İçeriğe geç

Neva Kitap Alıntıları – Ilgın Olut

Ilgın Olut kitaplarından Neva kitap alıntıları sizlerle…

Neva Kitap Alıntıları

&“&”

Daha alfabeyi bilmeyen insanlara sen Akif’in şiirlerini okumuşsun.
Devamı var,
Sonsuza ait olan duygulanımlarımıza teslim ettiğimiz fani duygulara, büyük başarı tanrısını kovalarken yitirilen gençlik rüyalarına, unutulan ideallerine.
Dün ölüm aklıma geldi, çok korktum. Ama ölmekten değil, hayallerimizi, umutlarımızı yaşayamamaktan.
Biz Batılı gibi yaşıyor, Doğulu gibi düşünüyoruz. Çelişki buradan başlıyor.
Vicdanın sesi çok sade, çok berrak ve çok yumuşaktır. Ama aynı zamanda duyabileceğin en güçlü sestir.
Bir insan kırmanın, bir insan kaybetmek olduğunu görememişti.
Davam var,
isteyip de elde edemediklerimize, sevip de kavuşamadıklarımıza.
Davam var,
merhametsizlere, sevgisizlere… Bomboş hedeflere, yalancı coşkulara, sonlu hislere çakılıp kalan akılsızlara. Yapıştım yakana hayat. Sonunda zayıf noktanı yakaladım. Ne istersem vereceksin bana, sadece insan olduğum için. Fani kurallarınla, küçük hokkabazlıklarınla beni engelleyemezsin.
Çünkü sen fanisin, benim içimde ise sonsuzluk var..
İnsanların içindeki rahatlığın ve kendine güvenin kaynağı, kişinin iç dünyasının zenginliğidir. Ve de kendisine ve çevresine olan dürüstlüğü.
Tanıdığın herkesi yanında sürükleyemezsin. Bazen insan geride bırakmak zorundadır birilerini.
Yapıştım yakana hayat. Sonunda zayıf noktanı yakaladım. Ne istersem vereceksin bana, sadece insan olduğum için. Fani kurallarınla, küçük hokkabazlıklarınla beni engelleyemessin. Çünkü sen fanisin, benim içimde ise sonsuzluk var …
Sana gönlümü verdim ey nazlı güzel…
Seni almazsam gözlerim açık gider
Bana ellerini ver
Hayat seni sevince güzel
Yoluna adadım gönlümü gel kaçma güzel….
Aklına geleni söyleyen biri olamadım….
Davam var,
Merhametsizlere , sevgisizlere …. Bomboş hedeflere , yalancı çoşkulara , sonlu hislere çakılıp kalan akılsızlara .
Yapıştım yakana hayat. Sonunda zayıf noktanı yakaladım….
Tarif edemediği farklık ve bu gizemli kaynağın pırıltıları her şeyine yansımıştı. Hareketlerindeki ne ağır , ne hızlı olan uyuma, telaşsız duru sesine, masum , çocukça bakan iri güzel gözlerine , aydınlık , bembeyaz pürüzsüz yüzüne, ipek gibi parıldayan sağlıklı saçlarına, ince uzun zarif ellerine ,mahçup çoçuk ifadesiyle büzülmüş pembe dudaklarına……
Bu ülkede herkesin konsere gitmeye hakkı var. Kravatlının da , kravatsızın da, kasketlinin de hatta isterse şalvarlınında….
Bence Allah herkes için özel birini yaratıyor, bazıları, yani onun seçtikleri, bu özel eşini buluyor…..
Çok teşekkür ederim sana güvenebileceğimi biliyordum….
Ilgın , Neva indikten sonra bir süre arkasından baktı , belli belirsiz mırıldandı:
Her zaman Neva …..
Çoçukluğunda okuduğu, o eski romandaki bir satırı hatırladı : Güldal , yeni sürgün vermiş çam yeşili gözleriyle karşısındaki adama baktı….
Hayatımda hep bir şeylere, bir yerlere koşup dururken buluyorum kendimi dostum. Ama burasının neresi olduğuna hala karar veremediğim ,belki de hiç veremeyeceğim için bu koşu sonsuza dek sürebilir…"
Öyle garip bir boşluk hep içerlerde bir yerlerde duruyor ve hiçbir şey dolduramıyor onu….
Bana yine kaldırımları okusana ….
Bana düşmez can vermek yumuşak bir kucakta
Ben kaldırımların emzirdiği çoçuğum
Aman sabah olmasın bu karanlık sokakta
Bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum….
Her şey düşündüğümüzden de çabuk ve kolay yoluna girsin ve o yol bizi , düşünüyorum ama tarif edemiyorum , mutlu , sıcak , birlikte, kalabalık, yalnız,çoluklu, çoçuksuz, renkli , başarılı yere götürsün işte ….
Sevgimle kal canım benim ….

NEVA …..

Bu onun nevayı son görüşü oldu…..
Bembeyaz yüzünden son bir kez öpemedi…..
Neyse be arkadaş…. Bırak bunları takmayı…. Al sevdiğin kızı. Git benim için yanaklarından öp, sarıl ona. Hayatta sevdiğinle mutlu olmak öyle güzel ki….
İnsan gayreti olayların akışını değiştirebilir miydi?
Bir ferdi olduğum insanlık, ah ne kadar az idi gerçekten; derinliklerine erişemediği yeraltı ile sonsuzluğa uzanan gökyüzü arasındaki dünyasında, ancak basabildiği toprakla ve varabildiği menzille sınırlıydı; ne kadar âciz, bilgisiz ve çaresizdi!
Düne ait ne varsa geçti cancağızım, bugün yeni şeyler söylemek lazım….
Yüzyıllarca farklı kültürleri beraberce yaşatabilmiş, &‘ Ben gelmedim kavga için, benim işim sevgi için &‘ diyen; Ne olursan ol , yine gel diyen gerçek filozofları yetiştirmiş Anadolu insanının mayasını…..
İşte böyle sevgili kadın. Söylediklerim çok yalın gerçeklerdir. Bildiğim bir doğru daha var. Sen işte o kadınsın. Sen belki de yaptığım iyiliklerin karşılığı olarak Yaradan’ın bir lütfu, bir armağanısın…..
Onun varlığının önemi dünyadaki en kıymetli şeyler, hatta çocuklardan bile önce gelmelidir….
Bir filozof kadınları , şefkat kahramanları olarak ilan eder….
Kader de sevgiyi sende bulmak varmış, seninle bir çift beyaz güvercin olmak varmış…..
Sana şunu söylemek istemiştim sadece….. hayatımdaki varlığından, bana yaşattığın bu mutluluktan dolayı sana minnettarım….
Müziğin evrenselliği burada işte… Huzur müzikte….
O kız belki de benim herşeyim…..
Menderes’in karısına yazdığı mektup okundu. Şöyle bitiyordu: Çoçukları en derin hasret ve sevgiyle kucaklarım. Sana o kadar içten sevgi duygularıyla bağlıyım ki. Böyle bir hasret ve sevgiyle seni binlerce öperim. Biricik Berrinim benim…..
Sonra idama giderkenki sözleri verildi: Hayata veda etmek üzere olduğum şuanda devletim ve milletime ebedi saadetler dilerim. Bu anda karımı ve çoçuklarımı şefkatle anıyorum
&‘ ve idam sehpasında : KİMSEYE DARGIN DEĞİLİM……
Boğaz’ın soğuk rüzgarı, memleketlerinden uzakta, tahta bir masanın etrafına dizilmiş bu gençlerin şarkılarını, alıp götürdü uzaklara…
Belki de tanımadıkları , bilmedikleri, ama yüreklerinde özledikleri o kadınlara…..
Ne güzel geçmişti bütün bir yaz
Başımda kavak yelleri esen o yaz
Bense hanımeli kadar beyaz
Çalmıştınız kalbimi bilmeden biraz
Nasıl da koşuşurduk bahçelerde
Şarkı söylerdik mehtaplı gecelerde
Sen bana ben sana komşu evlerde
kök sarmaşıklar gibi sarıldık o yaz….
Bütün mutluluklar birbirine benzer ,
Her mutsuzluğunsa kendine özgü bir hikayesi vardır….
Lev Tolstoy ( Anna Karenina)
Az önce ocaktan alınan kahvenin dumanı, çalışma lambasının ışığının vurduğu kağıdı gölgeliyor. Yakın zamanda kurduğu fakat bir türlü oturupta kullanmadığı masasında bir genç adam bu satırları yazmakta. RÜZGARLI BİR ANKARA GECESİ, yağmur dinmiş…..
Herkes gibi geçmişi, şu anı ve geleceğiyle ilgili umutları var….
Vicdanın sesi çok sade, çok berrak ve çok yumuşaktır. Ama aynı zamanda duyabileceğin en güçlü sestir..
Tanıdığın herkesi yanında sürükleyemezsin. Bazen insan geride bırakmak zorundadır birilerini..
İnandığın şekilde yaşamazsan bir süre sonra yaşadığına inanmaya başlarsın
Neyin değişip değişmeyeceğine başkalarının düşünceleri ve davranışları değil, yüreğimiz karar verir!
İnsanların içindeki rahatlığın ve kendine güvenin kaynağı, kişinin iç dünyasının zenginliğidir. Ve de kendisine ve çevresine olan dürüstlüğü. Bunu bir ayakkabı yapamaz.
Tanıdığın herkesi yanında sürükleyemezsin. Bazen insan geride bırakmak zorundadır birilerini…
– Tanıdığın herkesi yanında sürükleyemezsin. Bazen insan geride bırakmak zorundadır birilerini..
Siz, en sevdiğiniz şarkıdan atladınız mı hiç?
Ben atladım. Yere düşmesi bir ömür sürüyor…
Yapıştım yakana hayat.Sonunda zayıf noktanı yakaladım. Ne istersem vereceksin bana , sadece insan olduğum için. Fani kurallarınla, küçük hokkabazlıklarınla beni engelleyemezsin. Çünkü sen fanisin, benim içimde ise sonsuzluk var…
Faust’un Mefistotales’e dediği gibi, Zavallı şeytan bana ne verebilirsin ki… Sendeki gıda doyurmaz insanı, elindeki kızıl altın, cıva gibi akıp gider, senin kumar masanda kimse kazanmaz… Daha sarılırken başkasına bakar göndereceğin kızlar…"
– Tanıdığın herkesi yanında sürükleyemezsin. Bazen insan geride bırakmak zorundadır birilerini..
Gözlerinin içi gibi ruhu da güzel kadın."
Ey Muhammed Çok yemin eden , alçak , çok kınayan , devamlı dedikodu yapan , iyiliği durmadan engelleyen , saldırgan , çok günahkar , çok katı kalpli… Böylelerine ve böyleleri ile beraber olanlara itaat etme , inanma… Kalem Suresi / … Çok yemin eden , saldırgan , katı kalpli , bağışlamadan habersiz hep kınayan O adam düşünceler içinde uykuya daldı Uyur uyumaz… (( Bir vicdan azabından , bir hesaplaşma ve pişmanlıktan 1 öykü yaratmış Ilgın Olut Ah… Erkeklerin hiç büyümeyen , o çocuk kalpleri… Herkese inanan , her lafa kabaran kalpleri Sormaya , dinlemeye , inanmaya olmayan o vakitleri… Ve Onlardan arda kalan zavallı marazlı kırık kalpler Herkes öldürür sevdiğini Bazı kızlar hakikat ölür Neva gibi Bazıları ise içinden çürür ve kalpleri ölür sade… İşte erkeklere de vicdan azabı ile bunu öykülemek kalır sadece )) Kime yazık olmuştur pekiii ???
Biz batılı gibi yaşıyor doğulu gibi düşünüyoruz.
Bu onun Neva’yı son görüşü oldu.
Bembeyaz alnından son bir kez öpemedi……"
&”Tanıdığın herkesi yanında sürükleyemezsin. Bazen insan geride bırakmak zorundadır birilerini.&”
Ve Tanrı buyurduki;
Bir melek yaratılsın,
Fakat olsun etten kemikten.
Gözlerinde cennet ırmakları parıldasın,
Bakışları bütün meleklerden sevecen.

Bir de yürek yapın ki ona
Cennet dağlarından büyük.
Bembeyaz ellerini uzatınca
Kıskansın dalgalardaki köpük.

Bırakın onun sessizliği
Anlamlı bakışlarında konuşsun.
Ve Tanrı buyurdu ki;
Meleğin İsmi Neva olsun…

İlk insanı geride bırakana kadardır herşey.
İnandığın şekilde yaşamazsan bir süre sonra yaşadığına inanmaya başlarsın
Biz batılı gibi yaşıyor doğulu gibi düşünüyoruz
Bir kez gönül kırdın ise bu kıldığın namaz değil Yunus Emre
Herkes hayatta biraz yalnızdır
Sen öncelikle maddi manevi güçlü ol .Daha sonra dostların zaten olur
Bir erkeğin en büyük gücü niyetinin saflığındadır.
Dünyadaki en güzel şey bu dostum. Yaşamak. Canlı olmak…
Boğaz’ın soğuk rüzgarı, memleketlerinden uzakta, tahta bir masanın etrafına dizilmiş bu gençlerin şarkılarını, alıp götürdü uzaklara. Belki de tanımadıkları, bilmedikleri, ama yüreklerinde özledikleri o kadınlara…
Toprağa düşen yağmur damlasının çiçeğe, ota merhameti var. İnsanlık bu kelimenin ciddiyetini ne zaman fark edecek. Ne zaman sokakta yatan insanın, kocasından dayak yiyen kadının, tarlada yağmur için dua eden köylünün, iftiraya uğramış genç kızın, aç olduğu için hırsızlık yapan adamın, yatağında tek başına ölümğ bekleyen bir hastanın, haksızlığa uğrayan milletlerin, yitip giden, kaybolan bir gençliğin sorumluluğunu hissedebilecek. Merhamet kelimesini duyunca gözyaşları ne zaman dökülecek?
Merhamet… Tüm canlılarda yalnızca insana bahşedilmiş o yüce duygu. Bir insanın sahip olduğu en asil özellik.
Gülümsediğinde gözlerinde çiçekler açan, pamuktan kalbiyle mutluluğu ve sevgiyi arayan, kemanına, hastalarına ve bana, evet merhameti, koşulsuz sevmeyi yıllarca önce unutmuş bana aşık bir genç kızın dünyama geldiği gibi narin, sessiz sedasız, kısacık ömürlü nadide bir kelebek gibi yalnızca bir kaç sayılı nefeslik dünyamı güzelleştirdikten sonra usulca gitmesi.
Herkes hayatta biraz yalnızdır. Kendi problemlerini aşmasını öğrenmelidir. Sen doğru yapmaya başladın fakat hâlâ geriye dönüyor, acaba doğru mu yapıyorum,diye kendine soruyorsun. İşte hatan burada. Bu zamana kadar böyle yaşamışsın,artık değişeceksin.
Tanıdığın herkesi yanında sürükleyemezsin. Bazen insan geride bırakmak zorundadır birilerini…
Etiketler:

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir