Ümit Aktaş kitaplarından Musa ve Yol Arkadaşı kitap alıntıları sizlerle…
Musa ve Yol Arkadaşı Kitap Alıntıları
&“&”
Gözümüzün önünde olandır asıl göremediklerimiz. Sırf onu görmeme ihtimalinin imkansızlığı nedeniyle göremez oluruz; yani işte şu insanın kendisine duyduğu o aptalca özgüven nedeniyle, nasıl olur da gözümün önündekini göremem diye bile düşünmeden.
Ama işte ne yaparsanız yapın, insanlar bir yandan yaşadıkları bir olayın olağanüstünlügünü anlayamazken, öte yandan sürekli oyuncak isteyen çocuklar gibi mucize istemekten geri duracak değildirler; onunla kalpleri yatışsın diye değil elbet, bir kenara atıp bir başkasını isteyebilmek için.
Sesime sesler, sözüme sözler karışmakta; öyle bir şey var ki, sanki tüm bildiklerimi silerek dilime yerleşmek istemekte. Düşüncelerime egemen olmak isteyen bir bilgelik, adeta tüm bildiklerimi unutturarak oraya kendi sözcüklerini yerleştirmeye çalışmakta. Ve sanki okumam istenmekte tüm bunları, daha ben hiçbir şey bilmezken.
Gerçek egemenlik kalbi arı, aklı duru ve işleri adaletli olanlarındır
Her zaman , biz göremesek bile başka bir ihtimal farklı bir çıkış yolu vardır
Hep kalbimin çatladığı yerden fışkırdın tıpkı kayalıklardan fışkıran duru bir su gibi; duru ve hayat dolu.
İnsanın kalbi ise Rabbinin tecelligâhı.
Şehrin kalbi içindeki insandır.
Bağlanma hiç bir ölümlüye bütünüyle , bağlanma hiç bir geçmişe.
Söz vaktin gereğidir çünkü ve vakit geldiğinde de dokunabilirsin ona
Rabb işaretlerle konuşurdu; alevler ve sarsıntılarla, yıldırımlar veya tufanlarla.
Parçalıydı ve parçalayıcı; herkesin kurtuluşu diye bir bir kurtuluş yoktu
Gerçek egemenlik kalbi arı, aklı duru ve işleri adaletli olanlarındır
Rabbimin işaretleri her yerde dedi içinden sevinçle; yeter ki onları görecek feraset ve bir bereket olsun bakışlarda.
Hep kalbimin çatladığı yerden fışkırdın tıpkı kayalıklardan fışkıran duru bir su gibi; duru ve hayat dolu.
İçine birden duru bir huzur doldu
Gelecek asla geçmişin ve geçmiştekilerin bir tekrarı değildir. Her gelmekte olan şey, farklı bir lisan, üslup ve yönden gelir
Eksiltirken artırmıştı onun varlığını.
Bu insanın öyküsüne nasıl da benzemekteydi.
Çünkü insan da cenneti yitirirken kazanmıştı insanlığını. Ve “insan” olduğunca da kazanacaktı gerçek cennetini.
Bu insanın öyküsüne nasıl da benzemekteydi.
Çünkü insan da cenneti yitirirken kazanmıştı insanlığını. Ve “insan” olduğunca da kazanacaktı gerçek cennetini.
Her zaman , biz göremesek bile başka bir ihtimal farklı bir çıkış yolu vardır
Hangi dünyada diri isen sadece o dünyayı görür, olaylara o dünyaya ait olan ilimle bakar ve ancak o dünyayı anlayabilirsin
Seni öldüren bir ortam , ona hayat bahşeden şeydir. Birinde hayat bulan diğerinde öldüyse, iki ayrı bilme biçimi vardır. Hakikat ile gerçeklik de işte böyledir
Sadece görünen yüzlerini değil olayların, asıl görünmeyen yüzlerini okuyarak anlamak gerek
Gerçekliğe bakmaktan körleşirse gözlerin, aklını da kullanamaz, hakikati de göremezsin
Tıpkı dua eder gibi ağırdı ve anlamlıydı sözcükleri
Sanki onlar böyle bakarken birbirlerine, bir çok şey akmaktaydı aralarında söze gelmeyen, gelemeyen.
Onun oldukça derin yaraları vardır sağaltılması gereken..
Yüceldikçe belirginleşen o tevazuu.
Kendisini hiç bu denli yalnız hissetmemişti..
Hikmet ehli olarak vasıflandırırdan ve uzaktan bakıldığında ihtişamlı olan çoğu kişinin boştu kafası, bilenlerin bir çoğu ise güvenilmezdi kişilikleri kadar bilgelikleri de.
Aksi bir yerdeydi kalbi bir başka yerde
Bir insanın şahsiyetindeki özgüllük o nasıl bir soya mensup olursa olsun sonuçta onun kendi asli kazanım ve edimlerine bağlıydı
Yüceldikçe belirginleşen o tevazuu.