İçeriğe geç

Mujik Kitap Alıntıları – Maksim Gorki

Maksim Gorki kitaplarından Mujik kitap alıntıları sizlerle…

Mujik Kitap Alıntıları

En küçük günahın kopardığı gürültü en büyük doğruluğun yankılarını bile örtbas eder, bilirsiniz.
Dipten çıkıp gelenlerin sayısı günden güne artıyor. Oysa hangisi geride kalanların yürüyecekleri yolu genişletmek, onlara yardım eli uzatmak için çaba harcıyor?…
Değer verdiğimiz şeylerin gerçek yaşamla yüz yüze gelince cahilliğin, kör inançların katılığına toslayarak paramparça olacakları korkusuyla tir tir titriyoruz.
Duygu denen şey kalmamış bizde. Sinsi, dolambaçlı akıl yürütmelerimiz arasında yüreğimiz donmuş kalmış.
İnsanın iç dengesinin bozulması ne demektir, bilir misiniz? Aklın duygularla çatışması sonucu ruhsal yapısı çarpıtılmış, amaçsız çırpınan ve acıyla sağa sola toslayan bir zavallı çıkar karşımızda…
Güçlüklerin çözümü öylesine kolay ki! Bilinçle yaşayan, eleştirel düşünen insanların sayısını artırın, bakın sonunda neler oluyor?
“Bilinçle yaşayan,eleştirel düşünen insanların sayısını arttırın,bakın sonunda neler oluyor?Eğer halka gerekli eğitim verilebilse bu dünyanın düzeni yeniden kurulur,yeni yaşam biçimleri kendiliğinden filizlenir,inanın bana!.”
Güçlüklerin çözümü öylesine kolay ki! Bilinçle yaşayan, eleştirel düşünen insanların sayısını artırın, bakın sonunda neler oluyor? Eğer halka gerekli eğitim verilebilse bu dünyanın düzeni yeniden kurulur, yeni yaşam biçimleri kendiliğinden filizlenir, inanın bana!
Hüküm verirken ahlak konusunda akla gelmedik güzel kavramlar bulur çıkarır ama okumak için sizden bir kitap almışsa onu geriye vermek aklının köşesinden geçmez.
Duygu denen şey kalmamış bizde.
– Soğuk bir duş alırsanız kendinize gelirsiniz.

+Soğuk duşa ne gerek! Yaşam öylesine soğuk ki zaten

”İnsanın cebinde parası olması yetmez, biraz da ruhunda soyluluk olmalı . ”
”Kitapların, karşı konulmaz bir güç olarak siz ne yaparsanız yapın, kendi okuyucusunu bulacağına ve iyilik doğruluk tohumlarını her yere saçacaklarına inanıyorum . ”
”Oysa insanlar için yaşam ne güzeldir? Bilinçli olmakla öbür canlılardan ayrılan insanoğlunun, yaşamın bulanık selinden kapıp kurtaracağı o denli çok şey var ki ! ”
”Yaşamayı sevmek mi? Sözü bile kulağınızı tırmalıyor değil mi? Hayır, biz okumayı, tartışmayı severiz; gelecekle ilgili düş kurmaya bayılırız . ”
”Bizim yaşamdan aldığımız tat nedir ki! Daha doğrusu yaşam bizim için ne anlam taşır? Çalışmak mı, hayır. Yiyip içmek mi, değil. Savaşmak mı, o da değil. Öyleyse ne?
Dostlarım, yaşam bizim için can sıkıcı, bıktırıcı, ağır bir yük gibidir . ”
”Nedense bir adamı tanımlamakta tuhaf bir aceleciliğimiz vardır, yanımıza sokulan birine şöyle ya da böyle bir sıfat yakıştırmaya can atarız . ”
Bazen ne kadar iyi top sürersen sür, topu sadece kendinde tutmaktan zarar gelir.
İnanıyorum ki , insanlar yaşamı kavramaya çalıştıkça, akılları her şeye erdikce yaşantıları gitgide acılasacak
Kitapların, karşı konulmaz bir güç olarak, siz ne yaparsanız yapın, kendi okuyucusunu bulacağına ve iyilik, doğruluk tohumlarını her yere saçacaklarına inanıyorum.
On yaşındayken İstanbul’a ayak bastım. Ülkenin en büyük şehrindeyim ve danışacak, sığınacak kimsem yoktu. Başkasının kâbusu olur ama benim için ucu nereye gideceği bilinmeyen bir macera
Oysa dünyamızda uyumlu insan, aklı ile içgüdüleri bir bütünlük oluşturmuş sağlıklı insandır. Eğilimleri birbirini engelleyen değil; destekleyen, yaşamdaki olgulara karşı uyumlu bir duyarlık gösteren, dengeli bir varlık gereklidir bize. İstediğimiz insan yalnızca akıllı değil, iyi yürekli de olmalıdır; yalnız anlamakla kalmamalı, aynı zamanda her şeyi sezmeli, duyumsamalıdır.
En büyük günahın kopardığı gürültü en büyük doğruluğun yankılarını bile örtbas eder.
İnsanın kendi kendini suçlaması içtendir, acıklıdır, hatta bazen de öfke eseridir ama her zaman doğrudur.
Biz kadınları sevmeyiz. Neyimizle seveceğiz ki ? Duygu denen şey kalmamış bizde!
İyi kitapların insana her zaman büyük yararı dokunmuştur. Denilebilir ki, okumakla okulda öğrendiklerimizin boşluklarını doldururuz.
Ölüm doğal bir olaydır. Hiçbir canlı varlık kendini bu olaydan kurtaramaz!
Eğer sizi sabırla dinliyorsam, bunu benim efendiliğime verin. Ama artık şurama geldi!..
Bu ‘biz’ dediğiniz kim?
Yaşam öylesine soğuk ki
Tanrı’dan başka kimse de insana değer biçemez!
Başkalarını küçümseme beynimizde zararlı bir ur değil mi?
İnsanın kendi kendini suçlaması içtendir, acıklıdır, hatta bazen de öfke eseridir ama her zaman doğrudur.
İnsan dediğin, birçok yönde gelişmeli; ancak o zaman yaşamaya yatkın, yaşam da etkin olabilir; başka bir deyişle içindeki ‘ben’ in gelişmesine uygun biçimde yalnız günlük yaşamla kaynaşmakla kalmaz, yaşam koşullarını da değiştirir.
Çünkü para onlara göre her şeyi satın alan, tüm engelleri dümdüz edip insanın önünü açan bir güçtür. Böyle yetiştirildikleri için suçlamıyorum onları. Yaşamları boyunca paranın gücüne, parası olanın sonunda haklı çıktığına tanık olmuşlardır.
Yaşamın açtığı yaralar arasında insan hakları uğruna aydınlığa, özgürlüğe giden yolları genişletme uğruna verilen savaşlarda alınmış yaralar bulunabilir; inlemeler, ahlar vahlar arasında yenik düşmüş kahramanların soylu haykırışları neden olmasın?
Bırakın sorsun, bırakın her şeyi gerçek yüzüyle görsün! Acı çekmesine gelince, çeksin o acıyı da! İnsan acı çekerse ne olurmuş? Dostoyevski sürgünde acı çekti ama sonunda, Ölüler Evinden Notlar’ı yazdı. Daha birçokları çektikleri acılarla yaşamlarını güzelleştirdiler . Kömür bile içinden elmas çıkarken acı duymuştur!
Dostlarım, istersek bizler iyi, zengin, mutlu bir yaşam sürebiliriz; hem bunu yapmak zorundayız da Şu bildiğimiz ağaçlar bile büyürken büyümenin zevkini tadar; bizlerse insanken, yetişkin, onurlu, akıllı insanlarken yaşamaktan zevk almıyoruz. Bunda anlaşılması, inanılması güç bir terslik var. Canlı varlığın doğasına aykırı, gerçeklerden soyutlanmış bir durum değil mi bu? Oysa insanlar için yaşam ne güzeldir? Bilinçli olmakla öbür canlılardan ayrılan insanoğlunun yaşamın bulanık selinden kapıp kurtaracağı o denli çok ley var ki!..
Karı koca dost olmazlarsa nasıl yaşarlar? Aşk geçer, saygı ise yeterince ısıtmaz. Oysa yaşam oldum olası soğuktur Birlikte yaşamak, birbirlerine yük olmamak için, karı koca kendi aralarında iyi bir arkadaşlık kurmalıdır.
Bakın, size bir şey söyleyeyim mi? Kölelerin kanıyla beslenmiş insanların soyluluk taslamasından nefret ederim.
Kitapların, karşı konulmaz bir güç olarak, siz ne yaparsanız yapın, kendi okuyucusunu bulacağına ve iyilik, doğruluk tohumlarını her yere saçacaklarına inanıyorum.
İyi kitapların insana her zaman büyük hem de çok büyük yararı dokunmuştur. Denilebilir ki, okumakla okulda öğrendiklerimizin boşluklarını doldururuz
Çan kulesinden yalnız sesler yayılır ama tiyatrodan yayılan aydınlıktır.
İnsanın kendi kendini suçlaması içtendir, acıklıdır, hatta bazen öfke eseridir ama her zaman doğrudur.
Korkmayın! Bağırmayın! Her şeye karşın yaşam güzeldir!
Kederde bile ayrı bir soyluluk, ayrı bir güzellik yok mudur? Yaşamın açtığı yaralar arasında insan hakları uğruna aydınlığa, özgürlüğe giden yolları genişletme uğruna verilen savaşlarda alınmış yaralar bulunabilir; inlemeler, ahlar vahlar arasında yenik düşmüş kahramanların soylu haykırışları neden olmasın?
Değer verdiğimiz şeylerin gerçek yaşamla yüz yüze gelince cahilliğin, kör inançların katılığına toslayarak paramparça olacakları korkusuyla tir tir titriyoruz
Çağımız büyük işler yapma çağıdır; insanın büyük işlere girişmesi için yalnız akıl gücü değil, duygularının gerilimi, dayanıklılığı da gereklidir.
İnsan dediğin, birçok yönde gelişmeli; ancak o zaman yaşamaya yatkın, yaşamda etkin olabilir; başka bir deyişle içindeki ‘ben’in gelişmesine uygun biçimde yalnız günlük yaşamla kaynaşmakla kalmaz, yaşam koşullarını da değiştirir.
Ah, dostlarım, yaşam hiç de sizin bildiğiniz gibi değildir. Güçlüklerin çözümü öylesine kolay ki! Bilinçle yaşayan, eleştirel düşünen insanların sayısını artırın, bakın sonunda neler oluyor? Eğer halka gerekli eğitim verilebilse bu dünyanın düzeni yeniden kurulur, yeni yaşam biçimleri kendiliğinden filizlenir, inanın bana!
Nedense bir adamı tanımlamakta tuhaf bir aceleciliğimiz vardır, yanımıza sokulan birine şöyle ya da böyle bir sıfat yakıştırmaya can atarız. Bu ivecenliğimizin sonu çoğu kez ne olur bilir misiniz? Yeni tanıdığımız birinin karakter inceliklerini göremez, belki de bile bile gözden kaçırırız. Çünkü ölçülerimizden hiçbirine sığmayan bu incelikler o insanı tanımamıza engel olmaya başlamıştır.
Daha doğrusu yaşam bizim için ne anlam taşır? Çalışmak mı? Hayır! Yiyip içmek mi? Değil! Savaşmak mı? O da değil! Öyleyse ne?.. Dostlarım, yaşam bizim için can sıkıcı, bıktırıcı, ağır bir yük gibidir. Onu taşırken ahlar oflar, yükümüzün ağırlığından dolayı durmadan sızlanırız. Yaşamayı seveniniz var mıdır, dersiniz? Yaşamayı sevmek mi? Sözü bile kulağınızı tırmalıyor, değil mi? Hayır, biz okumayı, tartışmayı severiz; gelecekle ilgili düş kurmaya bayılırız Demek oluyor ki biz yaşamı platonik, döl vermeyen bir seviyle seviyoruz
Çünkü siz her çeşit düşüncenin, dünya görüşünün pek hamarat, pek sadık uşaklarısınız da ondan. Düşüncelerle cebelleşerek değil, onlara ayak uydurarak yaşıyorsunuz Soluduğunuz hava aslında düşünce devinimlerinin temizlediği hava olmalı, oysa siz düşünce devinimlerinin tozlandırdığı havayı soluyorsunuz.
Bakın size ne diyecegim: Sizin kendinizi üzüntüye sokmak gibi bir huyunuz var. Hastalık bu, sonra çok zararını görürsünüz. Bundan kurtulmaya bakın.
Eğer iyi insanlarla daha çok, kötü insanlarla ise daha az ilgilenecek olursak bundan hem birinciler hem de ikinciler kazançlı çıkar. Çünkü her şeyden önce insanların yaşamlarında büyük bir rahatlama olacaktır. Kötü insanlar ise, kendileriyle daha az ilgilenileceği için bozulmaktan kurtulacaklardır. Pis herifler; siz onları adam yerine koydukça kendilerini bir şey sanarlar, şişinirler, kasılıp kendilerini naza çekerler. Kötü insanların bencilin bencili olduklarını hiç aklınızdan çıkarmayın! Hele onlara dokunmayın, şöyle bir görmezlikten gelin, bakın nasıl birden balon gibi sönüp ortadan silineceklerdir. Çünkü ilgi görmezlerse yaşayamaz bu alçaklar.
Yaşam bizim icin durmadan düşünce üretimi yaptığımız,konuşurken güzellik ve bilgelik derlediğimiz, durmadan yeni yaşam biçimleri kurduğumuz, tadına doyulmaz bir süreçtir. Hem de gizem dolu, son derece ilginç ve sevinç verici bir süreç! Bunun bize mutluluk verdiği doğru. Biz yaşamayı sevmeyiz ama yeni bir yaşama ülküsü edinmekten uzak, kendi kafamızda tasarladığımız ayrıcalığa bayılırız. Ülküye tutkunluk özveriye dayanan, bizden eylem bekleyen güzel bir duygudur.
“ Eğer iyi insanlarla daha çok, kötü insanlarla ise daha az ilgilenecek olursak bundan hem birinciler hem de ikinciler kazançlı çıkar. Çünkü her şeyden önce insanların yaşamlarında büyük bir rahatlama olacaktır. Kötü insanlar ise, kendileriyle daha az ilgilenileceği için bozulmaktan kurtulacaklardır. Pis herifler; siz onları adam yerine koydukça kendilerini bir şey sanarlar, şişinirler, kasılıp kendilerini naza çekerler. Kötü insanların bencilin bencili olduklarını hiç aklınızdan çıkarmayın! Hele onlara dokunmayın, şöyle bir görmezlikten gelin, bakın nasıl birden balon gibi sönüp ortadan silineceklerdir. Çünkü ilgi görmezlerse yaşayamaz bu alçaklar. ”
“ Adam bir milyonun kendisini insan yapabileceğini sanıyor işte… “
“Dostoyevski sürgünde acı çekti ama sonunda, Ölüler Evinden Notlar’ı yazdı. Daha birçokları çektikleri acılarla yaşamlarını güzelleştirdiler ”
“Belki de benim sevincim, arkadaşıyla bir dilim ekmeğini paylaşan dilencinin sevincidir.”
“En küçük günahın kopardığı gürültü en büyük doğruluğun yankılarını bile örtbas eder, bilirsiniz.”
“Nedense bir adamı tanımlamakta tuhaf bir aceleciliğimiz vardır, yanımıza sokulan birine şöyle ya da böyle bir sıfat yakıştırmaya can atarız.”
“ Geçen yıldan kalma sararmış kuru ot öbekleri arasından körpe yeşil filizler baş göstermişti; toprakta olsun, havada olsun doğanın neşeli bir bayram şenliğine hazırlandığı seziliyordu. “
“ … soluk almaya çalışan bu insanlar gene de hevesle, istekle çalışıyorlardı, çünkü yıkım işi onlar için işlerin en kolayı, en az yorucusuydu. “
“ En küçük günahın kopardığı gürültü en büyük doğruluğun yankılarını bile örtbas eder, bilirsiniz. “
“ Size böyle ne oldu, kuzum ? Hadi hadi, nükteniz bu sefer hayli soğuk kaçtı Ama biz gönlü yüce insanlarız, bağışlamasını biliriz. “
En küçük günahın kopardığı gürültü en büyük doğruluğun yankılarını bile örtbas eder.
Yaşamın gündelik ekmeğinin tohumu serpildiği zaman doğacak asıl değişim.
Eğilimleri birbirini engelleyen değil; destekleyen, yaşamdaki olgulara karşı uyumlu bir duyarlık gösteren, dengeli bir varlık gereklidir bize. İstediğimiz insan yalnızca akıllı değil, iyi yürekli de olmalıdır; yalnız anlamakla kalmamalı, aynı zamanda her şeyi sezmeli, duyumsamalıdır.
Çünkü siz her çeşit düşüncenin, dünya görüşünün pek hamarat, pek sadık uşaklarısınız da ondan. Düşüncelerle cebelleşerek değil, onlara ayak uydurarak yaşıyorsunuz.. Soluduğunuz hava aslında düşünce devinimlerinin temizlediği hava olmalı, oysa siz düşünce devinimlerinin tozlandırdığı havayı soluyorsunuz.
Bakın, size bir şey söyleyeyim mi? Kölelerin kanıyla beslenmiş insanların soyluluk taslamasından nefret ederim.
“ … kanımca bizler geçmişten bize kalan sağlam inançlara, atalarımızın kutsal öğütlerine sımsıkı sarılmalı; büyük reformlar çağı ürünlerinin mirasını korumalıyız… “
“ Eğer halka gerekli eğitim verilebilse bu dünyanın düzeni yeniden kurulur, yeni yaşam biçimleri kendiliğinden filizlenir, inanın bana! “
Kitapların, karşı konulmaz bir güç olarak, siz ne yaparsanız yapın, kendi okuyucusunu bulacağına ve iyilik, doğruluk tohumlarını her yere saçacaklarına inanıyorum.
Bırakın sorsun, bırakın her şeyi gerçek yüzüyle görsün! Acı çekmesine gelince, çeksin o acıyı da! İnsan acı çekerse ne olurmuş? Dostoyevski sürgünde acı çekti ama sonunda, Ölüler Evinden Notlar’ı yazdı. Daha birçokları çektikleri acılarla yaşamlarını güzelleştirdiler Kömür bile içinden elmas çıkarken acı duymuştur!
Aklı başında adam! Bu ne demek, biliyor musunuz? Düpedüz aşağılamadır insanı! ‘Aklı başında’ deyiminde, küçük düşürücü bir anlam var!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir