İçeriğe geç

Mutlu Olma İhtimalimiz Kitap Alıntıları – Sigmund Freud

Sigmund Freud kitaplarından Mutlu Olma İhtimalimiz kitap alıntıları sizlerle…

Mutlu Olma İhtimalimiz Kitap Alıntıları

İsmini unuttuğunuz kişi hakkında muhakkak olumsuz bir düşünceniz vardır.
Biri beni dövdüğü zaman, ona karşı kendimi kolaylıkla savunabilirim; ancak, biri beni övdüğü zaman, ona karşı tamamen savunmasızım.
İnsanların çoğu özgürlüğü gerçekten istemezler; özgürlük sorumluluk gerektirir ve insanların çoğu da bundan korkar.
Yaratılış planının, insanın mutlu olması gibi bir maksadı yoktur.
Evrendeki en büyük gösteri sen aklını keşfettiğin an başlar.
Aklın sesi alçaktır ama kendisini duyurana kadar susmaz.
Deli, uyanıkken rüya gören kimsedir.
Bir aşk ilişkisinde , çevrede olup biten şeylere karşı artık hiç bir şekilde ilgi duyulmuyorsa, o aşkı yaşayan çiftler birbirlerine yetecek seviyeye ulaşmış demektir..
Gören gözleri ve duyan kulakları olan biri hiçbir fâninin sır tutamayacağına inanabilir. Dudaklarından söz dökülmese bile parmak uçlarıyla konuşabilir; ihanet bütün gözeneklerinden dışarı sızar.
İfade edilmemiş duygular asla ölmez, sadece diri diri gömülür ve sonradan daha korkunç şekilde tezahür ederler.
Yitirdiklerimiz için bir yer buluruz mutlaka. Böyle bir kayıptan sonra tuttuğumuz matemin en zor aşamasının geçeceğini bilsek bile asla tam olarak teselli olamayacağımızı ve yitirdiğimizin yerini alacak bir şey bulamayacağımızı da unutmayız. O boşluk neyle dolarsa dolsun, isterse içi tamamıyla kapansın, yine de geri de bir şey kalacaktır.
Birinin yalan söylemesine kızmam da yalan söylerken yakalanacak kadar salak bir insanın beni kandırmaya çalışmasına kızarım
Bir insana vazgeçilmez olduğunu hissettirirseniz, ilk vazgeçeceği insan siz olursunuz
Garip değiI mi..? UIaşamayacağın kadar yüksekte sandığın kişiIer, asIında eğiIemeyeceğin kadar aIçaktadır..!
İnsanlar yavaş yavaş inanmamayı, güvenmemeyi, sevmemeyi ve kronik şüpheci olmayı öğrenir. Bu gerçekleştiğinde artık ne yazık ki çok geçtir. İnsanların ”Tecrübe ” dediği şey budur. Kalbiyle bağlantısını kesmiş bir insana ”Tecrübeli ” denir
İnsanlığın hangi filizi köreltilmek istenmişse, o filiz daha gür büyümüştür
Bil ki, önemli değildir kaç kez yenildiğin Çünkü asıl önemli olan, kaç yenilgiden sonra yeniden doğrulabildiğin
Özür dilemek, senin haksız olduğun, karşı tarafın haklı olduğu manasına gelmez. Verdiğin değerin egondan yüksek olduğunu ifade eder
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Adalet yerini bulsun da, isterse tüm dünya yerle bir olsun
Hata yaptıkça gerçeğin tamamı keşfedilir.
Benim konumumum zayıf olması sizinkinin güçlü olduğunu göstermez.
Hayatın amacı ölümdür.
Sevmek ve çalışmak, çalışmak ve sevmek… Hayat bundan ibaret.”
“Küçük meselelerde aklını dinle, büyüklerde ise yüreğini.”
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
“Dile dökülmemiş duygular asla ölmez. Canlı canlı gömülür ve çok daha çirkin yollarla gün yüzüne çıkarlar.”
Küçük meselelerde aklını dinle, büyüklerdeyse yüreğini.
Uygarlık ilk kez, kızgın bir kimse taş atmak yerine kelimeleri kullandığında başlamıştır.
Freud
Mutsuzluğu tatmadan, hep mutlu olmak istersin. Oysa nelerin seni mutsuz ettiğini bilmeden, nelerle mutlu olacağını bilemezsin.
Bedenimizi hasta eden, ruhumuzun baskısıdır.
Her insan sevgiye layık değildir.
Tarih eski hataları tekrarlayan yeni insanlardan iba­rettir.
Sevildiğinden emin biri, nasıl da cüretkar olabiliyor.
Acı çekme karşısında aşık olduğumuz zamanki kadar savunmasız kalmayız.
Gün gelir hepimiz, yanılsama olduklarını kabul edip gençliğimizde insanlara ilişkin girdiğimiz beklentileri bırakır ve insanların fesatlıklarıyla hayatımızı ne kadar güçleştirdiklerini, bize ne kadar acı çektirdiklerini görürüz.
İnsanlar haqqında yaxşı olan çox az şeyi heç vaxt görməmişəm. Hansısa əxlaqi dəyərə bağlı və ya malik olub-olmadığının fərqi yoxdur; mənim üçün insanların əksəriyyəti beş qəpiyə dəyməyən zibil yığınıdır.
İnsan komplekslərini yox etmek üçün özünü oda-közə vurmaqdansa , onlarla yaşamağı öyrənməlidir; çünki bu komplekslər onun hal və hərəkətlərini istiqamətləndirən tam qanuni qüvvələrdir.
Aşkla nefretin kutuplaşmasını göz önüne alalım Kli­nik gözlemler hem nefretin beklenmedik bir şekilde aşka eşlik ettiğini, insan ilişkilerinde nefretin aşkın önceli olduğunu hem de pek çok koşulda aşkın nefre­te ve nefretin de aşka dönüştüğünü gösteriyor.
Önüne konan her şeye inanan kitle etki altında kalmaya açıktır, eleştirel yeteneğe haiz değildir ve onun için imkansız diye bir şey yoktur. İmgeler şeklinde düşünür. Bu imgeler, tıpkı bireylerin serbest hayal gücü çalışırken olduğu gibi çağrışımlar yoluyla meydana gelir ve gerçekliğe uygunlukları herhangi bir ussal işlev tarafından ölçülmez. Bir kitlenin hisleri her zaman çok basit ve çok abartılıdır. Böylece kitle ne kuşku ne de belirsizlik bilir. Hemen uçlara gider; dile getirilen bir şüphe anında değiştirilemez bir gerçeğe dönüşür; azıcık antipatiden koyu bir nefret doğar.
Neden sofuların hiçbirisi psikanalizi keşfedememiş­tir? Neden Allahsız bir Yahudi’ye kalmıştır bu keşif?
Kendisine sevgi dini diyen bir din bile kendinden ol­mayanlara karşı sert ve sevgisizdir.
Kutsal Bakire’nin mucizelerine inanan insanların sayısı bilinçdışına inananların sayısından kat kat fazla.
Çoğu kimse özgür olmak istemez; çünkü özgürlük sorumluluk gerektirir ve çoğu kimse sorumluluk al­maktan korkar.
Hiç kimse kendisinin ölümüne inanmaz. Bilinçdışında herkes ölümsüz olduğuna ikna olmuştur.
Sevmek ve çalışmak, çalışmak ve sevmek Hayat bundan ibaret.
Acı çekme karşısında aşık olduğumuz zamanki kadar savunmasız kalmayız.
Acı çekme karşısında aşık olduğumuz zamanki kadar savunmasız kalmayız.
Düşünmek, davranışın provasıdır
Leonardo (da Vinci) hayatı boyunca pek çok yönden
bir çocuk gibi kaldı. Bütün büyük şahsiyetlerin çocuk-
su yönlerini mutlaka korudukları söylenir. Leonardo
da yetişkinken bile oyun oynamaya devam etti; onun
çağdaşlarına nazaran daha gizemli ve muğlak durma-
sının sebeplerinden biri de budur.
“Hangi şekilde kurtarılabileceğini herkes kendisi bulmalıdır.”
Unutulan düşünceler nereye gider?
Yitirdiklerimiz için bir yer buluruz mutlaka. Böyle bir kayıptan sonra tuttuğumuz matemin en zor aşamasının geçeceğini bilsek bile asla tam olarak teselli olamayacağımızı ve yitirdiğimizin yerini alacak bir şey bulamayacağımızı da unutmayız. O boşluk neyle dolarsa dolsun, isterse içi tamamen kaplansın, yine de geride bir şey kalacaktır.
Mutluluk dediğimiz şey, tam anlamıyla, fazlasıyla engellenmiş ihtiyaçların(tercihen ansızın) tatmin edilmesinden doğar.
Çok tuhaf şu insanlar. Sevdikleri kişiyle birlikte olmaya can atar ama bunu açıkça dile getirmeye yanaşmazlar.
İnsanlar yavaş yavaş inanmamayı, güvenmemeyi, sevmemeyi ve kronik şüpheci olmayı öğrenir. Bu gerçekleştiğinde artık ne yazık ki çok geçtir. İnsanların tecrübe dediği şey budur. Kalbiyle bağlantısını kaybetmiş insana Tecrübeli denir.
Bir insanı unutabilirsin,
Bir insanın sana neler yaptığını da unutabilirsin,
ama o insanın sana ne hissettirdiğini asla unutamazsın..
ifade edilmemiş duygular asla ölmez, sadece diri diri gömülür, ve sonradan daha korkunç şekilde tezahür ederler.
Özür dilemek, senin haksız olduğun, karşı tarafın haklı olduğu anlamına gelmez. Verdiğin değerin egondan yüksek olduğunu ifade eder.
“Hasret ve mutsuzluğa bürünmüş olan aşk, kişinin kendisine olan saygısını azaltır.”
Bedenimizi hasta eden, ruhumuzun baskısıdır.
Mutsuzluğu tatmadan, hep mutlu olmak istersin. Oysa nelerin seni mutsuz ettiğini bilmeden, nelerle mutlu olacağını bilmezsin.
Mensuplarının büyük kısmını mutsuzluğa ve isyana sürükleyen bir uygarlık, varlığının kalıcı olmasını ne bekleyebilir ne de hak eder.
İnsanların büyük çoğunluğu; hayran olacakları, karşısında boyun eğecekleri, onlara hükmedecek ve hatta bazen kötü davranacak bir otoriteye ihtiyaç duyarlar.
Bireyin özgürlüğü uygarlığın getirisi değildir. Uygarlık yokken özgürlük tepe noktasındaydı.
Öpecek bir şeyi olmayanın tütün içmesi kaçınılmazdır
İnsanlık mantıksızlığı tepe noktasında yaşamaktadır. O yüzden mantıklı argümanla insanlık üstünde etki yaratılabileceği beklenmemelidir. Önyargıya karşı kimse bir şey yapamaz.
Olgunluk, doyumu erteleyebilme kabiliyetidir.
İnsanların büyük çoğunluğu, hayran olacakları, karşısında boyun eğecekleri, onlara hükmedecek ve hatta bazen kötü davranacak bir otoriteye ihtiyaç duyarlar.
Gören gözleri ve duyan kulakları olan biri hiçbir fâninin sır tutamayacağına inanabilir. Dudaklarından söz dökülmese bile parmak uçlarıyla konuşabilir; ihanet bütün gözeneklerinden dışarı sızar.
İnsanlar düşündüklerinden daha ahlaklı ,ancak hayal edemeyecekleri kadar da ahlaksızdırlar.
Garip değil mi? Birini işaret edip suçlarken işaret parmağınız onu, diğer üç parmağınız ise sizi gösterir.
İnsanların büyük çoğunluğu, hayran olacakları, karşısında boyun eğecekleri, onlara hükmedecek ve hatta bazen kötü davranacak bir otoriteye ihtiyaç duyarlar.
Din dediğimiz şey bilinçdışında arzuların yerine getirilmesi sürecidir. Kimi insanlar, bu süreç işlemediğinde zihinsel açıdan zarar görme tehlikesiyle karşı karşıya kalırlar. Çünkü bu insanlar tanrısız, amaçsız bir hayat fikriyle başa çıkamazlar.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir