Fyodor Dostoyevski kitaplarından Nalayiq Lətifə kitap alıntıları sizlerle…
Nalayiq Lətifə Kitap Alıntıları
İyilik her şeyi kurtarır, her şeyi düzeltir.
Anlamamak, anlamaktan daha zor.
Bazen kafalarımıza birden birbiri ardınca bir sürü düşüncenin hücum ettiği olur
Sosyal sorunlardan
Belki de bu her zaman böyledir, inişler ardından yükselişler gelir.
Şüphesiz kararsız, sarhoş düşünceler bir türlü aynı noktada toplanamıyordu.
İyilik her şeyi kurtarır, her şeyi düzeltir.
Üstelik bana göre, her şeyden önce başkalarına karşı iyi olmamız gerekiyor, hatta astlarımıza karşı bile Onların da insan olduğunu unutmamalıyız. İyilik her şeyi kurtarır, her şeyi düzeltir.
‘Mutlu olmak ister misin?’ ‘İsterim.’ Bunun için sana neler lazım? ‘Şu, şu ve şu şeyler ‘ ‘Niye?’ ‘Çünkü falan filan ‘
Belki derdimi iyi anlatamadım.
Hepimiz boyuna iyi olduğumuzdan dem vuruyoruz.
“Niye bu kadar gülüyorlar? Duygusuz denecek kadar rahatlar.”
Belki de bu her zaman böyledir, inişler ardından yükselişler gelir.
“Şimdiye kadar hiç votka içmemişti. Bir dağdan yuvarlanarak uçtuğunu, uçtuğunu, uçtuğunu hissetti. Bir yere tutunup orada kalması gerekti ama ne mümkün!”
“Bazen kafalarımıza birden birbiri ardınca bir sürü düşüncenin hücum ettiği olur.”
İyilik her şeyi kurtarır, her şeyi düzeltir.
“Nereye kadar gidebileceğini iyi, hele nereye varamayacağını daha da iyi bilirdi.”
“Gökten yıldız koparmaya hiç özenmezdi.”
Aynanın karşısına geçmiş bakıyor ama kendini göremiyordu.
Dağılmış yatakla devrilmiş sandalyeler, bu dünyanın en iyi, en sağlam umut ve hayallerinin bile geçiciliğini gösteriyordu.
Daha her şey düzelebilir. Belki de bu her zaman böyledir, inişler ardından yükselişler gelir.
Ama gece de pek güzeldi hani Ay ışığı ortalığı, mat, gümüşsü bir ışığa boğuyordu. Etraf güzeldi ki, İvan İlyiç, elli adım kadar yürüdükten sonra başına gelen aksiliği unuttu bile. Zaten çakırkeyifler, bir etki altında öyle uzun boylu kalmaz.
Ama kendisi, ta gençliğinden beri konuklardan hiç hoşlanmazdı. Hele son zamanlarda yemek odasındaki saatinin arkadaşlığı ona bol bol yetiyordu.
Susmayın lütfen!
Siz hep konuşun, ben dinleyeyim…
Siz hep konuşun, ben dinleyeyim…
İyilik her şeyi kurtarır, her şeyi düzeltir.
Dağılmış yatakla devrilmiş sandalyeler, bu dünyanın en iyi, en sağlam umut ve hayallerinin bile geçiciliğini gösteriyordu.
Beni hiç anlamadı. Oysa anlamayacak ne var?
Anlamamak, anlamaktan daha zor
Anlamamak, anlamaktan daha zor
Karıncaların yuvasını bozarsınız, bir yenisini yaparlar. Tekrar bozarsanız, tekrar yapmaya koyulurlar. Kaç defa bozulursa bozulsun, yılmadan bir yenisini yaparlar.
Belki de bu her zaman böyledir, inişler ardından yükselişler gelir.
Nereye kadar gidebileceğini iyi, hele nereye varamayacağını daha da iyi bilirdi
Hakkımda, Amir olarak sert ama melek gibi adamdır diyeceklerdir.
Başkalarına karşı iyi olmak’tan kastınız, hümananizm midir. yani?
Hepimiz boyuna iyi olduğumuzdan dem vururuz. Ama böyle bir kahramanlığı yapacak kudret hangimizde var?
Zihnimde bir çeşit tutukluk var.
Anlayamamak anlamaktan daha zor. Evet ben tüm benliğimle bu düşünceye inanıyorum. İyi olmak, insancıllık. İnsanları uyandırmalı, onlara fırsat vermeli. İşte o zaman daha iyi bir malzemeyle işe başlayabilirsiniz. Her şey çok açık değil mi..?
Kimi zaman beynimize birbiri ardına pek çok düşüncenin hücum ettiği olur. Anlatılması çok güç böyle düşünceleri hep biliriz. Bu duygularımızı konuşma diliyle anlatmada güçlük çekeriz. Bu nedenle bu duygular herkeste olmasına karşın ortaya çıkarılıp gösterilemezler
Beni hiç anlamadı. Oysa anlamayacak ne var? Anlamamak, anlamaktan daha zor.
Karanlık bir yere dalıp sonradan yolunu bulamayan birine benziyordu.
Son yıllarda, daha sık hayal kırıklığıyla karşılaşır olmuştu.
Hepimiz boyuna konuşuruz, konuşuruz; ama iş başa gelince: hava!..
Beni hiç anlamadı. Oysa anlamayacak ne var? Anlamamak, anlamaktan daha zor.
Ya yarın ne olacak? Yarın, yarın!..
Anlamamak, anlamaktan daha zor.
İyilik her şeyi kurtarır, her şeyi düzeltir.
Ne diyecekler, nasıl sona erecek bütün bunlar?
..kaderin karşısına çıkardığı süprizler, artık kuvvetine karşı güvenini sarsacak nitelikteydi.
Hasta, hem pek hastaydı; ama vücutça hasta olmaktan çok mânen rahatsızdı.
..bu hep böyledir, inişler ardından yükselişler gelir.
Anlamamak, anlamaktan daha zor.
..beni hiç anlamadı. Halbuki anlamıyacak ne var ki?
Zihnimde bir çeşit tutukluk var.
Hepimiz boyuna konuşuruz, konuşuruz; ama iş başa gelince hava!
Bazen, kafalarımıza birden, birbiri ardınca bir sürü düşüncenin hücum ettiği olur.
“Beni hiç anlamadı. Oysa anlamayacak ne var? Anlamamak, anlamaktan daha zor.”
“beni hiç anlamadı. oysa anlamayacak ne var? anlamamak, anlamaktan daha zor.”
“Anlamamak, anlamaktan daha zor.”
Merak etme, kendi hesabıma seninle kucaklaşacak değilim.
Bilindiği gibi bazen düşünceler aklımızdan öyle hızlı gelip geçer ki duygulara dönüşen bu sözleri ya da bilinen bir dile dökmek mümkün olmaz .
Bazen kafalarımıza birden birbiri ardına bir sürü düşüncenin hücum ettiği olur. Anlatılmaları, hele ebedi bir dille anlatılmaları,hemen de mümkün olmayan böyle duygu ve düşünceleri hep biliriz.
Hepsi de düzenbaz bunların!
Öyle ya, akşam gevezelik edersin; sabah da yaptığına pişman olursun
Evet, hepimiz insanca davranma konusunda avaz avaz bağırabiliriz ama kahramanlık, iyi eylemler hepimize göre değil.
Bilindiği gibi bazen düşünceler aklımızdan öyle hızlı gelip geçer ki duygulara dönüşen bu sözleri ya da bilinen bir dile dökmek mümkün olmaz.
Anlamamak, anlamaktan çok daha zor.
İnsanım, sonuç olarak seviliyorum.Sevildiğim için kendime güveniyorum. Özgüven varsa karşılıklı güven de vardır. Güven varsa sevgi de vardır.
Eh bize yol göründü artık
Ben bu konuda kendimden eminim.
“Demek oğlunuzun annesisiniz öyle mi?”
“Yeni şarabın konulacağı tulumun da yeni olması gerektiğine inanıyorsunuz galiba?”