İçeriğe geç

Nadas Kadınları Kitap Alıntıları – Naim Ünver

Naim Ünver kitaplarından Nadas Kadınları kitap alıntıları sizlerle…

Nadas Kadınları Kitap Alıntıları

&“&”

Öğretmenlik değersiz bir meslek gibi görülmeye başladı. Böyle bir görüntü oluşmasının sebebi de öğretmenler. Yapılan işin vitrinini o işi yapanlar belirler. Sen hiç kendi vitrinine dışarıdan baktın mı?
Ona hayranım. Ne cesaretini gizliyor ne de korkaklığını. Budala gibi görünmekten de çekinmiyor, dahi gibi davranmaktan da.
Şundan emin ol. Ben hep senin mutluluğunu isterim
O kız herkese göre bir melek."
"Biliyorum, ama Azrail de bir melektir bebeğim."
Boş ver bebeğim" dedi. "Ölüleri boş ver. Önündeki hayatı yaşa. Ne kadar süreceğini bilmediğin hayatını. Dolu dolu yaşa.
Gözlerimi kapatır küçülürüm düşlerimde.
Tüm ölmüş aşkları toprağa gömmeli
Belki baharla yine tazelenirler, yeniden
Belki
Belki de
Gelmezler bilemeyiz
Arkadaşın cinsiyeti olmaz.
Ben sigara içmem… Bana göre değil. Bana sorarsanız kimseye göre değil sigara.
Utangaç olmak utanç duyulmaktan ne kadar da farklı…
Sürekli uyuyan bir prenses ne işe yarar ki?
Bazı hayatlar dört mısralık bir şiir kadar anlamlı olmazlar. Ne acıdır ki bu tür anlamsız hayat yaşayanların çoğu şiirin büyüsüne inanmazlar. Sen hiçbir şair gözüyle baktın mı hayata? Hayatı hiç hafife almadan ya da bazen adam yerine koymadan.
Ben şiirleri severim. Kimin yazdığına bakmadan, sadece kelimelerin valsını görmeliyim şiirde… Eğer şiir benim bildiğim kelimeleri benim bilmediğim şekilde kullanıyorsa güzeldir.
Öyle doğru adamı bulursam gibi beylik laflar etmeyeceğim. Birgün doğru kadın olduğumu bir adam fark ederse, ondan bir çocuğum olsun isterim. Onunla birlikte büyütmek isterim tabii ki. Bunun açık fikirlilikle falan alakası yok. Tek ebevenliği açık fikirlilik olarak görenlere kızıyorum.
Aslında konusmayı pek sevmem. Dinleyen olmayınca.
İnsan sevdiği birine inanır.
İnsan neden ölür ve neresinden? Beyninden mi yoksa yüreğinden mi?
ilk günler geceleri hep ağlarmış özlemle. Sonra alıştım derdi. Her yerde gülüp mutlu olacak şeyler var. Bence bunların hepsi duygu. Ağlamış, gülmüş, mutlu olmuş. Hatta orda aşık bile olmuştu. Demek ki dalından kopanların hissi oluyor. Ben
zaten çiçek dalında güzeldir laflarına inanmam. Çiçek çiçektir. Sen seversen o sana güzel gelir ve insan sevdiğini yanına almalıdır.Koklamalıdır, iyi bakmalıdır ona. Gözleri olsun ya da olmasın baktığın varlığın Güzelliği ve kokusu fark edilmeyen çiçek, çiçek olduğunu anlayamaz ki, ot sanar kendini. Güldü, gülüşünü kahkahaya çevirdi. Benim gibi yani. Sonra kapıya baktı, çiçekler gecikti dedi. Senin gecikse bile hiç çiçeğin oldu mu bir yerlerde?
Ama unutma her şeyin zamanı gelir. Zaman böyle bir şeydir. Sıkıcı olan beklemektir.
Gözlerini yavaşça kapadı ve fısıltıyla; susmamayı pek sevmem dedi. Ama bazen susarım. Ölüm gibi. Sessizliğin içinde kaybolmayı severim. Bence herkes sever zaman zaman. Ama susmak, yanında biri varsa işe yarar. Yoksa güzel olmaz. Sustuğuna değecek biri var mı yakınında?
İnsan neden ölür ve neresinden? Beyninden mi yoksa yüreğinden mi? Hangisi daha az acı verici bir ölüm olur kendisine insanın?
Şimdi bambaşka yerlerde olmalıydı oysa. Ölümün telaffuz bile edilmediği yerlerde. İnsanların sadece yaşlılıktan öldüğü yerlerde
Ben şiirleri severim. Kimin yazdığına bakmadan, sadece kelimelerin valsını görmeliyim şiirde. Benim için önemli olan o. Eğer şiir benim bildiğim kelimeleri benim bilmediğim şekilde kullanıyorsa güzeldir.
Kitapları herkesin kendi kütüphanesinde tutması, bir sandığa kilitlenip, gömülmüş hazinelere benzer derdi, ilkokul öğretmenimiz ve eklerdi; oysa kitaplar okudukça hazineye dönüşür.
Bence insanlar son nefesini verdi şeklinde bakılmamalı ölüme. İnsanlar son nefesini aldı. Sonuç değişmiyor ama, ölümü daha insancıl gösteriyor.
Eğer yakınlarda bir yere yıldırım düşerse, biri sevdiğini özler, ya da ona geri döner. Senin için hiç yıldırım düştü mü yakınlarda bir yere?
Öğretmenlik değersiz bir meslek gibi görülmeye başladı. Böyle bir görüntü oluşmasının sebebi de öğretmenler. Yapılan işin vitrinini o işi yapanlar belirler. Sen hiç kendi vitrinine dışarıdan baktın mı?
Bir gün yine oyun oynarken, sokağa yeni taşınmış bir erkek çocuk kolumu ısırdı. Çok canım yanmıştı. Sonraki günler ben onunla oynadım yine. Herkes oynamamamı beklerdi. Çocuğun kendisi bile. Ama ben oynadım. Isırık izi varken de oynadım, geçtiğinde de oynadım. Çocuk beni hiç ısırmadı sonra. Hep iyi arkadaşım oldu. O bunu çok yaparmış. İnsanları ısırmayı yani. Ama ben onu kabul edip dışlamayınca vazgeçti bundan. Sevgi hoşuna gitti. Senin hayatında oldu mu hiç böyle bir şey? Yani sen bir ısırık izini dostluğa çevirebildin mi?
Daha yirmi üçümde ne çok şey yaşamışım. Ne azı iyi gibi görünür uzaktan bakan insanlara. Bana sorarsan hepsi iyi. Onları ben yaşadım çünkü. Hiç yaşamamış olmaktan iyidir.
Bir gün doğru kadın olduğumu bir adam fark ederse, ondan bir çocuğum olsun isterim. O adam sıradan biri olabilir. Yeter ki hayatı sevsin. Bende hayatı bulsun. Sen hiç içinde hayat olan birine aşık oldun mu?
Sen hiç dünyayı solumak için nefes aldın mı? Zaten yaşamak için her gün soluk alıyorsun. Bir kez de bunun için al.
Ben bazen böyle şeyleri düşünürüm. Mucizeleri falan yani. Annem gerçekleri beceremeyenler, mucizelerden medet umar derdi hep. Olsun ben mucizeleri hayal etmeye devam edeceğim. İnsan böyle olmalı zaten. Olmayacak şeyleri düşünmeli, düşünmeden bazı şeyleri yapabilmelidir.
Yani bu kitap diyor ki iletişimin başlaması için konuşmak değil, dinleyecek birini bulmak, yazacak bir şeyler değil, okuyacak birini bulmaktır önemli olan.
Öğretmenlik değersiz bir meslek gibi görülmeye başladı. Böyle bir görüntü oluşmasının sebebi de öğretmenler. Yapılan işin vitrinini o işi yapanlar belirler. Sen hiç kendi vitrinine dışarıdan baktın mı?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir