Sezgin Irmak kitaplarından Mühr-ü Kalp kitap alıntıları sizlerle…
Mühr-ü Kalp Kitap Alıntıları
Kul aşkı tuzaklarla doludur! Aşkta sarhoşluk ve kibir, sevgide ise dinginlik ve merhamet vardır. Sen iyisi mi sevenlerden ol!
Bir yürek, vatanı ve sevdikleri için atmazsa, o beden kuru bir rüzgâra benzer. Sadece eser. O yüzden bu topraklara yağacak bereketli evlatlar yetiştirelim.
Kim ‘ihsan’ derecesine yükselerek özünü Allah’a teslim ederse onun mükafatı Rabbinin katındadır. Artık onlara korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir.
Dışarıda bir altınla tuttuğun katil, iki altınla seni vurmaya gelir de haberin olmaz.
İblis umutsuzluk dizginlerini eline aldı mı istediğin yere götürür.
Kul aşkı tuzaklarla doludur. Aşkta sarhoşluk ve kibir, sevgide ise dinginlik ve merhamet vardır. Sen iyisi mi sevenlerden ol.
Kabil’in Habil’i öldürdüğü bu âlemde ben Âdemoğlu’na nasıl güvenebilirim?
Toprağın üzerindeki her şeyi sahiplenmeye çalışan kibirli gözü dönmüş insanlar Aslında bilseler zamanı geldiğinde tüm o toprağın üstlerine atılacağını; bunca fitneye, bunca uğraşa girişirler miydi hiç ?
Evet! Girişirlerdi, girişeceklerdi de
İblis umutsuzluk dizginlerini eline aldı mı istediği yere götürür.
Seni üzen her şeyde önce kendine bir sor; “ Şimdi ölsem bu dert benimle gelecek mi ?” Gelmeyecekse boş ver gitsin.
Kul aşkı tuzaklarla doludur! Aşkta sarhoşluk ve kibir, sevgide ise dinginlik ve merhamet vardır. Sen iyisi mi sevenlerden ol!
Her şey çekilip gidince geriye bir tek şey kaldı.
HİÇ!..
HİÇ!..
Canı canana teslim etmeye hazır mısınız?
Oysa ne güzeldi yaşamı mukaddes kılan ölüm, ne güzeldi sevmek
Kur’an’dan bir cümle zihninde belirip usulca yüreğine aktı.
Allah yolunda çalışanların mükâfatı ne güzeldir.
Allah yolunda çalışanların mükâfatı ne güzeldir.
Hayat ne garipti Sadece mühürlenmiş yüreklerin değil, mühürlenmiş gözlerin de ne zaman açılacağı bilinmiyordu.
Kime güveneceğimi şaşırdım gerçekten. Çoğu Müslüman kılığında münafık!
Rabbim şu zor yolunu gül bahçesine çevirsin! Allah’a emanet ol!
Neden yanımda değil sanki?
yüreğinde hâlâ köz duran ve üflenmeyi bekleyen ateşe baktı.
ve artık kimin ne yapacağını aklım almıyor.
Bak kardeşim, derdi veren Allah dermanı da verir. Seni üzen her şeyden önce kendine bir sor; ‘şimdi ölsem bu dert benimle gelecek mi?’ Gelmeyecekse boş ver gitsin. Sabredeceğiz kardeşim. Hiç şüphe yok ki Allah sabredenlerle beraberdir. Yani O bizimle
Ben Allah’ı bizim bildiğimiz türdeki cenneti için sevmiyorum kardeşim be! Ne bileyim, sanki cenneti için ona sadıkmışız gibi Çok bencilce ve çıkarcı.. Gördüğüm, yaşadığım şeyler bile yeter onu sevmeme, sadık olmama Ben onu sevdim ya, varsın Cehenneminde yaksın beni; yine severim! Ah bu şeytan yok mu, bu şeytan! Çocuklarıyla beraber bir oradan bir buradan geliyor. Vallahi ayaklarıma sarılıyorlar, bazen yürüyemiyorum bile. Fısır fısırlar.
Ölüm meleğini görmek bin kılıç darbesinden daha şiddetlidir, dememiş miydin?
Şimdilik tek kurtuluş ölüm olarak gözüküyordu.
Bir ferdi olduğum insanlık, ah ne kadar az idi gerçekten; derinliklerine erişemediği yeraltı ile sonsuzluğa uzanan gökyüzü arasındaki dünyasında, ancak basabildiği toprakla ve varabildiği menzille sınırlıydı; ne kadar âciz, bilgisiz ve çaresizdi!
Ve aşk, onların yüreğini birbirleri için sonsuza dek mühürledi.
Ey aşk! Hemen tatma Ab-ı Hayat tan,
Çekil aradan, terk-i terk et aman!
Ey aşk! Kanma dur Hevâ-yı Nefs’ine,
O zaman hiç kalır, bir de Yaradan.
Çekil aradan, terk-i terk et aman!
Ey aşk! Kanma dur Hevâ-yı Nefs’ine,
O zaman hiç kalır, bir de Yaradan.
Ey aşk! Beni benzetme bir al güle,
Bu gönül biçare bahara döner.
Ey aşk! Sakın meyletme başka güle,
Gülşenim solar da ayaza döner.
Bu gönül biçare bahara döner.
Ey aşk! Sakın meyletme başka güle,
Gülşenim solar da ayaza döner.
O sadece aşkı sonradan tatmış zavallı biriydi.
Dahası masum aşkın en çok sevdiği niteliğe sahipti. Yani ‘hiç’liğe..
Dahası masum aşkın en çok sevdiği niteliğe sahipti. Yani ‘hiç’liğe..
Aşk, tutunmaktır. Tam da düşeceğin an! Ayağa kalktığında ya birlikte yürürsün ya da ondan önde gidip kaybolursun!
İnsan sevdiğinin yarasına nasıl bakar?
Yaşamak istiyor muyum, inan onu da bilmiyorum
Ölmekten değil! Sana bir şey olacak diye korktum.
ölüm korkusuyla gelen aşk itirafı onu uzun bir süre kendisine getiremeyecekti.
Sadece geç kalınmış bir çift söz kaldı geride.
Seni seviyorum
Seni seviyorum
Ben hayatımda tam anlamıyla bir kadın sevdim. O da sensin!
Affet beni Seni hep sevdim ve de seveceğim.
Affet beni Seni hep sevdim ve de seveceğim.
Üzüntüsü ölmekten değildi. Geç bulduğu SEVDA’yı bir daha görememe korkusu tüm benliğini kuşatmıştı.
Bu benimle mezara gidecek bir sır Bu yaptığımız işin sonu sevdiklerime dayansın istemem!”
Ona duyduğu ilgi gün geçtikçe içinde büyüyen bir aşka dönüşmüştü. Karşılığını bulamayacağını bildiği imkânsız bir aşka
Her güneş açtığında bahar mı gelir sanırsın?..
Yakmak için uzatılan her ateş, sadece bu aşkı alevlendirecek!
Ve tutulacak yas, bu gizemli ölümün üstüne okunan bir Yasin Suresi kadar kısa sürdü.
Ulan kaç yıllık ömrümüz var. Bir rahat edemedik ki?
Bir yürek, vatanı ve sevdikleri için atmazsa, o beden kuru bir rüzgâra benzer. Sadece eser. O yüzden bu topraklara yağacak bereketli evlatlar yetiştirelim.
Devletimiz onlarca tabip, mühendis ve muallimi kolay yetiştirmiyor. Ama ne yazık ki topraklarımızda bir gözü kör dehalar vardır. Yani Kur’an’ın gösterdiği gerçeği göremeyenler Onlar sadece dünyevi zevklere dalmış dâhilerdir.
Devletimiz ve milletimizin hayrına verilecek kararlar almayı bizlere nasip et Yarabbi! Fani hırs ve kibrimizden yalnız ve yalnız sana sığınırız.
Artık hiçbir mutluluğumuzu ertelemeyeceğiz!
Onu bu acıdan kurtaran tek şey sarıldığı imanı olmuştu.
Belli ki gizlediği ve söyleyemediği başka şeyler vardı.
Bundan böyle ona rahatça dua edebilir ve arkasından uzun uzun ağlayabilirdi.
Belki de etrafı çürümeye yüz tutmuş kayıktan köhne düşünceleri, yalnız kaldığında büyük bir fırtınaya yakalanacak ve biçare yüreği alabora olacaktı.
Nefsini duymalı ama dinlememeliydi.
Kabil’in Habil’i öldürdüğü bir âlemde ben Âdemoğlu’na nasıl güvenebilirim? Hem de mevzubahis devletimizken!
Yağmuru yemeden filizlenemez, güneşi görmeden açamaz, kökündeki zehirli sarmaşığı söküp atmadan meyve veremezsin!”
Zabit desen zabit değiller, hafiye desen hiç değil. Kimden emir alırlar, ne yapmaya çalışırlar; aklım ermedi gitti. Ya bu çocuklar gerçekten akli melekelerini yitirmiş ya da cihanın en yiğit adamları
Sevgi evlat Sevgi bir köprüdür. Allah’a uzanan bir köprü Sen bunu basit bir kul aşkı olarak görürsen gerçeğe ulaşamazsın.
Neler yaşadığımı düşünüp bilmek sahi neyi değiştirecek?
Ey Allah’ın lütfu!
Yüreğimdeki o kötürüm mutluluk tekrar ayağa kalkmak için can atıyor! Seni özlüyorum. Ve sen yoksun!
Yüreğimdeki o kötürüm mutluluk tekrar ayağa kalkmak için can atıyor! Seni özlüyorum. Ve sen yoksun!
Kim ‘ihsan’ derecesine yükselerek özünü Allah’a teslim ederse onun mükâfatı Rabbinin katındadır. Artık onlara korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir. Sen de üzülmeyeceksin ( ..!) Her şey zamanla yoluna girecektir.
ölümün gelmek istediğinde kapı çalmayacağından emindi.
Her aşk kendi mührünü taşır!
Zaman kiminin inancını, kiminin de bir daha başkasına açılmayacak yüreğini bir bir mühürlüyordu!
Haydi gel, ne olursan ol yine gel.
Haydi gel, ne bulursan bul yine gel.
Haydi gel, ne bulursan bul yine gel.
sana gelmeme müsaaden var mıdır?
Bak sevmek zorunda değilsin belki ama aşka saygı göstermek gerekmez mi?
Aşka olan inancını, mutedil duygularını ne zaman yitirdin?
Şimdi gönül koyma zamanı değildi. Bilakis ona, sonbaharda sararmış yaprağa dönen gönlünü açmalı ve sert esen rüzgârların yüreğinde hangi yaraları açtığını göstermeliydi. Ah bir bilseydi neler yaşadığını
Kimyasını müthiş bir hızla değiştiren bu şeyin adı şüphesiz aşk”tı.
Kul aşkı tuzaklarla doludur!Aşkta sarhoşluk ve kibir, sevgide ise dinginlik ve merhamet vardır. Sen en iyisi mi sevenlerden ol!
Kabil’in Habil’i öldürdüğü bir âlemde ben âdem oğluna nasil güvenebilirim?
Uzun bir ayrılıktan sonra her şeyin kaldığı yerden devam etmesi ne kadar da garipti. Gözden uzak olan, gönülden de ırak olmuyor muydu?Nasıl müdafa edilirdi aşkın sıcaklığı?Neydi dumanı üstünde böyle taze tutan?