İçeriğe geç

New York’a Mezar Kitap Alıntıları – Adonis

Adonis kitaplarından New York’a Mezar kitap alıntıları sizlerle…

New York’a Mezar Kitap Alıntıları

Yıldızlara karıştırarak çakılları
bir aygır sürüsü
gibi güderek bulutları
çağları taşıyoruz
Uzay kafes ya da duvarlarla ölçülmüştür.
-zaman ip ya da kırbaçla ölçülmüştür.
– dünyayı kuran düzen kardeş cinayetiyle başlayan düzendir.
-ay ve güneş, sultanın sandalyesinin altında parlayan iki dirhemdir
Başlayacağım, ama nerede? Nereden? Nasıl dile getireceğim kendimi, ve hangi dilde? Bana ihanet etti beni besleyen dil. Kanıtlayacağım bunu ve yaşayaca­ğım ölü bir çağın doruğunda. Yürüyeceğim henüz gelmemiş bir çağın doruğunda.
pek ender konuşur deniz
ama şöyle dedi:
mutsuzuz biz
Tarih de mutsuz
yel değirmeninde
dönüp durduğu için
benim içime sığındı yurdum
Başlayacağım, ama nerede? Nereden? Nasıl dile getireceğim kendimi, ve hangi dilde? Bana ihanet etti beni besleyen dil. Kanıtlayacağım bunu ve yaşayaca­ğım ölü bir çağın doruğunda. Yürüyeceğim henüz gelmemiş bir çağın doruğunda.
Böylece,
omuzlarımda taşıyorum Küba’yı Newyork’ta, soruyorum: Ne za­man gelecek Castro? Ve bekliyorum Kahire ile Şam arasın­da, yarı yerinde yürünecek yolun
Bak kimim ben: (Hayır, yıkım çağından değilim ben) düşüncelerin durmadan ırzına geçildiği çağım ben. düşüncelerin çatırdadığı çağım ben.
(Bilemeyeceksin nedir özgürlük, devlet durdukça.)
Su istiyorum ama kum veriyor bana.
Güneş istiyorum ama mağara veriyor bana.
Ceset olurdun tutkuyu tanımasan.
Asilerin yüzdüğü denizi kurutuyorlar, ve ‘Toprağı çöle çevirdik­leri yerde, barış adını veriyorlar yaptıkları işe. (Tacitus)
Aklı kanla, kanı zincirle tıkabasa doluyken nasıl isyan edebilirdi bu insan?
‘Tufana gereksinimi var dünyanın
Seslendim geceye ama yanıt alamadım.
Newyork = Deliliğin gürültülü ırmaklar halinde fışkırdığı yeryüzü kabuğundaki delik.
Tanrı haklı çıktı ve yanılmadı Mao: Bir savaşta en önemli etken silâhlardır, ama en kesin etken değildir silâhlar. Kesin etken insandır, silâh değil , ve ne ke­sin utku, ne de kesin bozgun vardır yeryüzünde.
Seni keşfediyorum, şiir!
Hepimiz kesik başını bir tepside taşıyor Vaftizci Yah­ya gibi ve ikinci doğuşunu bekliyor.
Bir ferdi olduğum insanlık, ah ne kadar az idi gerçekten; derinliklerine erişemediği yeraltı ile sonsuzluğa uzanan gökyüzü arasındaki dünyasında, ancak basabildiği toprakla ve varabildiği menzille sınırlıydı; ne kadar âciz, bilgisiz ve çaresizdi!
bir kadın-bir kadın heykeli.
Bir elinde Özgürlük dedikleri kâğıt parçasını
Tarih dediğimiz kâğıt tomarını tutmaktadır.
Adı dünya olan bir çocuğu boğmaktadır öteki eliyle.
Bak işte Doğu’nun parıltısı kanım
Düş müdür tenin kapattığım yara mıdır butların?
Sayıklıyorduk kendimden geçtim daha iyi ölmek için memeleri seçtim alışkanlıklarım arasında
Ama,
barış karanlıkların ve kumun gülüne,
Beyrut’a barış.
Bak işte Doğu’nun parıltısı kanım

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir