İçeriğe geç

Mutluluğun Kazanılması Kitap Alıntıları – Ragıb El-İsfahani

Ragıb El-İsfahani kitaplarından Mutluluğun Kazanılması kitap alıntıları sizlerle…

Mutluluğun Kazanılması Kitap Alıntıları

Çoğu insanın geriye kalan tek şey
Şekil olarak insan görüntüsü veren bir surettir.
Her hamilenin doğum sancısı yaşayacağı bir gün olduğu gibi;
Ölüm de insana gelecek olan bir doğum gününün sancısıdır.
İnsanın yaratıldığı esas unsur, Beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan diyen şeytanın yanıldığı gibi çamur değildir. İnsanın üstün olmasına vesile olan esas unsur, Yüce Allah’ın onun içinde gizlediği mana ve kendisi için seçtiği değerli vazifedir.
İnsan aşağı seviyedeki hayvan ve yüksek derecedeki melek cevherleri (özleri) arasında var olan bir varlıktır.
Başkasında bir kusur görse bunun aslında kendi nefsinde bulunan bir eksiklik olduğunu fark eder.
Bilgi ile yapılan az amel, cehâlet ile yapılan çok amelden daha hayırlıdır.
İlim bir temel, amel de bu temel üzerine kurulan bir binâ gibidir.
Insanlar iki kısımdır. Birincisi, âlim olanlar; ikincisi de bilmediğini öğrenenlerdir. Bunlardan başkası değersizdir.
Kur’an hükümleri, diğer bir yönden de, ruhî murdarlıkları ve kirleri temizleyen, insan ruhunu arındıran bir hayat suyu gibidir.
Resûlüm de ki: Bu Kur’an, inananlara doğruluk rehberi ve gönüllerinde olana şifâdır.
Şer’in hükümleri, bir yönü ile devâ, terkibi yapılıp hazırlanmış bir mâcun gibidir.
Allah, dilediğini nûruna kavuşturur.
Bilmiş ol ki, doğru yolu ancak şer’i şerif yardımı ile bulabilir. Şer’i şerif de, ancak aklî selim ile anlaşılıp açıklanır. Bina olmayınca sadece temel, bir fayda sağlamayacağı gibi, temel olmayınca da bina vücuda gelip sübût bulamaz.
Dünya muhabbeti, ona ihtirasla bağlanmak, her çeşit yanılmanın başıdır .
Ey insan! Hakikaten sen, Rabb’ına kavuşuncaya kadar çalışıp didineceksin. Nihayet O’na kavuşacaksın .
Kendi nefsini bilen, şanı yüce olan Allah’ı da bilir.
Peygamber efendimiz
“Pislik içinde yetişen güllerden sakının!” Dedi.
“O nedir?” Diye sorulunca,
“Güzelliği ile sizi etkileyen ancak mizaç ve karakteri kötü olan kadın!”
Rabb’in bal arısına;
Dağlardan, ağaçlardan ve insanların senin için yapacağı çardaklardan evler edin diye ilham etti.

Nahl Suresi Ayet 68

ilim ne zaman cehaletten daha beter bir duruma düşer?

kendisiyle amel edilmediği davranışlara yansıtılmadığı zaman.

Akıl, kendisiyle ilgi kesilen bir dost,
Heva ve heves de sözüne itaat edilen bir düşmandır.
Cennet güçlükler ile kuşatılmıştır.
Cehennem de şehevi istekler ile çevrilmiştir.

Hadis-i Şerif – Müslim

Şeytan bir kimseyi tahakkümü altına alınca o kimseye Allah-u Teala’yı zikredip anmayı unutturduğu gibi, heva ve heves de akla hakim olunca ona, Allah’ı hatırlamasını unutturur.
Dünya hayatı bir rüya gibidir. Gören kimseyi kısa bir süre sevindirir. Az sonra da kaybolup gider.
Peygamber Efendimi..
Düşmanın en zararlısı, iki yanındaki kaburgalarının arasında bulunan nefsindir.
İlim sahibi insanlar, bir bakıma daima hayatta sayılırlar. Onların cisimleri, dünyadan ayrılmış olsa da ilimleri ve eserleri itibari ile onlar, hayatta sayılırlar.
Hazreti Ali .
“Topyekun hepinizin yaratılması ve tekrar diriltilmesi tek bir insanın yaratılması ve diriltilmesi gibidir.”
(Lokman,31/28)
Peygamber Efendimiz.
“İki çeşit insan vardır: Öğrenen ve öğreten. Bunların dışında kalanlar, koyunların yüzüne konan sinekler gibi değersizdirler,” buyurarak tam anlamıyla insan olan kişilere dikkat çekmektedir.
“Aşırı sevgi, insanı o şeyin kusurlarına karşı kör ve sağır eder.”
Yüce Allah, “Güzel sözler Allah’ın katına çıkar, iyi ameller ise bu sözleri O’na yükseltir.”
(Fatır 35/10)
Peygamber efendimiz (sallahualeyhivesellem)
“Pislik içinde yetişen güllerden sakının!” Dedi.
“O nedir?” Diye sorulunca,
“Güzelliği ile sizi etkileyen ancak mizaç ve karakteri kötü olan kadın!”
Toprağı temiz bir memleketin bitkisi Rabb’ısının izni ile bol çıkar. Fakat toprağı temiz olmayanınkinde ise faydasız ve cılız olanından başkası çıkmaz
Çocuğun ana ve babası üzerindeki hakkı, şer-i şerif’in dinin emrettiği güzel edep ve terbiyenin başlangıçtan itibaren çocuğa verilmesi, doğruluk ve adalet duygusu, her fırsatta kendisine hatırlatılması ve iyilikleri bilfiil yapma alışkanlığı ona kazandırılmış olmasıdır.
Harâbede biten yeşillikten( dış güzellikten) sakınınız. Dış güzellik, harâbedeki güzellik nedir ? diye sorulana cevap olarak; Kötü çevrelerde yetişmiş bulunan güzel kadındır. buyurmuşlardır.
Evlenen kimse, toprağa ağaç fidanı diken gibidir. Sizden herhangi biriniz, ağaç fidanını hangi toprağa dikeceğine iyi dikkat etsin .
İnsanin kazandığı ve kendisinde tabiat haline getirdiği ahlâki vasıfların, hayır veya şer tesiri devam eder. Hatta irsî olarak yedi batna (kuşağa) kadar sürüp gider.
Ana rahminde sizi dilediği gibi şekillendiren O Allah’tır. O’ndan başka ilah yoktur. Mutlak gâlip O, yegâne hüküm ve hikmet sahibi de O’dur.

Âl-i İmran – 6.

Allah Teâla , Âdem peygamberi yaratmayı irâde buyurduğunda arzın her bölgesinde birer avuç toprak alınmasını emretmiştir. Bu sebeple de Âdemoğulları hilkatlerine uygun olarak, kimi beyaz, kimi kırmızı yahut siyah renkli, yahut yumuşak huylu veya sert mizaçlı; yahut da çok temiz veya murdar olarak gelmişler.
Senin en büyük düşmanın, sana senden daha yakın olan ve içinde sakladığın nefsindir.
Bir şeyi çok sevmen, onun kusurlarına karşı seni kör ve sağır eder .
Cehaletinin farkında olan ve bilmediğini idrak eden insan, bilmediğini de bilmeyen gafile göre bilgili sayılır.
İnsan, nefsini aşırı bir şekilde sever ve bu sevgi onu nefsinin kusurlarına karşı kör hale getirir.
İnsan, özünde baştan sona güzel ahlaktan ibarettir.
Eğer Allah dileseydi sizi elbette tek bir ümmet yapardı. Fakat O, size verdiği nimetlerde sizi imtihan etmek için bir ümmet yapmadı. Öyle ise hayırlı işlerde hepiniz birbirinizle yarış ediniz.
Mâide, 48.
Allah’ın vahyini, emrini muhafaza etmede insanın hakkı bal arısına uymak, bakıp ders almaktır. Bal arısı tabiî olarak ve Allah’ın ilhamına uyarak, faydasına olan şeyleri araştırmakta hiç bir yanılma göstermemektedir.
Her canlıda bulunan vasiflarin, özelliklerini araştırıp, onların en güzellerini öğrendim. Hem de o dercede ki, köpekte sahibinin evini ve eşyasını muhafaza etme durumunu, kargada da sabah çok erkenden ihtiyacı için koşmasını müşahede edip beğendim .
İyiliği yaptı. Fakat maksadı iyilik yapmak değildi.
Kötülüğümü ve üzülmemi kasd ettin. Fakat sevinç ve sürûra kavuşmama sebep oldun. Çünkü insan, bazen hiç bilmediği cihetlerden bile büyük iyiliklere mazhar olur.
Allah Teâla insandan başka bütün yaratılmışları da ona yardımcı kılmıştır.
Âlemin var olmasından ve tedrici bir sûrette yaratılmış bulunmasından asıl maksat, insanın yaratılmasıdır.
Aslanın üzerine binmiş olan kimseden herkes korkar. Lâkin kendisi herkesten daha fazla korku içindedir.
Şerefli ve hür bir insana dünyanın vefasızlıklarından biri de, kendisine düşman olan kimseye ayrılması imkânsiz bir dost gibi görmesidir. Ey dünyanın bu uğursuz durumu, o hür ve yiğit insandan, elini ne zaman çekeceksin ki kendisine düşman olan kimse ona yakın olma fırsatı bulamasın.
Fena duygular, kötü arzu ve istekler, bir bakıma insanın kendisinde bulunan putlar sayılırlar.
İnsan, küçük bir âlemdir ve âlem de büyük bir insandır .
Âlemde mevcût ne varsa, insan bir yönüyle ona benzemektedir.
Onun şeklinin küçültülmesi ve âlemde mevcut varlıkların kuvvet ve isti’datlarının kendisinde özetlenmiş olması itibarıyla de insan, lâfizları kısaltılmış fakat mânâları noksansız olarak ifade edilmek sûretiyle özetlenen, muhtasar bir kitaptır.
Bil ki, Allah Teâla, varlığı kendinden ve zarûrî olan Zât-ı Kibriyâ’dır ve O’nun varlığı hiç bir sebebe muhtaç değildir.
Allah Teâla’nin, künh ve hakikatini bilmekten âciz olduğunu kavramak, idrâktir .
Hz. Ali (r.h.)
Akıl, kulluk görevini gereği gibi yerine getirmek içindir. Rubûbiyetin ne olduğunu idrâk için değildir .
Hz. Ali (r.h.)
Çünkü, sen kendi nefsini gerçekten bildiğin takdirde bu âlemi de bilmiş olursun. Âlemi bilince de, onun sonradan yaratıldığını kesin olarak idrâk edersin. Sonradan var olan bu âlem için , onun ihdas eden bir yaratıcıya ihtiyacın zarûri olduğunu da kesin olarak kavramış olursun. Ve bu yaratıcı, hiç bir veçhile, yaratılmış olan âleme benzemez. Işte bu bilgi, Allah Teâla’yı bilmenin en üstün ve en son mertebesidir.
Nefsini bilen kimse, muhakkak ki Allah Teâla’yı da bilir.
Kudretimize delâlet eden âyetlerimizi, âfâkta ve kendi öz nefislerinde onlara göstereceğiz mealindeki Ayet-i Kerime’nin mânâsıdır.
Bir şeyi çok sevmen, onun kusurlarına karşı seni kör ve sağır eder .
Nefsini bilen kimse, herhangi bir insanda gördüğü bir kusurun kendi şahsında da olabileceğini düşünür. Böylece bir eksikliğin kendisinde ya görünür halde bulunabileceğini yahut da ateşin çakmak taşında saklı olduğu gibi, bu kusurların da kendi nefsinde gizli olabileceğini düşünür.
Nefsini bilen kimse, onu idare etmesini de bilir. Kendi nefsini güzel ve âdil bir siyasetle idare eden kimse, âlemi de güzel ve âdil bir siyasetle idare etmeye muktedir olur.
Kendi nefsini bilen bir kimse, Peygamber Efendimiz(s.a.v.)’in Düşmanın en zararlısı, iki yanındaki kaburgalarının arasında bulunan nefsindir. Mealindeki hadisleriyle bildirilen ve insanın kendi benliğinde gizli bulunan düşmanlarını anlamış olur. Böylece onlardan korunmak yolunu bulur Cenab-ı Hakk’a sığınır.
İnsan, kendi rûhunu bilmekle rûhanî âlemi ve onun bâkiliğini bilir. Kezâ kendi maddi vücûdunu bilmekle de maddi âlemi ve onun sonlu ( geçici ) olduğunu anlamış olur. Böylece fânî ve geçici olanların hasisliği ( değersizliğini), iyi ve bâkî olanların da şeref ve üstünlüğünü idrak eder.
Nefsini bilen kimse, âlemi de bilmiş olur. Âlemi bilen kimse ise, Allah Teâla, gökleri ve yeri yaratırken, O’nun azamet ve kudretini ve göklerin, yerin yaratılışını apaçık müşâhade etmiş gibi olur.
İnsan yaratılmışların hepsi kendisinde derlenen bir hulusa dır.
İnsan ancak kendi nefsini bilmiş olması vasıtasıyla başka şeylerin de bilgisini elde edebilir. Kendi nefsini bilmeyen bir kimse, başka bir şeyi de bilemez.
Ey faziletli insan, ihtiras tehlikesinden korunmak husunda çok dikkatli olmalısın. Zirâ şimdi sen, gençliğinin ilk başlangıcında ve dallarının pek yumuşak olduğu bir çağda bulunuyorsun.
Sefer yapacağın mesafenin uzak oluşu, sakın sana güç gelmesin.
Bilgisizliğin vereceği noksanlığı, aklı ile kavramayan, isyan etmenin vereceği zilleti kalbinde idrak etmeyen, kılıcı ile hasmına galib gelmekten yorgun düştüğünde dostluğu lisanında görülmeyen kimse, gömlekten düğmeyi çözemeyeceğini ve acizlikten kurtulamayacağı gibi, delil ve şüpheyi birbirinden ayırt edecek bir dereceye de yükselmez .
Abdullah b. Abbâs (r.h.)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir