İçeriğe geç

Mostari Kitap Alıntıları – Gündüz Vassaf

Gündüz Vassaf kitaplarından Mostari kitap alıntıları sizlerle…

Mostari Kitap Alıntıları

Japon atasözü:
Ardında iz bırakmamak yere basmadan yürümekten daha zor.
Kızıyorum intihar edenlere.
Yaşamdan korkup, aczleriyle dikkat çekenlere.
Hiç bir şeyi görmek, ayrı olduğun sevdiğini görmek kadar güzel ve ağır değil.

Mahmut Sezen

Sevmeye alışınca,
Sevgilin de,
Sevgin de,
Mahkûmun.

İstanbul’dan
Alışkanlıktan
Kaçtım.
Ben,
Mostari,
Mostar kalebenti mi oldum ?

Belo vino za smeh
Crno vino za greh

Beyaz şarap gülmek
Kırmızı şarap günah işlemek için

Kurtulamadık kadın teşhirciliğinden.
Seyirlik dünyada bombardıman da seyirlik, güzellik de.
Edilgen seyircileriyiz edilgenleştirildiğimiz düzenin.
Adsızdır sularla kucaklaşan, akıntılara yön veren kayalar.
Adsızdır üstünden atladığımız, balık tuttuğumuz, belki de sevgilimizle ilk defa öpüştüğümüz kayalar.
Yedi düvelin mağduru olmaktan yedi düvele meydan okuyan mağrur Türkiye, uzay adamına isim arıyor.
Yolculuğun sonu elvedadır. Düşlerin derinliğinde uykuya yatırdıklarımızdır, yıllar sonra, beklenmedik bir anda, hatırlanan.
Devletlerin toprak köşe kapmacasında isimlerimiz bile bizim değil.
Kendin ol Vicdanımla , Kendim olmak arasında pazarlık O kadar iyi terbiye etmişim ki, vicdanımın sesi yıllardır duyulmaz oldu Kendim oldum!
Tarih, biraz da ideolojik zabıt. Duygu Asena ‘lara rağmen tarihte, kadının adı yok . Unutuyoruz, değiştiriyoruz. Güne göre dünü değiştiriyoruz
Acılar dinince tarih oluyor.
Tarihte yazılan unutuluyor.
Yerine yeni acılar, yeni tarihler
Ölüleri anarak, savaşları yaşatıyoruz.
Tarihin bütün savaşlarında ölenler konuşabilseydi
Ses verin ölüler!
Değdi mi?
Geçen yüzyılın başında çekilen ilk fotoğraflarda neden kimse gülmez? Ne oldu, ne değişti de kamera karşısında gül denince gülmeye başladık? Sahte gülücüklerimiz, Kodak firmasının kitle mühendisliği sonucu olmasın?
”Bu kadar hayat yetti. ”

Vladimir Mayakovski

Not: 36 yaşında intihar etmeden (Stalin’in oldurttugune de inanilir) yazdığı son şiirin son cümlesi

Kendimle konuşabilmem için kimseyle konusmamam lazım.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Kimi tarihini temizlemek için eski hapishanelerini yikar. Kimi ibret olsun diye işkence müzesi yapar. Kimi hücrelerine yemek masası koyup, anlamından arındırıp, lokanta.

Ben olsam, boşaltılan hapishaneleri aynalarla donatırdim.

Kitapların neyle ilgili?
Özgürlük.
Nedir?
Sorgulayabilmek.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Tarih, isteyenin istediği elbiseyi astığı askı.
Deliliğimizin hangi zeminde oluşacağını, yaşadığımız toplum belirler.
Dünyanın bellibaşlı haber ajansları, gazeteler, televizyonlar
-Hepsinin sahibi var. Hepsinin işi haber satmak. İşlerine gelmeyen haberleri neden satsınlar?
Edilgen seyircileriyiz edilgenleştirildiğimiz düzenin.
Fotoğrafın her karesindeyim
Fotoğrafını çektiklerimin.
Zıvanadan çıkmış dünyamızda şaşılacak şey kaldı mı?
Kapitalizm kötü.
Komünizm imkansız.
Sosyalizm iyi.
Düşünce tarihimizde duygularımıza yer verilmedi.
Saraybosna-Mostar yolu. Mezarlıklar arası yaşam. Evlerin bahçeleri mezar. Ovalar mezar. Oyuk oyuk, kurşun yaralı, savaş malulü binalar. Taşların altında savaş kurbanı insanlar.
Mostar dilinde iki zaman var;
Savaştan önce.
Savaştan sonra.
Savaşın adı yok.
Savaşlara ne zaman ad verilir?
Adları değişir mi?
I. Dünya Savaşı.
Adı, II. Dünya Savaşı’ndan sonra kondu.
Yeni savaşlar unutturuyor eski savaşların adlarını, acılarını, kurbanlarını
Tarih, isteyenin istediği elbiseyi astığı askı.
Lâkin, deliliğimizin hangi zeminde oluşacağını yaşadığımız toplum belirler.
Uluorta yazmak ressamlıktan kolay.
Kimse etrafında birikmiyor. Yazdıklarına bakmıyor. Beni yaz demiyor.
Olsa olsa, sol elimle yazdığım gelip geçenin dikkatini çekiyordur.
Acılar dinince tarih oluyor.
Tarihte yazılan unutuluyor.
Yerine yeni acılar, yeni tarihler.
Tarihi masal gibi dinlemeye alışkınız.
Nereden biliyorsun? diye sorulmazsa inanan inanır.
Bulutlar… bulutlar… bulutlar…
Beyaz bulutların arasından beliriveren açıklıktan aşağıya bakınca, sıra sıra beyaz taşların dikili olduğu mezarlıklar.
Sonra tekrar bulutlar.
“Diğer türler, ancak var olabilmek için başka türlere karşı şiddete başvururken, bizim, durup dururken birbirine saldıran, şiddetsiz duramayan, sistematik vahşet uygulayan tek tür olduğumuz söyleniyor. İnsan yok olursa, daha iyi bir dünya olur, diyorlar.”
“Gün boyu gülmemişken sıra fotoğraf çektirmeye gelince niçin güleriz?
Geçen yüzyılın başında çekilen ilk fotoğraflarda neden kimse gülmez?
Ne oldu, ne değişti de kamera karşısında gül denince gülmeye başladık?
Sahte gülücüklerimiz, Kodak firmasının kitle mühendisliği sonucu olmasın?”
Bugün Mostar dağlarına haç dikmişler, “Biz buyuz” diye. Bayramda her zamankinden çok kurban kesenler var, “Biz de buyuz.”
Aitlik pehlivanlığı
Nereye kadar?
“Tarihte, Kim kime ne yaptı? labirentlerinde kaybolabiliriz. Anlamak değil, anlık hak arayışımızda taraflaşma müptelasıyız. Tarihin suçlusunu arıyoruz. Bizden başka herkes suçlu.”
“Kendimi anlatırken kendimi tanıyorum.“
“Kaç kişi ölmeden son sözünü, son sözü olduğunu bilerek söyler? Kaç kişi ölüm anı için son sözünü hazırlar?”
Yolculuğun sonu elvedadır. Düşlerin derinliğinde uykuya yatırdıklarımızdır, yıllar sonra, beklenmedik bir anda, hatırlanan.
Edilgen seyiricileriyiz edilginleştirdiğimiz düzenin.
Acı tacirliği iyi gelmez annelerin çocuklarına.
İyi anneydi.
Afrikada, Asyada,
Her kıtanın acılı topraklarında,
Binlerce, yüz binlerce, milyonlarca,
Sessiz kalan anneler gibi.
Ve
Suskunluklarında duyuyoruz,
Aborjinlerin,
Çingenelerin,
Savaştırılan çocukların,
Seks kölesi annelerin,
Düzene dayanamayıp paris, New york, İstanbulda çıldırıp köprülerden atlayanların ıstırabını.
Siz anneler, babalar,
Çocuklarınızdan gençliğinizi gizleyenler,
Siz, çağdaş düzenin çılgınlığından sahne çalan
Modern mesleklerin modern insanların,
Geçmişini kanattığımız acıların tüketicileri,
Kinlerinizin kalebenti yapmayın gençleri.
Ölüleri anarak, savaşları yaşatıyoruz.
Tarihin bütün savaşlarında ölenler konuşabilseydi
ses verin ölüler!
değdi mi?
Tarihte, kim kime ne yaptı? labirentlerinde kaybolabiliriz. Anlamak değil, anlık hak arayışımızda taraflaşma müptelasıyız.
Baraj sularına mahkûm ettikleri Hasankeyf?
(bu günü dün yaşamış gibisin.. )
Kaç kişi ölmeden son sözünü, son sözü olduğunu bilerek söyler?
Kaç kişi ölüm anı için son sözünü hazırlar?
Ne yazacaklarını bilen romancılarda, bence en kötü şey, hikayenin sonunu biliyor olmaları.
Önceden kestirilen yere varmak.
Belirlenmişe, hedefe doğru yazmak.
Boş fileyi siparişle doldurmak.
Eylemin ideolojisini toplumun değer yargıları besler.
Allah’ım , cennete giden yolun üstüne kıldan ince, kılıçtan keskin köprü kurmuşsun. Çekilsemde önce sen geçsen
Kimi tarihini temizlemek için eski hapishanelerini yıkar. Kimi ibret olsun diye işkence müzesi yapar. Kimi hücrelerine yemek masası koyup anlamından arındırıp,lokanta.
Ben olsam, boşaltılan hapishaneleri aynalarla donatırdım.
Adam Kim olduğumu biliyor musun? Diye kükrer.
Bir dakika beyefendi.
Kız mikrofonu alır.
Havaalanına anons yapar,
Burada kim olduğunu bilmeyen biri var.
Tanıyan varsa lütfen gelip sahip çıksın.
Uygarlık benden sorulur maskesinde
Kıtalar hırsızı
Kel fatma Batı
Korktuğumuz ölüm değil, yitirdiklerimizin boş yere ölmeleri.
Bir ülkenin adı nasıl Fildişi Sahili olabilir ?
Kong imparatorluğu’yken,
Avrupalı sömürücülerin filleri öldürüp,
Fildişi ticaretine başlamasıyla!
Kayboldum düşüncelerimde
Kımıldamadan kımıldadım
Demokrasinin beşiği diye bilinen ülkeler, halka rağmen savaşa gidiyor

Düzen gayri meşrulaştı.
Dünya kabuk değiştiriyor.

Düzenin en büyük korkusu, oyunlarının oynanmaması.
İnsan
Irkçılara dar gelir.
Bilirim kürtaj yapan vejetaryenleri.
Şimdi üstünlük kompleksi var.
Tarihi hortlatmadan yaşayalım.
Kendime nasihat:
Zamanın içine koşma.
Hayallerimizle dans ettik.
Adsız bir kayam var.
Haritası yok.
Bulamam.
Lakin, deliliğimizin hangi zeminde oluşacağını, yaşadığımız toplum belirler.
Bir şeyin yapılmasını istiyorsan kendin yap
Haber diye neler satıyorlar.
Londra’ da bu akşam Dünya Güzellik Kraliçesi seçilecek.
Bir milyardan fazla televizyon seyircisi bekleniyormuş.
Kurtulamadık kadın teşhirciliğinden.
Seyirlik dünyada bombardıman da seyirlik, güzellik de.
Edilgen seyircileriyiz edilgenleştirildiğimiz düzenin.
Tişörtte yazı: Ağaçsan, elli yaşlı sayılmaz.
Aşk hastalığı değil, aşık olmama hastalığı vardır.
Koyunlar, keçiler ve koçlar için
Ne kadar bayramsa kurban bayramı,
Bu barış var ya bu barış
Cephedekiler için o kadar barış
Göz modası olur mu bir gün?
Dişlerine dövme yaptıranlar var.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir