İçeriğe geç

Modernliğin Sonuçları Kitap Alıntıları – Anthony Giddens

Anthony Giddens kitaplarından Modernliğin Sonuçları kitap alıntıları sizlerle…

Modernliğin Sonuçları Kitap Alıntıları

Görgü kuralları ve nezaket ritüelleri, yabancı ya da tanıdıkların bilerek, bir tür örtük toplumsal ilişki türü gibi kullandıkları, kişileri birbirine karşı koruyan araçlardır. Güç farklılaşması, özellikle çok belirgin olduğu zamanlarda, görgüye ilişkin normları ve incelik ritüellerini arkadaşlar ve yakınlar arasındaki yerleşmiş güvenilirlikte olduğu gibi bozabilir ya da çarpıtabilir.
Baştan başa düşünümsel olarak uygulanmış bilgiyle kurulu bir dünyada yaşıyoruz; ama aynı zamanda bu dünya, o bilginin herhangi bir unsurunun değişmeyeceğinden hiçbir zaman emin olamayacağımız bir yerdir.
Luhmann’ın “ eğer eylemden kaçınırsanız hiçbir riske girmezsiniz” diğer bir deyişle, tehlikeye atılan bir şey yoksa, kayıp da yoktur biçimindeki ifadesine katılmıyorum. Eylemsizlik çoğunlukla risklidir ve hepimizin istesek de istemesek de yüz yüze gelmek zorunda kalabileceğimiz çevresel yıkım ya da nükleer savaş gibi bazı riskler vardır.
“Düşünümsellik modernliğin asıl belirleyicisidir.”
İlk yazılarında Marx paradan, mal ve hizmetlerin içeriğini, onların kişilikdışı bir biçime sokarak yadsıyan bir mübadele aracı, bir evrensel fahişe olarak söz eder.
”toplumsal hareketler, olası geleceklerin anlık bir görüntüsünü sağlar ve bir açıdan da bu geleceklerin gerçekleştirilmesi için gerekli araçları oluşturur. ancak, ütopyacı gerçekçilik perspektifinden bakıldığında şunu kabul etmek gerekir ki, bu hareketler bizleri daha güvenli ve insancıl bir dünyaya götürebilecek değişikliklerin gerekli ya da biricik temeli değillerdir. ”
”öte yandan, kamusal yaşam alanı ‘fazlasıyla kurumsallaşmış’tır. sonuç, kişisel yaşamın giderek azalması ve sağlam referans noktalarının kaybolmasıdır: insan öznelliğine doğru bir içe dönüş söz konusudur ve anlam ve istek içbenlikte aranır olmuştur. ”
”sahne önü ile arkası arasındaki net ayrımı, kusursuz olmayan becerilerin ve insan yanılabilirliğinin etkilerini azaltmanın bir aracı olarak tavırları öne iter. Eğer hastalar, hastane odalarında ve ameliyat masasında yapılan hatalarla ilgili tam bilgi sahibi olsalar, büyük olasılıkla, sağlık görevlilerine bu denli içten bir güven duymayacaklardır. ”
”egemenlik, ulus-devlet sisteminin gelişiminin başlarında ‘cepheler’in yerini ‘sınırlar’ın almasıyla bağlantılıdır: devletin kendi toprakları içindeki özerklik savı, sınırlarının diğer devletler tarafından tanınmasıyla onaylanır. ”
”marx’ın söylediği gibi endüstriyalizmden önce gerçekleşmiş ve gerçekten de onun ortaya çıkışı için gereken ivmenin çoğunu sağlamıştır. endüstriyel üretim ve onun yardımcısı olan teknolojinin sürekli biçimde tümden yenilenmesi, daha etkin ve ucuz üretim süreçlerinin oluşmasına yardımcı olur. // sınıf sistemleri, modernlik öncesi devletlerde nadiren bütünüyle ekonomik temeldeydi; sömürüye dayalı sınıf ilişkileri kısmen zorla ya da zor kullanma tehdidiyle sürdürülüyordu. ”
”dairenin çevresinde daha da ilerlersek, askeri güç ile endüstriyalizm arasında doğrudan ilişkiler görürüz; bunların belli başlarından biri de savaşın endüstrileşmesidir. // modernlik öncesi kültürlerin çoğunda, hatta büyük uygarlıklarda bile, insanlar çoğunlukla kendilerini doğayla birlikte değerlendirirdi. // yerkürenin sanayileşmiş kesimlerinde -ve artarak, her yerde- insanoğlu yaratılmış bir çevrede, bir eylem çevresinde yaşar; bu çevre, kuşkusuz, artık yalnızca doğal değil, fizikseldir. ”
”ortaya çıkan parçalanmalar daha çok, gelenek ve tanrısal takdir görüşlerinden geri kalan kalıntıların temizlenmesiyle birlikte modern düşüncelerin kendini netleştirmesinden kaynaklanıyormuş gibi görülmelidir. modernliğin ötesine geçmiş değiliz; onun radikalleşmesi evresini yaşıyoruz. ”
”modernlik, öncesi toplumlarda uzam ve yöre yaygın olarak çakışır; çünkü insanların çoğu için toplumsal yaşamın uzamsal boyutları birçok açıdan ‘mevcudiyet’le, yani yerel etkinlikle belirlenir. modernliğin ortaya çıkışı uzamı, herhangi bir yüz yüze etkileşim durumundan konum olarak uzak, ‘namevcut (absent)’ kişiler arasındaki ilişkileri geliştirerek, gitgide yöre’den koparıp atar. modernlik koşullarında yöre, artan bir biçimde düşselleşir. bunun anlamı, mekanların, oldukça uzak toplumsal etkilerden adamakıllı etkilenerek biçim kazanmasıdır. ”
”durkheim, saint-simon geleneği doğrultusunda, modern kurumların doğasını endüstriyalizmin etkisi bazında inceledi. // modern toplumsal yaşamın hızla değişen karakteri esasen kapitalizmden değil, doğanın endüstriyel amaçlı kullanımı yoluyla üretimi insan gereksinimlerine göre biçimlendiren karmaşık işbölümünün canlandırıcı etkisinden kaynaklanıyordu; kapitalist değil, endüstriyel bir düzende yaşıyorduk. // ‘kapitalizm’ marx’ın yazılarındaki ‘kapitalizm’ teriminden açıkça farklı bir anlam belirtir. teknolojide ve insan faaliyetlerinin bürokratik biçimde örgütlenmesinde ifade edildiği biçimiyle ‘rasyonelleşme’ anahtar kavram konumundadır. // modernlik, bence, kurumlar düzeyinde çokboyutludur. ”
”sosyolojinin kurucularına göre siyasal iktidarın keyfi kullanımı asıl olarak geçmişe dayanmaktaydı. ‘despotizm’ daha çok modernlik öncesi devletlerin özelliği olarak görülüyordu. ”
Bireysel ölüm olarak değil, bir varoluşsal boşluk olarak ele alındığında var olmama korkusundan nasıl kaçınacağız?
Modernliğin kendisi derinden ve aslen sosyolojiktir.
Ama, modern öncesi dünyada arkadaşlar topluluğun ya da akrabalık bağlarının gerekli kaynakları sağlamakta yetersiz kaldığı yerlerde riskli çabaların hizmetine adanmaya açık bir konumdaydı.
Bir arkadaş her zaman gerçeği söyleyen biri değil, öbürünün duyusal mutluluğunu koruyan kişidir.
Modern toplumsal etkinliğin anonim ortamdaki günlük yaşamı oluşturan çeşitli karşılaşmalar, ilk anda Goffman’ın uygar ilgisizlik olarak adlandırmış olduğu davranışla sürdürülür.
Yeni Popper’in deyimiyle ”bütün bilimler kayan kum üzerinde durur. ” Bilimde hiçbir şey kesin değildir.
Aydınlanma düşüncesi ve genel olarak batı kültürü, erekseliği ve tanrısal iyiliği başarısını vurgulayan dinsel bir bağlamda oraya çıktı. Kutsal takdir, uzun bir süre Hristiyanlık düşüncesine öncü bir fikir olmuştur. Zincirlerinden kurtulmuş aklın savunulmasının kutsal taktir düşüncelerini değişttirmeyip, yalnızca yeniden biçimlendirilmesi hiçbir şekilde şaşırtıcı değildir.
Günümüzde pek az kişi, bu yüzyılın başlarında çokları tarafından ciddi bir olasılık olarak öngörülen bir ‘dünya devleti’nin yakın gelecekte ortaya çıkacağını beklemektedir.
Böylece küreselleşme, uzak yerleşimleri birbirlerine, yerel oluşumların millerce ötedeki olaylarla biçimlendirilirdiği ya da bunun tam tersinin söz konusu olduğu yollarla bağlayan dünya çapındaki toplumsal ilişkilerin yoğunlaşması olarak tanımlanabilir.
Her bir fincan kahve, içinde, Batı emperyalizminin tüm tarihini saklar.
Gelenek rutindir. Ancak, yalnızca öylesine sürdürülen boş bir alışkanlık olmasından çok, asli olarak anlamlı olan bir rutindir.
Gerçekten de bu çok kısa zamanımız tıkır tıkır işleyerek akmaktadır; bizler ise bu sürenin her saniyesi ve dakikası geçerken yalnızca nefesimizi tutmaktayız.
Gerçekten var mıyım?, Acaba bugün, dünküyle aynı insan mıyım? , Karşımda gördüğüm şey ben arkamı döndüğümde de orada olmaya devam edecek mi?
Gazete okuyan biri Şili’deki devrimle, Doğu Afrika’daki gerilla savaşıyla, Kuzey Çin’deki soykırımla, Rusya’daki açlıkla eşzamanlı olarak ilgilenir.
bütün bilimler kayan kum üzerinde durur. Bilimde hiçbir şey kesin değildir ve hiçbir şey, bilimsel çalışma bize dünyayla ilgili isteyebileceğimiz en güvenilir bilgiyi sağlasa bile, kanıtlanamaz.
Her bir fincan kahve,içinde, Batı emperyalizminin tüm tarihini saklar.
Kısacası güven,olası sonuçlara duyulan itimadın bilişsel bir kavrayıştan çok, bir şeye bağlılığı ifade ettiği bir ‘’inanç’’ sistemidir.
Modernlik, yapısal olarak küreselleştiricidir ve bu olgunun sarsıcı sonuçları modernliğin düşünümsel karakterinin döngüselliğiyle birleşerek risk ve tehlikenin yeni bir yapıya büründüğü bir olaylar evreni oluşturur.
Popper’in deyimiyle ”bütün bilimler kayan kum üzerinde durur. ” Bilimde hiçbir şey kesin değildir.
Güvenin ”başkalarının özgürlüğüyle başa çıkabilmenin bir yöntemi ” olduğu söylenegelmiştir; ama güven için gerekli olanların başında gelen koşul güç eksikliği değil, tam bilgi eksikliğidir.
“İlk yazılarında Marx paradan mal ve hizmetlerin içeriğini, onları kişilikdışı bir biçime sokarak yadsıyan bir mübadele aracı, bir “evrensel fahişe” olarak söz eder.”
Soyut sistemlerin gelişimiyle kişilikdışı ilkelere ve kişinin tanımadığı insanlara duyulan güven, toplumsal varoluş için vazgeçilmez bir şey haline gelir.
Bir insana güven duyulması durumunda güvenirlik varsayımı, dürüstlük ya da sevgi nitelendirmesiyle ilgili olur. Bu da kişilere duyulan güvenin, güvenen kişi açısından psikolojik olarak neden önemli olduğunu açıklar: Güvenen kişi kendi kaderine manevi bir rehine vermektedir.
Wallerstein’a göre: ‘Kapitalizm, başlangıçtan beri ulus-devletlerle değil, dünya ekonomisi ile ilgili bir şeydi. Sermaye, özlemlerinin ulusal sınırlar tarafından belirlenmesine hiçbir zaman izin vermemiştir.
İki insan birbirine yaklaştıkça, her biri diğerinin yüzünü çabucak gözden geçirir, yanından geçerken de uzaklara bakar; Goffman bunu, karşılıklı olarak ”ışıkların söndürülmesi ” diye adlandırır.
Modern silahların korkunç yıkım gücünün bir sonucu olarak, hemen tüm devletler modernlik öncesi uygarlıkların en büyüğünden bile daha fazla askeri güce sahiptirler.
Nükleer silah bulundurmanın tek amacı -dünya siyasetindeki olası simgesel değerinden ayrı olarak- diğerlerini bu silahları kullanmaktan caydırmaktır.
Bugün içinde yaşadığımız dünya, çok gergin ve tehlikelidir.
Ancak o bile (Weber) modernliğin karanlık yüzünün ne denli büyük olabileceğini tam anlamıyla tahmin edememiştir.
Eğer sınırlı nitelikte bile olsa bir nükleer savaş meydana gelse, can kaybı sarsıcı boyutlara ulaşacaktır ve tam anlamıyla süper güçler arasındaki bir savaş insanlığı bütünüyle ortadan kaldırabilecektir.
Modernliğin ötesine geçmiş değiliz; onun radikalleşmesi evresini yaşıyoruz.
bugün dünyada demokratiklik teriminin kapsadığı belirli yönetimsel sistemin alanı çok geniş olsa bile, kendilerini demokratik olarak adlandırmayan bir devlete rastlamak neredeyse olanaksızdır.
Bay Kİerkegaar’ın sorusu şudur: Bireysel ölüm olarak değil, bir varoluşsal boşluk olarak ele alındığında var olmama korkusundan nasıl kaçınacağız?
Bizler isimsiz, boş yüzlerden oluşan bir dünyada değil; insanlı bir dünyada yaşarız ve soyut sistemlerin etkinliklerimiz içinde yer etmesi, bu özelliğin ortaya çıkmasından ayrı tutulamaz.
Kişisel düzeyde güven, tarafların üzerine çalışacakları bir proje haline gelmiştir ve bireyin karşısındakine açılmasını gerektirir.
Değişmez normatif kurallarla denetlenmediği yerlerde ise güven, kazanılmak zorundadır; kazanmanın yolu da sergilenebilir sıcaklık ve açıklıktır.
Soyut sistemlerin gelişimiyle kişilikdışı ilkelere ve kişinin tanımadığı insanlara duyulan güven, toplumsal varoluş için vazgeçilmez bir şey haline gelir.
Bir arkadaş her zaman gerçeği söyleyen biri değil, öbürünün duygusal mutluluğunu koruyan kişidir.
İyi arkadaş -en güç anlarda bile hazır olan kişi- onurlu dost un günümüzdeki karşılığıdır.
Bu dönüşümle birlikte onur, kişisel sevgiden başka hiçbir desteği olmayan bağlılıkla; içtenlik ise sahicilik olarak adlandırabileceğimiz seyle, yani karşıdakinin açık ve iyi niyetli olması gerekliliği ile yer değiştirmiştir.
Nükleer silah bulundurmanın tek amacı -dünya siyasetindeki olası simgesel değerinden ayrı olarak- diğerlerini bu silahları kullanmaktan caydırmaktır.
Eğer sınırlı nitelikte bile olsa bir nükleer savaş meydana gelse, can kaybı sarsıcı boyutlara ulaşacaktır ve tam anlamıyla süper güçler arasındaki bir savaş insanlığı bütünüyle ortadan kaldırabilecektir.
Ancak o bile (Weber) modernliğin karanlık yüzünün ne denli büyük olabileceğini tam anlamıyla tahmin edememiştir.
Modern örgütler yerel ile küreseli, daha geleneksel toplumların aklına bile gelmeyecek yollarla birbirine bağlayabilmekte ve bunu yaparken milyonlarca insanın yaşamını sürekli olarak etkilemektedirler.
toplumsal ilişkilerin, bireylerin ve grupların eylemlerini etkileyen sürekli bilgi girdilerinin ışığında düşünümsel olarak düzenleme ve yeniden düzenleme sürecinden kaynaklanmaktadır.
Modernlik, bence kurumlar düzeyinde çok boyutludur
Faşizm, Yahudi soykırımı ve Stalinizm gibi yirminci yüzyıl tarihinin büyük olaylarını izlerken totalitarizmin imkanlarının modernliğin kurumsal parametleri tarafından dışlanmaktan çok, onlar tarafından kapsandığını görebiliriz.
iki insan birbirine yaklaştıkça her birinin diğerinin yüzünü çabucak gözden geçirip yanından geçerken de uzaklara bakar. Goffman bunuışıkların söndürülmesi olarak adlandırır.
Eğer şimdi dünyanın son gecesi olsaydı ne olurdu?
Bugün içinde yaşadığımız dünya, çok gergin ve tehlikelidir.
Bir postmodernlik dönemine girmek yerine, modernliğin sonuçlarının eskisinden daha çok radikalleştiği ve evrenselleştiği bir başka döneme doğru gidiyoruz.
Dünya giderek daha tehdit edici bir görünüme büründükçe, yaşam, egzersiz, rejim, ilaçlar, değişik türden ruhsal perhizler, psikiyatri, sonu olmayan bir sağlık ve mutluluk arayışı durumuna gelir. Dış dünyayla, bir doyum ve hayal kırıklığı kaynağı olması dışında, ilgilerini kesmiş olanlar için kendi sağlık durumları her şeyin üstünde bir ilgi kaynağı olur.
[Romantik aşk] dünyada, kişinin tüm düzeylerde birleşebileceği yalnızca tek bir insan olduğu düşüncesidir; bu insanın kişiliği o denli idealize edilir ki, insan doğasının olağan yanlışları ve aptallıkları ortadan kaybolur.
Bir arkadaş her zaman gerçeği söyleyen biri değil, öbürünün duygusal mutluluğunu koruyan kişidir.
Gelenek rutindir. Ancak, yalnızca öylesine sürdürülen boş bir alışkanlık olmasından çok, asli olarak anlamlı olan bir rutindir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir