İçeriğe geç

Mukadderat Kitap Alıntıları – Erkan Kolçak Köstendil

Erkan Kolçak Köstendil kitaplarından Mukadderat kitap alıntıları sizlerle…

Mukadderat Kitap Alıntıları

Ona göre AŞK, ruh-i hamd olmaktı ve tam TESLİMİYET’ten geçerdi.
ama insanın insana AŞK’ı kabul dahi edilemezdi. İnsani olan AŞK duygusu nedeniyle çok can almıştı
Çevrelerinden onlarca insan geçiyor,
şehrin sesi kulaklarında yankılanıyordu.
O ölüm sessizliğine alışıktı.
Ruhlarını bu tür insan-i duygulardan arındırmış olmak gerekirdi
Ezana hırs, husumet, siyaset karıştıranlar O muhteşem çağrıdan nasiplerini alamazlar!
Hiç kimse imamlık ettiği camilerden kitap çalmamıştı
Sadece gözlerinle görmezsin
Sadece insanın ruhuna nakşeden o uhrevi bakışlarıyla bile can alabilirdi.
Hırs, insani bir duyguydu. Yenildi.
Olmuşla, ölmüşe çare mi var? MUKADDERAT!
Bütün olan bitenleri, olmakta olanları ve gelecekte olacakları değiştirebilir misiniz?
Bir sarhoşluk, bir büyü tüm bedenini kapladı. Dünya denilen yere ayak basar basmaz sendeledi.
Bir toz bulutu olarak ruhani gücü dağılacaktı.
Her hareketi sahteydi ama kusursuzdu.
Es-selatu hayr hayrun minen’nevm ‘Namaz uykudan hayırlıdır.’
Ahh, işte faniler! Her şeyi berbat etmekte üstlerine yok!
Ehh, Anadolu’nun sarısı sarı, yeşili yeşil, suyu berrak şarıl, toprağı çiçek açan, can veren bir köyünde gün başladı.
Ezan açar bu âlemi, ezan kapatır. Gökyüzünde raks ettiği an sabah ezanı, gecenin ardındaki güneş meraklanır. Alacakaranlığı yırtmak için can atar. Ateş saçar.
Allah-u Ekber Allah-u Ekber
Allah-u Ekber Allah-u Ekber
ama insanın insana AŞK’ı kabul dahi edilemezdi. İnsani olan AŞK duygusu nedeniyle çok can almıştı
Geliyor!
Ruhunun kokusunu alıyorum.
Hırs, insani bir duyguydu. Yenildi.
Ahh , işte faniler! Herşeyi berbat etmekte üstlerine yok!
Hiç kimse imamlık ettiği camilerden kitap calmamisti
Gökyüzü, mavisi mavi bir hal aldı ve sonra sarı güneş ezanla birlikte her zamanki yoluna koyuldu. Her durağında ezanla bir güzel açtı
Ezan açar bu alemi, ezan kapatır.
Gökyüzünde raks ettiği an sabah ezanı, gecenin ardındaki güneş meraklanır.
Hırs, insani bir duyguydu. Yenildi.
Her hareketi sahteydi ama kusursuzdu.
Ruhlarını bu tür insan-i duygulardan arındırmış olmak gerekirdi.
Ahh, işte faniler! Her şeyi berbat etmekte üstlerine yok!
Bir sarhoşluk, bir büyü tüm bedenini kapladı. Dünya denilen yere ayak basar basmaz sendeledi.
Bir toz bulutu olarak ruhani gücü dağılacaktı.
Olmuşla, ölmüşe çare mi var? MUKADDERAT!
Her kederin, her sıkıntının sonuna da bir ferahlık kapısı açmış. Pek tabii, teslim olana..
Zaten şunun şurasında Hakk’a yürümeye ne kadar kalmış ki?
Sadece gözlerinle görmezsin..
Hırs, insani bir duyguydu. Yenildi.
cevap, bu kadar basitti. Ölüm gibi
‘ Yüzlerce yıllık meslek hayatım boyunca zamanı gelmemiş hiç kimseyi öldürmedim! Benim kim olduğum hakkında fikrin yok galiba ‘
‘ Sizinle ilgili her söyleneni duydum. İdolümsünüz!
Şimdi gözlerini kapat ve dünyayı dinle.
Ahh, işte faniler! Her şeyi berbat etmekte üstlerine yok!
Sadece insanın ruhuna nakşeden o uhrevi bakışlarıyla bile can alabilirdi.
Ezan açar bu âlemi, ezan kapatır.
Gökyüzünde raks ettiği an sabah ezanı,
Gecenin ardındaki Güneş meraklanır
Alacakaranlığı yırtmak için can atar.
Ateş saçar.
Es-selatu hayr hayrun minen’nevm

‘Namaz uykudan hayırlıdır.’

Olmuşla, ölmüşe çare mi var?
MUKADDERAT!
Cübbenin karası, İslam ayetlerinin otoritesi, sarı yaldızlı süslemeleri ise Hakk’ın adaletini temsil ederdi. Şimdinin zübbeleri beyaz cübbe de giyerdi ama cübbe dediğin kara olmalıydı.

Sarık :
bu dünyadan elimi eteğimi çektim, kefenimi başım üzeri taşıyorum demekti.

Damdaki yavru kedi yine miyavladı.Karakarga yine gakladı. Bu uğursuzluğa dalelet ederdi ama bir duaya bakardı kötü şansı kırmak.
Can sıkıntısı denilen bir hal vermiş yüce yaratan. Her kuluna da bunu nasip etmiş. Bazısına çok, bazısına az. Her kederin, Her sıkıntının sonuna da bir ferahlık kapısı açmış.
Pek tabii, teslim olana
Gidip onun kalbine dokunacaksın.
Bu dokunuş,
hastaneye yetiştirilebilir bir kalp krizi olmalı
öldürmemeye çalış..
Çevrelerinden onlarca insan geçiyor,
şehrin sesi kulaklarında yankılanıyordu.
O ölüm sessizliğine alışıktı.
Şimdi gözlerini kapat ve dünya’yı dinle!
Sadece dinle.
Geliyor!
Ruhunun kokusunu alıyorum.
Ona göre AŞK, ruh-i hamd olmaktı ve tam TESLİMİYET’ten geçerdi.
Seni böyle bir olay için davet etmezdim ama bu ‘kadın’ sınırları aştı.
Sadece insanın ruhuna nakşeden o uhrevi bakışlarıyla bile can alabilirdi.
Ahh, işte faniler! Her şeyi berbat etmekte üstlerine yok!
Ezana hırs, husumet, siyaset karıştıranlar O muhteşem çağrıdan nasiplerini alamazlar.
Her kederin, her sıkıntının sonuna da bir ferahlık kapısı açmış. Pek tabii, teslim olana
Ezan açar bu âlemi, ezan kapatır.
Ah, işte faniler! Her şeyi berbat etmekte üstlerine yok!
İnsan, bütün hayat tecrübesine ve yaşam arzusuna rağmen bir şeye asla meydan okuyamaz : Ölüm.
“Bütün olan bitenleri, olmakta olanları ve gelecekte olacakları değiştirebilir misiniz?”
Gökyüzünde bir karamsı bulut dağıldı. Rüzgârın nefesi kurudu.Deniz dalgasını kesti. Bir sarı sıcak toprağa vurdu. Güvercin kanadını oynattı.
Vakit’in gelip gelmediğine, dolup dolmadığına karar verebilecek tek şey, tüm tecrübelerimiz ve sınırsız ihtimallere rağmen, Mukadderat’tır. Bazen tazecik çiçekleri koparacak, bazen yaşlı ayaklara dolanacaktır. Ama hep, tam vaktinde olacaktır.
Camilerde ayakkabı haricinde en çok çalınan şey 99’luklardı. İnsan neden milyonlarca kez “Süphanallah-Elhamdülillah-Allah-u Ekber“ zikredilmiş bir tespihi çalardı ki?
“ Bu dünyadan çıkacak en kıymetli varlık RUH’tu. ”
Bütün olan bitenleri, olmakta olanları ve gelecekte olacakları değiştirebilir misiniz?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir