İçeriğe geç

Mutluluk Sokağı Kitap Alıntıları – Ferda İzbudak Akıncı

Ferda İzbudak Akıncı kitaplarından Mutluluk Sokağı kitap alıntıları sizlerle…

Mutluluk Sokağı Kitap Alıntıları

&“&”

Her insanın içinde pırıltılar saçan bir başka insan olduğunu anlamıştım. O insanı bulup ortaya çıkarırdınız ya da içinize hapseder, varlığından haberiniz bile olmadan yaşayıp giderdiniz.
…. kitap denilen şeyin, insanı başka dünyalara sürükleyen sihirli bir süpürge olduğunu düşünüyordum. Süpürgeye biniyor, rüzgârı peşinize takarak bilmediğiniz yerlere uçuyordunuz. Dağlar, tepeler, şehirler, sokaklar, caddeler akıyordu altınızdan. Soluk soluğa kalıyordunuz. Renkli, hüzünlü, sevinçli, gülen, ağlayan onca insan gelip geçiyordu önünüzden. Başka dünyalar arasında inanılmaz bir gezintiydi bu. Bittiğinde, kapağını kapattığınızda bile etkisinden kurtulamadığınız, içinden çıkamadığınız bir güzellik.
Bize çok zor gelen işleri yapmayı öğrendiğimizde, onlardan başlangıçta neden bu kadar korktuğumuza şaşırıyoruz. Öğrenmek, yapabilinceye kadar denemekle oluyor.
Herkes için kocaman ve tek bir mutluluk ülkesi olmadığını biliyorum artık. Keşke olsa. Keşke yaratabilsek o ülkeyi. Ben hâlâ, büyükler istese öyle bir ülke yaratabilirler diye düşünüyorum. Küçük çocukların şafağın belirdiği istasyonlarda simit, akşamın alacakaranlığında ayran satmadıkları bir ülke…
Orada ablalar gençliklerini tüketen acımasız sınavlara hazırlanmak zorunda kalmazlar. Orada annelerin sırtına bu kadar çok yük binmez. Orada babalardan bu kadar çok şey istenmez belki. Belki herkese yetecek kadar vardır her şeyden. Belki şimdi de var. Yanlızca eşit dağıtılmamış. Eşit?…
Çocukları güzel şeylere zarar veren birileri olarak görürse büyükler, onları Mutluluk Sokağı’na almazlar.
Bildiğimiz, gördüğümüz, yaşadığımız zamanlara başka açılardan yaklaşmak demekmiş günce…. Yaşanan olaylar salt olay olarak değil, yaşanırken taşınan duygular yer alıyor güncede. Sanki bir edebiyat parçası gibi oluyor okumak.
Evimiz Mutluluk Sokağı’nda değildi, hatta istediği kadar süslensin, güzel bir ev bile değildi. Herkes birbirine kızıyor, bağırıyordu. Oyun oynamak, neşelenmek gibi güzel şeyler nedense hep üzüntüyle bitiyordu.
Mutlu olmak için birazcık anlayış yetiyor artıyordu bile.
Yetişkinler çocuklara hem hayatı öğretmek istiyor, hem de onlarla sırlarını paylaşmaktan alabildiğine kaçıyorlar.
Büyümek bu muydu yoksa? yeni bir hayata başlarken eskisine yabancılaşmak!..
Bir çocuk büyürken, büyüklerin hiç farkına varamayacağı korkulardan geçebilir.
Önemli olan onları iyi yarınlara yolcu edebilmektir. İstedikleri hayatlara doğru gitsinler . Acısız , doğru dürüst , kendilerini bilerek kendi ayakları üstünde durarak…"
Her insanın içinde pırıltılar saçan bir başka insan olduğunu anlamıştım. O insanı bulup ortaya çıkarırdınız ya da içinize hapseder, varlığından haberiniz bile olmadan yaşayıp giderdiniz.
Sessiz, dalgın bir kızdı. Başka yerlerdeydi aklı da, raslantı sonucuna orada bulunuyordu sanki.
Anneler babalar bazen öyle şeyler atarlar ki ortaya, kendileri bile bunun nereden çıktığını bilemezler.
Mutluluk, insanın istediğini yapabilmesi için ona fırsat tanınmasıdır."
Büyümek bu muydu yoksa? Yeni bir hayata başlarken eskisine yabancılaşmak..?
Bence çocuklar düşleriyle birlikte büyümeli, düşler çocukların en güvenli sığınaklarıdır.
Mutluluk , insanın istediğini yapabilmesi için ona fırsat tanınmasıdır ."
Mavi Hazine’yi korumuştu ve hala da kitaplığının baş köşesinde duruyordu. Mavi Hazine gerçekten bir hazineydi, kitaplar hazineydi çünkü…
Bu kadar çok şeyi riske atarsan, o çözüm en iyi çözüm olamaz.
Her şeyi ile korunaklı bir evde yaşamayı sürdürerek hayatı öğrenemeyeceğini anlamaya başlıyorum.
Büyümek bu muydu yoksa? Yeni bir hayata başlarken eskisine yabancılaşmak…
Hayal kurmak ağlamaktan iyidir."
Önemli olan onları iyi yarınlara yolcu edebilmektir. İstedikleri hayatlara doğru gitsinler .Acısız , doğru dürüst , kendilerini bilerek kendi ayakları üstünde durarak…"
Eve dönmeyi düşünmüyorum anne!"
Demek sen de büyümeye başladın."
O gece öğrendim: Mutluluk Sokağı herkes için ayrı bir yer, ayrı bir duraktı. Ama keşke herkes için bütün düşlerin gerçekleşebileceği kocaman bir Mutluluklar Ülkesi olabilseydi. Ya da bir Mutluluk Gezegeni.
Yine de umut etmek gerekir, diyorum ben. Yarattığımız, aradığımız, bulduğumuz, koşarak, sevinçle gittiğimiz, mutlu insanlarla dolu sokaklar çoğalır belki. İnsanlar, kendi düşlerini gerçekleştirmek için çalışırken bir yandan, mutlu yaşarlar o sokakta. Sevdikleri işleri yaparak. Sevdikleri işleri yapabilmek için fırsat bulmuş olmanın sevinciyle…
Kim bilir? Belki de bizler gerçekleştirebiliiz Mutluluklar Ülkesi’ni.
Her insanın içinde pırıltılar saçan bir başka insan olduğunu anlamıştım. O insanı bulup ortaya çıkarırdınız ya da içinize hapseder, varlığından haberiniz bile olmadan yaşayıp giderdiniz.
Ama artık biliyorum: Bazı düşler ortak da görülebiliyor.
Kararlı olmanın, sabırlı olmanın, çalışmanın açmayacağı kapı olmadığını anladım bir de. Daha pek çok şey… Bazılarını yaşayarak öğreniyorum zaten. Bazılarını okuyarak. Durmadan öğrenmek… Yaşamın kendisi bir okul.
Aynı evde yaşıyorsunuz ve birbirinizi tanıdığınızı sanıyorsunuz. Oysa herkes birbirinden öyle farklı özlemler taşıyabiliyor ki.
Kendisinin çocukluğundan kalma &‘Mavi Hazine’ adlı bir kitabı vardı… …Mavi Hazine gerçekten bir hazineydi. Kitaplar hazineydi çünkü.
Belki herkese yetecek adar vardır her şeyden. Belki şimdi de var. Yalnızca eşit dağıtılmamış. Eşit?..
Ama biliyordum, bilmezmiş, anlamazmış gibi yapsam da biliyordum.
Tiyatro gerçektir aslında, bir oyun değildir. Bir oyun gibi izleriz o sahnede gerçekleri. Üzerine düşünmek için fırsat bulmuş oluruz.
Düşler bazen sanırım hiç görmediklerimizi görebilmek için gelirler uykularımıza…
Bu kadar çok şeyi riske atarsan o çözüm en iyi çözüm olamaz."
Yani her şey yolunda görünse de eksik bir şeyler var demek. Bu eksiklikler, kağıt üzerine de olsa, mutluluk vadeden bir yere düşsel kaçışlara neden oluyor.
Bazen düşler daha net yansıtabiliyor demek gerçeği.
Bu çocuğun sanata yatkın bir yanı var. Her insanın vardır aslında. Ama bunun farkına bile varmıyorlar. En kötüsü de bu sanırım. İnsanın sanatsal yanını daha fark etmeden yok olmaya bırakmak."
İnsan düşlerine sıkı sıkı sarılmalı. Hayatın onu ellerinden almasına izin vermemeli. Ne olursa olsun saklamalı ve içinde büyütmeli. Sevgiyle, özenle beslemeli, bakmalı. Ölmelerine engel olmalı.
Mutlu olmak için birazcık anlayış yetiyor artıyordu bile.
Parayı böyle gereksiz harcamamalıydılar. Kolay mı kazanılıyordu?
Büyükleri anlamanın ne kadar olanaksız olduğunu bir kez daha anladım. Ne zaman kızacakları, ne zaman sevecekleri asla anlaşılmıyordu.
İnsanın her istediğini yapması değil, yapabilmek için olanak bulması, ortam bulmasıdır mutluluk."
…Belki kimse anlamadı ama, ben çok üzüldüm. Gizli gizli ağlamak istedim. Ağlayacağım zamanlar hep yaptığımı yapmasaydım çok kötü hissedebilirdim kendimi. Kimsenin bilmediği şeyler düşünüyor, kafamda kurduğum olaylar içinde yepyeni kılıklara bürünüyordum. Düşlerde her şeyi yapabilirsiniz çünkü.
Düşlerde her şey olanaklıdır. Her şey…
Gitmek, birden kaybolmak istiyordum. İyi de, küçük bir çocuk kendi başına nereye gidebilir? Kurduğu düşlerden başka nereye kaçabilir?
Ve &‘sayılı gün çabuk geçermiş’ sözünü anımsatırcasına çabuk geçti zaman.
Bence çocuklar düşleriyle birlikte büyümeli, düşler çocukların en güvenli sığınaklarıdır.
Hayal kurmak ağlamaktan iyidir. Ben hep öyle yaptım sanırım.
Saçlarımın kumral, gözlerimin ela olduğunu hep söylediler. Ne kadar akıllı, ne kadar uslu olduğumu da… Böylece yakınlarım beni çok iyi tarif ettiklerini düşünmüş olmalılar. Ailemden söz ediyorum. Bir kompartımanın içinde evimi, ailemi hızla geride bıraktığım şu dakikalarda geriye dönüp bakıyorum da… Ne kadar yalnız, ne kadar hayalci bir çocuk olduğumu hiçbirinin fark etmediğini düşünüyorum…
Belki de hayalci olmanın sırrı bu. Ne kadar fark edilmezseniz o kadar fırsat ve zaman bulabilirsiniz kafanızda yeni düşler, yeni oyunlar kurmaya.
Hayal kurmak ağlamaktan iyidir. Ben hep öyle yaptım sanırım. Bunu nasıl başardığımı şimdi anlayamıyorum,ama ağlamak istediğimde güzel şeyler düşünmeye başlardim hemen.
Beni her zaman anladılar aslında.Anladılar, ama kendi ölçüleriyle.
Ve &‘sayılı gün çabuk geçermiş’ sözünü anımsatırcasına çabuk geçti zaman.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir