İçeriğe geç

Nezanin Kitap Alıntıları – Milan Kundera

Milan Kundera kitaplarından Nezanin kitap alıntıları sizlerle…

Nezanin Kitap Alıntıları

Milan Kundera kitaplarından Nezanin kitap alıntıları sizlerle

Nezanin Kitap Alıntıları

Gündüz ona kaybettiği cenneti gösteriyordu, geceyse kaçtığı cehennemi.
Ne? Ne dedi kendi kendine? Polis bariyeri Tanrı’ya şükür oldukça sıkı,” mı? Gerçekten, Tanrı’ya şükür, dedi mi? Herkesin yurdunu yitirdiği için acıdığı bir sığınmacı, kendi kendine, Tanrı’ya şükür, mü dedi?
Gündüz ona kaybettiği cenneti gösteriyordu, geceyse kaçtığı cehennemi.
Bütün öngörüler yanılır; bu, insana bahşedilmiş çok nadir kesin bilgilerden biridir. Ama öngörüler gelecek hakkında yanılsa da. kendilerini dile getirenler hakkında doğruyu söyler, onların şimdiki zamanlarını nasıl yaşadıklarını anlamak için en iyi anahtardır.
Bilinmeyenin tutkularla dolu keşfine, bilineni yüceltmeyi tercih edecektir (dönüş). Sonsuzluğa (çünkü macera asla bitmeme iddiasını taşır), sonu tercih edecektir (çünkü dönüş hayatın sınırlılığıyla barışmaktır).
Uzaktasın ve ben sana ne olduğunu bilmiyorum.
Dönüş Yunanca’da nostos demek. Algos, keder anlamına geliyor. Yani nostalji doyurulmamış dönüş arzusundan kaynaklanan bir keder..
Geride bıraktığımız hayatın, karanlıktan çıkıp gelmek, bizden şikayet etmek, bizi yargılamak gibi kötü huyu var.
İnsanlar birbirlerini sık sık görünce tanıdıklarını sanıyorlar..
Bütün öngörüler yanılır; bu, insana bahşedilmiş çok nadir kesin bilgilerden biridir. Ama öngörüler gelecek hakkında yanılsa da, kendilerini dile getirenler hakkında doğruyu söyler, onların şimdiki zamanlarını nasıl yaşadıklarını anlamak için en iyi anahtardır.
Hayatları felakete dönenler, suçlu avına çıkarlar.
Gerçek daha kötüydü: O, artık onlar için yoktu.
… bir daha dönmemek üzere ülkesinden ayrılmaya karar veren, ailesini bir daha hiç görmemeye de razı olmak zorundadır.
Kaynağını gerçek bir tutkudan almayan sadakat ne kadar da bıktırıcı.
Gündüzleri ona ülke manzaralarindan mutluluk resimleri gibi parçalar gönderen bilinçaltinin sinemacisi, geceleri ona ülkeye tüyler ürpertici dönüsler organize ediyordu.
ölmüş bir kadın savunmasız bir kadındır; artık onun hiçbir etkisi yoktur; artık ne isteklerine saygı duyulur, ne zevklerine; ölmüş bir kadın hiçbir istekte bulunamaz, hiçbir saygı bekleyemez, hiçbir iftirayı çürütemez. Ona karşı hiçbir zaman öldüğü zamanki kadar acı veren, o kadar işkence eden bir merhamet hissetmemişti.
Canlısıyla nasıl yaşadıysa, ölüsüyle de öyle yaşamaya karar verdi. Artık mezarına onu hatırlamak için değil, onunla beraber olmak için gidiyordu; ona bakan, ama geçmişten değil, şimdiki andan ona bakan o gözleri görmek için gidiyordu.
O zaman onun için yeni bir hayat başladı; ölüyle birlikte yaşamak. Zamanını yeni bir duvar saatine göre düzenlemeye koyuldu.
mazoşist belleğin yasası böyledir; hayatından kesitler unutuluşun içinde yok olup giderken, insan sevmediği şeylerden kurtulur, kendini daha hafif, daha özgür hisseder. Ve hepsinden önemlisi, josef yurtdışında âşık oldu ve aşk, şimdiki zamanın coşkuyla yüceltilmesidir. Şimdiki zamana bağlılığı anılarını kovdu, onu anıların müdahalelerine karşı korudu; belleği kötü niyetinden bir şey kaybetmedi, ama ihmal edip bir köşeye atılınca josefin üzerindeki gücünü kaybetti.
Hatırlanan geçmiş zamandan yoksundur.
Okuyor ve hiçbir şey hatırlamıyor.
Kaynağını gerçek bir tutkudan almayan sadakat ne kadar da bıktırıcı.
Ama belli bir yaşa gelince tesadüfler büyüsünü kaybeder, şaşırtmaz olur, sıradanlaşır.
Vedalarda başarısız olan kavuşmalardan pek büyük bir şey bekleyemez.
Bütün öngörüler yanılır; bu, insana bahşedilmiş çok nadir kesin bilgilerden biridir.
Boşuna çaba: Geriye bakmaktan hiç hazzetmiyordu ve bunu mümkün olduğu kadar az yapıyordu.
Eğer anılar dostlar arasında defalarca ve tekrar tekrar anılmazsa, uçup gider.
Komünizme bağlılığın Marx’la ve onun kuramlarıyla hiç ilgisi yoktu. Sadece o devir, insanlara en çeşitli psikolojik ihtiyaçlarını tatmin erme fırsatını sağladı: düzenden yana olmadığını gösterme ihtiyacı yada itaat etme ihtiyacı yada kötüleri cezalandırma ihtiyacı yada gençlerle birlikte geleceğe doğru ilerleme ihtiyacı yada etrafını saracak büyük bir aileye sahip olma ihtiyacı.
Vedalarda başarısız olan , kavuşmalardan pek büyük bir şey bekleyemez
Hatırlanan geçmiş, zamandan yoksundur! Bir aşkı, bir kitabı yeni baştan okur ya da filmi tekrar seyreder gibi yeniden yaşayamazsınız
Bütün ırkların kardeşliği, bütün kültürlerin kaynaşması; her şeyin birliği, herkesin birliği.
Ama cevabı olmayan sorular neye yarar.
Ne kadar korkunç olursa olsun, faşist bir diktatörlük, diktatörüyle birlikte ortadan kalkacaktır, bu yüzden insanlar umutlarını koruyabilirler.
Geçmişe, kaybolan çocukluğa, ilk aşka özlem.
Hatırlanan geçmiş, zamandan yoksundur.
Eğer en açık gercekliklerin en birincisi yok sayılmakta direnilirse, insan hayatından hiçbir şey anlaşılmayacaktır: varken olduğu haliyle bir gerçeklik, artık yoktur. Onu geri getirmek olanaksızdır.
Ardımızda bıraktığımız zaman daha geniştir, bizi geri dönmeye çağıran ses daha karşı konulmazdır.
gerçek
hayatlarındaki acılar değil, geleceğin boşluğuydu
Geride bıraktığımız hayatın, karanlıktan çıkıp gelmek, bizden şikâyet etmek, bizi yargılamak gibi kötü huyu var
Kaynağını gerçek bir tutkudan almayan sadakat ne kadar da bıktırıcı
İnsan yaşlanır, sonu yaklaşır, her an gitgide kıymetlenir ve anılarla kaybedecek zaman yoktur
” duygulardan uzak cinsellik, insanın kederden öldüğü bir çöl gibi uzar. ”
Yeniden onlarla birlikte yaşabilirim ama, seninle, sizinle, bütün yaşadıklarımı törenle vatan sunağının üzerine yığıp ateşe vermem koşuluyla
SIR:
Birbirini dinlemeyen kadınlar nasıl oluyor da birbirlerinin söylediklerine gülebiliyorlar?
Bir aşkı, bir kitabı yeni baştan okur ya da filmi tekrar seyreder gibi yeniden yaşayamazsınız.
” bira samimiyetin kutsal içkisi değil midir? Her türlü ikiyüzlülüğü, bütün o görgü kuralları komedisini süzen filtre? ”
Dönüş, Yunanca’da nostes demek. Algos, keder anlamına geliyor. Yani nostalji doyurulamamış dönüş arzusundan kaynaklanan bir keder.
Sıla hasreti belleğin etkinliğini hızlandırıp yoğunlaştırmaz, anıları canlandırmaz, sadece kendi acısına o derece gömülmüştür ki, kendi kendiyle, kendi heyecanıyla yetinir
Kaynağını gerçek bir tutkudan almayan sadakat ne kadar da bıktırıcı.
İnsanlar birbirlerini sık sık görünce, birbirlerini tanıdıklarını sanıyorlar.
Ama ben başka bir şey düşünüyordum. Seni değil, hayatını, kişiliğini değil. Ben senin deneyimini düşünüyordum. Gördüklerini, tanıdığın şeyleri..
umutsuzluktan, sinir bozukluğundan avucundaki küçük radyoyu açtı. Uyuyabilmek için bir insan sesi duymak istiyor, düşüncelerine el koyacak, onu başka yerlere götürecek, sakinleştirip uyutacak bir söz; bir istasyondan ötekine geçiyor, ama her yerde sadece müzik yayını var, müziğin çirkef suyu, rock, caz, opera parçalan ve herkes şarkı söyleyip uluduğundan, kimseyle konuşamayacağı bir dünya bu, hepsi hoplayıp zıplayıp dans ettiğinden, kimsenin onlarla konuşmadığı bir dünya.
Vedalarda başarısız olan kavuşmalardan pek büyük bir şey bekleyemez.
Canlısıyla nasıl yaşadıysa, ölüsüyle de öyle yaşamaya karar verdi. Artık mezarına onu hatırlamak için değil, onunla beraber olmak için gidiyordu; ona bakan, ama geçmişten değil, şimdiki andan ona bakan o gözleri görmek için gidiyordu.
O zaman onun için yeni bir hayat başladı; ölüyle birlikte yaşamak. Zamanını yeni bir duvar saatine göre düzenlemeye koyuldu.
Çünkü ölmüş bir kadın savunmasız bir kadındır; artık onun hiçbir etkisi yoktur; artık ne isteklerine saygı duyulur, ne zevklerine; ölmüş bir kadın hiçbir istekte bulunamaz, hiçbir saygı bekleyemez, hiçbir iftirayı çürütemez. Ona karşı hiçbir zaman öldüğü zamanki kadar acı veren, o kadar işkence eden bir merhamet hissetmemişti.
Ölmek; ölmeye karar vermek, bu çok genç biri için, bir yetişkin için olduğundan çok daha kolay. Ne? Ölüm genci çok daha büyük bir gelecek parçasından yoksun bırakmıyor mu? Kuşkusuz, ama bir genç için gelecek, onun gerçekten inanmadığı, uzak, soyut, gerçekdışı bir şeydir.
Ardımızda bıraktığımız zaman daha geniştir, bizi geri dönmeye çağıran ses daha karşı konulmazdır. Bu deyişte keskin gibi bir hava var, ama yanlış. İnsan yaşlanır, sonu yaklaşır, her an gitgide kıymetlenir ve anılarla kaybedecek zaman yoktur. Nostaljinin matematik çelişkisini anlamak gerekir; ilk-gençlikte, yaşanan hayatın hacmi tamamen anlamsızken nostalji en güçlü noktasındadır.
İnsan hayatının kısalığı, gökyüzünü, insanın hep kafasını çarpıp kırdığı ve tekrardan yaşayan her şeyin yemek yediği ve belki de yendiği yeryüzüne düşeceği kara bir kubbe haline getiriyor.
Yüzükoyun uzanmış, vücudu hıçkırıklarla sarsılıyor, kafasında onu bekleyen yalnızlıktan başka bir şey yok.
İnsan yaşlanır, sonu yaklaşır, her an gitgide kıymetlenir ve anılarla kaybedecek zaman yoktur
İnsanlar birbirlerini sık sık görünce, birbirlerini tanıdıklarını sanıyorlar.
Bir aşkı, bir kitabı yeni baştan okur ya da filmi tekrar seyreder gibi yeniden yaşayamazsınız.
Sana hasretim yokluğunun acısına dayanamıyorum.
Sürekli bir sohbet çiftleri oyalar, sohbetin melodili akışı bedenin gitgide azalan arzularının üzerine bir şal örter.
Faşist bir diktatörlük, diktatörüyle birlikte ortadan kalkacaktır, bu yüzden insanlar umutlarını koruyabilirler.
Onların gücünü emen, cesaretlerini boğan ve yaşamlarını sefil duruma getiren gerçek hayatlarındaki acılar değil, geleceğin boşluğuydu.
Onların gücünü emen, cesaretlerini boğan ve yaşamlarını sefil duruma getiren gerçek hayatlarındaki acılar değil, geleceğin boşluğuydu.
“Kimseyi ilgilendirmeden hayatın içinden geçip gitmek; kimse dinlemeden konuşmak, merhamet uyandırmadan acı çekmek…”
“Güzel olduğunu biliyor, ezelden beri biliyor ve bu onun tek mutluluğu.”
“Ah hayatı, nasıl da zavallıydı!İşlemediği bütün günahları, gerçekleştiremediği bütün sadakatsizlikleri, bütün hepsini, açgözlülükle yaşamak istiyor.Asla yaşayamadan hayal ettiği her şeyi yaşamak istiyor.”
“Vedalarda başarısız olan, kavuşmalardan pek büyük bir şey bekleyemez.”
“Geçmişe karşı hiçbir sevgi hissetmiyor, ona dönmek için hiç arzu duymuyor:Hafif bir çekingenlikten başka hiçbir şey duymuyor; kopukluk.Doktor olsaydım ona şu teşhisi koyardım:Hasta nostalji yetersizliğinden rahatsız.
“Yıllar sonra tekrar görüşen iki insanın heyecanını hayal ediyorum.Bir zamanlar sık sık görüşmüşlerdir ve bu yüzden de, aynı yaşanmışlıklarla, aynı anılarla bağlı olduklarını düşünürler.Aynı anılar mı?Yanlış anlamalar burada başlar:Anıları aynı değildir.İkisi de geçmişten iki ya da üç durum hatırlamaktadır, ama herkesinki kendinedir; anları birbirine benzemez, birbiriyle örtüşmez; hatta nicel olarak bile birbirleriyle kıyaslanamazlar; biri öteki hakkında, onun kendisi hakkında hatırladığından çok daha fazla şey hatırlar; önce belleğin kapasitesinin bir bireyden ötekisine farklılık göstermesi yüzünden ama aynı zamanda birbirleri için aynı derecede önem taşımamaları yüzünden.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir