İçeriğe geç

Muhit – Sayı 14 (Şubat 2021) Kitap Alıntıları – Muhit Dergi

Muhit Dergi kitaplarından Muhit – Sayı 14 (Şubat 2021) kitap alıntıları sizlerle…

Muhit – Sayı 14 (Şubat 2021) Kitap Alıntıları

Gerçekten de eğer karşıdaki dağları, masmavi gökyüzünü , cıvıl cıvıl öten kuşları göstermeyecekse pencereyi niye oraya koyarlar, insan bakarak odanın içinden çıkamayacaksa bir pencere ne işe yarar ?
Sevdiğimi demez isem, sevmek derdi beni boğar.
Her yanıyla tutarlı bir çelişkidir yaşamak
Düğümlenir kalır istemesen bile boğazında
Kendimle konuştuğum o yerlere
Ulaşmaz oldu adımlarım
Bana bir hatırlatıcı çağırır mısınız
Kalmak istemiyorum uzağında hayatımın
Tanıdığım herkes gibisin anlamıyorken beni
Zamanı fark ettiğinde anlıyorsun azaldığını
Erenlerin; Allah korkusunun temeli helâl lokmadır tavsiyesini unutmayalım
Peygamberler tevhid mücadelesine öncülük ettiler. Bize dünyada cennet kurmayı değil, ilâhî ölçülere uyarak cennete giden yolu bulmayı öğrettiler.
Nebî idin dahî Âdem dururken mâ u tîn içre
İmâm-ı enbiyâ olsan revâdır yâ Rasûlallâh
Aziz Mahmud Hüdayî
Âşık olan söyler. İster lisân-ı hâl ile, ister kâl ile Testi içindekini dışarı her hâlükârda sızdırır.
Ne diyordu Bizim Yûnus : Sevdiğimi demez isem, sevmek derdi beni boğar.
Sevmek derdi , söyletir.
Söz neye yarar, dert olmayınca?
Dert neyi söyler, aşk olmayınca?
Kadınlara, çocuklara, hayvanlara şefkatle bakışına dair onlarca sözünü aktarıp bundan zerre kadar nasiplenmemek nasıl bir bağlılık ve muhabbet belirtisi olabilir ki? Belki de bu tutarsızlıktır ki, O’nun çok yakınında olduğumuzu düşünmemize/zannetmemize rağmen bizi O’ndan fersah fersah uzaklaştıran.
Saadettin ACAR
Kendimle konuştuğum o yerlere
Ulaşmaz oldu adımlarım
Bana bir hatırlatıcı çağırır mısınız
Kalmak istemiyorum uzağında hayatımın
Şarkılarda yorulurmuş yaşadıklarımızdan
Sevmek bir gençlik hastalığı – abartmayalım
Donmuş kalmış sanki ay
Üşüdüysen kalkalım
Ben böyle mahcup bir çift söz gibi kalmasam
Eski bir kar yağışında soğumasa kalbim
Bu şehir böyle güzel olmasa mı Esma?
Şimdi mırıldan Rûmî’nin kulağına fısıldadıklarını: Beni toprağa bırakınca sakın veda, veda nedir deme / Zira mezar O’na erişmenin son perdesidir / Gömülmeyle biter mi bir de dirilince seyret / Güneş ve ay gurup vakti birliktedir.
Bulutların arasında, tenhalarda, tepelerde
Olmadık yerde bir görünüp bir kaybolur umut..
Senin yorgunluğuna hangi adı vermeliyim
Bilmiyorum nerden başlanır bir fotoğrafta ağlamaya
Hep üşür gibi, hep yorgun, hep ezberini unutmuş
Kuşların konduğu ellerine hangi rüzgarı sürmeliyim
Kederin de kaderi var
Günler günlere karışsa da
Bâki kalan ne ki dünyada
Geçer elbet
Bugün bir çiçek daha açmış ıtırımız
Hatırım için
N’olur gül biraz
Söyleniyorsun, söyleniyor, kalmıyor
çalacak kapın, kendinden gayrı
anlıyorsun, bir soru kendini soruyor
durmadan, cevabı yalnız sen biliyorsun
Kandilimde dert yükü kimse çekmek istemez
Efkarımı alıp da hangi dağa yollasam
Yağmurdan kaçar gibi bu gidiş çok tanıdık
Böyle de birikecek arta kalan vakitler
Bir yalnızlık çıkacak ateş olmayan yerden
Sana ruhumu açıyorum ipince zar gibi açıyorum
Kendimden çıktım yola bir yere varamadım
yaşadı denemez, / bir müddet ölmedi sadece
Şimdi biri çekip vursa beni / inan kendini daha çok yaralar
Hayatı omuzlarsın kötülüğünü de alarak sırtına
Kötülüğüne yaklaştıkça yükün hafifler korkma
İnsan bir hayal değil
Baştan aşağı hayal kırıklığıdır inan buna
Kendinden saymıyor yaşamak beni
İbrahim olsam da milletim sensin
Yoruldum ama yorgun değilim
Ateşler içinde cennetim sensin.

İbrahim Tenekeci

Günlerdir görmedim gayretim sensin
Bilir de söylemez kader gibisin
Senin semtinde on dört bin adım
Cihanda canım çınlıyor sesin.
biz böyle boşluk görmedik böyle karanlık/ bilincimizi yutan kuyu budur demişler
Yine kendine yükleyeceksin kabahati
Yine kendinde bulacaksın hataları
Bu senin en güzel, en güçlü yanın olacak

Kekelemeyi bırak artık
Masana ve kitaplarına dön
Baş ağrılarına ve yorgunluğuna

Yükselemeyecek kadar kaygılı
Doruklara çıkamayacak kadar yüklüsün

Kimsenin ahlaki bir mesuliyet üstlenmediği, sorumluluğu üzerine almadığı, gittikçe silikleşen, anonimleşen yüzlerin dünyasında yaşıyoruz yazık ki. Bizi rahatsız eden eylemlerin belirgin bir öznesi yok. Herkes aynı oranda suçlu ve masum
Adını bilmediğim çiçekleri gözlerime sürdüler / göğsüme sakallarıma yürüdüğüm dağlara
Küresel şirketlerin artık ulusal hakimiyeti ele geçirmek zorunda olduğu yepyeni ve çok daha vahşi bir kapitalist evredeyiz. İnsan hakları adına yakıp yıkan kitleler arttıkça demokrat yönetimlerin de makyajlı yüzü pul pul dökülüyor. Hangisi hangisinden besleniyor belli değil! Özgürlük, emniyet veya refah adına Amerikan halkının artık sadece dünyadaki isgalleri meşru görmesinin değil, bizzat kendilerine yapılacak kısıtlama ve faşizmi de hoş görmesinin an meselesi olduğu yeni bir dönem bu.
Nihayet budur: yaptığın her işi dünyanın rüzgarına bırakmak

– Necip Tosun

Yaşanmayan hiçbir inanç, düşünce ve fikir hayat bulamaz ve hayatta kalamaz.
Görmek anlamaktır aynı zamanda.
İnsanın bakma biçimindeki, bakış açısındaki farklılık baktığı şeyi farklı görmesine, gördüğünü farklı anlatmasına sebep olur.
Allah’ı ve O’nun yarattıklarını yokluk üzere değil varlık üzere bildiğinizde eşya ve hadiseleri hakkıyla görür ve bilirsiniz. Burası çok mühim. Yok eden değil var eden bir Allah tasavvuru. Yokluk üzere değil varlık üzere anlaşılan ve yaşanan bir din ve sünnet tasavvuru. Allah’ın yok etmesi değil var etmesi onun varlığının
asıl delilidir.
Bugün küresel kapitalizmin medyası tarafından niteliksiz, derinliksiz insanlık hallerinin seyirlik kılınması nasıl bir salgın hastalık gibi yayılıyorsa aşığın hali de öylece yayılacaktır.
Ahmet Arif, çok haklı bir gözlemle insanda acı çekme gibi aşık olabilmenin de bir kabiliyet işi olduğuna işaret etmişti.
Aşksa artık meşksiz de olabilir pekala. Sevgililerin birlikte yapacakları etkinlikler önceden hazırdır çünkü.
Başladığım hiçbir ödevi de bitirememişimdir. Tembellikten asla değil. Aidiyetsizlikten.
Kalbine şefkati koyana teslim etmek kalbini
Bana uçsuz bucaksız daralmalar yakışır
Can havliyle susuyorum zamana
Buradayım hiç olmadigim kadar
Gözyaşı tutuyorum,tam yerinde
Düşse bu kadar acimaz
Yanlış zamanda yanlış yerde olmanın hikayesiyim.
Onlar din adamıdır ve gerçek iman taşıyorlarsa peygamberin memurlarıdırlar.

#muhitdergi

Nasıl sevmem ki yağmuru, Rabbinden az evvel kopup gelmiş.
Yaşanmayan hiçbir inanç, düşünce ve fikir hayat bulamaz ve hayatta kalamaz.
Allah yaratır da yarattığını bırakır mı? Bırakmaz.
Gördüğünü anlamayan baktığını görmüyordur.
Gözün görmesi hissi olanı idrak etmektir.Aklın görmesi ise hissin ötesindeki gerçekliği idrak etmek,görmektir.
Bir ömür dedim senin yorgunluğuna

Mehmet Tepe

Bilir de söylemez kader gibisin.

İbrahim Tenekeci

Şairler, küçük şiirleriyle kendilerine bir koza örerler.Oradan kelebeği çıkarmak ise okurun işidir.
Peygamberler insanlar için örnek şahsiyetlerdir. Bir halk ve millet için hem kendi peygamberleri hem de önceki peygamberler örneklik arz ederler.
O’nun sevgisi, uzun ve nice çileli yollardan sonra eve dönmek gibiydi insanlar için. Yaraları sarar, çekilenleri avutur, hüzünleri teselli ederdi.
Kur’an-ı Kerim gönüllerin ilkbaharıdır.
Müslüman yalan söylemez.
Ötesi ateştir, yakar. Ötesi kül eder, bitirir.
Akla sen gelirsin güzel denince
Senden şirin doğmadı bence
Bütün kusurlardan arıtılmışsın
Sanki yaratıldın kendi gönlünce.
Derler ki meyve vermeyen ağaç uzun yaşar
Yine de su -şaşırırsınız!- hep onlara doğru akar
İnsan bir hayal değil
Baştan aşağı hayal kırıklığıdır inan buna
Aşk için dua edelim. Halis aşk bütün maskelerden kurtarır insanı.
Ahlak halen bizden kendi hakkını talep etmektedir.
Çocuk kendinden emin bir doğa olayı gibiydi.
“İlâhi! Sevdin, Habibini kâinata sevdirdin.
Sevdin de hil’at-i risâleti giydirdin.
Makâm-ı İbrahim’den Makâm-ı Mahmud’a erdirdin.
Server-i asfiyâ kıldın, Hâtem-i enbiyâ kıldın,
Muhammed Mustafâ kıldın.
Salât u selâm, tahiyyat u ikram, her türlü ihtiram O’na, O’nun âl u eshâb u etbâ’ına ya Rab!”
Kadınlara, çocuklara, hayvanlara şefkatle bakışına dair onlarca sözünü aktarıp bundan zerre kadar nasiplenmemek nasıl bir bağlılık ve muhabbet olabilir ki?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir