Federico Garcia Lorca kitaplarından Ne Garip Federico Adında Olmak kitap alıntıları sizlerle…
Ne Garip Federico Adında Olmak Kitap Alıntıları
ruhun gecesi her zaman karanlık.
ölümüm ,
boş yere bekliyorum yazdığın sözcükleri,
ve düşünüyorum da, solan çiçeklerle,
yitiririm seni yaşarsam kendim
olmadan
nasıl yakınım gittiğin zaman!
Tutuşur çünkü anılarım .
Haber verin yaseminlere
küçücük beyazlıklarıyla
gidiyor ki
arka sırada ağlayan çocuklar gibi,
çünkü ne insanım ben , ne şair, ne bir
yaprak,
yaralı bir nabızım öte yanı yoklayan.
Bulabildiler mi beni?
Hayır. Hiç bulamadılar.
gitti gider.
boş yere bekliyorum yazdığın sözcükleri,
ve düşünüyorum da, solan çiçeklerle,
yitiririm seni yaşarsam kendim olmadan.
nasıl yakınım gittiğin zaman!
Biraz, bir dakika, bir yüzyıl
Ve gece yeniden yaratır beni
her bir yıldızında.
unutuşu istesin benden.
ölümüm,
boş yere bekliyorum yazdığın
sözcükleri,
ve düşünüyorum da, solan çiçeklerle,
yitiririm seni yaşarsam kendim
olmadan.
çünkü acıdır, gölgesidir onun,
çünkü aşkın umutsuzluğa düştüğü
gitardır,
çünkü kendinin olmayan bir başka
sonsuzun kanıtıdır,
çünkü surlarıdır ölünün
ve cezasıdır sonsuz yeni dirilişin.
yerle bir ediyor,
Her sabah ekmeğimizi yeniden
istediğimiz için
Alıç çiçeğimizi ve tanelenmiş sürekli
sevecenliğimizi
Meyvalarını herkese sunan dünyanın Gerçekleşsin diye isteği.
kuma gömün beni
gitarımla.
Ölünce
portakal ağaçları
naneler arasına.
Ölünce
gömün isterseniz beni
bir rüzgâr gülüne.
Ölünce!
yeni türkülere susadım,
ayların, süsenlerin olmadığı,
ne de ölü aşkların.
Irmağın kıyısında
gece ıslatır kendini
ve memelerinde Lolita’nın
aşktan ölür dallar.
Aşktan ölür dallar.
Gece şakır çıplak
Mart köprüleri üstünde.
Lolita yıkar gövdesini
tuzlu su, sümbüllerle.
Aşktan ölür dallar.
Rakı ve gümüş gece
vurur damlar üstüne.
Derelerin, aynaların gümüşü.
Rakısı gümüş kalçalarının.
Aşktan ölür dallar.
”Sönüyor kandil
yağ kalmamış şişede
git demiyorum sana
kal demiyorum sana ”
Kökleri
beslenmeye başlamadan
zor açar
nane çiçekleri
* Sugiriya: Çok eski bir çingene havası. Bu örnekte ise Lorca, genç bir kızı, eğretileme yoluyla nane çiçeğiyle karşılaştırıyor. Ayrıca yukarıdaki örneğin Lorca’ya ait olup olmadığından emin değilim. Araştırınca, düzeltme yaparım.
Güneşler gibi yandı yaralar
akşam üstü saat beşte
Kırarken camları kalabalık
akşam üstü saat beşte.
Akşam üstü saat beşte.
Ah, o korkunç beşte akşamüstü!
Beşi gösteriyordu bütün saatler!
Beşti saat akşamın gölgesinde!
hiç kimse ölümün ağzında ot yetiştirecek
hiç kimse dinlenmenin dokusunu liflerine ayıracak
hiç kimse fillerin yaralarına gözyaşı dökecek
sadece bir milyon demirci var sadece
geleceğin çocukları için zincirler döğen
bir milyon marangoz
haçsız tabutlar çakan
ve sadece bir yas kalabalığı
baloya az kala düğmelerini çözen…
Dalgalanan sessizliği,
kayan vadilerin yankılandığı
sessizliği,
alınları toprağa eğilten
sessizliği.
gülümsüyor uzaktan
dişleri köpükten
dudakları gök.
Her yanında bayraklar
Ay ve kabakçiçeği
vişne reçelleriyle.
Ah, çingenelerin kenti!
Kim görür de unutur seni?
toygarların suyuyla,
ferah tut yüreğini
Soledad Montoya.
Ne acınası acı!
eşeliyor arayıp tanı,
inerken Soledad Montoya
karanlık dağdan aşağı.
Gölge ve kısrak kokuyor
sarı bakır teni.
bana söylediklerini.
Aklın ışığı
çok ağzı sıkı yaptı beni.
ve bir yalnız ağacın.
İğin ucunda
dönüp duruyor aşkım!
taşıyorum avucumda
balmumu bir limon gibi
beyaza kesmiş.
gülümsüyor uzaktan.
dişleri köpükten
dudakları gök.
kal demiyorum sana
kuma gömün beni
gitarımla.
Ölünce
portakal ağaçları
naneler arasına.
Ölünce
gömün isterseniz beni
bir rüzgâr gülüne.
Ölünce!
kördür
okçular.
Yeşil gecede
sıcak süsen izleri
bırakıyor
oklar.
Yarıyor mor bulutları
ayın omurgası
ve çiğle doluyor
tirkeşler.
Ah, aşk gibi
kördür ama
okçular!
sen gülmüştün ben başlayınca ağlamaya.
Bir tanrı gibi bakıyordun tepeden
Gözyaşlarım bir zincirdi güvercinlerden, anlardan.
Altımızdaydı gece. Acının kristali,
ağladın derin uzaklıklar boyunca.
Bir salkımdı acım cançekişmelerden
senin kırılgan kum yüreğinin üstünde.
Sürükledi yatağa ikimizi şafak,
dayadık ağzımızı buz kesmiş
bir kan fıskiyesine sonsuza akan.
Girdi güneş içeri kapalı balkondan
ve uzattı dalını yaşamın mercanı
kefenlenmiş yüreğimin üstüne.
gitarın.
Kadehleri şafağın
kırılmış.
Susturmak
imkânsız.
Ağlıyor tekdüze
su nasıl ağlarsa,
nasıl ağlarsa rüzgâr
yağan karın üstünde.
Susturmak
imkânsız.
Ağlıyor
uzak şeyler için.
Ak kamelyaları arayan
sıcak Güney’in kumu.
Ağlıyor hedefsiz oku,
sabahsız ikindiyi,
ve dalın üstündeki
ilk kuşu.
Ah, gitar!
Beş kılıçla
ağır yaralı yürek.
Hiç kimse ölümün ağzında ot yetiştirecek
Hiç kimse dinlenmenin dokusunu liflerine ayıracak
Hiç kimse fillerin yaralarına gözyaşı dökecek
Kes gölgemi benim
Kurtar beni işkencesinden
Kısırlığımı seyretmenin
bir yüzük yapacağım sesimden
taksın diye sessizliğim
serçe parmağına.
Gördüm onları yollarını ararken yalnızca boşluklar bulan.
Aklın ışığı çok ağzı sıkı yaptı beni.
Açılmayan camlar arkasında.
nerden gelirler, ana?”
Dişleri köpükten, dudakları gök.
Seni sevdiğim gibi sevmek..
Sularıdır aşkın.
Biri öbürüydü
ikisi hiçbiri..
Ama türkünü söylüyorum ben.
dingin sularıdır
aşkın.
Her yıldız
dingin suları
zamanın.
Bir düğümü
zamanın.
Ve her iççekiş
dingin suları
haykırışın.
sevincin, kederin yıldızçiçeğini
sana gönderdiğim tutuşan
yüreğimden?
nasıl yakınım gittiğin zaman!
Biraz, bir dakika, bir yüzyıl;
Ama herkes bilmeli ölmediğimi,
Küçük bir arkadaşı olduğumu
rüzgârların,
Gözyaşlarımın büyük gölgesi
olduğumu,
çünkü acıdır, gölgesidir onun,
çünkü aşkın umutsuzluğa düştüğü
gitardır,
çünkü kendinin olmayan bir başka
sonsuzun kanıtıdır.
onları
yollarını ararken yalnızca boşluklar
bulan.
İnsansız havada bir oyuklar acısı var
ve gözlerimde gövdesi olmayan
giyinik yaratıklar!
Dalgalanan sessizliği,
kayan vadilerin yankılandığı
sessizliği,
alınları toprağa eğilten
sessizliği.
çığlıklardan bir yakamoz!
lirik etsiz bir türkü
(bilinmeyene fırlatılmış
kör güvercinler uçuşu.)
bu derin acı?”
Çok acı
suyu denizlerin!”
Deniz
gülümsüyor uzaktan.
Dişleri köpükten,
dudakları gök.
şu şirin tahta kulübede.
Çiçek açtı bahar güneyinde ayaklarımın
kuzeyinde alnımın bir eğrelti çiçeği.
ah, bırak yaşayayım dinginliğimde
ruhun gecesi her zaman karanlık.
dingin sularıdır
aşkın.
Her yıldız
dingin suları
zamanın.
Bir düğümü
zamanın.
Ve her iç çekiş
dingin suları
haykırışın.
ikisi hiçbiri.