İçeriğe geç

Moby-Dick Kitap Alıntıları – Herman Melville

Herman Melville kitaplarından Moby-Dick kitap alıntıları sizlerle…

Moby-Dick Kitap Alıntıları

Çünkü senin yüreğin nerdeyse, hazinen de oradadır
İçinde dertten çok sevinç taşıyan bir ölümlü insan, ya gerçekten insan değildir,
ya da olgunlaşmamıştır henüz. Kitaplar içide aynı şeyi söyleyebiliriz.
Hiç geriye dönmeyen sürekli bir ilerleme
yoktur.
Beyin eğitiminin yüreği aşındırdığı kanısı
ürpertici bir şey.
Eğer bir filozof iseniz, balina sandalında otururken bile, ocağınızın başında, yanınızda zıpkın değil de bir maşayla oturuyormuş gibi rahattır yüreğiniz.
Fırtınadan önce gelen ve fırtınayı haber veren sessizlik, fırtınanın kendinden daha korkunçtur, çünkü gerçekte bu sessizlik , fırtınayı saklayan bir örtü, bir sargıdır; görünüşte zararsız olan tüfeğin, içinde barutu, kurşunu ve patlamayı sakladığı gibi.
Çünkü, baylar, dünyanın garip bir cilvesi olarak, serseriler nasıl hep adalet sarayları çevresinde toplanırsa, günahkârlar da, kutsal yerlere üşüşürler
Aynı derde tutulanlar birbirlerini iyileştirirler.
Her şeyin akıp gittiği bu dünyada, sıkı tutan şeyleri severim, ahbap.
Benliklerinin gizlerini çözmek için dünyaya
başvuranlar , daha çok dert karşılığı az şey
elde ederler.
İnsanlar ayıplar içinde ekilip,şanlar içinde
biçilir.
tanıdıklarını çoğaltmaya hiç niyeti yok gibiydi.
Bu dünyada her şeyin değeri, kendi karşıtıyla meydana çıkar
İnsanlar makinlerden daha çabuk bozulur ve tamir edilmesi bazen mümkün olmaz.
Kimi işlerde en doğru yöntem, düzenli bir düzensizlik.
Bu dünya uçsuz bucaksız bir ova olsa biz de hep doğuya doğru gitsek, yeni yeni topraklara varacağımızı, Siklat ya da Hazreti Sü leyman’ın adalarından daha garip, daha büyülü güzelliklere rastlayacağımızı umabilirdik. Ama hayal ettiğimiz o ta uzaklardaki gizlerin ardına düşmekten ne hayır gelebilir? Her insanın yüreğinin önünde er geç beliren o şeytanımsı hayaleti yakalamak için çektiğimiz işkenceden ne beklenir? Böyle şeylerin peşinde dünyayı dolaşmakla, ya ıssız çıkmazlara sokuyoruz kendimizi, ya da yarı yolda batıp gidiyoruz.
Akıl yolundan şaşan adam, (Her ne kadar
sağ da olsa), ölüler arasında sayılır.
Sağdan soldan söz aşıran gösteriş meraklısı kelime cambazları için,
fikir adamlarının düşünceleri , birer başıboş balık değil de nedir?
Yeryüzündeki tüm araçlar arasında en çabuk bozulanı insanlardır.
Tanıdıklarını çoğaltmaya hiç niyeti yok gibiydi.
Anlattıkları gerçek olaylar , akla sığmaz
çeşitli söylentilerle büsbütün büyütülmüş,
insanı daha da yıldıran bir hal almıştı.
Yeryüzündeki tüm araçlar arasında en çabuk bozulanı da insanlardır.
Kimi işlerde en doğru yöntem ,
düzenli bir düzensizliktir.
Her mevsim kendi sıcaklığınla yetin
ey insanoğlu!
Dünyayı dolaşmakla ,ya ıssız çıkmazlara
sokuyoruz kendimizi, ya da yarı yolda
batıp gidiyoruz.
İnsan deliliğinde çoğu zaman sinsice ve kurnazca bir şeyler vardır.Geçti sandığınız
sırada, o delilik belki daha ince bir biçime
bürünmüştür sadece.
İçimdeki insanca duygularla savaşacağım
seninle ,ey karanlık ,korkulu gelecek.
Düşüncelerinin salıncağında kim olduğunu
unutuvermişti.
Ama insanın o kaskatı önyargılarını, sevgi nasıl da yumuşatıp eritiveriyor!
İnsan insanı ne denli severse sevsin, insan dediğin para kazanan bir hayvandır; ve para kazanma isteği, iyilik etme isteğinden ağır basar çoğu zaman.
Bu dünyada her şeyin değeri, kendi karşıtıyla meydana çıkar.
Bir adamın filozof geçindiğini duydum mu, yediğini sindiremeyen bir kocakarı gelir aklıma; bu adam da midesini bozmuş olmalı derim.
Belki de gerçekten filozof olmak için, insanın, filozofça yaşadığını ya da öyle yaşamaya çalıştığını bilmemesi gerekir.
Tanıdıklarını çoğaltmaya hiç niyeti yok gibiydi.
Yalnızca ben kaçıp kurtuldum, sırf size anlatayım diye. Eyüp peygamber
Aynı zamanda koşulsuz olarak kimsenin kimseye zarar vermemesinin vaaz edildiği kutsal kiliselerini aydınlatmak için ölmesi, öldürülmesi gerekiyordu.
Az çok bir anlam saklıdır her şeyde. Her şeyi değerlendiren de bu anlamdır zaten. Yoksa koca dünya bile, boş bir sıfır olur.
Yarın sabah, gerçek güneşin ışığında, her şey pırıl pırıl olacak. Çatal çatal alevlerin içinde cehennem zebanilerine dönen insanlar, yarın sabah çok daha başka, çok daha hoş görünecekler gözüne. Tek gerçek lamba, o yüce, o sevinç dolu, altın güneştir. Öteki lambaların tümü yalancıdır düpedüz.
.. Ama ben hep uzak şeylerin özlemiyle yanar tutuşurum.
Yaşayan bir ışık yok değildi gözlerinde ,
ama hiçbir şeyi aydınlatamayan bu ışık,
karanlığın ta kendisiydi.
Tanrı hepimizin yardımcısı olsun.
Neden derseniz , hepimizin kafasında bir
çatlaklık var; hepimizin esaslı bir onarım
görmesi gerekiyor.
Uygarlığın ikiyüzlülüklerinden ve güleryüzlü yalanlarından uzak bir yaratılış
gösteriyordu bana.
Ah!Eskiden, doğan güneş beni coşturur,
batan güneş dinlendirirdi.Geçti o günler.
O güzel ışık aydınlatmıyor artık beni.
Dünyanın en güzel şeyleri , hiç sözü edilmeyen şeylerdir; en derinlerimizde
yatan ölülerin mezar taşları yoktur.
Bence bedenim ,asıl varlığımın tortusudur.
Ye öyle, ey aptal insanoğlu! Nuh’un tufanı daha bitmedi. Şu güzelim dünyanın üçte ikisini kaplıyor hâlâ Nuh’un tufanı!
“Bu dünyada her şeyin değeri, kendi karşıtıyla meydana çıkar.”
İster kutup karlarında olsun, ister kızgın güneşlerin altında, sağlam bir kronometre gibi içten gelen canlılığının her çeşit iklimde garantisi vardı.
Ölçülemez düşüncelerden daha gerçek ne var?
İpek böceği misin nesin sen? Kendi kefeninin ipliğini içinde mi eğiriyorsun? Şu göğsüne bak!
‘ bütün bunlar büyük bir kargaşa ve tehlikeyle dolu sahnelerin habercisi olan acayip dinginliklerdi sanki.’
Sayın bayım, en basit işleri çözmek hiç de kolay değildir şu dünyamızda. Basit dediğiniz şeyler, hepsinden daha karışıktır bana kalırsa.
Ben deliliğin delirmiş biçimiyim!
lt; lt;Sen vatana dönen dolu bir gemisin, tamam, gt; gt;dedi. lt; lt; Fakat ben, gurbete giden boş bir gemiyim. gt; gt;
İnanç, gerçeği kovsun ;hayal de belleği!
Nerede en usanmışların bile usanmayacağı dünya?
Ben hava kadar özgür olmayı isterken, dünyanın tüm hesap defterlerine girmişim.
Acının soyu sopu, sevincinkinden daha derinde, daha verimlidir.
Böylece her mutluluktan, bir başka mutluluk ; her mutsuzluktan da mecburen bir başka mutsuzluk doğar.
Yeryüzündeki tüm araçlar arasında en çabuk bozulanı da insanlardır.
İnsan düşündü mü, her şey tuhaf bu dünyada.
Bence bedenim, asıl varlığımın tortusudur ancak.
dünya sefere çıkmış, yarı yolda bir gemidir; kürsü de onun pruvası.
Gülmek çok iyi şeydir. Ne yazık ki, pek sık da gülmez insanlar.
Bana sorarsanız, biz bu yaşama ve ölme konusunda çok yanlış düşünüyoruz. Benim asıl özüm, yeryüzündeki gölgem dedikleri şeydir bence. Biz ruh işlerine bakarken, tıpkı güneşe suyun içinden bakan istiridyeler gibiyizdir bence; üstlerindeki ağır suyu, havaların en hafifi sanan istiridyeler gibi. Bence bedenim, asıl varlığımın tortusudur ancak. İsteyen alsın bedenimi, evet alsın, çünkü o, ben değilim.
Niçin bir yandan ölülerin anlatılmaz bir mutluluk içinde yattıklarını ileri sürer, bir yandan da ölenler söz konusu olunca avunma nedir bilmeyiz? Niçin tüm yaşayanlar, tüm ölülerin susmasını isterler? O kadar ki, bir mezarda bir tıkırtı olsa, korkudan bütün kentin aklı başından gider. Bunlar boş değil, bir anlamı olsa gerek bunların.
Ama inanç, bir çakal gibi, mezarlar arasında beslenir ve bu ölüm karanlıklarından en canlı umutlarını toplar.
Ah bu dünya, şu bizim dün!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir