İçeriğe geç

Münazarat Kitap Alıntıları – Bediüzzaman Said Nursî

Bediüzzaman Said Nursî kitaplarından Münazarat kitap alıntıları sizlerle…

Münazarat Kitap Alıntıları

Elhasıl: Millet bâkidir; ferd fâni
Bir kalp ve vicdan, fezail-i İslâmiye ile mütezeyyin olmazsa ondan hakiki hamiyet ve sadakat ve adalet beklenilmez.
Küfrün mahiyeti yalandır. İmanın mahiyeti sıdktır. Şu bürhan kâfi değil midir ki; hayatımızın bekası, imanın ve sıdkın ve tesanüdün devamıyladır.
Hakikaten bence, bir müslüman neslinden gelen bir adamın akıl ve fikri İslâmiyet’ten tecerrüd etse bile, fıtratı ve vicdanı hiçbir vakit İslâmiyet’ten vazgeçemez.
Hem din; saadetin ziyasıdır, hissin ulviyetidir, vicdanın selâmetidir.
Çok iyiler var ki, iyilik zannıyla fenalık yapıyorlar.
İslâmiyet güneş gibidir, üflemekle sönmez. Gündüz gibidir, göz yummakla gece olmaz. Gözünü kapayan, yalnız kendine gece yapar.
Vicdanın ziyası, ulûm-u diniyedir. Aklın nuru, fünun-u medeniyedir. İkisinin imtizacıyla hakikat tecelli eder. O iki cenah ile talebenin himmeti pervaz eder. İftirak ettikleri vakit; birincisinde taassub, ikincisinde hile, şübhe tevellüd eder.
Vicdanın ziyası, ulûm-u diniyedir. Aklın nuru, fünun-u medeniyedir. İkisinin imtizacıyla hakikat tecelli eder.
Hayat-ı beşeriye bir yolculuktur. Şu zamanda, Kur’ân’ın nuruyla gördüm ki, o yol bir bataklığa girdi.
Vicdanın ziyası, ulûm-u diniyedir. Aklın nuru, fünûn-u medeniyedir. İkisinin imtizacıyla hakikat tecelli eder. O iki cenah ile talebenin himmeti pervaz eder. İftirak ettikleri vakit; birincisinde taassub, ikincisinde hile, şüphe tevellüd eder.
Demek îman ne kadar mükemmel olursa, o derece hürriyet parlar. İşte Asr-ı Saadet
Evvelâ: İlim azizdir, zelil etmek istemem.
Azametli, bahtsız bir kıt’anın; şanlı, talihsiz bir devletin; değerli, sahipsiz bir kavmin reçetesi..
C– Doğruluk.
S– Daha?
C– Yalan söylememek.
S– Sonra?
C– Sıdk, ihlâs, sadakat, sebat, tesanüd.
C– Zira her bir insan için, içinde görünecek ve onunla nâsı temaşa edecek bir mertebe-i haysiyet ve şöhret vardır. İşte o mertebe eğer kamet-i istidadından daha yüksek ise; o, o seviyede görünmek için tekebbür ile ona uzanıp tetavül ve tekebbür edecektir. Şâyet kıymet ve istihkakı daha bülend ise, tevazû ile tekavvüs edip ona eğilecektir.
Hattâ benim sözümü de, ben söylediğim için hüsn-ü zan edip tamamını kabul etmeyiniz.
Said Nursi
Yazmaktan maksat, bizden bir nakşın bâki kalmasıdır. Çünkü varlığımızda bekâ yoktur.
*Sadi Şirazi
Hem zaman-ı saadetten şimdiye kadar hiçbir tarih bize bildirmiyor ki; bir müslüman muhakeme-i akliyesiyle başka bir dini, İslâmiyet’e tercih etmiş olsun ve delil ile başka bir dine dâhil olmuş olsun. Dinden çıkanlar var, o başka mes’ele.. taklid ise, ehemmiyetsizdir. Halbuki edyan-ı saire müntesibleri mutlaka fevc fevc, muhakeme-i akliye ile ve bürhan-ı kat’î ile daire-i İslâmiyet’e dâhil olmuşlar ve olmaktadırlar.

Eğer biz, doğru İslâmiyet’i ve İslâmiyet’e lâyık doğruluğu ve istikameti göstersek, bundan sonra onlardan fevc fevc dâhil olacaklardır.
Münazarat – 45

S- Eskiden İslâmlar zengin, onlar fakir idiler. Şimdi her yerde kaziye bilakistir. Hikmeti nedir?

C- İki sebebi biliyorum:

Birincisi: لَيْسَ لِـلْاِنْسَانِ اِلاَّ مَا سَعٰى olan ferman-ı Rabbanîden müstefad olan meyelan-ı sa’y(çalişma istegi ve eğilimi) ve اَلْكَاسِبُ حَبِيبُ اللّٰهِ olan ferman-ı Nebevîden müstefad olan şevk-i kesb, bazı telkinat ile o meyelan kırıldı ve o şevk de söndü. Zira i’lâ-yı kelimetullah şu zamanda maddeten terakkiye mütevakkıf olduğunu bilmeyen; ve dünya مِنْ حَيْثُ هِىَ مَزْرَعَةُ اْلاٰخِرَةِ cihetiyle kıymetini takdir etmeyen; ve kurûn-u vustâ ve kurûn-u uhranın ilcaatını tefrik eylemeyen; ve birbirinden gayet uzak, biri mezmum ve biri memduh olan tahsil ve kesbde olan kanaatı ile, mahsul ve ücretteki kanaatı temyiz etmeyen; ve birbirinden nihayet derecede baîd, hattâ biri tenbelliğin unvanı, diğeri hakikî ihlasın sadefi olan iki tevekkülü (ki biri, meşietin muktezası olan esbab arasındaki nizama karşı temerrüd hükmünde olan, tertib-i mukaddemattaki bir tevekkül-ü tenbelane; diğeri, İslâmiyetin muktezası olan, netice itibariyle gerdendade-i tevfik olarak vazife-i İlahiyeye karışmamakla terettüb-ü neticede mü’minane tevekküldür) ikisini birbiriyle iltibas eden ve Ümmetî! Ümmetî! sırrını teferrüs etmeyen ve
خَيْرُ النَّاسِ مَنْ يَنْفَعُ النَّاسَ
hikmetini anlamayan bazı adamlar ve bilmeyen bir kısım vaizlerdir ki, o meyelanı kırdılar; o şevki de söndürdüler.

İkinci Sebeb: Biz, gayr-ı tabiî ve tenbelliğe müsaid ve gururu okşayan imaret maişetine el atıp, belamızı bulduk.
Münazarat – 38
Münazarat – 37

Hem de büyük işlerde yalnız kusurları gören cerbezelik ile aldanır veya aldatır. Cerbezenin şe’ni, bir seyyieyi sünbüllendirerek hasenata galib etmektir.
Münazarat – 34
S- Ulemaya pek çok itab edilir, hattâ

C- Büyük, hem pek büyük bir insafsızlık!..

S- Neden? C- Ademin kabahatını, vücuda vermek kadar ahmaklıktır.

S- Ne demek?

C- Bir zâtta ilim, adem-i hilim ile iktiranı cihetiyle, adem-i hilimden neş’et eden kabahatı ile ilmi mahkûm etmek ne derece eblehliktir. Öyle de; İslâm’ın kudsiyetini daima telkin eden ve ahkâm-ı diniyeyi iktidarlarınca tebliğ eden ve şimdi millet-i İslâmiye mabeyninde en ziyade hürmet ve muhabbet ve merhamete müstehak olan bîçare ulemayı, zamana yakışacak ulemanın adem-i vücudundan neş’et eden kabahatı ve günahı ile mahkûm etmek ve o kabahat ve o günahı o bîçarelere hamletmek, ahmaklık değildir de ya nedir?

Evet vücudlarından zarar gelmemiş, istediğimiz ulemanın ademinden gelmiştir. Zira zekiler galiben mektebe gittiler. Zenginler, medresenin maişetine tenezzül etmediler. Medrese de -intizam ve tefeyyüz ve mahreç bulunmadığından- zamana göre ulemayı yetiştiremedi. Sakınınız! Ulemaya buğzetmek, büyük bir hatardır.
Münazarat – 91

Evet İslâmiyetin şe’ni metanet, sebat, iltizam-ı hak olan salabet-i diniyedir. Yoksa cehilden, adem-i muhakemeden neş’et eden taassub değildir.
Münazarat – 89
Adavetle muhabbet, ziya ile zulmet gibi içtima edemez. Adavet galebe çalsa, muhabbet mümaşata inkılab eder. Muhabbet galebe çalsa, adavet terahhum ve acımağa inkılab eder. Benim mezhebim; muhabbete muhabbet etmektir, husumete husumet etmektir. Yani dünyada en sevdiğim şey muhabbet ve en darıldığım şey de husumet ve adavettir.
Münazarat – 77
Zira, hakkın hâtırı âlîdir. Hiçbir hâtıra feda edilmemek gerektir.
Evet kimse demez ayranım ekşidir. Fakat siz mihenge vurmadan almayınız. Zira çok silik söz ticarette geziyor. Hattâ benim sözümü de, ben söylediğim için hüsn-ü zan edip tamamını kabul etmeyiniz.
“ her söylenen sözün kalbe girmesine yol vermeyiniz”
S– Herşeyden evvel bize lâzım olan nedir?
C– Doğruluk.
S– Daha?
C– Yalan söylememek.
S– Sonra?
C– Sıdk, ihlâs, sadakat, sebat, tesanüd.
Zîrâ kemâlin cemali dindir, saadetin ziyasıdır, hissin ulviyetidir, vicdanın selâmetidir.

Âsâr-ı Bediiye

“ her söylenen sözün kalbe girmesine yol vermeyiniz”
İnkılab-ı siyasî cihetiyle dininden havf eden adam; dinden hissesi, Beyt-ül Ankebut gibi zayıf düşmüş cehalettir, onu korkutur.. Takliddir, onu telaşa düşürttürür. Zîrâ itimad-ı nefsin fıkdanı ve aczin vücûdu cihetiyle, saadetini yalnız hükûmetin cebinden zannettiğinden; kalbini, aklını da hükûmetin kesesinden tahayyül eder, korkar.
Camiü’l-Ezher’in kızkardeşi olan “Medresetü’z-Zehra” namıyla dârülfünûnu mutazammın, Kürdistan’ın merkezi hükmünde olan Bitlis ve iki refikası ile Bitlis’in iki cenahı olan Van ve Diyarbekir’de tesisi! Emin olunuz, biz Kürdler başkasına benzemiyoruz. Yakînen biliyoruz, hayatımız Türklerin hayat ve saadetinden neşet eder.
Fünun-u cedideyi, ulûm-u medaris ile mezc ve derc.. ve Lisan-ı Arabî vâcib, Kürdî caiz, Türkî lâzım kılmak.
Çocukların talimi; ya cebr ile, ya hevesatlarını okşamak ile olur.
Zülcenaheyn ve Kürdlerin mutemedi olan Ekrad ulemasından veya istînas etmek için lisan-ı mahallîye aşina olanları müderris olarak intihab etmektir.
Camiü’l-Ezher’in kızkardeşi olan “Medresetü’z-Zehra” namıyla dârülfünûnu mutazammın, Kürdistan’ın merkezi hükmünde olan Bitlis ve iki refikası ile Bitlis’in iki cenahı olan Van ve Diyarbekir’de tesisi! Emin olunuz, biz Kürdler başkasına benzemiyoruz. Yakînen biliyoruz, hayatımız Türklerin hayat ve saadetinden neşet eder.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir