirlerine davranışlarını etkileyemiyordunuz.
Şiddet dünyayı yerinden oynatabilecek kadar büyük olan tek kaldıraçtır.
Yarışa geriden başlayan hep geride kalmalıdır veya önündekinden daha hızlı koşmalıdır.
Her gurur kırıcı davranışta devrilecek olsalar yollarına nasıl devam edeceklerdi?
.. kölelik denen beyaz günahıyla eziyete uğrayan Afrikalılar, ırk ayrımı politikalarıyla baskı altında tutulup aşağılanan siyahlar ve onun ırkına kapalı olan yerler açılınca belirecek aydınlık manzara.
Senin için gerçek olan bir başkası için de gerçekse yalnız değilsindir artık.
Karanlığı karanlık kovamaz, karanlığı yalnızca ışık kovabilir.
“Karanlığı karanlık kovamaz, demişti Dr.King, karanlığı yalnızca ışık kovabilir. Nefret nefreti sonlandıramaz, onu yalnızca sevgi sonlandırabilir.”
“Bu mu yoksa bu mu, hangisi? Adaletsizliğiyle insanı uysallaştıran, silkleştiren bu dünya mı yoksa ona yetişmenizi bekleyen daha gerçek dünya mı?”
“İnsanlardı kötülük.”
“Dışarıda yaptığın şovları görüyorum, zenci. Neden bu beyazlar için şaklabanlık ediyorsun? Sana kendine saygı duymayı öğreten olmadı mı?”
İnsancıllığı meslek edinin. Bunu hayatınızın merkezine yerleştirin.
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra devlet çocuk cezaevlerinde karanlık hücre ve dar alanakapatma cezalarını yasakladı. Her yerde yüce gönüllü ıslahat dönemiydi, Nickel’de bile. Ama boş, kıpırtısız ve havasız odalar yerlerinde kaldı; terbiye edilmesi gereken dik başlı çocukları beklediler. Hala bekliyorlar, oğullar ve o oğullarının oğulları hatırladığı sürece de bekleyecekler.
Turner zikzaklar çizerek koştu, saçmadan kaçabilecekmiş gibi başını önüne eğdi. ‘ kimse yakalayamaz beni, herkesten kaçar Zencefilli Kurabiye Adam.’
“..Zorbalığa uğrayanı, neden zorbalardan daha fazla dövüyorlardı?”
“Elwood her heceyi öyle hassas, öyle kesin bir vurguyla okudu ki çevresindeki öğrenciler hangi siyah çocuğun böyle konuştuğunu görmek için başlarını kaldırdı.”
“Siyahları baskı altında tutmak isteyen Jim Crow gibi büyük güçler ve sizi sindirmeye çalışan, başka insanlar gibi küçük güçler vardı ve hepsinin karşısında, hem büyükler hem küçükler karşısında dimdik durup kimliğinizi savunmanız gerekiyordu. Ansiklopediler boştu. Sizi kandıran, gülümseyerek boşluğu elinize uzatan insanlar, özsaygınızı yok edenler vardı. Kim olduğunuzu unutmamanız şarttı.”
Ölmemek yeterli değildi, yaşamak da gerekiyordu.
Özündekini görmediği zaman bunlar anlamsız geliyordu.
Yasayı değiştirebiliyordunuz ama insanları ve birbirlerine davranışlarını etkileyemiyordunuz. Nickel ırkçı bir yerdi … burada kötülük ten renginden daha derine uzanıyordu.
“Karanlığı karanlık kovamaz,karanlığı yalnızca ışık kovabilir. Nefret nefreti sonlandıramaz,onu yalnızca sevgi sonlandırabilir.”
Sev ve sevgine karşılık al, doğru yoldan ayrılma ve kurtuluşa ulaş , mücadele et ve bir şeyler değişsin.
Özgür dünyam olduğun için.
Karanlığı karanlık kovamaz, demişti Dr.King, karanlığı yalnızca ışık kovabilir.Nefret nefreti sonlandıramaz, onu yalnızca sevgi sonlandırabilir.
Çalışmak büyük bir erdemdi.
Önemli biri olduğumuza, değerli biri olduğumuza, dikkate değer biri olduğumuza tüm içtenliğimizle
inanmalı, bu saygınlık ve önem hissini gündelik hayatta nereye gidersek gidelim korumalıyız .
Derilerinin rengi ne olursa olsun çocuklar şeker aşırırdı. Arada bir bu tür ufak kayıplar olsa da büyük resmî görmek gerekiyordu; çocuklar bugün çikolata çalar ama sonra arkadaşlarıyla birlikte yıllar boyunca para harcarlardı Önemsiz bir hırsızlık yüzünden onları kovalarsa, özellikle herkesin birbirinin işine karıştığı bu tür mahallelerde olanlar anında duyulur, ebeveynler utandıkları için dükkana gelmez olurdu.
Nickel Çocukları / Colson Whitehead
Sert, acıması olmayan dünyada Elwood, Martin Luther King’in şu sözlerini aklına, vicdanına kazıyarak yaşar;
Bizi hapse atmanıza rağmen sizi seveceğiz. Evlerimizi bombalamanıza, çocuklarımızı tehdit etmenize rağmen, ne kadar zor olsa da sizi seveceğiz. Kukuletalı saldırganlarınzı gecenin bir yarısı mahallelerimize göndermenize, bizi sürüklemeyerek evlerimizden çıkarıp ıssız yollara götürmenize ve öldüresiye dövüp bir kenara atmanıza rağmen sizi seveceğiz. Şuna hiç kuşkunuz olmasın; sizi acı çekme yetimizle bitap düşüreceğiz ve bir gün özgürlüğümüzü kazanacağız.
Ölmek yeterli değildi yaşamakta gerekiyordu..
Beyaz adamın dünyasında siyah bir çocuksun sen!
“Ölmemek yeterli değildi, yaşamak da gerekiyordu.”
Güldüler çünkü dondurmacının siyahlara hizmet vermediğini biliyorlardı ve kahkahalar bazen o yüksek ve geniş ırk ayrımı barikatından birkaç tuğla eksilmesini sağlıyordu.
Benim mücadelem sizin mücadeleniz.Sırtınızdaki yük benim yüküm.Ama insanlara bunu nasıl anlatacaktı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir