İçeriğe geç

Namazın Sırları Kitap Alıntıları – İmam Gazali

İmam Gazali kitaplarından Namazın Sırları kitap alıntıları sizlerle…

Namazın Sırları Kitap Alıntıları

&“&”

Namazı, sanki (dünya hayatına) veda eden kimsenin kıldığı gibi kıl."
Gerçekten müminler kurtuluşa ermiştir. Onlar namazlarında huşû içindedirler" (Mü’minûn 23/1-2).
Hasan-ı Basrî şöyle derdi: Kalp huzurlu değilken kılınan namaz, insana sevaptan çok ceza getirir."
Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) demiştir ki: Cennetin anahtarı namazdır."
Kulun yüce Allah’a en yakın olduğu an secde ânıdır. Secde hâlinde duayı çokça yapınız.

Müslim, Salât 42 (nr.482)

, Resûlullah şöyle buyurmuştur: “İkindi namazını kaçıran kimse, sanki ailesini ve malını yitirmiş gibidir.”
Lâ ilâhe illallah benim kalemdir. Kaleme giren kimse azabımdan güvende olur."
Dünyalıktan zevk alan kimse, Allah ile münacaattan zevk almaz.
içini temizle çünkü orası yüce mâbudunun nazargâhıdır.
Kişinin himmeti (düşüncesi) gözünün aydınlığı yani en çok değer verdiği şeyle birliktedir.
Kim yatsı namazını cemaatle kılarsa sanki gecenin yarısını ibadetle geçirmiş gibi olur. Kim de sabah namazını cemaatle kılarsa sanki bütün geceyi ibadetle geçirmiş gibi olur. "
Hadis-i Şerif
O’nun rahmeti kendini beğenip kibir gösterenlere değil, zayıflığını anlayıp (Rabb’ine karşı) zillet gösterenlere koşarak gelir.
mesih deccâlin fitnesinden sana sığınırız! Bir topluluğu fitneye düşürmeyi murat ettiğinde, bizi fitneye düşürmeden ruhumuzu al.
Tevrat’ta şöyle yazılıdır: Ey âdemoğlu, benim karşımda durarak, ağlayarak namaz kılmaktan usanma. Ben, nurumu senin kalbine yakın olan ve senin gayb âleminde gördüğün şanı yüce Allah’ım."
Yüce Allah, beldeler arasında Mekke’yi, aylar icinde ramazan ayını ve günlerden cuma gününü, geceler icinde ise Kadir gecesini daha faziletli kılmıştır."
Seleften bazıları öyle sakin bir şekilde rükûda bulunurlardı ki kuşlar, cansız bir varlık gibi üzerine konardı.
Kim cuma günü tırnaklarını keserse yüce Allah ondan bir hastalığını giderir ve ona şifa verir."
Kişinin hayra rağbeti ne oranda ise bu manadaki namaza yönelmesi de o nisbette olur.
“Allah’tan uzaklaştığımız da, ruhlarımız solmaya başlar.”
Bir haberde şöyle buyrulmuştur:

Kul namaza durduğu vakit Allah Teâlâ kendisiyle kulu arasındaki perdeyi kaldırır, ona zatıyla yönelir. Melekler onun omuzlarından itibaren göklere kadar saf olurlar ve onunla beraber namaz kılar; yaptığı duaya âmin derler. Namaz kılan kimsenin üzerine göklerden iyilik saçılır; bir münâdî (melek) şöyle seslenir: &‘Şayet namazda dua ve niyaz eden kimse, kime yalvardığını bilseydi, sağa sola iltifat etmezdi.’ Şüphesiz gök kapıları namaz kılanlar için açılır. Allah Teâlâ namaz kılanın sadakati ile meleklerine övünür."

Davud (aleyhisselâm) ile ilgili varid olan haberlere göre Cenâb-ı Hak kendisine şöyle vahyeder:
– Ey Davud! Benim muhabbetimi isteyen kullarıma şöyle söyle: Diğer yaratılmışlarla aramda perde bulunurken, sizinle aramdaki perdeyi kaldırdığım ve kalp gözlerinizle bana nazar etmenizi sağladığım zaman hangi şey size zarar verebilir! Dinimi sizlerin önüne sermemin yanında sizleri mahrum ettiğim dünya nimetleri nedir ki! İnsanların öfkeleri benim rızamı kazanmak için uğraşanlara ne zarar verebilir?"
Dilin lakırdısı olan sözcüklerin konuşma sayılabilmesi için gömüldükleri dile dökmelidir ki, bu bir konuşma olabilsin. Ancak gönül huzuru olmadan çıkan lakırdılar bir anlam ifade etmezler.
Rasulüllah (s.a.v) :
Allah katında amellerin en güzeli, az da olsa sürekli olarak yapılanıdır."
Rasulüllah (s.a.v):
Henüz ergenlik çağına gelmiş bulunan genç kız ve kadınlarla örtülü kadınları da bayram namazına getirin"
Kişinin hayra rağbeti ne oranda ise bu manadaki namaza yönelmesi de o nisbette olur.
Bir ferdi olduğum insanlık, ah ne kadar az idi gerçekten; derinliklerine erişemediği yeraltı ile sonsuzluğa uzanan gökyüzü arasındaki dünyasında, ancak basabildiği toprakla ve varabildiği menzille sınırlıydı; ne kadar âciz, bilgisiz ve çaresizdi!
Eğer emzikli bebekler, beli bükük yaşlılar ve otlayan hayvanlar olmamış olsaydı, kesinlikle üzerinize yağmur misali azap yağardı.
Siyah elbise giymek sünnet değildir ve onun giyilmesinde herhangi bir fazilet de yoktur. Hatta alimlerden bir topluluk siyah elbiseye bakmayı bile kerih(iğrenç, tiksindirici) görmüşlerdir.
Namazda okumakta olduğun sure ve duaların manalarını da anlaman gerekir.
… istenen sadece dilinin hareketi değildir. Aslolan, okuduklarının manasını anlamak ve kavramaktır. İbadetinin hazzına varabilmektir.
Niyet, tüm yaptığı işlerin, namazdaki hareket ve davranışların samimiyetle ve Allah’ın rızasını bekleyerek, sevabından umut var ve azabından da korku içinde bulunarak ihlasla istenilene sarılmaktır niyet.
Allah Teâlâ bir kulu sevince, onu faziletli vakitlerde faziletli işlerle meşgul eder. Allah bir kula gazap edince ise onu, faziletli vakitlerde kötü işlerle meşgul eder ki bu vaktin bereketinden mahrum kaldığı ve vaktin hürmetini çiğnediği için azabı daha acı, gazabı daha şiddetli olsun.
Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur:
Şüphesiz yaşadığınız her günde Rabb’inizin rahmet esintileri vardır; onlara kalbinizi açık tutup almaya bakın."
Denilmiştir ki: İslâm’da ortaya çıkan ilk bid’at, cuma günü camilere erken gitmeyi terketmektir.
Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur:
Bana Cebrail geldi. Avucunda beyaz bir ayna vardı. Bana,
&‘Bu, cuma namazıdır, Rabb’in onu, sana ve senden sonra ümmetine bayram olarak vermiştir’ dedi. Ben,
&‘Bu günde bizim için ne vardır?’ diye sordum. Şöyle dedi.
O günde, pek hayırlı bir vakit vardır. Kim o zaman içerisinde, kendisi için nasip edilen bir hayrı isterse, Allah onu kendisine verir. Ama istediği şey, kendisi için takdir edilmemişse, Allah, ondan daha büyük bir nimeti ona azık yapar (kendisi için ahirete saklar). Yahut kul kendisi için takdir edilmiş olan bir kötülükten Allah’a sığınırsa, Allah onu, ondan daha büyüğünden muhafaza buyurur. Cuma günü, bizim yanımızda günlerin en kıymetlisidir. Biz onu, ahirette yevmü’l-mezid (ikramı çok olan gün) diye anarız.’
Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) demiştir ki:
&‘Cebrail’e, &‘O güne niçin yevmü’l-mezid denir?’ diye sordum. Şöyle dedi:
&‘Çünkü aziz ve celil olan Rabb’in, cennette beyaz misk ile donatılmış bir vadi hazırlamıştır. Cuma günü olduğunda, illiyyinden kürsü makamına rahmeti iner, Yüce Allah, cuma günü müminler için tecelli buyurur, onlar Allah’ın cemaline nazar ederler."
Huşû, imânın meyvesidir.
Gerçekten müminler kurtuluşa ermiştir. Onlar namazlarında huşû içindedirler" (Mü’minûn 23/1-2).
Manevi derecelerin yükselmesinin sebebi namazdır.
Tevrat’ta şöyle yazılıdır: Ey âdemoğlu, benim karşımda durarak, ağlayarak namaz kılmaktan usanma. Ben, nurumu senin kalbine yakın olan ve senin gayb âleminde gördüğün şanı yüce Allah’ım."
Herkese düşen iş, derecesinin ötesini inkâr etmemektir.
…kul, secde ile Rabb’ine yaklaşır.
Allah Teâlâ’dan bizi rahmetiyle sarmasını, mağfiretiyle kuşatmasını dileriz. Çünkü bizim O’nun taatini hakkı ile yerine getirmekten aciz olduğumuzu itiraftan başka kurtuluş vesilemiz yoktur.
Namazı, sanki (dünya hayatına) veda eden kimsenin kıldığı gibi kıl."
Namaz kalplerin anahtarıdır; onda kelimelerin sırları keşfolur.
Peygamberlerin haberlerinin hakkı ibret almaktır.
Nimetin hakkı şükretmektir.
Nasihatin hakkı öğüt almaktır.
Emrin hakkı onu yapmaya, nehyin hakkı ise ondan kaçınmaya azmetmektir.
Tehdidin hakkı korkmaktır.
Vaadin hakkı, ümittir.
Fatiha’yı bu şekilde okuduğun zaman, Hz. Peygamber’in (sallallahu aleyhi vesellem) kudsi hadiste Allah Teâlâ’dan naklen haber verdiği şu kimselerden olman umulur. Allah Tealâ buyurmuştur ki:
Namazı (Fâtiha’yı) kulumla benim aramda iki kısma ayırdım (onun bir kısmı bana, bir kısmı kuluma aittir).
(Kul, hamd ve övgüler alemlerin Rabb’ine mahsustur) dediği zaman, "Semiallahü li-men hamideh" (Allah, kendisini hamdeden kulunu işitti) hadisin de olduğu gibi Allah (celle celâluhû), "Kulum bana hamdetti" der. Kul, (0, rahmândır rahîmdir) dediğinde, Allah (celle celâluhû),
"Kulum beni övdü" der. Kul, (O, hesap gününün tek mâliki/sahibidir) dediğinde, Allah (celle celâluhû),
"Kulum beni yüceltti" der. Kul,
(Ancak sana ibadet ederiz ve ancak senden yardım dileriz) dediğinde, Allah (celle celâluh), "Bu, benimle kulum arasındadır. Kulumun istediği kendisine verilecektir" der. Kul, (Bizleri kendilerine lütuf ve ikramda bulunduğun kimselerin yolu olan sırat-ı müstakime ilet ve onda sabit tut. Bizleri gazaba uğramışların ve sapmışların yoluna sevket me!) dediğinde, Allah (celle celâluhû), "Bunların hepsi kulum içindir, kuluma istedikleri verilecek" buyurur.
Dilinle, Allahûekber" dediğin zaman, kalbinin onu yalanlamaması gerekir. Eğer kalbinde Allah Teâlâ’dan daha büyük bir şey varsa, "Allahûekber" sözün doğru olmakla birlikte Allah şahittir ki sen yalan söylüyorsun.
Allah rızası için ihlâslı olmaya azmet. Ayrıca Allah’ın sevabını ümit ederek, O’nun azabından korkarak, O’na yaklaşmak için ve kötü edebinle bunca isyanına rağmen sana münâcâtı için izin vererek yaptığı iyiliğe karşı minnet duyarak (şükür için) namazını kıl.
Öyleyse kalbinin yönü, bedeninin yönüyle birlikte olsun (namazda bedenin Kâbe’ye yöneldiği gibi kalbin de Allah’a yönelsin). Şunu bil ki yüzünün Kâbe’ye yönelmesi için diğer yönlerden çevrilmesi gerektiği gibi kalbin de Allah Teâlâ’ya yönelmesi için mâsivadan (O’nun dışındaki şeylerden) ayrılması gerekir. Bu hale işaret olarak Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur:
Kul namaza kalktığı zaman, hevâsı, yüzü ve kalbi ile Allah’a yönelirse, annesinden doğduğu gün gibi günahlarından temiz olarak namazdan ayrılır."
Nefsin namazla zelil olsun. Kalbin utanma altında boyun eğsin.
içini temizle çünkü orası yüce mâbudunun nazargâhıdır.
Müezzinin sesini işittiğinde kıyamet günündeki çağrının dehşetini düşün. Hemen zâhirin ve bâtınınla davete uymaya ve koşmaya hazırlan. Çünkü dünyadaki bu davete süratle icabet edenler, büyük hesap gününde lütuf ve ihsanla çağrılırlar.
Kişinin himmeti (düşüncesi) gözünün aydınlığı yani en çok değer verdiği şeyle birliktedir.
Allah’a karşı takva sahibi olun; Allah size gerekli olanı öğretir
(Bakara 2/282).
İmam Gazali
Bir müminin Allah Teâlâ’yı yüceltmesi, O’ndan korkması, O’nun rahmetini ümit etmesi ve kulluktaki kusurundan dolayı utanması gerekir.
Allah Teâlâ’nın nazar ettiği yer, bedenlerin zâhirî hareketleri değil, kalplerdir.
Yakîni ölçüsünde kalp (Allah’a karşı) huşû sahibi olur.
İnsan O’nun vaadinin gerçekleşeceğini ve lütuflarını yakînen bilince, kaçınılmaz olarak kalbinde ümit doğar.
Kim birşeyi severse, onu çok anar.
Kul asıl aranan şeyin namaza bağlı olduğunu bilmedikçe himmeti ona yönelmez. Bu da ahiretin dünyadan daha hayırlı ve ebedi, namazın da ahiret saadetine vesile olduğuna inanıp şüphesiz tasdik etmektir.
…senin kalbin himmetine tâbidir. Kalp ancak senin himmetini topladığın şeyde hazır olur. Bir şey senin için mühim olunca (sen onu kendine dert edince) kalp istese de istemese de ona yönelir. Kalp bu hal üzere yaratılmıştır ve ona musahhar kılınmıştır.
Kalp huzurunun sebebi, himmettir yani gönülden gayrete gelmektir.
Kim namazın sırrını bilirse, gafletin ona zıt bir şey olduğunu anlar.
namazda kıraat ve zikirden maksat, hamd, senâ, yakarış ve duadır.
Namazda zikir, Allah Teâlâ ile konuşmak ve O’na yalvarmaktır.
Kimi, kıldığı namaz hayâsızlıktan ve kötü işlerden alıkoymazsa, kendisinin sadece Allah’tan uzaklığını artırır."
Namaz senin yanında ilâhî yakınlık sebebi ve sultanlar sultanı Cenâb-ı Hakk’a sunmak üzere hazırladığın bir hediyedir.
Namazın sadece farzlarını yerine getiren kimse, bir sultana eli ayağı kesik, kör topal
bir köle hediye eden kimse gibidir.
İbadetlerin batınî ruhu ve hayatı, huşu, niyet, kalp huzuru ve ihlâstır.
Hasan-ı Basrî söyle derdi: “Kalp huzurlu değilken kılınan namaz, insana sevaptan çok ceza getirir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir