İçeriğe geç

Mutlak Güç Kitap Alıntıları – Samuel Smiles

Samuel Smiles kitaplarından Mutlak Güç kitap alıntıları sizlerle…

Mutlak Güç Kitap Alıntıları

&“&”

İşte böyledir zaman, emanet ettiğimiz Gençliğimizi, neşemizi, her şeyimizi, Karşılığında aldığımız ise yıllar ve toz,
Karanlık sessiz mezara girince,
Yolumuzun sonuna gelince.
Biter günlerimizin hikayesi;
Ve o mezardan, topraktan, tozdan,
Alıp çıkaracaktır beni Tanrım, inanıyorum.
Varacağı son geçmiş hayatının sonudur. Söylenen sözler ve davranışları geri alınamaz. Bütün bunlar onun kişiliğini meydana getirir ve onunla beraber geleceğe doğru yürür. Geçmiş daima bizimle beraberdir. Jeremy Taylor der ki. İşlenen her günah ilk gelişte gülümser insana ışık tutar yüzüne, bal çalar dudağına! Yaş ilerlediği zaman da günah işlemeye devam ederse geleceğe yalnız korku ve ümitsizlik ile bakabilir."
Kitap canlı bir sestir. Yeryüzünde dolaşan bir ruhtur. Zaman ve mekan itibariyle bizden ayrılmış olan bir kimsenin canlı düşüncesi olarak vazifesini yapmaya devam etmektedir. İnsanlar ölürler. Anıtlar toz haline gelir. Sonsuz kalan insan düşüncesidir. Eflatun nedir? Vücudu çoktan toprak olmuştur ama onun düşünceleri hala sonsuzdur.Kötü kitaplar insan ahlakını bozan zehirdirler ve durmadan kötülük saçmaktadırlar. Yazılan kelime sonsuzdur. Zararlı yazarlar mezarlarında bile nesilden nesile yaşayanların da ruhlarını öldürmektedirler.İyi bir kitap bir hazinedir, kötü kitap ise insana işkence vermekten başka işe yaramaz.
Yükseklere, daha yükseklere
Fırlıyorsun yerden bir yay gibi,
Yükseliyorsun engin mavi göklere
Yangın bulutları gibi"
Dünyada bizim anlayabileceğimiz gereksiz bir şey yoktur. Hayattaki tecrübelerimizden hiçbiri anlamsız değildir, biz bunu görebiliyoruz. Hatta talihsizlik bile çoğu zaman insanın en önemli yüceliğidir. Almanya’nın en meşhur şairi der ki, Ekmeğini gözyaşları içinde yemeyen, ıstıraplı gecelerini yatağında ağlayarak geçirmemiş olan kimse henüz ilahi bir kuvvetin varlığından haberdar değildir."
Rabbim bize acı! Burada beş kişiyiz,
En gencimizin yaşı altmış,
Beşimiz de korku ve üzüntü içindeyiz.
Ölen eşlerimiz için.
Biraz bekleyemezler mi? Çok bekleyemeyiz onları
Neşe ve cesaret içinde geçecek ömrümüz o kadar az,
Ama eski hatıralarla dolu eski evi terk etmek o kadar zor ki, düşkünler evi mi?
Ooo hayır mezarın sessizliği çok daha iyi!
İnsanların tecrübesi edebiyattan geniştir. Hayat insanın bütün ömrü boyunca devam eden bir kitaptır. Ama onun sayfalarında rastlanan güçlükleri anlamak için akla ihtiyaç vardır.
Büyük bir Fransız yazarı çağdaşlarının portresini çizmişti. Etrafınıza bakınız, vazifeye karşı derin bir ilgisiz likten, zevke, eğlenceye ve altına karşı büyük bir istekten başka ne görürsünüz? Vicdan, şeref, düşünceler, değerler, kuvvet, itibar, saygı, her şey, her şey satın alınabilir. Bütün felsefi kuramlar, her türlü dinsizlik öğretileri yok olmuş ve ilgisizliğin mahvedici düzeni, anlayışın hakiki mezarı içinde kaybolmuşlardır. Bu mezar öyle boş bir kabirdir ki, orada kemikleri dahi bulmak mümkün değildir.
Her nesil kendi yükünü taşımak, kendine has tehlikeleri savuşturmak, çeşitli tecrübelerden geçmek zorundadır. Biz her gün tembellik, nefse hakim olamama, ya da kötülük gibi tahriklere maruz kalmaktayız. Vazife duygusu ve cesaret varsa, ne pahasına olursa olsun, bunlara karşı koyulmalıdır.Bu suretle fazilet alışkanlık haline gelince, büyük ölçüde yaradılışımızın sebebi olan amaca ulaşmak için bağımsız bir karaktere sahip oluruz.
Canon Liddon, gençlere verdiği bir konferansta, çalışmayı hayatın gerçek bir amacı olarak ifade etmiş ve Kasa hayat, fiil ve hareketle sabır ve tahammül ile meydana gelmiştir.Hayat asil hareketlerde bulunulduğu ya da kararlılık ve sabır gösterildiği ölçüde verimli olur. Ama beden işçileri tek gerçek işçiler değildirler. Fikir hayatı bunun dışında kalmaz çünkü gerçek fikir görünmeyen bir fiil ve harekettir. İşsiz güçsüz bir hayat sürmek, bir iç koma halinde yaşamaktır, bir çöküntüdür, insan yalnız çalışmakla asil ve ağırbaşlı bir hayat sürer." demiştir.
Ey canlı irade, tahammül göster,
Her şey sarsıntıdan acı duyduğu zaman dahi, Manevi kayalarda yüksel
Bir su gibi akıp işlerimizi saf hale getir
Nur içinden silkinip yükselebilir,
Sesimizi ona duyurabiliriz;
Kazanılmış yılları üzerinden bir haykırış Bizimle işbirliği yapan ve bize inanan birine ulaşıyor
Nefsin manevi kalbinden gelen sadakatle Öyle gerçekler vardır ki, hiçbir zaman ispat edilemez.
Bütün sevdiklerimizle birleşinceye kadar, Kalpten kalbe yol açılıncaya kadar."
Boyun eğmez kanun koruyucusu!
Tanrı’nın en bereketli lütuf ve inayeti üzerinde olsun;
Ne de daha güzel bir şeye şahit olunsun Yüzündeki tebessüm kadar ;
Çiçekler senin önünde kahkahalarla gülsün Bastığın yerden güzel kokular ortalığa yayılsın; Yıldızları hata işlemekten koruyan sensin
En eski Tanrı emirleri senin sayende
Tazeliğini ve kudretini muhafaza etsin."
Vicdan sürekliliği olan, evrensel bir duyudur. İnsan karakterinin mutlak ve kesin bir unsurudur. Insana nefsini gözetleme imkanını, tahrik ve teşviklere karşı koyma gücünü verir ve onlara engel olur. Her insan kendi benliğini geliştirmek, doğru yaşamak ve bu yolda yürümek için çabalamaktır. Bunu yapacak iradeye de sahiptir. Kendi benliğini bulacak gücü ve bilgisi vardır. Başkalarının kopyası ya da örf ve adetlerin ürünü değildir. Gerçek insanlık nefsine hakim olan insanlıktır.
Özgürlükten daha kuvvetli bir kelime vardır: Vicdan.

Medeniyetin başladıgı tarihten beri bu kelimenin kudreti bilinmektedir. Miladdan üç yüz yıl önce yaşamış olan Yunan şairi Menander bunu pek iyi biliyordu. O, Göğsümüzün içinde bir Tanrı var, bu bizim vicdanımızdır" demişti.Şaire göre insanın sadece kendi şahsı için yaşaması yaşamak değildir. Şair diyor ki, "Kutsal bir harekette bulunduğunuz zaman çok neşeli olunuz. Biliniz ki, bu haklı cesarette Tanrı’nın hissesi vardır. Zengin bir gönül her insanın arzu ettiği yüce bir şeydir."

Vazife cesaret ister; korkuya yer vermez. Arslania bir arslan cesaretiyle dövüşen gladyatör seyirciler tarafından desteklenmiş, şahsını ve alacağı mükafatı hiçbir zaman aklından çıkarmamıştı. Pizarro’nun içi cesaretle dolu idi. Ama o müthiş sıkıntılar içinde onu harekete getiren şey Tanrı’ya olan aşkı ve bağı idi.

St. Augustine der ki, Büyük adam mı olmak istiyorsunuz? O halde işe aşağıdan başlayınız. Geniş ve yüksek bir bina mı yapmak istiyorsunuz? Önce temelin mütevazı olmasına dikkat ediniz, inşaatınız yükseldikçe temel daha derine götürülmelidir. Sade bir tevazu güzelliğin tacıdır."

Sorumluluklara dair herhangi bir sınır yoktur. Yaşamın hemen hemen her evresinde karşımıza çıkar. O bize zengin ya da yoksul, mutlu ya da mutsuz olmakla olmamak arasında bir tercih yapmak için tanınmış bir hak değildir.Sorumluluk, sağlıklı ve gelişmiş, ya da gelişmek isteyen toplumlarda, bireyin ayrılmaz bir parçası gibidir. Tarihten bu yana büyük başarıları kendimize örnek olarak görmek için sarf edilen çabaları iyi bir şekilde araştırmak ve incelemek gerekmektedir. Sorumluluk ve vazife, başlangıçtan, insan ömrünün sonuna kadar insanlara umut ve yaşama sevinci verir.
Kitap canlı bir sestir. Yeryüzünde dolaşan bir ruhtur. Zaman ve mekan itibariyle bizden ayrılmış olan bir kimsenin canlı düşüncesi olarak vazifesini yapmaya devam etmektedir. İnsanlar ölürler. Anıtlar toz haline gelir. Sonsuz kalan insan düşüncesidir. Eflatun nedir? Vücudu çoktan toprak olmuştur ama onun düşünceleri hala sonsuzdur.Kötü kitaplar insan ahlakını bozan zehirdirler ve durmadan kötülük saçmaktadırlar. Yazılan kelime sonsuzdur. Zararlı yazarlar mezarlarında bile nesilden nesile yaşayanların da ruhlarını öldürmektedirler.İyi bir kitap bir hazinedir, kötü kitap ise insana işkence vermekten başka işe yaramaz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir