İçeriğe geç

Mürebbiye – Leporella Kitap Alıntıları – Stefan Zweig

Stefan Zweig kitaplarından Mürebbiye – Leporella kitap alıntıları sizlerle…

Mürebbiye – Leporella Kitap Alıntıları

Oysa benim kendi başıma kalmaktan başka bir isteğim yoktu, iki hafta boyunca kitap okumak, yürüyüşe çıkmak, hayal kurmak, rahatsız edilmeden uzun uzun okumak, iki hafta boyunca telefonsuz ve radyosuz yaşamak, konuşmak zorunda olmamak, bir anlamda rahatsız edilmeden kendim olmak istiyordum.
İnsan kolaylıkla budalaca fikirlere ve gereksiz düşlere kapılabiliyor.
Ben de onun için gizemli bir aşık yaratmaya karar verdim .
Bazı kızların utangaçlıkları o kadar derindir ki, onlarla en uç şeylere cesaret edebilirsiniz; çaresizdirler ve birisine anlatmaktansa en kötü şeylere bile katlanmayı yeğlerler .
Çünkü bu insanlar sadece birbirine sürtünüp geçiyorlar , tam olarak duygularına hakim değiller; burada kaderlerinin ipuçları var , ama kendileri değil . Yazarak tamamlanmaları gerekiyor.
Benim için çekici olabilecek güzel bir başlangıç belki .
Kendileri ne kadar özel olduklarını düşünseler de genç kızlar her zaman ilginç olmaktan uzaktırlar, çünkü hepsi de olumsuz , bu yüzden benzer deneyimlere sahiptirler .
O tür bakışlara , o ateşe gençliğinde herkes bir kere yakalanır, çoğu bunu fark etmez, bazıları da çabucak unutur . Bunun belki de karşılaştığınız en değerli ve en derin şey olduğunu , gençliğin kutsal ayrıcalığı olduğunu anlamanız için yaşlanmanız gerekir.
İnsana mutluluk kadar sağlık katan bir şey yoktur ve en büyük mutluluk da bir başka insanı mutlu etmektir.
Yağmurlu geçen iki günün ezici yalnızlığı ve onun açık ilgisi , tanışıklığımıza kısa sürede aramızdaki yılların farkını silen içten bir yakınlık kazandırdı .
Gerçi anılara inanmam ben . Yaşanmış, bizi terk edip gittiği o anın içinde yaşanmış , bitmiştir .
Böyle şeylerden en iyi yürürken söz edilir .
Birbirlerine karşı o kadar sevecendiler ki karıkoca olduklarına bugün bile inanmıyorum .
Bu yaşlardaki genç kızlar için okudukları şiirlerin iyi mi kötü mü , sahici mi yoksa uyduruk mu olduğunun hiç önemi yoktur. Dizeler onlar için susuzluklarını dindiren kadehlerdir, içindeki şaraba dikkat etmezler , çünkü daha içmeden sarhoşturlar .
Şimdi ikisi de susuyor. Konuşacak şey kalmamış gibi. İkisi de kendi düşüncelerine, kendi düşlerine dalmışlar artık.
Bazı kızların utangaçlıkları o kadar derindir ki, onlarla en uç şeylere cesaret edebilirsiniz; çaresizdirler ve birisine anlatmaktansa en kötü şeylere bile katlanmayı yeğlerler.
Kendileri ne kadar özel olduklarını düşünseler de genç kızlar her zaman ilginç olmaktan uzaktırlar, çünkü hepsi olumsuz, bu yüzden de benzer deneyimlere sahiptirler.
Onu karasızlık içinde, kızı görebilmek için peşinden giderken, ama son anda yaklaşmaya cesaret edemezken gösterirdim, her zaman acımasız davranan rastlantıya güvenerek kızı tekrar görmek ümidiyle aynı yere geri döndürürdüm.
Bu, aklımıza hiç nedensiz düştüğünü sandığımız, ama uzun süredir bastırılmış, derinlerde bekleyen isteklerin kendini göstermesinden başka bir şey olmayan fikirlerden biriydi.
ben de hep sanıyordum ki insanın aşık olması çok güzel bir şeydir.
içimdeki her şey soğuğa ve uzaklara hasretti, insanlara bu kadar yakın olmak, beni bunaltıyor ve boğuyordu..
onlar için dizeler susuzluklarını giderdikleri kadehlerdir ve onlar henüz içmeden sarhoş oldukları için şaraba pek dikkat etmezler..
havanın tüm ağırlığı sessizce göğsüme yüklenmişti ve ben onun kurşun gibi ağırlığına daha fazla tahammül edebileceğimi sanmıyordum..
içinde büyümekte oldukları yaşamdan korkuyorlardı. İçinden geçmek zorunda oldukları karanlık bir orman gibi kasvetli geliyordu..
gökyüzü ve yeryüzü gibi,
uzak ve yabancıydık birbirimize..
yıldızlar yanıp sönen sessizlikleri içinde öylece duruyorlardı; yalnız arada bir içlerinden biri elmassı dizinin içinden ayrılıp yaz gecesinin içine kayıveriyor; karanlığın içinde, vadilere, yarlara, dağlara veya uzak sulara doğru nereye gittiğini bilmeden kör bir kuvvetle savruluyordu, bir insan yaşamının bilinmeyen bir kaderin sarp derinliklerine savruluşu gibi..
iki hafta boyunca kitap okumak, yürüyüşe çıkmak, hayal kurmak, rahatsız edilmeden uzun uzun okumak, iki hafta boyunca telefonsuz ve radyosuz yaşamak, konuşmak zorunda olmamak, bir anlamda rahatsız edilmeden kendim olmak istiyordum..
“Gökyüzü ve yeryüzü gibi uzak ve yabancıydık birbirimize.”
Günümüzde paradan, o lanet olası paradan başka bişey geçerli değil, bir de yapabildiğimiz kadar reklam.
İnsana mutluluk kadar sağlık katan bir şey yoktur ve en büyük mutluluk da bir başka insanı mutlu etmektir.
Günümüzde paradan, o lanet olası paradan başka bişey geçerli değil, bir de yapabildiğimiz kadar reklam.
Bu duygu sana da yabancı değildir eminim, trenle geçerken veya bir doğa yürüyüşünde uzakta bir ev görürsün ve birden, niçin burada yaşamıyorum ki, diye düşünürsün. Burada mutlu olabilirdim.
Onlar artık birer düşmandır, çevrelerindeki herkes bunu hissediyor, hem de affetmesi olmayan düşmanlar. Çünkü dünden beri birer çocuk değiller artık.
Artık her şeyi biliyorlar. Kendilerine yalan söylendiğini, bütün insanların kötü olduğunu ve alçaklık edebileceğini biliyorlar.
Etraflarının yalanlarla çevrili olduğunu anladıklarından beri katılaşıp sinsileştiler, yalancı ve hilekâr davranmaya başladılar.
Oysa benim kendi başıma kalmaktan başka bir isteğim yoktu, iki hafta boyunca kitap okumak, yürüyüşe çıkmak, hayal kurmak, iki hafta boyunca telefonsuz ve radyosuz yaşamak, konuşmak zorunda olmamak, bir anlamda rahatsız edilmeden kendim olmak istiyordum.
yıllardır özlemini çektiğim tek şey tam bir sessizlik ve dinlenmeymiş
“İnsana mutluluk kadar sağlık katan bir şey yoktur ve en büyük mutluluk da bir başka insanı mutlu etmektir.”
Gerçi anılara inanmam ben. Yaşanmış, bizi terk edip gittiği o anın içinde yaşanmış, bitmiştir.
Yaşlılar için aşkın bedeli ağır olur.
Artık her şeyi biliyorlar. Kendilerine yalan söylendiğini, bütün insanların kötü olduğunu ve alçaklık edebileceğini biliyorlar.
“Ben aşık olmanın güzel bir şey olduğunu düşünmüştüm hep.”
İçinde büyümekte oldukları yaşamdan korkuyorlardı. İçinden geçmek zorunda oldukları karanlık bir orman gibi kasvetli geliyordu.
İnsan kalbi öylesine acayip ki, bir zamanlar tüm aklıma egemen olan ve tüm ruhumu dolduran bu insanı onca yıl boyunca bir kez olsun aklıma getirmemiştim
Yıldızlar yanıp sönen sessizlikleri içinde öylece duruyorlardı; yalnız arada bir içlerinden biri elmassı dizinin içinden ayrılıp yaz gecesinin içine kayıveriyor; karanlığın içinde, vadilere, yarlara, dağlara veya uzak sulara doğru nereye gittiğini bilmeden kör bir kuvvetle savruluyordu, bir insan yaşamının bilinmeyen bir kaderin sarp derinliklerine savruluşu gibi
gençliğin kutsal ayrıcalığı olduğunu anlamanız için yaşlanmanız gerekir.
Ben de hep sanıyordum ki insanın âşık olması çok güzel bir şeydir..
İçimdeki her şey soğuğa ve uzaklara hasretti, insanlara bu kadar yakın olmak, beni bunaltıyor ve boğuyordu ..
Yaşananlar, bizi terk ettikleri saniyede yaşanmış,bitmiştir
Oysa benim kendi başıma kalmaktan başka bir isteğim yoktu, iki hafta boyunca kitap okumak, yürüyüşe çıkmak, hayal kurmak, rahatsız edilmeden uzun uzun okumak, iki hafta boyunca telefonsuz ve radyosuz yaşamak, konuşmak zorunda olmamak, bir anlamda rahatsız edilmeden kendim olmak istiyordum. Bilincine varmasam da, yıllardır özlemini çektiğim tek şey tam bir sessizlik ve dinlenmeymiş aslında.
Yabancı ve uzaktık birbirimize yine gökyüzü ve yeryüzü kadar
İnsana mutluluk kadar sağlık katan bir şey yoktur ve en büyük mutluluk da bir başka insanı mutlu etmektir.
Birbirleriyle hiç konuşmasalar da, iki
çocuk arasında müthiş bir bağ var. Suskunlukları, nüfuz edilemeyen o mutlak suskunlukları, bağırmadan, ağlamadan
çektikleri sinsi acı onları herkese karşı yabancı ve tehlikeli bir hale getiriyor. Kimse yanlarına yaklaşamıyoı; ruhlarına
ulaşan geçit belki de uzun yıllar boyu kapalı kalacak .
Kimseye güvenmemeleri gerektiğinin farkındalaı; şu korkunç yaşamın tüm yükünü çelimsiz omuzlarında hissediyorlar
İnsana mutluluk kadar sağlık katan bir şey yoktur ve en büyük mutluluk da bir başka insanı mutlu etmektir.
İnsana mutluluk kadar sağlık katan bir şey yoktur ve en büyük mutluluk da bir başka insanı mutlu etmektir.
Havanın tüm ağırlığı sessizce göğsüme yüklenmişti ve ben onun kurşun gibi ağırlığına daha fazla tahammül edebileceğimi sanmıyordum
İnsana mutluluk kadar sağlık katan bir şey yoktur ve en büyük mutluluk da bir başka insanı mutlu etmektir.
Yabancı ve uzaktık birbirimize yine gökyüzü ve yeryüzü kadar.
Bu yaştaki genç kızların okudukları şiirlerin iyi mi, yoksa kötü mü, gerçek mi, yoksa uydurma mı olduğu hiç umurlarında değildir. Onlar için dizeler susuzluklarını giderdikleri kadehlerdir ve onlar henüz içmeden sarhoş oldukları için şaraba pek dikkat etmezler
“İnsana mutluluk kadar sağlık katan bir şey yoktur ve en büyük mutluluk bir başka insanı mutlu etmektir.”
Oysa benim kendi başıma kalmaktan başka bir isteğim yoktu, iki hafta boyunca kitap okumak, yürüyüşe çıkmak, hayal kurmak, rahatsız edilmeden uzun uzun okumak, iki hafta boyunca telefonsuz ve radyosuz yaşamak, konuşmak zorunda olmamak, bir anlamda rahatsız edilmeden kendim olmak istiyordum. Bilincine varmasam da, yıllardır özlemini çektiğim tek şey tam bir sessizlik ve dinlenmeymiş aslında.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir