İçeriğe geç

Mutlu Evlilik Psikolojisi Kitap Alıntıları – Nevzat Tarhan

Nevzat Tarhan kitaplarından Mutlu Evlilik Psikolojisi kitap alıntıları sizlerle…

Mutlu Evlilik Psikolojisi Kitap Alıntıları

Bir insanı tanımanın üç yolu vardır: Birincisi, onun geçmişine bakmak yani geçmiş yaşantısını öğrenmektir. İkincisi, bıraktığı eserlere bakmaktır. İnsan ilişkilerinde nasıldı, şimdiye kadar neler ortaya koydu, nerelerde çalıştı, çevresinde bıraktığı izlenim nasıldı vs Üçüncüsü ise, direkt olarak değerlendirme yani kişinin karşısındakinden edindiği izlenimdir. Eş adayı ilk iki maddeyi atlayıp ben onu seviyorum diyerek, direkt tanımaya kalkıştığı zaman yanılma payı artar. Bu durum, hem kadın hem de erkek için geçerlidir.
Eş adaylarının birbirini sağlıklı tanıyabilmesi için sevgiyi ikinci, aklı ve mantığı birinci plana almaları gerekir.
Evlilik iki kişinin birbirine bakması değil, aynı yöne bakmasıdır..
Aldatan eş, yere düşen mücevher gibidir. Mücevheri yere düştü diye çöpe atmak yerine, yerden alıp temizlemekte fayda vardır.
Eş adaylarının birbirini sağlıklı tanıyabilmesi için sevgiyi ikinci, aklı ve mantığı birinci plana almaları gerekir.
Cinsel aldatmayı önemsemeyen birinin hiç evlenmemesi daha iyidir. “Hem evlenirim hem de başkalarıyla cinsel ilişkiye girerim” tarzında bir yaklaşım sergileyen kişinin evliliğini sürdürmesi imkansızdır.
Evliliğe kafa yormamış, iyi bir eşin nasıl olması gerektiğini düşünmemiş bir insanın, evlilikte mutlu olmasını beklemek, kişinin bilmediği bir alanda ticaret yapıp başarı olmasını beklemesi gibidir.87
Örneğin erkeğin yaptığı sekiz işten üç tanesi yanlış ise, kadın yapısı gereği yanlış olanlara yönelir ve bunları eleştirir. Erkek ise hatalarının söylenmesinden, kendisiyle buyurgan bir edayla konuşulmasından rahatsız olur.
Öfke insanın içindeki vahşi bir köpek gibidir. Onu eğitirseniz, o size bekçilik, koruyuculuk yapar ama eğitmezseniz kendinize de zarar verir.
Çağımızda bireylerin iki önemli hastalığı vardır. Biri bencillik, diğeri de lüks düşkünlüğüdür.
Hem aşkın hem arkadaşlığın olduğu evlilikler en ideal birlikteliklerdir. Aşkın yok olup olmaması evliliğin kendisiyle değil, eşlerin bu duygu yu besleyip besleyememesiyle ilgilidir.
Fedakarlık; insanın sahip olduklarını, kazanımlarını karşısındaki kişiye verebilmesidir.
Fedakarlığın sınırı, fedakarlık yapılan tarafın kişiliğine göre ayarlanmalıdır. Karşımızdaki kişi nankör değilse, ona yapılacak fedakarlıkta sınır koymaya gerek yoktur.
Bireyselleşirken bencilleşmeyi nasıl önleyebiliriz?
Aşk, iyi ilişkinin sebebi değil, sonucudur. Peki çiftler, iyi ilişki kurmayı nasıl başaracaklar? Kendi yeteneklerinin farkına varıp bunları etkin biçimde kullanarak
Geleneksel yapıya sahip ailelerin kız çocukları İdareci ol, aman alttan al, fedakâr ol, kızlar fedakâr olur tavsiyeleriyle yetiştirilirler. Bu mesajları alan genç kız da evlendiği zaman ezilir ve ruhsal sarsıntı yaşar.
Zevklerinin peşinde koşan insan olgunlaşmamıştır ve mutlu olamaz. İnsan gerçek mutluluğa eriştirecek olan soyut ideallerinin gerçekleşmesidir. Somut ve gündelik zevklerin yanı sıra, soyut idealleri de dikkate alarak yaşayan insan, hata yapsa da bundan pişman olur. Bu nedenle evlenecek kişilerin hayat felsefelerinin, kültürlerinin ve hayat piramitlerindeki ideallerin birbiriyle örtüşmesi çok önemlidir.
Yaşam felsefesi sadece dünyevi zevklere odaklı insanların evliliklerinde aldatmalara daha çok rastlanılır. Bu tür evliliklerde iş hayatı ve bireysel zevkler ailenin önündedir.
Evlilikte kıskançlıkla mücadele ederken şu unutulmamalıdır; güvenin olduğu yerde kıskançlık hayat bulmaz. Eşler arasında güven duygusunun bulunması o kadar önemlidir ki, onsuz evliliği sürdürmenin bir anlamı yoktur. Dolayısıyla eşlerin birbirlerine verebileceği en büyük hediye güven duygusudur. Güven duygusu ise fedakârlıktan ve sevginin canlı tutulmasından beslenir
Sevgi dünyayı döndüren güçtür.
Aslında nişanı hangi taraf atarsa atsın bundan en çok etkilenen genç kız olmaktadır. Bu yüzden nişanın atılmasını gerektiren ciddi bir durum varsa, yapılması gereken iki tarafı da tanıyan üçüncü kişilerden ya da objektif olabilecek aile büyüklerinden görüş almaktır. Krizlerde açık ve net olmak, sorunları ertelememek ve konuşarak çözmeye çalışmak gerekir. Kriz yönetiminde alınacak karar ne getirir, ne götürür, artısı nedir, eksisi nedir vs. bunlar tek tek hesap edilmelidir. Bunu yaparken de duygular yerine mantığı devreye sokmak gerekir.
Bireyselleşirken bencilleşmeyi nasıl önleyebiliriz?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir