İçeriğe geç

Mutlu Yaşam Üzerine – Yaşamın Kısalığı Üzerine Kitap Alıntıları – Seneca

Seneca kitaplarından Mutlu Yaşam Üzerine – Yaşamın Kısalığı Üzerine kitap alıntıları sizlerle…

Mutlu Yaşam Üzerine – Yaşamın Kısalığı Üzerine Kitap Alıntıları

Kimse zamana değer vermiyor onu bedavaymış gibi müsrifçe kullanıyorlar.

Ancak geçen yıllar gibi gelecekteki yıllar da gözlerinin önüne serilebilse ne kadar az yılları kaldığını gördüklerinde nasıl korkuya kapılır ve nasıl da çekinirler! Kaldı ki, sınırları belli, ayrıca az miktarda olan bir şeyi idareli kullanman kolaydır, ne zaman tükeneceğini bilmediğin bir şeyi daha dikkatli koruman gerekir.

Geceyi bekleyerek gündüzü, ışıktan korkarak da geceyi yitiriyorlar!
Dolayısıyla birisinin beyaz saçlarına ve kırışıklıklarına bakıp uzun yaşadığını düşünmenin âlemi yok, o uzun yaşamadı, sadece uzun süre var oldu. Güçlü bir fırtınanın limandan koparıp oradan oraya sürüklediği veya farklı yönlerden esen çılgın rüzgârların etkisiyle aynı yerde dönüp duran bir adamın, uzun bir deniz yolculuğu yaptığını düşünmenin ne anlamı var?
Doğru zihin yönünü değiştirmez.
Niçin gösterebileceğim değil de hissedebileceğim türden, işe yarayan iyi bir şeyi aramıyorum ? İnsanların bakakaldiği , önünde durduğu ve şaşkınlıkla birbirine gösterdikleri, dışı parıldayan bu şeyler kendi içinde değersizdir.
Görünüşte iyi olanı değil, sağlam, doğru ve kendi saklı bünyesinde daha güzel olanı arayalım.
İyiyi ve kötüyü doğru bir muhakemeyle, yani aklını ölçüt alarak belirleyen,ahlâkî doğruluğa önem veren ,ölçüsüz hazları reddetmenin gerçek haz olduğunu bilen ve erdemli yaşayan insan gerçekten mutludur.
Oysa yaşam doğru değerlendirildiğinde insana yetecek kadar uzundur.
Herkes mutlu yaşamak ister, ancak yaşamı mutlu kılan şeyin ne olduğunu görmek konusunda zihinleri kördür.
Birisinin beyaz saçlarına ve kırışıklıklarına bakıp uzun yaşadığını düşünmenin alemi yok, o uzun yaşamadı, sadece uzun var oldu.
Kimse zamana değer vermiyor, onu bedavaymış gibi, müsrifçe kullanıyorlar.
Hayat kısa, sanat uzun
Her tarafınız yara bere içindeyken başkalarının sivilcelerine bakıyorsunuz.
Tüm planları ellinci ve altmışıncı yaşlara kadar ertelemek ve az kişinin ulaştığı bir noktada yaşama bağlanmayı isteyerek ölümlülüğü unutmak ne büyük aptallık!
Kısıtlı bir zamanımız yok, sadece çoğunu boşa harcıyoruz. Yaşam yeterince uzun ve tamamı iyi düzenlenirse en büyük işlerin başarımasına fazlasıyla yetecek kadar bahsedilmiştir, buna karşılık yaşam herhangi bir iyi şeye adanmadığında, lüks ve umursamazlık yüzünden tükenir ve kaçınılmaz sonun baskısıyla, bizden uzaklaştığını anlamadığımız yaşamın çoktan geçip gittiğini kavrarız.
Şansla gelen hiçbir şey kalıcı değildir, ne kadar yükseğe çıkılırsa , düşme olasılığı da okadar artar
Geceyi bekleyerek gündüzü, ışıktan korkarak da geceyi yitiriyorlar!
Zavallı ölümlülerin ömründeki en iyi gün
İlk kaçıp gidendir!
Yaşadığımız, yaşamın kısa bir bölümüdür
Niçin gösterebileceğim değil de hissedebileceğim türde, işe yarayan iyi bir şeyi aramıyorum? İnsanların bakakaldığı, önünde durduğu ve şaşkınlıkla birbirlerine gösterdikleri dışı parıldayan bu şeyler kendi içinde değersizdir.
Şu ana dek ne yaptıysam, hiçbirinin gerçek olmamasını dilerdim, söylediklerimi yeniden düşününce, konuşmamış olanlara imreniyorum, ettiğim her duanın düşmanlarımın bedduasına dönüştüğünü düşünüyorum; ey iyi tanrılar, korktuğum ne varsa, hepsi arzuladığımdan çok daha önemsizdi!
birisinin beyaz saçlarına ve kırışıklıklarına bakıp uzun yaşadığını düşünmenin alemi yok. o uzun yaşamadı, sadece uzun süre var oldu.
Kırılan herşey sağlamından daha çok şey öğretir.Bu bilimsel bir deney veya herhangi bir kuram içinde geçerlidir.Mesela bir proton normalde bize sadece yükü ve kütlesi hakkında bilgi verir.Ama herhangi bir hızlandırıcıda çarpıştırılıp parçalara ayrılan bir proton ,bize bu yükü veya kütleyi nasıl kazandığı hakkında daha detaylı bilgi verir.Yada nöroloji için konuşucak olursak sağlam bir insan beyni bize içindeki hangi kısmın ne işe yaradığı konusunda pek az bilgi verir.Ama nezaman ki bu beynin bir kısmı hasar görür ve bu hasar sonucu kişi bazı duyuşsal yeteneklerini kaybeder.İşte o zaman beynin yapısına dair daha detaylı bilgiye sahip oluruz.Yada biyoloji içinde durum farklı değildir.Mesela tasarımlarında belli hatalara sahip canlılar görmemiz onların varoluşlarını oluşturan mekanizmalar hakkında daha detaylı bilgi sahibi olmamıza yararlar.Aynısı bilimsel kuramlar içinde geçerlidir.Mesela eski insanlar ısıyı,maddenin hareketi olarak değilde maddeden dışarı çıkan birşey olarak düşünüyorlardı.Ve sonra birgün kalayı ısıttıklarında yanan kalay, metal kirecine dönüşüyordu.Ama ilginç bir şekilde yanmadan önceki halinden daha ağır oluyordu.Ve o dönemin bilim insanları bu nasıl olabilir diye düşündüler.Eğer ısı maddenin yanınca dışarıya attığı bir fazlalıksa o zaman bu maddenin yanınca daha hafif olması lazım.Yani bu tarz deneysel bir çatlak o dönemin bilim insanlarına sahip oldukları ısı kuramının yanlışlığı hakkında daha detaylı bilgi verdi.Sosyoloji içinde durum pek farklı değildir.Mesela bir sistemin kendi içindeki çatlakları o sistemin işleyişi hakkında daha detaylı bilgi verir.Aynı bunun gibi insan ilişkilerinde de durum benzerdir.Mesela nezaman ki bir ilişki bozulur ozaman insanlar sahip oldukları gerçek kişilikler hakkında daha detaylı bilgi verirler.Yada konuya dair son bir örnek verecek olursak: Psikolojideki anormal insanlar olmasaydı bugün normal insanın psikolojisinin işleyişi hakkında bukadar detaylı bilgiye sahip olmazdık.Yani demem o ki örnekleri çoğaltmak mümkündür ama bu konunun ana fikrinin önemini arttırmayacaktır.Bu yüzden yazının başında dediğim şeyi tekrarlamakta fayda var:Kırılan herşey sağlamından daha çok şey öğretir!
sonsuza dek yaşayacak gibi yaşıyorsunuz, zayıflığınız aklınıza hiç gelmiyor, şimdiden ne çok zamanın geçip gittiğini göz önünde bulundurmuyorsunuz; bir şeye veya birine adadığınız bir gün son gününüz olabilecekken yaşamınızı, tükenmez bir kaynaktan geliyor gibi harcıyorsunuz.
evrenin yapısından ötürü katlanılması gereken ne varsa, yüce bir ruhla karşılanmalı. bu bizi bağlayan kutsal yükümlülüktür; kendisinden kaçmaya gücümüzün yetmediği ölümlü şeylere katlanmak ve onlardan rahatsız olmamak.
Yaşadım ve talihin belirlediği rotayı tamamladım
Sürekli bir işle meşgul olanlar zavallıdır; kendi işleriyle meşgul olmayanlar, başkalarının uykusuna göre uyuyanlar, başkasının adımına göre yürüyenler ve kendilerine, yaşamdaki en özgürce eylemler olmasına rağmen, sevmeleri ve nefret etmeleri buyurulan kişiler daha zavallıdır.
Onların nasıl ”uzun ” yaşamadıklarını mı öğrenmek istiyorsun? Uzun yaşamaya nasıl can attıklarına bak!
Yaşam üç döneme ayrılır: Geçmiş, şimdi ve gelecek. Şimdi kısa, gelecek şüpheli ve geçmiş ise kesindir.
Kimse zamana değer vermiyor, onu bedavaymış gibi, müsrifçe kullanıyorlar.
On yaşındayken İstanbul’a ayak bastım. Ülkenin en büyük şehrindeyim ve danışacak, sığınacak kimsem yoktu. Başkasının kâbusu olur ama benim için ucu nereye gideceği bilinmeyen bir macera
Herkes başkası için tükeniyor.
Kısa yaşam bulmayız, onu biz kısaltırız, ondan yoksun değiliz, onu tüketiyoruz.
Kısıtlı bir zamanımız yok, sadece çoğunu boşa harcıyoruz.
”Yaşam kısa, sanat uzun. ”
Her tarafınız yara bere içindeyken başkalarının sivilcelerine bakıyorsunuz.
En kötü tercihin kanıtı kalabalığın kendisidir.
İnsanlar kendi seçtikleri praetor’ların seçilmiş olmasına şaşırır. Bir şeyi destekler, sonra aynı şeye karşı çıkarız, çoğunluğa göre alınan her kararın sonucu budur.
Herkes mutlu yaşamak ister, ancak yaşamı mutlu kılan şeyin ne olduğunu görmek konusunda zihinleri kördür.
Bazen ne kadar iyi top sürersen sür, topu sadece kendinde tutmaktan zarar gelir.
En yüce iyi,
Şansın getirdiği şeyleri
ciddiye almayan bir zihindir
ve
Sadece erdemle mutlu olur.
Geceyi bekleyerek gündüzü, ışıktan korkarak da geceyi yitiriyorlar
Herkes mutlu yaşamak ister, ancak yaşamı mutlu kılan şeyin ne olduğunu görmek konusunda gözleri kördür.
.
İyi yönetilen bir iştah, özgürlüğün büyük bir parçasıdır.

.
Bütün acımasızlıklar zayıflıktan doğar.

.
Akıllı bir adamın serveti varsa, bu onun kölesidir. Ama zenginlik bir aptalın efendisidir.

Akıllı bir adam, zenginliğin hiçbir şeyi kontrol etmesine izin vermez, bir aptal her şeyi.

.
Ölçülü şeyleri aşırı şeylere tercih etmek büyük bir aklın işaretidir.

.
Mutlu insan, iyi ve kötü akıldan başka iyi ve kötüyü tanımayandır.

.
En yüksek iyilik, rastlantıları küçümseyen ve yalnızca erdemle sevinen bir zihindir.

İnsanların yasadan değil, kendilerinden inziva izni koparması daha zordur.
İleride bitecek olan şeyleri kimseyi mutlu etmez, dolayısıyla kazanmak için çok çalıştıkları şeyleri korumak için daha da çok çalışmak zorunda olan insanların yaşamının sadece en kısa değil, en sefil yaşam olması kaçınılmazdır. İstediklerini zahmetle kazanır, kazandıklarını da kaygıyla ellerinde tutarlar.
Hazları uğraşa dönüşmüş insanların boş vakti yoktur.
Ölümlü olan her şeyden korkuyor, ölümsüz olan her şeyi arzuluyorsunuz.
Bir şeye veya birine adadığınız bir gün son gününüz olabilecekken yaşamınızı, tükenmez, dolu bir kaynaktan geliyormuş gibi harcıyorsunuz .
Geçmişini, ne zaman kesin bir plan yaptığını, ne kadar az günün tasarladığın gibi geçtiğini, ne zaman yüzünün doğal haline büründüğünü, ne zaman zihninin huzursuz olmadığını, böylesine uzun bir ömürde ne başardığını, sen kendin ne kaybettiğini anlamazken, birçoklarının senin yaşamından ne kadar çok çaldığını, yersiz kederin, aptalca mutluluğun, açgözlü şehvetin, dalkavukça ilişkinin yaşamından ne kadar çok çaldığını, sende sana ait ne kadar az şey kaldığını yeniden düşün, göreceksin ki vaktinden önce ölüyorsun.
Zamanının geri kalanını da artık kendin için harca.
En büyük yaşam engeli, yarına dayanıp bugünü tüketen beklentidir.
Meşgulsün, yaşam ise acele ediyor, istesen de istemesen de, vakit ayırman gereken ölüm eninde sonunda yanına varacak.
Nasıl olsun ki? Seni kendisine çağıran herkes seni senden uzaklaştırıyor.
Zira sen üzerine düşeni yaparken, başkasıyla birlikte olmak istemiyordun, sadece kendinle olmayı beceremiyordun.
Yaşadığımız, yaşamın kısa bir bölümüdür. Dolayısıyla bu kısa aralık yaşam değil, sadece zamandır.
Yaşam kısa, sanat uzun.
Sizin benimle ilgili kanaatiniz beni kendi adıma değil, sizin adınıza yönlendiriyor.
İnsanların bakakaldığı, önünde durduğu ve şaşkınlıkla birbirine gösterdikleri, dışı parıldayan bu şeyler kendi içinde değersizdir.
Kendini kalabalıktan çek çıkar sevgili Poulinus, yaşamın süresince oradan oraya savrulmaktansa daha huzurlu bir limana çekil. Düşün, ne çok dalgayla boğuştun, özel yaşamında ne çok fırtınaya göğüs gerdin, yine kamusal yaşamda kendine ne çok sorumluluk yükledin.
Herkes günün yorgunluğuyla yaşamında acele eder ve gelecek arzusuyla çabalar durur. Buna karşılık zamanını kendisi için kullanan insan her gününü son günüymüş gibi düzenler, yarını arzulamaz ve yarından korkmaz.
İnsanlar mallarını başkasının almasına katlanamaz ve topraklarının sınırlarıyla ilgili en ufak bir anlaşmazlık çıkmayagörsün, hemen taşa ve silaha sarılırlar, buna karşın yaşamlarına başkalarının karışmasına izin verir, hatta gelecekte kendilerini ele geçirecek kişileri bizzat çağırırlar.
Her tarafınız yara bere içindeyken başkalarının sivilcelerine bakıyorsunuz.
Hiçbir insan kendi başına hata yapmaz, her insan aynı zamanda başkasının hatasının nedeni ve kaynağı olur.
En büyük yaşam engeli yarına dayanıp bugünü tüketen beklentidir .. Talihin elindeki şeyin planını yapıp, elindeki şeyden vazgeçiyorsun
Ne kadar yükseğe çıkılırsa, düşme olasılığı da o kadar artar.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir