İçeriğe geç

Mühürlenmiş Bedenler Kitap Alıntıları – Can Dikmenli

Can Dikmenli kitaplarından Mühürlenmiş Bedenler kitap alıntıları sizlerle…

Mühürlenmiş Bedenler Kitap Alıntıları

Yanında seni ısıtacak biri varsa üşümek güzeldir. Fakat yanında olanların hepsini kaybetmiş durumdaysan o zaman soğuğu sevmek için bir nedenin kalır mı?
Nefes alıyor oluşu, yaşadığının kanıtı değildi
Aşk zaten karmaşık bir denklem sonucu iki şık arasında kalmak değil miydi?
İmkansızlıkları yaşamak mıdır sevmek? Yoksa severken imkansız mıdır yaşayabilmek?
Güneşe merhaba derken umut yükleyebiliyorsak sırtımıza, geceye de sımsıkı sarılıp zaman diyebilmeliyiz.
Ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol
Hayatta artık klişeleşmeyen şey kalmadı ama klişeleşen şeyleri marjinale çevirmek bizlerin elinde.
Romeo ölmeli,Titanik batmalı ama aşk her şeye rağmen ne olursa olsun yaşanmalı.
Özlem duygusu onu delirtiyordu. Kin ve nefret onu çileden çıkarıyor, intikam alma isteğini körüklüyordu. Acıyan canı, sevdiği adamın üzüntüsüyle daha da fazla acıyordu. Ama hayatının aşkıyla yan yana durması bile mutlu olmasına yetiyordu.
Hayal kuramamaya başlayan insanın, bütün umutları yıkılmaya başlamış demekti
Aşk nedir? Kimilerine göre bir oyun, kimilerine göre acı. Oyunu kendi kurallarına göre oynadığında, aşkın çekimi seni büyüler ve kopmak istemezsin. Peki ya acı? Aşk bir noktada acı çekmenin ta kendisidir. Aşk çoğu zaman tek kişiliktir ve bunun genelinde acı duygusu yatmaktadır. Peki aşk karşılıklı olduğu zaman? Bir oyun veya tek taraflı beslenen bir duygu olmadığı zaman, karşılıklı olduğu zaman? İşte o zaman, sevginin getirisidir aşk. Olması gereken aşk terimidir karşılıklı sevginin doğurduğu duygunun adı.
Aşk zaten karmaşık bir denklem sonucu iki şık arasında kalmak değil miydi?
Aslında sonsuzluğu semboller dimi . Kimi zaman kelimelerin sonu da olabiliyor, yaşam içinde virgül olmak için dua ettiğimiz anların kalan kısmında. Güneşe merhaba derken umut yükleyebiliyorsak sırtımıza, geceye de sımsıkı sarılıp zaman diyebilmeliyiz. Dünya dönedursun biz olmak istediğimiz yerde yerinde sayarak devam etmekle mutlu olanlardanız. Imkânsızlıkları yaşamak mıdır sevmek? Yoksa severken imkânsız mıdır yaşayabilmek?
Ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol.
Heyecanla karışık korku vardı içinde. İlk kez korku hissediyordu hayatında. Birine, bir şeye bağlanma korkusuydu bu korkunun adı.
Okuduğum kitaplar ve izlediğim filmler sayesinde bu kadar bilgim var. Hayatta artık klişeleşmeyen şey kalmadı ama klişeleşen şeyleri marjinale çevirmek bizlerin elinde.
Anlaşılan bazı şeyleri gözden kaçırmışsın. Bakmakla görmek arasındaki ince farkı karıştırma.
Unutma, kötülerin sayısı her zaman iyilerden üstündür.
Hayal kuramamaya başlayan insanın, bütün umutları yıkılmaya başlamış demektir
Çünkü Romeo ölmeli, Titanik batmalı ama aşk her şeye rağmen ne olursa olsun yaşanmalı.
Her insan gibi mutlu ölmek istiyordu ama mutluyken ölmek istemiyordu.
Yanında seni ısıtacak biri varsa üşümek güzeldir. Fakat yanında olanların hepsini kaybetmiş durumdaysan o zaman soğuğu sevmek için bir nedenin kalır mı ?
Saçlarının kokusun içine çekti.
‘ Tanrım , eğer bir cennetin varsa ve ben oraya layıksam her tarafımı bu kokuyla çevrelenmesini istiyorum. ‘
Senelerdir buz tutmuş ruhumu eritiyorsun. İlk kez bir kalbimin var olduğuna şahit olmaya başladım
Aşk, bütün mutlulukları bir arada yaşarken acı çekmektir aynı zamanda.
Aşk, bence izlediğimiz Titanik filmi gibidir. Bazı aşkların iyi veya kötü biteceği tahmin edilebilir. Yüzyıllardır oynanmasına rağmen, hiçbir seyirci, sahneye fırlayıp Romeo´nun zehirli iksiri içmesine engel olmamıştır. Sonunda geminin batacağı bilindiği hâlde Titanik defalarca izlenmiştir. Ne biliyorsun dedin. Aşktan kaçmamak gerektiğini biliyorum mesela. Kişi, aşktan korkmamalıdır. Bitecektir korkusuyla aşktan kaçarsan, hayattan hiçbir tat alamazsın ki. Ben âşık olmak isterdim. Çünkü Romeo ölmeli, Titanik batmalı ama aşk her şeye rağmen ne olursa olsun yaşanmalı.
Olivia tüm gücüyle Walter´ın boynunu sıkıyordu ağlarken. Bir daha ondan ayrılmak istemiyordu. Onsuz ölmek istemiyordu.
“Hadi, biraz geri çekil. Geldim. Yanındayım.”
“Benim yanımdayken korkmana gerek yok.”
Temeli duygusallığa dayanan şehvet ve arzunun karışımı, birbirini seven iki kişi arasındaki bağı olduğundan daha da çok güçlendirir. Hele ki bedeninin bu sevdiğin kişiye mühürlenmişse, bambaşkadır…
Yaşıyordu ama artık yaşayan bir ölüydü. Çünkü diğer yarısı olmadan kelimenin tam anlamıyla ölüydü. Nefes alıyor oluşu, yaşadığının kanıtı değildi.
“Ben yaşadığım sürece nefesim nefesin olacak.”
Yağmurda sırılsıklam olmuş üşüyen küçük bir çocuğun battaniyesine sarılması gibiydi o an. Olivia ıslanan küçük bir kız çocuğu, Walter da onun sığınağı, ısınmasını sağlayan battaniyesi olmuştu.
Bu ölümsüz veya ölümlü olmakla alakası olan bir durum değil. Seksen yaşındaki bir kanser hastasıyla yeni doğan bir bebeğe aynı yakınlıktadır ölüm.
Hayal kuramamaya başlayan insanın, bütün umutları yıkılmaya başlamış demekti
Haşin, güçlü bir kadının yapamayacağı hiçbir şey yoktu.
Unutma, kötülerin sayısı her zaman iyilerden üstündür.
Soğuk, öyle bir şeydi ki kendisini sevdirirken bir yandan da nefret ettiriyordu. Olivia soğuğu seviyordu. Yanında seni ısıtacak biri varsa üşümek güzeldir. Fakat yanında olanların hepsini kaybetmiş durumdaysan o zaman soğuğu sevmek için bir nedenin kalır mı?
Nefes alıyor oluşu, yaşadığının kanıtı değildi
Ölümsüzlük iksirinin formülü, Olivia’nın dudaklarında saklı gibiydi ve Walter yarı ölümsüz olduğu hâlde o iksirin bitmemesi için her defasında son öpücükmüş gibi içten öpüyordu. İçine kokusunu çekerek
Aslında sonsuzluğu semboller dimi Kimi zaman kelimelerin sonu da olabiliyor, yaşam içinde virgül olmak için dua ettiğimiz anların kalan kısmında. Güneşe merhaba derken umut yükleyebiliyorsak sırtımıza, geceye de sımsıkı sarılıp zaman diyebilmeliyiz. Dünya dönedursun biz olmak istediğimiz yerde yerinde sayarak devam etmekle mutlu olanlardanız. İmkânsızlıkları yaşamak mıdır sevmek? Yoksa severken imkânsız mıdir koyup yaşayabilmek?
Olivia’nın başı sevdiği adamın omzundaydı. Walter’ınsa yüzü sevdiği kadının boynuna gömülüydü. Yeniden huzuru kokluyordu. Öylece mutfak tezgahının önünde sarıldılar. Ve ikisinin de aklında geçen tek bir düşünce vardır.
Tanrım, lütfen bu an sonsuza dek sürsün.
Yağmurda sırılsıklam olmuş üşüyen küçük bir çocuğun battaniyesine sarılması gibiydi o an. Olivia ıslanan küçük bir kız çocuğu, Walter da onun sığınağı, ısınmasını sağlayan battaniyesi olmuştu.
Tanrım, eğer cennetin varsa ve ben oraya layıksam, her tarafın bu kokuyla çevrelenmesini istiyorum. Ne zaman ölürsem, huzura ermek istiyorum. diye içinden geçirdiği sırada o da uykuya daldı.
Zihninin her köşesine kokusunu kazımak ister gibi içine çekmişti. Unutmak istemiyordu. Huzuru koklayarak uyumak, böyle bir şeydi
Sanırım huzur, Olivia’nın saçları arasında gizliydi ve huzur kelimesinin bir kokusu olduğuna inandı.
Koruyucudan ziyade, hiç görmediğim ailemsin Walter.
Korkma. Unutma, senden güçlü hiçbir varlık yok bu dünyada.
Bebeğin odasında Walterfan vardı. Genç adam eğilip bebeği kokladı. Çok güzel bir kokusu vardı. Hayalinde canlandırdığı bir melek gibiydi. Gözleri mavi renkteydi. Teni o kadar yumuşaktı ki kendine engel olamayacak ve canını yakacak diye korktu. Bu yüzden kendini geri çekti ve beşikteki bebeğe baktı.
Tekrar görüşeceğiz minik şey. dedi Walter. Sadece çocuklara karşı bu kadar nazikti. Onun dışında çevresine karşı ördüğü buzdan duvarlar örülüydü çevresine karşı.
Bebek sanki onu anlamış gibi değişik bir ses çıkararak gülümsedi. Bu gülümsemeyi gören Koruyucu tutuldu. Vücudu elektrik dalgasıyla sarsılmıştı sanki. Tüyleri ürpermişti. O an oradan çıkması ve cadıların bölgesine geri dönmesi gerekiyordu ama o odada biraz daha kalmak için can atıyordu. Sebebini kendisi bile bilemiyordu. Lydia’nın yaptığı büyünün etkisiyle sol yanında bir değişiklik hissediyordu. Beliren izlere de anlam veremiyordu. O an onun için zaman durmuş gibiydi.
Hayal kurmayı bırakan insanın, bütün umutları yıkılmaya başlamış demekti
“İmkansızlıkları yaşamak mıdır sevmek? Yoksa severken imkansız mıdır yaşayabilmek?”
“Güneşe merhaba derken umut yükleyebiliyorsak sırtımıza, geceye de sımsıkı sarılıp zaman diyebilmeliyiz.”
Hayaller kuramamaya başlayan insanın, bütün umutları yıkılmaya başlamış demekti
Bu ölümsüz veya ölümlü olmakla alakası olan bir durum değil. Seksen yaşındaki bir kanser hastasıyla yeni doğan bir bebeğe aynı yakınlıktadır ölüm.
Aşk zaten karmaşık bir denklem sonucu iki şık arasında kalmak değil miydi?
Her insan gibi mutlu ölmek istiyordu ama mutluyken ölmek istemiyordu.
Güçlü bir kadının yapamayacağı hiçbir şey yoktu.
Alarm 6.30 #8242; da çalmaya başladığında derin düşüncelerinden sıyrıldı. Doğum lekesi uyandığı zamanki gibi yanmıyordu. Sadece sızı kalmıştı.
Güçlü bir kadının yapamayacağı hiçbir şey yoktu.
Güçlü bir kadının yapamayacağı hiçbir şey yoktu.
Çünkü Romeo ölmeli, Titanik batmalı ama aşk her şeye rağmen ne olursa olsun yalanmalı.
İmkansızlıkları yaşamak mıdır sevmek? Yoksa severken imkansız mıdır yaşayabilmek?
Olivia artık kendine daha fazla hakim olamadı ve kıza öldürücü bakışlarını fırlatarak sert bir rüzgar estirdi. Walter’ın elini yavaşça belinde çekti ve elini kıza doğru yöneltti. İrina daha ne olduğunu anlayamadan kulak tırmalayacı bir çığlık atarak dizlerinin üzerine düştü. İki elini şakaklarına bastırırken acı çektiği her halinden belli oluyordu. Olivia sinirle histerik bir gülümseme fırlattı fakat büyüyü yapmaya devam etti. Kızın beynini eritiyordu.
Korkuyor musun?
Senin yanındayken mi?
Evet.
Korkmama gerek olmadığını sen söylemiştin.
Yani?
Asla.
Yağmurda sırılsıklam olmuş üşüyen küçük bir çocuğun battaniyesine sarılması gibiydi o an. Olivia ıslanan küçük bir kız çocuğu, Walter da onun sığınağı, ısınmasını sağlayan battaniyesi olmuştu.
Unutma, kötülerin sayısı her zaman iyilerden üstündür.
Çünkü Romeo ölmeli, Titanik batmalı ama aşk her şeye rağmen ne olursa olsun yaşanmalı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir