İçeriğe geç

Mutlu Yaşam Üzerine – Yaşamın Kısalığı Üzerine Kitap Alıntıları – Seneca

Seneca kitaplarından Mutlu Yaşam Üzerine – Yaşamın Kısalığı Üzerine kitap alıntıları sizlerle…

Mutlu Yaşam Üzerine – Yaşamın Kısalığı Üzerine Kitap Alıntıları

Mutluluğu korumak için başka bir mutluluğa ihtiyaç vardır ve duaların yerine gelmesi için dua edilmeli.
Ancak geçmişi unutanların, şu anı es geçenlerin ve gelecekten korkanların ömrü çok kısa ve kaygıyla doludur.
Yaşam üç döneme ayrılır: geçmiş, şimdi ve gelecek. Şimdi kısa, gelecek şüpheli ve geçmiş ise kesindir.
Haz, insanı en çok mutlu ettiği anda tükenmiş olur, fazla yeri yoktur, bu yüzden hemen dolar ve ilk hamleden sonra bitkin düşerek canlılığını yitirir.
İnsan, hazza üstün geldiği gün acıya da üstün gelecektir.
En büyük lütuflar kaygıyla doludur ve talih, en iyi olduğu zaman bile güvenilmezdir.
En büyük yaşam engeli, yarına dayanıp bugünü tüketen beklentidir. Talihine elindeki şeyin planını yapıyor, kendi elindeki şeyden vazgeçiyorsun. Ne umut ediyorsun? Amacın ne? Gelecek olan her şey tam bir belirsizlik içinde, sadece yaşa!
En büyük yaşam engeli, yarına dayanıp bugünü tüketen beklentidir.
İnsanlar yıllık gelirlere ve armağanlara aşırı değer veriyor, tüm çaba, emek ve dikkatleriyle onlara odaklanıyor. Kimse zamana değer vermiyor, onu bedavaymış gibi, müsrifçe kullanıyorlar.
İnsanda bilgi olmadan güven, sarsılmazlık olmadan da bilgi olmaz.
Kısıtlı bir zamanımız yok, sadece çoğunu boşa harcıyoruz.
İnsan hazza üstün geldiği gün, acıya da üstün gelecektir.
zira her vahşilik güçsüzlükten doğar.
İnsanların bakakaldığı, önünde durduğu ve şaşkınlıkla birbirlerine gösterdikleri, dışı parıldayan bu şeyler kendi içinde değersizdir.
Ruh için neyin iyi olduğunu ruhun kendisi bulsun.
Şu anda kendi kötülüğünün savunucusu olan halk akla karşı duruyor.
Hiçbir insan kendi başına hata yapmaz, her insan aynı zamanda başkasının hatasının nedeni ve kaynağı olur.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Bu yolculukta en çok ayak basılmış ve en iyi tanınan bu yol seni en çok aldatacak yoldur.
Hayat, peş peşe dalaşmalarla devam ediyor. Her zaman inziva için dua edeceğiz, ama asla onu yaşayamayacağız.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Geçmişi unutan, bugünü ihmal eden ve gelecekten korkanların çok kısa ve sıkıntılı bir hayatı vardır.
Hiç bir şey hayvan sürüsünün yaptığının aksine, önden giden kalabalığın izinden gitmemiz gerçeğinden daha önemli değildir. Bununla birlikte hiçbir şey bizi, toplumda büyük bir uzlaşıyla benimsenmiş şeylerin en iyi şeyler olduğunu düşünerek yaygın bir kanaate teslim olmak, önümüzde bir çok örneğin olması ve akla göre değil, başkalarına benzemek için yaşamak kadar büyük kötülüklere sevk etmez. Bunun sonucunda üst üste binerek sürüklenmiş büyük bir insan yığını oluşur. Hani büyük bir insan izdihamı olduğunda, insanlar birbirini itekler ama kimse düşmez ve kimseyi kendisine çekemez, öndekiler arkadakileri yıkıma sürükler ya, işte bunu yaşamın her anında görmen mümkündür. Hiçbir insan kendi başına hata yapmaz, her insan aynı zamanda başkasının hatasının nedeni ve kaynağı olur. Zira sadece örneklere ayak uydurmak zarar verir, içimizden biri düşünmekten ziyade inanmayı tercih ettiğinde artık yaşamla ilgili düşünmez hale gelir; her daim bir hataya inanılır, o hata dönüp durur ve elden ele geçerek yıkımımıza neden olur. Başkalarının örnekleri yüzünden ölürüz; sağlıklı olacağız, yeter ki, kendimizi kalabalıktan kurtaralım.
Kim dürüst biri olaraktan durmaktansa daha süslü olmayı tercih etmez?
Tüm eylemlerini asla yanılmayan muhakemesiyle yapan bir kişi dışında hiç kimse isteyerek geçmişini kafasında yeniden canlandırmaz.
Ah, büyük bir refah zihinlerimizi nasılda kör ediyor!
her vahşilik güçsüzlükten doğar.
Kısıtli bir zamanımız yok, sadece çoğunu boşa harcıyoruz.
Saldırın, hamlenizi yapın, tahammül ederek sizi yeneceğim.
Herkes günün yorgunluğuyla yaşamında acele eder ve gelecek arzusuyla çabalar durur. Buna karşılık zamanını kendisi için kullanan insan her gününü son günüymüş gibi düzenler, yarını arzulamaz ve yarından korkmaz.
Yaşamayı tüm ömür boyu öğrenmek gerek, belki seni daha çok şaşırtacak ama ölmeyi de ömür boyu öğrenmek gerek.
Yaşadığımız, yaşamın kısa bir bölümüdür.

Dolayısıyla bu kısa aralık yaşam değil, sadece zamandır.

Nasıl krallara layık büyük bir malvarlığı kötü bir sahibin eline geçince bir anda dağılır da mütevazı bir malvarlığı iyi birine emanet edilince o kişinin dikkatli idaresiyle artarsa, yaşamımız da kendini iyi düzenleyen biri için oldukça uzundur.
Kısıtlı bir zamanımız yok, sadece çoğunu boşa harcıyoruz.
Hırıldayın, zavallı dilinizi iyiye hakaret etmek için kullanın, ağzınızı açın, ısırın, iz bırakmadan çok önce dişinizi kıracaksınız.
Erdemi haz verdiği için kabul etmeyiz, aksine eğer onu kabul edersek, bize keyif de verir.
İnsan hazza üstün geldiği gün, acıya da üstün gelecektir.
İnsan bir kere yoldan sapmışsa, ona kavuşmaya ne kadar istekli olursa, ondan o kadar uzak kalır.
Herkes mutlu yaşamak ister, ancak yaşamı mutlu kılan şeyin ne olduğunu görmek konusunda zihinleri kördür.
“Acılarımı bastırmaktansa sevinçlerimi dizginlemeyi tercih ediyorum.”
“Yaşamımdaki eylemleri sizin kanılarınıza göre şekillendirmemek kadar azimli olduğum bir konu daha yoktur.”
hiçbir şey, hayvan sürüsünün yaptığının aksine, önden giden kalabalığın izinden gitmememiz ve herkesin gittiği yere değil de gidilmesi gereken yere gitmemiz gerçeğinden daha önemli değildir.
Tutkularımıza nezaketen değil de tüm gücümüzle karşı koymalıyız.
Pek çok büyük insan, nasıl yaşanacağını ögrenmeyi hayatının sonuna kadar tek amaç haline getirir.
Karakteri değişken olan şey mutlak değildir, bu yüzden çarçabuk gelip geçen ve kendi sonunu getiren bir şeyin gerçek bir varlığının olması mümkün değildir, nitekim haz biteceği yere ilerler ve başlar başlamaz sonunu arar.
Yalnızca Zenon’u, Pythagoras’ı Democritus’u ve güzel sanatlatın diğer önde gelen isimlerini, Aristoteles ile Theophrastus’u en yakını olarak görmek isteyenlerin gerçek yükümlülüklerle oyalandığını söyleyebiliriz.
Lüzumsuz ve yeri doldurulabilir bir şeymiş gibi onun(yaşamın) geçip gitmesine izin verirsiniz.
İnsan mal varlığını koruma konusunda oldukça hesaplı davranır, ancak zaman kaybetme meselesine gelince cimri olmak doğru olan tek şeyse de, oldukça savurgan davranır.
Aslında kısa bir zamanımız yoktur ama bu zamanın çoğunu boşa harcarız.
İnsan hazza üstün geldiği gün, acıya da üstün gelecektir.
Seni kendisine çağıran herkes seni senden uzaklaştırıyor.
Bir şeye veya birine adadığınız bir gün son gününüz olabilecekken yaşamınızı, tükenmez, dolu bir kaynaktan geliyormuş gibi harcıyorsunuz..
Yaşama şansım yok.!
Nasıl olsun ki?
Seni kendine çağıran herkes seni senden uzaklaştırıyor..
Zira ben bir insanın aynı zamanda ahlâklı yaşamadıkça tatlı bir yaşam süremeyeceğini söylüyorum.
Zenginlik bilgeye göre köle, budalaya göre efendi konumundadır..
Geceyi bekleyerek gündüzü, ışıktan korkarak da geceyi yitiriyorlar!
Dolayısıyla birisinin beyaz saçlarına ve kırışıklıklarına bakıp uzun yaşadığını düşünmenin âlemi yok, o uzun yaşamadı, sadece uzun süre var oldu. Güçlü bir fırtınanın limandan koparıp oradan oraya sürüklediği veya farklı yönlerden esen çılgın rüzgârların etkisiyle aynı yerde dönüp duran bir adamın, uzun bir deniz yolculuğu yaptığını düşünmenin ne anlamı var?
Doğru zihin yönünü değiştirmez.
Niçin gösterebileceğim değil de hissedebileceğim türden, işe yarayan iyi bir şeyi aramıyorum ? İnsanların bakakaldiği , önünde durduğu ve şaşkınlıkla birbirine gösterdikleri, dışı parıldayan bu şeyler kendi içinde değersizdir.
Görünüşte iyi olanı değil, sağlam, doğru ve kendi saklı bünyesinde daha güzel olanı arayalım.
Tüm planları ellinci ve altmışıncı yaşlara kadar ertelemek ve az kişinin ulaştığı bir noktada yaşama bağlanmayı isteyerek ölümlülüğü unutmak ne büyük aptallık!
Kısıtlı bir zamanımız yok, sadece çoğunu boşa harcıyoruz. Yaşam yeterince uzun ve tamamı iyi düzenlenirse en büyük işlerin başarımasına fazlasıyla yetecek kadar bahsedilmiştir, buna karşılık yaşam herhangi bir iyi şeye adanmadığında, lüks ve umursamazlık yüzünden tükenir ve kaçınılmaz sonun baskısıyla, bizden uzaklaştığını anlamadığımız yaşamın çoktan geçip gittiğini kavrarız.
“Yaşam kısa, sanat uzun.”
‘Hiç bir insan kendi başına hata yapmaz, her insan aynı zamanda başkasının hatasının nedeni ve kaynağı olur.’
Şansla gelen hiçbir şey kalıcı değildir, ne kadar yükseğe çıkılırsa , düşme olasılığı da okadar artar
Geceyi bekleyerek gündüzü, ışıktan korkarak da geceyi yitiriyorlar!
Zavallı ölümlülerin ömründeki en iyi gün
İlk kaçıp gidendir!
Yaşadığımız, yaşamın kısa bir bölümüdür

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir