İçeriğe geç

Nasıl Sömürüldük Kitap Alıntıları – İhsan Süreyya Sırma

İhsan Süreyya Sırma kitaplarından Nasıl Sömürüldük kitap alıntıları sizlerle…

Nasıl Sömürüldük Kitap Alıntıları

&“&”

Fakat bütün bunlara rağmen Allâh’ın dediği olacak.
Müşrikler ve lâikler istemese de!
Onun için hedef, sadece Somali değil, bütün İslâm dünyasıdır.
Yani, hala Amerika’yı kendileri için &‘Sahip’ olarak kabul eden Müslümanlar varsa, bilsinler ki onlar dünya ezilmişleri karşısında (ki bu ezilenlerin çoğu Müslümanlardır) Amerika’nın yanında yer alıyor, onun emrettiği gibi hareket ediyorlarsa artık onlar Müslüman değil Amerika dinindendirler!
Bu Her şey devlet için" zihniyeti Müslümanların kafalarına o denli yerleştirildi ki; "Her şey din için" inancı kayboldu; ve Müslümanlar saltanat ve diktatorya rejimleri uğruna Ulu’l-Emr zihniyetinin kulları oldular.
Londra Misyoner Teşkilatı Başkanı, Müslüman ülkelerinde anarşi çıkaracak olan misyonerlere şöyle sesleniyor:
– Biz İngilizlerin müreffeh ve saadet içinde yaşamamız için, Müslümanlar arasına nifak tohumları ekmemiz lazımdır. Onların içinde ihtilaf kıvılcımlarını tutuşturmalıyız. Biz, Osmanlı Devletinin her tarafına fitne sokarak , onu yıkacağız. Böyle yapamazsak, ingilizler gibi küçük bir millet, nasıl müreffeh olur? İslam dünyasını nifak ve fesad ateşine vermeden , onları tefrikaya sokmadan geri gelmeyiniz. Osmanlı Devleti ve İran, zayıf dönemlerini yaşıyorlar. Onun için mümkün mertebe halkı idarecilere karşı kışkırtınız. Unutmayın ki tarih, bütün inkılapların, idarecilerden memnuniyetsizlik ve halkın ayaklanmasıdan kaynaklandığını göstermiştir.
Misyoner teşkilat Başkanı, İslam ülkelerinde Sunni-Şii çatışmasını başlatabilirlerse, bunun İngiltere için en büyük hizmet olacağını sözlerine ekliyor.
Amerika bu şekilde Müslümanların kanlarını eme eme Yeni Dünya düzenini kurarken, Müslüman ülkeler hala onlara uşak olmaya, hatta Amerika Devlet Başkanları ülkelerini ziyaret ettiklerinde, onlar için özel tuvaletler bile yaptırmaktadırlar! Bu ne denli bir alçaklık?
Müslümanlar da safça zannediyorlar ki gerçekten insan haklarını koruyan bir Birleşmiş Milletler var! Birleşmiş Milletler, sadece ve sadece başta Amerika ve İngiltere olmak üzere birkaç Batılı ülkenin ve tabii ki İsrail’in çıkarlarını korumak için vardır!
Ve bu Birleşmiş Milletler denen örgüt nasıl bir örgütse, saniye saniye Filistin’de cinayet işleyen, insan haklarına aykırı olarak katliamlar yapan İsrail’i bir defacık olsun kınamıyor/kınayamıyor.
Çünkü İslâmi rejimler, sömürgeci Batı emperyalizmine karşı panzehirdir.
Ey kendilerine &“müslüman&“ diyen bir buçuk milyar müslüman peygamberinizin Arafat dağında size öğrettiklerini neden unuttunuz? Hani sizler ona söz vermiştiniz zalimlere karşı savaşacaginiza dair?
Ne çare ki, Laik düzen israf ve bazı kesimlerin çıkarları için vardır; onlar için çalışır.
Bir defa her aklıselim sahibi olan bilir ki, Kahrolsun Şeriat" çığırtkanlıklarıyla Şeriat, yani İslam yok olmaz.
Kahrolsun Şeriat" diye bağırarak ölülerinizi Şeriat camilerine götürmeniz, sizin ilkeleriniz/dininiz açısından kebair, yani büyük günahtır.
Oysaki bir memlekette laiklik varsa, o memlekette hiç kimsenin dinine sövülmemeliydi!
Zaten asırlardır uyuyan şu Müslümanımız, kendi adına savrulan paraların nereye gittiğini bilip sorsaydı, ne adına olursa olsun, hiç kimse onu sömüremeyecekti..
Önce Menderes’i rejim adına asar sonra da aynı rejim adına onun için milyarlara mal olan anıt mezarlar yükseltirler! Bu nasıl bir rejim? Bu rejimin doğruları nerede?
Garip bir tesadüftür ki, Batı da krallıklar çöktükçe heykel yapımı azaldı; bizde ise Saltanat yıkıldıktan sonra heykel yapımına başlandı. Oysaki heykeller, saltanatın simgesidir. Demek ki saltanatı kaldırdık" dediler ve onun yerine çok daha sömürücü olan başka saltanatlar yerleştirdiler. Ve bu saltanatı simgeleyen çok sayıda sembole dokunulmazlık statüsü verdiler, bunların lüzumsuz oldukları hakkında bile konuşamıyorsunuz.
Hz Ali’ye atfedilen çok güzel bir söz vardır: Bir memlekette şayet durmadan birileri zengin oluyorsa; bu demektir ki ona paralel olarak da birileri ve fakat çok daha büyük oranlarda fakirleşiyor!
Aslında, tarihçimiz İbn Haldun’un tarih, tekerrürden ibarettir" dediği gibi, sömürü dediğimiz olgu da, bundan başka bir şey değildir. Tarihin seyri içerisinde, bu "sömürü tekerrürü"nün sadece şekilleri değişmiştir.
Kur’an’ı Ömer’e verirseniz adalet, Yezid’e verirseniz zulüm dağıtır.
Fakat bütün bunlara rağmen Allah’ın dediği olacak, müşrikler ve laikler istemese de!
Herkesin bildiği gibi demokrasi, ilk uygulamasını Batı da gördü. Yine herkesin bildiği gibi, dünyayı en çok sömürenler de bu demokratik Batı ülkeleridir. O halde ortada bir anlaşmazlık söz konusudur. Bir devlet nasıl hem demokrat olur, hem de aynı zamanda sömürücü olur? Çünkü empoze edilen demokraside sömürü olmamak gerek. Onun için idealdir demokrasi diyorlar ya!
Ne çare ki tarihçileri susan bir millet, hiçbir zaman ama hiçbir zaman doruğa çıkamaz, aydınlıklara kavuşamaz.
Yine Müslümanlar açısından söyleyecek olursak, 163 nolu sabık kanun en fazla bu dönemde çalışmış, dini bir kitabı okuyan Müslümanlar zindana atılmıştır. Bediüzzaman Said-i Nursi’nin o dönemde Anadolu hapishanelerinde nasıl dolaştırıldığı, elbette tarih sahifelerinden silinmeyecektir!
1957 yılında başlamış olan Cezayir-Fransız savaşında, keza Menderes hükümetinin Fransızların yanında yer almış olması, biz Anadolulu Müslümanlar adına hakikaten utanılacak ve uzun seneler izi kaybolmayacak kara bir lekedir.
Çünkü deve kuşu gibi, gerçeklere karşı başımızı kuma sokmaya devam ettiğimiz müddetçe sömürülür gideriz..
400 müslüman Filistinli, Yahudiler tarafından dağlarda yaşayıp ölmeye mahkum ediliyorlar, bir buçuk milyar müslüman televizyonlarda onları seyredip &”cık cık&”lar çekiyorlar sadece…yoksa kendine Müslüman diyen bazı salaklarin dedikleri gibi, hala &”efendim onlar fundametalist müslümanladir, biraz akıllı olsalardı bunlar başlarına gelmezdi!&” mi diyeceğiz?!!
Görüldüğü gibi Kabil, ne Allah’ı, ne de dini inkar ediyor! Hatta Allah’a kurban bile sunuyor. Habil de, Kabil de Allah’ın dinine inanıyorlar, fakat bu ikisinin şahsında iki ayrı görüş teşekkül ediyor. Biri Allah’ın ahkamına, yani ilâhî kanuna tam teslimiyet olan Habil görüşü, öbürü ise Allah’a rağmen, nefis ve ihtirasa teslimiyet olan ve aynı zamanda ilâhî kanunu tanımayıp, o kanuna karşı beşeri ve indi bir kanun koyan Kabil’in laik görüşü…
Peygamberimizin Arafat dağında size ogrettiklerini neden unuttunuz? Hani sizler ona söz vermistiniz zalimlere karşı savaşacaginiza dair? Hani ona biat edenlerin izinde olacağınızi ahdetmistiniz? Neden kendinizi kandırıyor, kendinizle barışık değilsiniz? Bir yandan onu sevecek mevlidlerde onun için gözyaşı dökecek siniz; öbür yandan da onun ümmeti olan Ayşe Fatmalarin Bosna da ve Somali de irzlarina geçilince de &”ne yapalım birleşmiş milletler kararı&” deyip zillet dolu fetvalar vereceksiniz!
Amerikanin işgal ettiği petrol kuyularına bekçilik yapmak üzere Somaliye gönderilen müslüman askerlerin çantalarına konan prezervatifler hiç düşündürdümü bu bir buçuk milyar müslümanı? Bu müslüman askerleri yanlarında eşlerini goturmediklerine göre, bu günah aletlerinin kahrolası umut operasyonu adı altında Somali’deki ayselerin fatmalarin irzlarina geçilecek uygulanacaklari hiç düşündürdü mü?
Zulmetmiş olanlara meyletmeyiniz! Böyle yaparsanız ateş sizi yakalar.sizin Allah’tan başka yardımcılariniz yoktur. Sonra yardım da edilmezsiniz! (Hud suresi 113)
Bu kadar bağlanıp saygı duruşları yaparak yucelttiginiz heykeller nedir( bunlar neyi ifade ediyorlar)?(Enbiya suresi 52) nemrut tarafından ezilerek düşünce melekeleri dumura uğramış o insanlar, hiç bir mantık yürütmeden şu cevabı verdiler:

Biz atalarımızı onlara kulluk yaparken gördük(bizde onların yaptıklarını yapıyoruz.)(Enbiya 53)

Sömürü rejimlerine meşruiyet kazandırmak için çırpınan hocaları, ve fetvalarini terk edelim artık!!
… İyi bilelim ki iç ve dış emperyalistler tarafından sömürülebilmemizin tek sebebi gerçek dinin yerine, eksik ve yanlış bir din benimsemiş oluşumuzdandır. Ve gerek birey, gerekse toplum olarak bu çektiklerimizden ve de gerçeğin peşine düşmememizden dolayı Allah tarafından hesaba çekileceğiz…
Birleşmiş Milletler denen uluslararası eşkiya güruhunun, kurulduğu 1945 yılından beri sadece Amerika’nın menfaatleri doğrultusunda hizmet verdiğini neden görmüyoruz artık?
İlgili devlet bakanı canımın istediğini diyanet işleri başkanı yaparım diyebiliyor ve istediğini o makama tayin ediyor. İşte bu şekilde devlet din işlerine karışmamış oluyor.Sevsinler böyle laikliği!!!
Laiklik bir dindir..!
Allah’ın dediği olacak, müşrikler ve laikler istemese de!!
Nasıl uyandirilmali müslümanlari bilmem ki? 14 asırdır, öyle bir uyuşturucu aldilarki, hiç bir şok tedavisi bile kâr etmiyor.
Birleşmiş Milletler denen uluslararası eşkiya güruhunun, kurulduğu 1945 yılından beri sadece Amerika’nın menfaatleri doğrultusunda hizmet verdiğini neden görmüyoruz artık?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir