Paul Auster kitaplarından Mr Vertigo kitap alıntıları sizlerle…
Mr Vertigo Kitap Alıntıları
“ Hiç kimsecikler uçabilemez bayım,” dedim. “ Ancak kuşlar uçabilir, ben de kuş olmadığıma yüzde bin eminim.”
Yerden yükselip havada durmanın özel bir yetenek istediğine inanmıyorum aslında. Hepimizin içinde olan bir şey bu. Ama kendiniz olmaktan çıkmayı öğrenmelisiniz.
Dünya yanımdan geçip gidiyordu, işin tuhafı da ben buna hiç aldırmıyordum.
Dünya yanımdan geçip gidiyordu, işin tuhafı da ben buna hiç aldırmıyordum.
“Bildiğim bir şey varsa o da karşılığını vermeden bir şey alamayacağınızdır, istediğiniz şey ne kadar büyükse karşılığında ödemeniz gereken bedel de o kadar büyük olur.”
Ama kendiniz olmaktan çıkmayı öğrenmelisiniz işte her şey bununla başlar gerisi arkadan gelir. Bırakın kendinizi de buharlaşın. Bırakın kaslarınız gevşesin, ruhunuzun içinizden dışarı çıktığını hissedene kadar soluk alıp verin, sonra da gözlerinizi yumun işte böyle yapılır bu iş. Gözlerinizi kaparsınız kollarınızı iki yana açarsınız, buharlaşırsınız. Ve sonra ağır ağır yerden yükselirsiniz
Bildiğim birşey varsa o da karşılığını vermeden bir şey alamayacağınızdır, İstediğiniz şey ne kadar büyükse karşılığında ödemeniz gereken bedel de o kadar büyük olur.
İşte yoksunluk böyledir. Bir şeyin eksikliğini çekerken durup dinlenmeden onu arzularsınız. Ama bir de ona sahip olunca bütün çekiliciliğini yitirmeye başlar. Başka gereksinimler öne çıkar.
İnsan hiç değilse soluk alabiliyor burada. Aynı yerde uzun zaman kalırsan kendi soluğundan zehirlenmeye başlarsın.
İnsanın kendisinden alınan şeye yeniden kavuşması kadar güzel bir şey olamaz.
Bir insanın yüzüne uzunca bir süre bakarsanız sonunda kendinize bakar gibi olursunuz.
Eskiden olduğu kadar dayanıklı da değiliz, belki de bu yüzden daha yaşanası bir yerdir bu dünya, bilmiyorum işte. Bildiğim bir şey varsa o da karşılığını vermeden bir şey alamayacağınızdır,istediğiniz şey ne kadar büyükse karşılığında ödemeniz gereken bedel de o kadar büyük olur.
Ev yönetiminde zayıf olsa da, aşçılığı pek işe yarar olmasa da, bu benim umurumda bile değildi. Benim hizmetçim değildi o, karımdı.
Benim adım attığım tek kıyı, mahvolmanın kıyısı. Eğer ben orda duruyorsam, sende orada duruyorsun demektir
Yaşamaya devam etmek için bir nedenin olmadığını düşünürsen,başına neler geleceğini umursaman da pek güçtür.
Belki de onlara alışıyordum. Bir insanın yüzüne uzunca bir süre bakarsanız sonunda kendinize bakar gibi olursunuz.
Belki de onlara alışıyordum. Bir insanın yüzüne uzunca bir süre bakarsanız sonunda kendinize bakar gibi olursunuz.
Usta’ya neden durmadan aynı kitabı incelediğini sorduğumda bana, Asla derinliğine inemediğim için, demişti. Ne kadar derinine insen bir o kadar şey daha oluyor önünde, ne kadar çok şey olursa da okumak o kadar çok zaman alıyor.
Şimdi işin zor bölümüne geldin, bir gecede cennetin kapılarında bulamazsın ya kendini.
Aynı yerde uzun zaman kalırsan, kendi soluğundan zehirlenmeye başlarsın.
Kendinin haklı olduğuna o kadar takmışsın ki kafanı, çevrende olup biteni görmüyorsun bile. Burnunun ucunda olanları görmezsen, asla kendine bakamaz, kim olduğunu bilemezsin.
Bu dünyada sadakatin bir değeri olmalı .
Kuşlar acı çekmez. Kanatlarını açıp havalanırlar. Senin söylediğin gibi yetenekliysem, bu işin neden kolayca olmayacağını anlayamıyorum.
Çünkü, benim küçük budalam, sen kuş değilsin, sen bir insansın. Senin yerden havalanabilmen için cenneti ikiye bölmemiz gerek.
Çünkü, benim küçük budalam, sen kuş değilsin, sen bir insansın. Senin yerden havalanabilmen için cenneti ikiye bölmemiz gerek.
Bu konuda acımasız davranmak istemiyorum, ama hayat yaşamak içindir, dostlarımın kıyımı beni ne kadar dehşete düşürmüş olsa da yalnızca küçük bir çocuktum ben, dün olanı bugün unutan bir maskaraydım; öyle günlerce sızlanıp yas tutarak ortalıkta dolaşmak bana göre değildi.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
“Bu kadar uzun zaman içeriye tıkılıp kalmak çocuklar için iyi değildir,” dedim. “İnsan sıkılıyor, morali bozuluyor, bu yüzden de işlerini keyifle yapamıyor. Biraz temiz hava almasına izin verilirse o çocuk işini daha hevesle yapar.”
Sen hiç hayatında okula gittin mi- gittiysen neler öğrendin?
Bir şey öğrenmem için okula gitmeme gerek yok. Zamanımı daha iyi biçimde değerlendirebilirim ben.
Bir şey öğrenmem için okula gitmeme gerek yok. Zamanımı daha iyi biçimde değerlendirebilirim ben.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Kendi sonumdan yalnızca kendim sorumluyum, ama bunu bilmek, o günleri anımsarken çektiğim acıyı azaltmıyor.
Bir insanın yüzüne uzunca bir süre bakarsanız sonunda kendinize bakar gibi olursunuz.
Aesop benim can yoldaşım oldu, tekdüze bir gökyüzü altındaki denizde tutunduğum çıpa oldu
Böyle bir Kadın sevilmez de ne yapılır?
Ulu tanrım, bunun için yaşamaya değerdi, değil mi? Şu kahrolası dünyada yeniden şarkı söyletirdi böyle biri.
Hayatta kalabilmek için verdiğiniz savaşı kazanmış olsanız da, bunun dışında neredeyse her şeyi yitirmişsinizdir, kafanızın içine -azıcık da olsa- delilik tohumları ekilmiştir. Ölüm içinizde yaşamakta, saflığınızı, umutlarınızı tüketmektedir.
Molly beni olmadığım bir kişiliğe sokmaya çalışmazdı. Ev yönetiminde zayıf olsa da, aşçılığı pek işe yarar olmasa da, bu benim umrumda bile değildi. Benim hizmetçim değildi o, karımdı.
Dünya yanımdan geçip gidiyordu, işin tuhafı da ben buna hiç aldırmıyordum. Hiçbir tutkum yoktu. Kazanç peşinde değildim, üstünlük peşinde de. Beni rahat bıraksınlar istiyordum
Dünya sarhoş ediyor insanı evlat. Dünyanın bilinmezliği sarhoş ediyor.
bir biftek parçası seyreden kasap kadar boş gözlerle ve nesnellikle baktı bana.
ne kafamda bir düşünce ne de yüreğimde duygular vardı. Kendi bedenimin içinde ağırlıksız kalmıştım
yoksunluk böyledir. Bir şeyin eksikliğini çekerken durup dinlenmeden onu arzularsınız. Ah bir sahip olsaydım ona, bütün sorunlarım çözülürdü diye düşünürsünüz. Ama bir de ona sahip olunca, arzuladığınız şey elinize verilince, bütün çekiciliğini yitirmeye başlar. Başka gereksinmeler öne çıkar, başka istekler kendini hissettirir, sonunda başladığınız yere dönmüş olduğunuzu yavaş yavaş anlarsınız.
Bir insanın yüzüne uzunca bir süre bakarsanız sonunda kendinize bakar gibi olursunuz.
Aynı yerde uzun zaman kalırsan, kendi soluğundan zehirlenmeye başlarsın.
Burnunun ucunda olanları görmezsen, asla kendine bakamaz, kim olduğunu bilemezsin.
Sen beni bulmadan önce ben işe yaramaz serserinin biriydim.
Benim için de böyle olduğunu bilmeni istiyorum. Ben de her ne isem senin sayende.
Benim için de böyle olduğunu bilmeni istiyorum. Ben de her ne isem senin sayende.
But I do know that you can’t get something for nothing, and the bigger the thing you want, the more you’re going to have to pay for it.
‘Death isn’t so terrible, Walt. When a man comes to the end of the line, it’s the only thing he really wants.’
There’s an old adage about not appreciating what you have until you’ve lost it.
‘We have an obligation to remember the dead. That’s the fundamental law. If we didn’t remember them, we’d lose the right to call ourselves human.’
That’s how it is with want. As long as you lack something, you yearn for it without cease. If only I could have that one thing, you tell yourself, all my problems would be solved. But once you get it, once the object of your desires is thrust into your hands, it begins to lose its charm. Other wants assert themselves, other desires make themselves felt, and bit by bit you discover that you’re right back where you started.
If you don’t see any reason to go on living, it’s hard to care much about what happens to you.
‘You’re so consumed with your own righteousness, it’s made you blind to the things around you. And if you can’t see what’s in front of your nose, you’ll never be able to look at yourself and know who you are.’
Özür dilemem gerekmeyen şeyler için özür dilemeyeceğim. Yapmam gerekeni yaptım ben, sürmesi gerektiği kadar da sürdü.
Ev yönetiminde zayıf olsa da, aşçılığı pek işe yarar olmasa da, bu benim umurumda bile değildi. Benim hizmetçim değildi o, karımdı.
İki numara bir adama, bir numara olduğunu söylerseniz zevkten dört köşe olur tabii.
Keyfinizi kaçırmak istemem efendim, ama bu çevre güzelliği filan boş laf bence. Yani bir yerin berbat olup olmadığına kim bakar? İçinde insan yaşayan her yer ilginç olur. İnsanları çıkart, ne kalır geriye? Boşluktan başka bir şey kalmaz. Yalnızlıksa tansiyonumu düşürmekten ve gözkapaklarımı ağırlaştırmaktan başka bir işe yaramaz
Böyle bir yalana inanacak değildim elbette, ama inanmamak beni korkutuyordu.
“Dünya sarhoş ediyor insanı evlat. Dünyanın bilinmezliği sarhoş ediyor.”
Bir insanın yüzüne uzunca bir süre bakarsanız sonunda kendinize bakar gibi olursunuz.
Yaşamaya devam etmek için bir nedenin olmadığını düşünürsen, başına neler geleceğini umursaman da pek güçtür. Ölmek istediğini düşünürsün, sonra da her şeye hazır olduğunu keşfediverirsin; hatta yabancının biriyle gecenin içine karışıp gitmek gibi çılgınca bir şeye bile
İnsanın kendisinden alınan şeye, yeniden kavuşması kadar güzel bir şey olamaz!
Hayatta ilerliyormuş gibi, adam olmuşum gibi Chicago sokaklarında caka satarak dolaşıyordum, ama bütün bu görüntünün altında bir hiçtim ben. Usta yanımda olmadan bir hiçtim, hiçbir yere de gidiyor değildim.
Cüzdanlar boşalınca, diyordu Usta, insanın kafası öfkeyle, pislikle dolar.
İnsan sahip olduğu şeyin değerini elindeyken bilmez, derler.
istediğiniz şey ne kadar büyükse karşılığında ödemeniz gereken bedel de o kadar büyük olur.
Ölülerimizi aklımızdan çıkarmamakla yükümlüyüz. Bu temel kuraldır. Onları unutursak, kendimize insan demek hakkını da yitiririz.
Ne de olsa artık kitapların yararı olmaz. Öyle bir an gelir ki artık her şeyi somut olarak yaşaman gerekir.
Çok çalışıyorsun, dedi Aesop bana bir öğleden sonra. Kendinin haklı olduğuna o kadar takmışsın ki kafanı, çevrende olup biteni görmüyorsun bile. Burnunun ucunda olanları görmezsen, asla kendine bakamaz, kim olduğunu bilemezsin.
Nerede bulunduğunu gösterecek hiçbir şey yoktur burada. Ne dağlar, ne ağaçlar ne de yolda tümsekler. Buralar göz alabildiğine dümdüzdür. Bir süre burada kaldıktan sonra, gidilecek bir tek yer olduğunu anlarsın: Yukarısı. Tek dostun gökyüzüdür.
Bildiğim bir şey varsa o da karşılığını vermeden bir şey alamayacağınızdır, istediğiniz şey ne kadar büyükse karşılığında ödemeniz gereken bedel de o kadar büyük olur.
Sue Ana ortalıkta olduğu zaman karnmın içi oyuluyormus gibi oluyor, sanki onun yakınında olmak büzlüp ufalmama neden olacakmış gibi geliyordu bana. Nasıl davranırsam davranayım hiç fark etmiyordu. Zıp zıp zıplayabilir ya da kıpırdamadan durabilirdim., avaz avaz bağırabilir ya da dilimi tutabilirdim;sonuç hiç değişmiyordu. Sue Ana duvardan farksızdı, o duvara ne zaman yaklaşsam bir tutam dumana dönüşüyor, rüzgarda savrulan bir avuç kül oluyordum.
Yaşamaya devam etmek için bir nedeninin olmadığını düşünürsen, başına neler geleceğini umursaman da pek güçtür. Ölmek istediğini düşünürsün, sonra da her şeye hazır olduğunu keşfediverirsin; hatta yabancının biriyle gecenin içine karışıp gitmek gibi çılgınca bir şeye bile
Yerden yükselip havada durmanın özel bir yetenek istediğine inanmıyorum aslında. Hepimizin içinde olan bir şey bu -her erkeğin, kadının ve çocuğun-, yeteri kadar çalışıp dikkatini toplarsa , benim Harika Çocuk Walt olarak üstesinden geldiğim işlerin bir kat fazlasını becerebilir herkes. Ama kendiniz olmaktan çıkmayı öğrenmelisiniz. İşte her şey bununla başlar, gerisi arkadan gelir. Bırakın kendinizi de buharlaşın. Bırakın kaslarınızı gevşesin, ruhunuzun içinden dışarı çıktığını hissedene kadar soluk alıp verin , sonra da gözlerinizi yumun. İşte böyle yapılır bu iş. Bedeninizin içindeki boşluk, sizi çevreleyen havadan daha hafif olur. Yavaş yavaş sıfırdan da aza iner ağırlığınız. Gözlerinizi kaparsınız, kollarınızı iki yana açarsınız, buharlaşırsınız. Ve sonra , ağır ağır , yerden yükselirsiniz. İşte böyle.
Bir insanın yüzüne uzunca bir süre bakarsanız sonunda kendinize bakar gibi olursunuz .