İçeriğe geç

Modeste Mignon Kitap Alıntıları – Honore de Balzac

Honore de Balzac kitaplarından Modeste Mignon kitap alıntıları sizlerle…

Modeste Mignon Kitap Alıntıları

“İnsanlar birer topaçtır, iş bedenlerine sarılacak ipi bulmakta.”
Söylenen sevda, kanıtlanan sevdanın yerini tutmaz…
“Bencilliğin soğukluğu gibi, devamlı bir coşkunun sonsuz ateşi de kadınların gönlünde bir tür hoşnutsuzluk uyandırır.”
Birini dinlememek yalnızca terbiyesizlik değildir, aynı zamanda bir küçümseme belirtisidir.
Şaka bir oyundur ve oyunda eşitlik gerekir.
İnsanlar kitap gibidir, değerleri çoğunlukla iş işten geçtikten sonra anlaşılır.
İnsan yaşamında ilk buluşma anı kadar tadına doyulmaz bir an var mıdır?
“Çalışmanın sonuçlarını kişiliğin gelişmesiyle karıştırmak sıradan insanlara yakışır…”
“… Tanrı’nın ördüğü gizemli yakınlık bağlarının yanında sıradan insanlara bu denli önemli gelen kan bağlarının değeri nedir ki?”
Bilinmeyen, karanlık bir sonsuzluktur ve dünyada ondan daha çekici hiçbir şey yoktur.
Toplum sonuçlara bakar, amaçlar Tanrı’yı ilgilendirir.
– Aman Tanrım! Nasıl bir şerre sebep oluyor romanlar!

+ Eğer onlar yazılmasaydı, sevgili babacığım, onları yaşıyor olacaktık; onları sadece okuyor olmamız daha iyi

Hüzün, insanı düş kurmaya yöneltiyor.
Sözcükleri birbirine uydurmaya çalışan bir söz işçisi, çok sıkıcı biri olabilir. Bir tohum nasıl çiçek değilse, bir şair de şiir değildir!
En azından bir kez gülümseyin bana, onu alıp götüreyim ve gönlümde yer etsin.
Yirmi yaşındayım ama aklım ellisinde ne yazık ki.
Aşkın kendine göre hayalleri, her hayalin de bir yarını vardır.
İnsan on yıllık bir mutluluğun bedelini on dakikada ödüyor!
Kuşun kanatlarını kesiyor, sonra da uçmasını istiyorsunuz
Yüreğim boş bir kitap ve siz bu kitaba kendi elinizle yazdıklarınızı okuyorsunuz
Güzellik; yaratıcının, ruhundan bir şeyler kattığı yapıtına attığı imzadır..
Sadece güzelliği için sevilmekten korkacak kadar akıllıydı.
Eğer sevilmezsem gizli kalırım, işte bu!
İnsanlar kitap gibidir; değerleri çoğunlukla iş işten geçtikten sonra anlaşılır.
Sevda, insanın en değişmez yanlarından biridir; gönül yanıldığını hiçbir zaman kabul etmek istemez.
Egemenliğimizi Kitap’la, Kılıç’tan daha uzun süre ve daha güvenle sürdüreceğiz.
gönül borcu denen şeyin aptalca bir söz olduğunu bilirsiniz; sözlükte bulunur ama insan gönlünde yeri yoktur
Bir sözcüğün insanın yaşamını değiştirdiği ne çok görülmüştür!
Kimsenin sevgisi ana’nın yerini tutmaz!
Bize bedenin yaşamı kadar ruhun yaşamı da gerekli.
Mutsuzluk beni filozof yaptı
Söyleyin bana, bir insan, biçimine bakılmadan çirkin ya da güzel, yalnızca ruhu için sevilebilir mi?
Bir sözcüğün insan yaşamını değiştirdiği ne çok görülmüştür.
İnsan içini dışını bildiği şeye güçlükle inanır ya da hayran olur – ki hayranlık da geçici bir inançtır.
Bize bedenin yaşamı kadar ruhun yaşamı da gerekli.
içinizi dökmeniz beni mutlu etmeye yetecektir
Düşün yerini hangi gerçek tutabilir?
Krallar bile, metreslerinin çelik bir zırhın altına gizledikleri o son derece soğuk nezaketle nasıl baş edeceklerini bilemezler. Kadının güzel yüzü gülümserken çelik insana batar; el, kol, beden, hepsi çeliktendir.
Sevgimizle gözümüzde onca büyüttüğümüz kadınların, bu sevimli yaratıkların aslında ne denli acımasız olduklarını anlamak için onları kendi aralarında görmek gerekir.
Yaşamımızı, binbir yalancı gereksinimle, gereğinden fazla uyarılmış heveslerimizle büyüterek kibarlar dünyasına taşıdığımız için bilmem ki mutlu muyuz?
Söylenen sevda, kanıtlanan sevdanın yerini tutmaz.
Üstün yetenekli kişi için bu yeteneğin bilinci, şöhretinin sağlamlığı, gözlerden uzak bir avlak gibidir ve haklı gururu orada, kendi kendine yaşar, kimseyi rahatsız etmeden soluk alıp verir.
İster yosma, ister genç kız olsun, bir kadın yalan da olsa, Güzelsin der, erkek de bu sözün ince zehrine kapılırsa, bu güzel yalancıya, bu doğruyu gören ya da aldanan kadına ömrü boyunca tutulur. Bu kadın artık onun dünyası olur, bu tanıklığı her zaman duymak ister, bir prens bile olsa, bu sözden bıkmak bilmez!
– Butscha, dünyada bu kadar güzel bir erkek görmedim!
– Güzellik, Matmazel, kusurları gizleyen bir örtüdür çoğu zaman.
Kusursuz bir âşık yaratmak için, ne yazık ki, çoğu zaman iki erkeğin bir araya gelmesi gerekir; tıpkı edebiyatta, birbirine benzer birkaç insanın özellikleriyle tek bir tip yaratılması gibi. Bir salonda içlidışlı konuşurken kaç kadın şöyle demiştir kimbilir: Şu adam, tam ruhuma uyacak biri; oysa ben, yalnızca duyularımın düşlediği ötekini sevdiğimi hissediyorum!
Evet, sevgilim, kolumu sevdiğim kadına vererek, ruhun güzel havalarını hiçbir zaman bozmadan, tatlı bir yavaşlıkla ve her zaman güler yüzle mezara kadar gidecek gücü, böyle sevebilme gücünü kendimde buluyorum. Evet, ikimizin de yaşlanacağı günleri gözümün önüne korkusuzca getirebiliyorum; saçlarımıza ak düşeceğini ve yüreklerimizin hep aynı, ama mevsimlerin ruhuna göre değişen bir sevgiyle çarpacağını biliyorum.
Aşkın kendine göre hayalleri, her hayalin de bir yarını vardır. İşte, bütün bir ömür için birbirine bağlandıklarını sanan sevdalıların ikide bir ayrılmalarının nedeni budur. Gerçek sınav, acı ve mutluluktur. İki insan bu çifte sınavdan geçtikten, kusurlarını da erdemlerini de ortaya koyduktan, birbirinin huyunu suyunu iyice öğrendikten sonradır ki, el ele ölüme dek gidebilirler.
Bunca yürekliliği bunca özgünlükle, bu denli zengin bir düş gücünü bunca duyguyla birleştirmeyi bilen gizemli bir kadına, insan çok kolay sevdalanır. Sizi düşünürken aklımı yitirmemek için büyük çabalar harcamam gerekiyor, çünkü bir erkeğin yüreğini ve kafasını altüst edecek ne varsa bir araya getirmişsiniz.
Yirmi yaşındayım, dostum, ama aklım ellisinde ve ne yazık ki, bir başka benliğimde, tutkunun en lezzetli yanlarıyla en korkunç yanlarını duyumsadım. İnsan yüreğinde ne korkaklıklar, ne alçaklıklar bulunabileceğini biliyorum ve yine de bütün genç kızların en dürüstüyüm.
Sizi pek az da olsa görmek, düşüncemi değiştirmeye yetti. Siz kadından çok bir şair ve bir şiirsiniz. Evet, sizde güzellikten daha değerli bir şey var. Siz Sanat’ın düşlediği o güzelsiniz, o Hülya’sınız
Ey aşkıyla melek, hülyalarıyla şeytan, inancıyla çocuk, deneyimiyle yaşlı, kafasıyla erkek, gönlüyle dişi, umuduyla dev, acısıyla ana, düşleriyle şair kadın! Ey esir bir ülkenin kızı! Sen ki hâlâ Güzellik’in ta kendisisin. Aşkın, hülyan, inancın, deneyimin, acın, umudun ve düşlerin, ruhundaki şiirin yanında pek sönük kalan bu sözlerin örgüsünü tutan zincirlere benziyor; o şiir ki, yüzünde belirdiği zaman, biz hayranların, yeryüzünden silinip gitmiş bir dilin yazısını okumaya çalışan bilginlere döneriz.
Yaşamımızı, binbir yalancı ihtiyaçla, gereğinden fazla uyarılmış heveslerimizle büyüterek kibarlar dünyasına taşıdığımız için bilmem ki mutlu muyuz”
“İnsanın yaşamında ilk buluşma anı kadar tadına doyulmaz bir an var mıdır? Yüreğin dibinde gizlenen ve o an uyanan duygular, bir daha yaşanabilir mi? ”
“Para herkesten çok bana mutluluk verir; çünkü bence mutluluk, sevdiğim varlığı zengin etmektir!
Toplum sonuçlara bakar
amaçlar Tanrı’yı ilgilendirir
Bir salonda içlidışlı konuşurken kaç kadın şöyle demiştir kimbilir: Şu adam, tam ruhuma uyacak biri; oysa ben, yalnızca duyularımın düşlediği ötekini sevdiğimi hissediyorum!
Bir sözcüğün insan yaşamını değiştirdiği ne çok görülmüştür.
Size elveda mı demem gerek?
Sevgimizle gözümüzde onca büyüttüğümüz kadınların, bu sevimli yaratıkların aslında ne denli acımasız olduklarını anlamak için onları kendi aralarında görmek gerekir.
Yitirdiğimiz zamana üzülelim.
Sizi sevmesem bile değer veriyorum.
Geleceğimin bilmecesinde çözemediğim bir iki hece daha var.
Sevgiline ve dünyaya böyle pembe gözlükler ardından bakmak hoşuna mı gidiyor?
Ben dünyanın en büyük salağıyım.
İnsan on yıllık bir mutluluğun bedelini on dakikada ödüyor!
Ölsem, mezarda kemiklerim seni sever.
Sizin istediğiniz de bu değil miydi?
Kendimi olduğum gibi veririm ben.
Benim için aşk ya cennettir ya cehennem.
Eğer bir bakış benim için uçsuz bucaksız bir hazineyse, ufacık bir kuşku da öldürücü bir zehirdir, hemen etkisini gösterir, artık sevmez olurum.
Ben sözlere, düşüncelere, bakışlara, herkesten çok değer veririm.
Bütün uluslar aşkı bir çocuk biçiminde betimlerler; çünkü önünde koskoca bir yaşam olmayan aşk düşünülemez.
Size bağlı olduğum kadar hayranım da.
Güneş tükenmek bilmeyen bir renk paletidir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir