İçeriğe geç

Mitologya Kitap Alıntıları – Behçet Necatigil

Behçet Necatigil kitaplarından Mitologya kitap alıntıları sizlerle…

Mitologya Kitap Alıntıları

AMAZONLAR — Kapadokia’da Thermodon (Terme- çayı) ırmağı kenarındaki başkent Themiskyra çevresinde (Kuzey-doğu Anadolu) yaşayan savaşçı kadınlar milleti. «Memesizler» anlamı­na gelen kelime, bu kadınların savaştan yayı daha iyi gerebilmek için sağ memelerini kesmeleri âdetine bağlanıyor. Herakles ile Theseus onlarla savaşmışlar, Amazonlar öc almak için Attika’ya sefer etmekten yine de yılmamışlardı.
Soru 72 : Damokles’in kılıcı diye bir söz vardır; Damokles de bir mitos kahramanı mı? DAMOKLES — Mitik değil, gerçek bir insan olabilir diyor kitaplar. Söylentilere göre Syrakusa tiran’ı Dionysios (1. ö. 405 –
367), saadetini öven Damokles’e bu saadetten onun da kâm ala­bileceğini bildirdi. Damokles kabul etti. Dionysos, Darookle’i binbir ihtişamın ortasına oturttu, ama başının üzerine de keskin bir kılıç astı. Kılıç ince bir kıla bağlı olarak Damokles’in tepesinde, havada duruyordu. Damokles, tehlikeyi görünce böyle saadetten, böyle ihtişamdan azad edilmesini diledi.
«Damokles’in kılıcı» sözü, bu yüzden, tehlikeler ortasında korkularla yaşanan tedirgin saadetleri anlatmada kullanılır bir deyimdir.
NARKİSSOS (Lat. Narcissus) — Irmak tanrısı Kephissos’un güzel oğlu Narkissos, kendisine âşık olan, dağ nymphe’lerinden Ekho (yankı)’yu hor gördüğü, aşkına karşılık vermediği için cezalandırıldı: Bir pınara eğilmişti, suda kendi yüzünü gördü, kendi hayaline vuruldu, dindirilemez bir özlem içinde oracıkta eridi, yerinde bir nergis açtı.
MİDAS — Phrygia kralı Dionysos ona: «Dile benden ne dilersin?» demiş, Midas da: «Dokunduğum her şey altın olsun!» cevabını vermişti. Dilediği oldu. Ama ne bir şey yiyebiliyor, ne bir şey içebiliyor, çünkü ağzına ne götürse altın oluyorfu. Tanrı Dionysos, Paktolos ırmağında (Sart çayı) yıkanması­nı söyliyerek, sonunda Midas’ı bu işkenceli nimetten kurtardı.
O gün bugün Paktolos ırmağından altın akar.
PANDORA — İlk kadın. Prometheus ateşi çalıp insanlara vermiş, Zeus da o âna kadar rahat, mutlu yaşıyan insanları cezalandırmak için Hephaistos’a güzel bir kadın yapmasını emretmişti; bu kadın Pandora’dır. Tanrılar onu her türlü göz alıcı güzelliklerle süslet’ip bezeyerek (bütün tannlann armağanı anlamına Pandora adı buradan geliyor) Prometheus’un kardeşi Epimetheus’a eş olarak yeryüzüne yolladılar.
SİSYPHOS — Hilebazlar piri. Hileli bir başarıya zekânın zaferi gözüyle bakan, kurnazlıkla varılan sonuçlan hep müsbct şekilde değerlendiren eski Yunanlıların en popüler efsane kahramanlarından biri.
Pan sözü Yunancada «bütün» anlamına geldiğinden Mistikler, sonraları Pan’ı her şey yapabilir bir tanrı payesine çıkardılar.
Kronos ile Rheia’nın kızı olan Hera, Zeus’un kardeşi ve karısıdır. Tanrıçaların en güçlüsü de odur: Kadınları korur, evlenmeleri sağlar, karı-koca bağlarının kopmamasına, törenlerin bozulmamasına dikkat ederek, evlilikleri kollar.Hera, Olympos’un kraliçesidir. Bütün öteki tanrılar ve tanrıçalar, Zeus’a gösterdikleri saygıyı ona da gösterirler. Fırtınalara, denizlere, bulutlara Hera’nın da sözü geçer; şim­şek ve yıldırımlan Hera da kullanır, Zeus, en gizli kararlarından Hera’yı haberdar eder, ona akıl danışır. Kocasının üstüne titreyen kıskanç Hera, erkeğin ev dışında başka sevgilileriyle istediği gibi düşüp kalktığı Yunan şövalyelik çağının karı-koca ilişkilerini temsil eder.
ZEUS — Yunan tanrılarının en güçlüsüdür. Zeus; çevresi ve etkisi en geniş olanı. Zeus’u Yunanlılar Balkan yarımadasına göçleri sırasında getirdiler. Zeus için, tanrıların ve insanların babası diyorlardı. Göçmen Yunanlıların Zeus’u ile Yunanistan’ın yerli halkının tanrıları arasında bazı ilişkiler kuruldu. Yerli Argos tanrıçası Hera, Zeus’un karısı oldu; en eski tanrılar, Zeus’un kardeşleri bilindi (Hera, Hades, Poseidon). Girit, Asya ve Trakya’dan alınma yenice tanrılar (Athena, Apollon, Arlemis, Ares, Dionysos..) Zeus’un çocukları sayıldılar. Bir Girit mitosuna göre Zeusun doğuşu şöyle olmuştu: Kronos, tacını tahtını elinden almasınlar diye, Rheia’nın doğurduğu -çocuklarını yutardı. Zeus doğunca Rheia, Kronos’a doğurduğu çocuk yerine bir kaya parçası yutturdu, çocuk Zeus’u Girit’te bir mağarada gizlice büyüttü ( Amaltheia, Kureta’lar). Zeus büyüyünce Kronos’u tahtından indirdi. Dünya egemenliğini, kardeşleri Poseidon ve Hades ile bölüştü: Poseidon’a denizleri, Hades’e yeraltı ülkesini verdi. Zeus’un dört oğlu Apollon, Ares, Hephaistos ve Hermes’tir.
Latin mitologyası İtalyada doğdu Buna göre, ve ilerde de göreceğimiz gibi, Latin (veya: Roma) mitologyası ile Yunan mitologyası arasında birçok kesişmeler, benzeşmeler vardır; meselâ tanrıların isimleri zaman zaman değişirse de öyküleri, çokluk aynı kalır.
Saka Türkleri, mö. yedinci yüzyılda ilk Türk devletini kurup mö. ikinci yüzyıla kadar yaşattılar bu devleti. Saka Türklerinin İranlılarla yaptıktan savaşlar Alp Er Tunga destanında anlatılır. Firdevsi (932-1020)’nin Şehnâme’sinde parçalar var bu destandan. Şehnâme’ye Afrâsiyâb adıyla geçen Alp Er Tunga’yı, bilim dünyası, mö. yedinci yüzyılda yaşamış bir Saka hükümdarı olarak kabul ediyor Şu destanı, Saka Türklerinin Makedonya hükümdarı İskender’le savaşlarını anlatıyor Oğuz Kağan destanı, bilim dünyasınca Hun hükümdarı Mete olduğu kabul edilen Oğuz Kağan’nın doğuşunu, Orta Asya Türklerini bir bayrak altına toplayarak Hun hükümdarı oluşunu özetler. Bozkurt destanı, bir türeyiş mitosudur. Göktürklerin dişi bir bozkurttan türediklerini hikâye eder. Ergenekon destanı da öyle. Göktürkler, Ergenekon denen yerde çoğalır, demir bir dağı delerek feraha çıkar, büyük bir devlet kurarlar.
Türklerin yaradılış mitosları Şaman dinine bağlı Altay Türklerinde görülüyor; Şaman dini dünyanın yaradılışı üzerine tasarlanmış mitoslara dayanır.
Mitos (mythos), Yunancada söz öykü anlamına gelir. Mitoslar, ilkel insan topluluklarının, evreni, dünyayı ve tabiat olaylarını kişileştirerek yorumlamak, henüz sırrını çözemedikleri hayatın ve evrenin çeşitli görüntülerini bir anlam kolaylığına bağlamak ihtiyacından doğmuş öykulerdir. İlk mitoslara her milletin Kosmogoni’sinde, yani dünyanın yaradılışı efsanelerinde taslanır. Efsane; bir tabiat olayının, bir varlığın, tabiat unsurlarından birinde olan bir değişikliğin, akıl dışı ve olağanüstü açıklama ve yakıştırmalarla anlatılan şeklidir. Dünyanın yaradılış efsaneleri, millî destanların, yani epos’ların başlangıç bölümleridir; eposların en eski parçaları kosmogoni mitoslarında bulunur.
Kültür ve din temas ve kaynaşmalarıyla her millet komşularından yeni yeni efsaneler alarak, onları özümleyerek bu kültür hâzinesini zenginleştirir.
PANDORA — İlk kadın. Prometheus ateşi çalıp insanlara vermiş, Zeus da o âna kadar rahat, mutlu yaşıyan insanları cezalandırmak için Hephaistos’a güzel bir kadın yapmasını emretmişti; bu kadın Pandora’dır. Tanrılar onu her türlü göz alıcı güzelliklerle süsleyip bezeyerek (bütün tanrıların armağanı anlamına Pandora adı buradan geliyor) Prometheus’un kardeşi Epimetheus’a eş olarak yeryüzüne yolladılar. Tanrılar bütün acıları, kötülükleri bir fıçıya doldurmuşlar, fıçıyı Pandora’ya vermişlerdi, içini çok merak ettiği için Pandora, fıçının kapağını açtı. Bütün felâketler, üzüntüler fıçıdan çıkarak dünyaya yayıldılar; fıçıda sadece ümit kaldı.
SAPPHO- MÖ. 7.-6. Yüzyıllarda Lesbos (midilli) adasında yaşamış, ilk yunan kadın şairi. Şiirleri Cevat Çapan çevirisi olarak Türkçede kitap halinde de çıktı. (1966)
Efsane: bir tabiat olayının, bir varlığın, tabiat unsurlarından birinde olan bir değişikliğin, akıl dışı ve olağanüstü açıklama ve yakıştırmalarla anlatılan şeklidir.
HEKATE (Lat. Hecate) — En eski, khtonik tanrıçalardan biri. Her tarafta geçerdi hükmü: göklerde, yeryüzünde, yeraltında. Demeter’in ve Persephone’nin arkadaşı bir tanrıça sıfatıyla saygı görür, halk toplantılarında ve yargıçlara akıl verir, savaşlarda barışlarda zafer ve selâmet sağlardı. Hesiodos’un « Dünyanın Yaradılışı »ndaki bir hymnos’ta her şeye kadir yardımcı diye övülürdü ve titan Perses’in kızıydı Hekate.
PSYKHE — Ruh. Yunanlılar ruhu kuş veya kelebek olarak tasavvur ederlerdi. Eros, kuş yahut kelebek kanatlı bir kız olan Psykhe’yi sevdi, ona birçok acılar çektirdi. — İS 2. yüzyıl ortalarında yaşamış Romalı yazar Apelius, Psykhe’nin, sonunda kocası Eros ile birleşinceye kadar katlanmak zorunda kaldığı çileleri anlatan çok güzel bir efsane yazmıştır.
NEMESİS — Tanrıça Nemesis, saadetteki taşkınlıklara, haddini bilmezliklere, gerekli cezaları dağıtırdı. Bu tarafıyla kurtulunmaz kader tanrısı Adrasteia’ya benzerdi. Nemesis kültü, Rhamnus (Attika) ile Smyrna (İzmir)’da gelişmişti. Nomeros’a «nemesis» kelimesi, henüz özel isim değildir; bir haksızlığa karşı isyan etmek, kızmak anlamına gelir.
Olympos’un sahici bir dağ olmayıp gökyüzünde ideal bir yer olduğu düşüncesine daha Homeros destanlarında rastlanır. Birinci derecede
Olympos tanrıları 12 tane kabul edilirdi: Zeus, Hera, Poseidon, Demeter, Apollon, Artemis, Ares, Aphrodite, Hermes, Athena, Hephaistos, Hestia.
Tanrılar içinde tek çocuk tanrı, Eros’tur. Hep çocuk kalır: delişmen, afacan, fakat sözünü geçiren, aklına koyduğunu yapan bir çocuk. Altın kanatları vardır, uçar ordan oraya ve oklarını atar.
HELENA — Zeus ile Leda’nın kızı, Dioskur’lar ile Klytaimestra’nın kardeşi, Menelaos’un karısı. Güzel Helena. Bir efsaneye göre bir yumurtadan doğdu (Leda). Troia kralının oğlu Paris tarafından kaçırılışı (Eris), Troia’ya karşı savaş açılmasına sebep oldu. — Troia’nın düşmesinden sonra Menelaos ile Sparta’ya döndü. Homeros’taki bu version yanı sıra, bir de bir Attika efsanesi vardır: Ona göre, Helena, Theseus tarafından kaçırılmış, Dioskur’lar
tarafından kurtarılmıştı. (Halk inanışında Helena: Dioskur’lar). Daha sonraki şairler için Helena, vefasız, baştan çıkarıcı, fitne yaratıcı,çok güzel bir kadın sembolü oldu. Şair Stesikhoros (MÖ 640-555) ‘un, Helena’yı kötülediği için gözleri kör edilerek cezalandırıldığı, sonra da görüşlerinden cayıp Helena’ya bir övgü yazdığı için gözlerinin görmiye başladığı söylenir.
İUNO — Roma tanrıçası. Altıncı ay Juni, İuno kelimesinden geliyor. Etrüsk’lerde İuno, şehir tanrıçasıydı (meselâ Veii şehri tahrip edildikten sonra İuno Roma’ya gelmiş ve İuno Regina kraliçe İuno) sıfatıyla Aventinus tepesine yerleştirilmişti Etrüsk’lerin Tarquinius soyu, Roma’ya kral olunca, İupiter-İuno-Minerva tanrı üçlüsü için Capitolium’da bir tapınak yapıldı. Sonraları İuno, Yunanlıların Hera’sı ile bir tutuldu, dolayısıyla İupiter’in karısı ve kızkardeşi oldu İuno, kadınların tanrıçasıydı. İuno Lucina sıfatıyla doğumlarında kadınlara yardım ederdi (Genius).
Silenos bir gün yakalanmış, Kral Midas’ın huzuruna çıkarılmış. Kral, Silenos’a: “İnsan için en iyi şey nedir?” diye sormuş, o da: “Doğmamak!” cevabını vermiş. “İkinci iyi şey?” sorusunu da, “Olabildiğince çabuk ölmek!” diye cevaplamış. Bu efsane Yunan Pessimismus’u için önemli bir kanıt diye gösterilir.
Babylonlu iki sevdalı. Yan yana olan evlerinde ancak duvardaki bir delikten konuşabiliyorlardı. Efsanelerde Asur Kralı Ninos’un mezarında buluşmak üzere sözleştiler. Kız, Thisbe, daha önce geldi ama karşısına dişi bir aslan çıkınca kaçtı, kaçarken örtüsünü mezarın yanına düşürdü. Oğlan, Pyramus gelip de paramparça edilmiş örtüyü görünce Thisbe’yi de öldürülmüş sandı, kendine kıydı. Thisbe, bir süre sonra dönünce Pyramus’u can çekişir bir halde buldu, o da kendini öldürdü.
Genç Akontios, Keos Adası’ndan kalkmış, Delos’ta Artemis şenliklerine gelmişti. Orada Kydippe adında Atinalı bir kıza aşık oldu. Kızı elde etmek için bir hileye başvurdu. Bir elmanın üzerine: “Artemis hakkı için, ben Akontios ile evleneceğim!” sözlerini kazıdı, tapınakta elmayı kızın önüne attı. İlkçağda yazılar, hep yüksek sesle okunurdu. Elmayı eline alan kız da elmada yazılı sözleri bu şekilde okuyunca yemin etmiş oldu.
Tarihleri ne kadar eskiyse epos ve mitosları da o ölçüde eskidir milletlerin. Kültür ve din temas ve kaynaşmalarıyla her millet komşularından yeni yeni efsaneler alarak, onları özümleyerek bu kültür hazinesini zenginleştirir. Geniş bir coğrafya üzerine yayılmış bir millette mitologya pek bol çeşitlemelerle karşımıza çıkar.
Soru 95 : Hayvanlar tarafından emzirilerek büyüyen mitos
kahramanları var mı?

Tanrı Zeus bir keçinin sütüyle, Romulus ile Remus bir dişi kurt tarafından emzirilerek büyümüşlerdi (bk. Soru 73). Bir ayının emzirdiği Atalante’nin öyküsü de şudur:

ATALANTE — Arkadia’lı avcı kız. İasos ile Klymene’nin kızı.
Doğunca bir dağ başına bırakıldı, onu bir dişi ayı emzirdi. Büyüdüğü zaman Kalydon avı’na katıldı (Meleagros). Gönüllüleri onunla koşu yarışı yapmak zorundaydılar, kazanamıyanları öldürüyordu. Meilanion, bir hileye başvurup yarışı kazandı: Koşarken yere üç tane altın elma düşürmüş, Atalante bu elmaları alacağım diye vakit kaybettiği, arayı açtığı için Meilanion’a yetişememişti. Atalante’nin oğlu Parthenopais, katıldığı Thebai’ye karşı yediler seferinde öldü.

Soru 90 : Yunan mitoslarında Tevrat’taki Samson ve Dalila
efsanesini andıran bir öykü var mı, hangisi?

SKYLLA — Megara kralı Nisos’un kızı. Skylla, babasının şehrini
kuşatan kral Minos’a âşık oldu. Başındaki erguvan rengi saçı durdukça kral Nisos, Ölümsüz olacaktı. Kandırılan kız, babası uyurken, babasının bu tılsımlı saçını kesti. Kral Nisos öldü, şehir ele geçirildi. Ama kral Minos, babasına ihanet eden Skylla’yı mükâfatlandırmadı; aksine, kızı gemisinin dışına bağlıyarak denizlerde sürüdü.

Soru 85 : Erkeklerle beraber veya onlara karşı çarpışan
savaşçı kadınlar da var mı, kimler?

AMAZONLAR — Kappadokia’da Thermodon (Terme çayı) ırmağı kenarındaki başkent Themiskyra çevresinde (Kuzeydoğu Anadolu) yaşayan savaşçı kadınlar milleti. «Memesizler» anlamına gelen kelime, bu kadınların savaşta yayı daha iyi gerebilmek için sağ memelerini kesmeleri âdetine bağlanıyor. Herakles ile Theseus onlarla savaşmışlar, Amazonlar öç almak için Attika’ya sefer etmekten yine de yılmamışlardı. Troya savaşında Amazonlar, Troya’lıların yardımına koştular; kraliçeleri Penthesileia, Akhilleus tarafından öldürüldü. Bir lejanda göre Amazonların kraliçelerinden Thalestris, Büyük İskender’i ziyaret etmiş, İskender’den çocukları olsun istemiş.

Soru 79 : Ünlü şarkıcılar, ozanlar var mı mitoslarda?

ORPHEUS — Yunanlıların en eski şarkıcı şairleri. İlk ozanları.
Troya savaşından önce yaşadı. Çokluk, babasının Oiagros, annesinin de musa’lardan Kalliope olduğu söylenir. Thrakia’lı idi, Argonaut’lar seferi’ne katıldı. Apollon, ona bir Lyra vermişti: Lyra’yı çaldıkça bütün tabiat kendinden geçer, vahşi hayvanlar kulak kesilir ağaçlar kayalar çalgının büyüsüyle yürümeye başlardı. Karısı Eurydike bir yılan sokmasından ölünce Orpheus Yeraltı ülkesi’ne indi; sazının nağmeleri gölge ruhlara bile dokundu. Ölüler ülkesinin merhametsiz tanrıçası Persephone, şaire acıdı, Eurydike’yi geri vermeye razı oldu. Yalnız, yeryüzüne çıkana kadar Orpheus, arkasına bakmayacaktı Orpheus yolda dayanamadı, Eurydike’nin sahiden gelip gelmediğini anlamak üzere arkasına baktı, bakınca da karısı tekrar geri alındı. Yeryüzüne eli boş dönen Orpheus, bütün kadınlardan nefret etti. Vahşi yaradılışlı Thrakia kadınları da onu parça parça ederek cezalandırdılar; başını ve lyra’sını denize attılar. Akıntılar, şarkılar söyleyen, çalan baş ile lyra’yı Lesbos (Midilli) adasına götürdü.

— Orpheus, Thrakia’dan doğru altıncı yüzyılda Yunanistana ve İtalyaya yayılan orphik dinin kurucusu sayılır.

Soru 45: Yunan mitologyasında adları geçen ünlü limanların,
şehirlerin, gerçek ya da hayal ülke ve bölgelerin isimleri, bunlarla
ilgili mitoslar nelerdir?
( )

DARDANOS — Troya kralları soyunun atası Dardanos’un şehri.
Çanakkale Boğazına verilmiş Dardanelles adı buradan geliyor. Bu
şehir Roma çağında da vardı. Romalılar ile Pontos kralı Mithradates arasındaki barışı, Roma generali Sulla, Dardanos şehrinde imzalamıştı

Ruh. Yunanlar, ruhu kuş ya da kelebek olarak tasavvur ederlerdi. Eros, kuş ya da kelebek kanatlı bir kız olan Psykhe’yi sevdi, ona birçok acılar çektirdi.
Doğruyu göremez olma, hataya düşme, basiret bağlanması. Homeros, Ate’nin, tanrısal bir varlık olarak insanların başları üzerinde dolaştığını söyler.
Yeraltı Ülkesi’ndeki unutma ırmağıdır. Ruhlar, yeraltına iner inmez, yeryüzündeki hayatlarını unutmak için bu ırmağın suyundan içerler.
Şair Hesiodos’un ilk Titan diye gösterdiği Okeanos, yeryüzü kabuğunu çepeçevre sarmış, tanrısal akıntıdır.
Giritli tanrıça Rhea’dan ayrı olarak Romalılarda bir Rhea (ya da İlia) vardı ki, Romalıların ilk anaları idi. Tanrı Mars’tan ikiz çocukları oldu: Romulus ve Remus.
İnsanların ve tanrıların hiç sevmedikleri Hades, karısı Persephone(Demeter) ile beraber, yeraltında gölgeler halinde dolaşan ölülere hükmeden sert, zalim bir tanrıdır. Hades sözcüğü, “görünmeyen” anlamına gelir: Sihirli bir tulga onu görünmez yapar.
Türklerin yaratılış mitosları, Şaman dinine bağlı Altay Türkleri’nde görülüyor; Şaman dini dünyanın yaradılışı üzerine tasarlanmış mitoslara dayanır.
Soru 32 : Homeros’un İlyada’sında anlatılan Troya savaşı da mitolojik bir savaş mıdır? Troya, bir hayalşehir mi?

Hayır, tarihî bir şehirdir Troya. Buna göre Troya savaşını anlatan İlyada, bir mitos değil, bir epostur, destandır yani.

Troya üzerine meydana gelen efsaneler, Troya kırallarının atası sayılan Dardanos ile başlar. Tros ile oğlu İlos, Troya şehrinin kurucuları olarak anılırlar. Zeus’un kaçırdığı Ganymedes, Tros’un oğludur, İlios’un oğlu Laomedon’a Apollon ile Poseidon, Troya’nın surlarını yaptılar, ama Laomedon’un aldattığı Herakles, onarılmış Troya’yı tahrip etti. Homeros’un İlyada’sındaki kocamış Troya kıralı Priamos, Lamedon’un oğludur. Priamos’un oğlu Paris, Sparta’lı Helena’yı kaçırmış, bu da Yunanlıların Troya’ya savaş açmalarına sebep olmuştu (Agamemnon, Akhilleus). On yıl süren bir kuşatmadan, müdafilerle (Hektor, Memnon, Penthesileia) birçok çarpışmalardan sonra Troya düştü. Şehrin tanrılarıyla sağ kalan Troya’lıları, Aineias İtalya’ya götürdü. — Troya’nın Homeros destanı İlyada’da anlatılmayan, önceki ve sonraki kaderleri, Homeros’tan sonra meydana gelmiş destanlara konu olmuştur.

Çok kıskançtı Hera: Kallisto’yu ayı yaptı, Artemis’i kandırıp
oklarıyla ona öldürttü Kallisto’yu. İnek kılığına sokturduğu İo’ya bir at sineği musallat edip kızı deliye döndürdü. Zeus’u ayartıp Leto’nun, Alkmene’nin, Europe’nin başına dertler açtı, mahvetti onları.
Yunan Edebiyatında İsa’dan önce 5. yüzyılda, Attika’lı şairler diye de anılan üç büyük tragedya şairi: Aiskhylos, Sophokles, Euripides tragedya ve gene o yüzyılda Aristophanes komedya türünde ün saldılar. Aiskylos 90, Sophokles 123, Euripides 92 oyun yazmış ama hepsi günümüze gelememiş bu eserlerin. Aiskhylos ile Euripides’ten yedişer, Sophokles’ten de 19 oyun kalmış bugüne. Aristophanes’in mevcut oyunları ise 11 tane.
Tarih kitaplarında uzak hâtıralar halinde kalmış eski Türk mitoslarının tarih boyunca sanat eserlerinde zaman zaman dirilemeyip varlıklarını belli edememiş ve ölü ata yadigârları olarak bir yerde donup kalmış bulunmaları, Türk destan ve mitologyasının bahtsızlığı olmuştur.
Soru 19 : Zeus’un kız kardeĢi Hera, mitoslarda nasıl bir kadın olarak geçer?

HERA — Kronos ile Rheia’nın kızı olan Hera, Zeus’un kardeşi ve
karısıdır. Tanrıçaların en güçlüsü de odur: Kadınları korur, evlenmeleri sağlar, karıkoca bağlarının kopmamasına, törenlerin bozulmamasına dikkat ederek, evlilikleri kollar.

Hera, Olympos’un kraliçesidir. Bütün öteki tanrılar ve tanrıçalar,
Zeus’a gösterdikleri saygıyı ona da gösterirler.

Fırtınalara denizlere bulutlara Hera’nın da sözü geçer; şimşek ve
yıldırımları Hera da kullanır, Zeus, en gizli kararlarından Hera’yı
haberdar eder, ona akıl danışır.

Hera’nın görünüşü de şânına uymaktadır: İri, parlak gözleri (inek
gözlü) vardır; kollarının beyazlığı, uzun boyu dillere destandır. Gür seslidir, elli adamın sesi gibi çıkar sesi.

Ara sıra Zeus’la bozuştuğu olur. Bir keresinde Poseidon’un ve
Athena’nın yardımıyla Zeus’u bağlamaya kalkmıştı da Zeusu Thetis kurtarmıştı.

Beri yanda Zeus da Hera’yı müşkül durumlarda bırakmaz değil
hani. Herakles’i öldürmeye kalktığı için Hera’yı havaya asmış, ellerini bağlamış, ayaklarına iki örs takmış, Hera yalan yeminler, yakarmalar sonu, canını kurtarabilmişti.

Çok kıskançtı Hera: Kallisto’yu ayı yaptı, Artemis’i kandırıp
oklarıyla ona öldürttü Kallisto’yu. İnek kılığına sokturduğu İo’ya bir at sineği musallat edip kızı deliye döndürdü. Zeus’u ayartıp Leto’nun, Alkmene’nin, Europe’nin başına dertler açtı, mahvetti onları.

Dul bereketi işareti olarak nar, Hera’yı sembolize eder. Elinde asa
ve kurban çanağı ve gökyüzünün remzi olarak tavus kuşu, Hera’nın alâmetleridir.

Homeros destanındaki tasvirinde sonraki zamanlar için de gerçeğe uygunluklar görülür. Kocasının üstüne titreyen kıskanç Hera, erkeğin ev dışında başka sevgilileriyle istediği gibi düşüp kalktığı, Yunan şövalyelik çağının karıkoca ilişkilerini temsil eder.

Soru 16 : Zeus’tan olma tanrılar kimlerdir, ve nedir öyküleri, nitelikleri?

Zeus’un dört oğlu Apollon, Ares, Hephaistos ve Hermes’tir:

APOLLON — «Tanrılar içinde en Yunanlı olanı» Apollon, Yunanistan’a çok eski çağlarda KüçükAsya’dan geldi. Leto, ikiz
kardeşler Artemis ile Apollon’u Delos adasında doğurmuştu. Apollon’un sık sık rastlanan adlarından biri Phoibos (ışıldayan) dur. İlk zamanlarda Apollon: 1) Ekim-tarım tanrısıydı. Hasat öncesi Thargelion, sonbahardaki Pyanopsion ayları kutsal sayılır, bu addaki törenlerde Apollon kutlanırdı. 2) Çobanların tanrısıydı, kurtları sürülerden uzak tutardı. 3) Sağlık ve ceza tanrısıydı. Oklarıyla etrafına veba ve ölüm saçardı (İlyada’nın baş tarafları); Niobe’nin oğullarını bu oklarla öldürmüştü. Bir yandan da hastalıkları iyi eder, insanları
suçlarından temizler, günahları giderirdi. Sonradan sağlık tanrılığında Apollon’un yerini oğlu Asklepios aldı. 4) Apollon, geleceği haber veren tanrı diye de bilinirdi. Sonraları: 5) Şehir kapıları bekçiliğinden ötürü, yeni kurulan şehirlerin, piri, koruyucusu, halk hayatının düzenleyicisi kabul edildi. Yollar, kapılar tanrısı olarak Apollon’un adlarından biri Agyieus’tur. Yunan evlerinin kapıları önüne sivri
direkler dikilir, bu kutsal direkler başlangıçta tanrının kendisini temsil ederlerdi. 6) Güzel sanatların, ilmin, özellikle müziğin tanrısı oldu. Kithara çalıyor, Musa’ların korosunu yönetiyordu. 7) Ancak 6. yüzyılda güneş olarak görünür. Apollon’un güneş şeklinde tasavvuru
düşüncesini Eflâtun da benimsemişti. Romalıların öğrendikleri ilk Yunan tanrısı Apollon oldu. Romalılar Apollon’u MÖ 496 da İtalyada kurulmuş en eski Yunan kolonisi Kumae’den aldılar. Roma, 212’den
sonra Apollon şerefine oyunlar düzenlemeye başladı. İmparator Augustus, kendi koruyucu tanrısının Apollon olduğunu söylerdi, MÖ 17 de şair Horatius, övgülerinde Apollon’u güneş tanrısı olarak yüceltir. — Apollon’un kutsal ağacı, defne (Daphne) dir. Apollon ile Kyrene’nin oğlu Aristaios da hayvan gütmenin, zeytin yetiştirmenin, arıcılığın tanrısıdır.

ARES — Zeus ile Hera’nın oğlu Taş taş üstünde bırakmayan kanlı savaşlar tanrısı. Yurdu, azgın Thrakia. Tanrılar içinde en sevilmeyeni. Romalılar, onu kendi tanrıları Mars ile bir tutarlar. Ares’in bir başka
adı ENYALİOS’tur. Savaş tanrıçası Enyo da Ares’in yanındadır hep.»

HEPHAİSTOS (Lat.Vulcanus) — Ateş tanrısı; demircilerin zanaatkarların tanrısı. iki ayağı da topaldı. Homeros, bunun sebebini iki efsanede, ayrı şekillerde anlatır: Birinciye göre (İlyada I, 590 v.d.)
babası Zeus, karısı Hera ile çekişirken Hephaistos, annesi Hera’dan yana çıkmış, Zeus da oğlunu Lemnos adasına fırlatmış, Hephaistos bu yüzden topal kalmıştı. İkinci efsaneye göre (İlyada XVIII, 394 v.d.)
Hephaistos topal doğmuş, annesi Hera da onu Olympos’tan aşağı atmış, fakat nereid’lerden Thetis ile Eurynome, çocuğu kurtarmışlardı. —Hephaistos, bir KüçükAsya tanrısıydı; özellikle Lemnos adasında erken sönmüş bir yanartoprakta saygı-tapkı görürdü. Sonraları, yanardağların içinde çalıştığı düşüncesine geçildi. Tanrılar, kahramanlar için o güzel görklü silâhları, zinetsanat eserlerini
yanardağlarda yapıyordu: Tanrıların tunçtan evlerini, Pandora’nın heykelini, Eros’un oklarını, Helios’un arabasını, Akhilleus’un pusatlarını hep o yaptı. Kendisine altından iki de cariye yaptı; hareket eden, konuşan bu kızlara dayanarak yürürdü. Böyle güzel şeyler
yaratan sanatkâr, çirkin ve sakat olduğu halde en güzel tanrıça ile (Aphrodite veya Kharis) evlendi. Atina’da zanaatkarlar, Athena ile birlikte Hephaistos’u mesleklerinin piri bilirlerdi. Atina’daki Theseion tapınağını Hephaistos yapmıştı. Resimlerde elinde bir kıskaç sakallı bir
adam olarak görülür; sol ayağı kısadır ötekinden.

Soru 15 : Zeus’un öbür iki erkek kardeşi Poseidon ile Hades
mitoslara ne şekilde geçtiler? Görünüşleri, kılıkları nasıldır?

POSEİDON (Lat. Neptunus) — Denizlerin, suların tanrısı: en eski
tanrılardan biri. Daha Dor’ların göçlerinden önce Peloponnesos ile Boiotia’da saygı tapkı görürdü. Poseidon, üç dişlisiyle denizleri allak bullak eder, karaları sarsar, depremler yollardı. Bunun için, Poseidon’a Enosikhthon ile Gaieokhos (yerin altında yürüyen) da denir. Poseidon, atların da tanrısıydı (bu niteliğine Homeros’ta rastlanmaz), en eski efsanelerde sık sık at şeklinde tasvir edilir. Şerefine tertiplenen araba yarışları içinde, Korinthos’ta yapılan İsthmia yarışları en meşhurlarıdır. Atina’daki Erekhteion’da, Poseidon’la Athena arasındaki yarışın izleri görülür: Poseidon, üç dişli asasını vurunca kayada koca bir yarık açılmıştı. Denizci İonia’lılar, denizlerin tanrısına, özellikle, balıkçılığın koruyucusu, piri diye saygı-tapkı gösterirler. şerefine Panionia şenliklerini kutlarlardı. — Yüceliğine uygun bir şekilde, Zeus’un kardeşi olan Poseidon, Amphitrite ile evlenmişti; Amphitrite deniz dibi
tanrıçasıdır. Bütün deniz yaratıkları (Nereid’ler, Triton’lar),
Poseidon’un maiyetini teşkil ederler. Poseidon’un oğullarından biri Amykos’tur. Bebryk’lerin kıralıydı. Ülkesinin kıyılarına gelen
yabancıları yumruk döğüşüne zorlar, yenilenleri öldürürdü.
Argonautlar, Bebryk’ler iline geldiklerinde Amykos, Polydeukes’e
yenildi, artık tehlikesiz bir hale geldi. Poseidon’un bir diğer oğlu
Kyknos’tu: Akhilleus onu Troya önünde öldürdü.

HADES (Lat. Orcus) — Kronos’un üç oğlu (Zeus, Poseidon ve
Hades), dünyayı aralarında bölüştükleri vakit Hades’in payına yeraltı düşmüştü. İnsanların ve tanrıların hiç sevmedikleri Hades, karısı Persephone (Demeter) ile beraber, yer altında gölgeler halinde dolaşan ölülere hükmeden sert, zalim bir tanrıdır. Hades kelimesi, «görünmeyen» anlamına gelir: Sihirli bir tulga onu görünmez yapar. Ülkesinin, girenlere daima açık kapısından, kimse dışarı çıkamaz. Hades kelimesi klasik çağdaş yalnız yeraltı hâkiminin adı olarak kullanılmış, Yeraltı ülkesi anlamına kullanılmamıştı. Hades’in bir adı da PLUTON’dur.

Soru 13 : Yunan mitologyasına göre dünya, evren nasıl yaratıldı?

KHAOS — Önce Khaos vardı. Bu boş ve sonsuz mekândan ilk tanrıça GAĠA (Lat. Tellus) yani toprak, yani yeryüzü ve TARTAROS, yani toprağın altı ve EROS yani aşk var oldu. Gaia’nın kocası yoktu; ilk tanrıça Gaia, kendiliğinden dağları, denizleri ve URANOS’u yani gökyüzünü doğurdu. Tanrıların atası Uranos’tur.
Gaia ile Uranos’un birleşmelerinden Titanlar, yüz kollu devler olan Hekatonheir’ler ve Kyklop’lar meydana geldi (bunlar için bk. Soru: 30) Fakat Uranos, bütün bu çocuklarını anneleri Gaia’nın karnında saklıyor, onları gün ışığına çıkarttırmıyor, göstermiyordu. Buna kızan Gaia, Titan’lardan biri olan oğlu Kronos’u kandırdı.

KRONOS — Babası Uranos’un üretim organını kesti, denize attı. Evrenin sahibi şimdi Kronos olmuştu. Kronos’un, kız kardeşi RHEİA’dan çocukları doğdu: Yani Rheia, Kronos’a Olympos tanrılarını doğurdu. Fakat evrenin tek egemeni Kronos da, doğar doğmaz yutuyordu kendi çocuklarını. Oğulları Hades ile Poseidon ve kızları Hestia, Demeter ve Hera, bu şekilde yutulmuşlardı. Kronos’un oğullarından biri de Zeus’tur.

Atinalı Attika’ya onun adıyla İkaria da denirdi. Konukseverliğine bir karşılık olarak Dionysos, İkarios’a asmalar hediye etmişti. Tanrının bu hediyesini dağıtmak üzere köyleri dolaşırken, sarhoş köylüler, İkarios’u öldürdüler. Sadık köpeği Maira’nın öne düşmesiyle, İkarios’un kızı Erigone, babasının ölüsünü buldu, acısından kendini astı. Günahlarının kefareti olmak üzere Atinalılar salıncak törenlerini (Aiora) kurdular. Bu törenlerde ağaçlara asılı heykelleri sallarlardı.
Şahıslaşmış adaleti de temsil eder, Aiskylos’un tragedyalarında Dike, bütün oluşların temel kuvvetlerinden biri diye gösterilir.
Amazonlar kraliçesi. Troya savaşı çıkınca ordusunu alıp Yunanlılara karşı savaşa gidişi, «Aithiopis» destanında anlatılır. Penthesileia birçok yiğitleri hakladıktan sonra, teke tek dövüşte Akhilleus tarafından öldürüldü.
Euripides, «Bakkha’lar» tragedyasında Pentheus’un nasıl öldüğünü anlatır: Pentheus, bu Dionysos bayramının yapılmasına engel olmak istemişti. Tanrı onu cezalandırdı: Pentheus, erkeklerin alınmadığı bu şenlikte Bakkha’ları gizlice dinlemek isterken, aralarında annesi Agaue de bulunan kudurmuş kadınlar tarafından parçalandı.
Lyra’yı çaldıkça bütün tabiat kendinden geçer, vahşi hayvanlar kulak kesilir ağaçlar kayalar çalgının büyüsüyle yürümeye başlardı. Karısı Eurydike bir yılan sokmasından ölünce Orpheus Yeraltı Ülkesi’ne indi; sazının nağmeleri gölge ruhlara bile dokundu. Ölüler ülkesinin merhametsiz tanrıçası Persephone, şaire acıdı, Eurydike’yi geri vermeye razı oldu. Yalnız, yeryüzüne çıkana kadar Orpheus, arkasına bakmayacaktı. Orpheus yolda dayanamadı, Eurydike’nin sahiden gelip gelmediğini anlamak üzere arkasına baktı, bakınca da karısı tekrar geri alındı. Yeryüzüne eli boş dönen Orpheus, bütün kadınlardan nefret etti. Vahşi yaradılışlı Thrakia kadınları da onu parça parça ederek cezalandırdılar; başını ve lyra’sını denize attılar.
Hekimlik bilir, bilge bir Kentaur. Akhilleus’u, İason’u, daha başka birçok yiğitleri hep o yetiştirdi, ölümsüzdü, ama Herakles, onu zehirli oklarından biriyle yanlışlıkla yaralayınca, iyileşmeyen bu yara, Khiron için bir azap oldu. Khiron da ölümsüzlüğünü Prometheus’a bıraktı.
Thebai önlerinde oturan bu canavar [sphinks], yoldan geçenlere: «önce dört, sonra iki, sonra da üç ayakla yürüyen nedir?» bilmecesini sorar, bilmeyenleri uçuruma fırlatırdı.
Dionysos’un yanında gezip dolaşan, taşkın, atak, sarkıntıdan hoşlanır, at kulaklı, at kuyruklu, at ayaklı yarı insanlar. Yaşlılarına Silenler adı verilir. Silenos, Satyr’lerin babaları sayılır.
Söylentilere göre Syrakusa tiran’ı Dionysios (MÖ 405-367), saadetini öven Damokles’e bu saadetten onun da kâm alabileceğini bildirdi. Damokles kabul etti. Dionysos, Damokles’i binbir ihtişamın ortasına oturttu, ama başının üzerine de keskin bir kılıç astı. Kılıç ince bir kıla bağlı olarak Damokles’in tepesinde, havada duruyordu. Damokles, tehlikeyi görünce böyle saadetten, böyle ihtişamdan azad edilmesini diledi.
«Damokles’in kılıcı» sözü, bu yüzden, tehlikeler ortasında korkularla yaşanan tedirgin saadetleri anlatmada kullanılan deyimdir.
AIGISTHOS — Thyestes’in oğlu. Kral Agamemnon, Troya savaşında iken Aigisthos, Agamemnon’un karısı Klytaimestra’yı ayarttı, geri döndüğü zaman Agamemnon’u alçakça öldürdü. Yedi yıl sonra da Agamemnon’un oğlu Orestes, Aigisthos’u öldürerek babasının öcünü aldı.
Thebai kralı Laios’a Delphoi kâhinleri, erkek çocuğu olmamasını, olursa o çocuğun eliyle öldürüleceğini hatırlatmışlardı. Ama karısı İokaste, Laios’a bir oğlan doğurdu. Çocuğu, ayaklarını delerek Kithairon dağına bıraktılar. Çocuğu, dağda çobanlar buldular, ona Oidipus (şiş ayaklı) adını taktılar, alıp Korinthos’a getirdiler. Kral Polybos, onu kendi oğlu gibi büyüttü. Oidipus büyüyünce kendi soyu sopu üzerine şüpheye düştü. Delphoi tapınağına başvurdu, kâhin ona babasını öldürüp annesiyle evleneceğini bildirdi. Bu korkunç kaderden kaçınmak için, Oidipus, babası bildiği kral Polybos’un yurdu Korinthos’a dönmedi, Thebai yoluna saptı. Phokis’te bir üç yol ağzında, Delphoi’ye gitmekte olan asıl babası Laios’la karşılaştı. Yol vermek meselesi yüzünden aralarında kavga çıktı; Oidipus, Laios’u öldürdü; onun kim olduğunu bilmiyordu. Thebai önlerine varınca Sphinks adlı canavarın sorduğu bilmeceyi çözdü, şehri canavardan kurtardı. Mükâfat olarak Oidipus’u Thebai’ye kral yaptılar, kraliçe İokaste’yi de Oidipus’a verdiler. Oidipus, kendi öz annesiyle evlendiğini bilmiyordu. Annesinden Eteokles, Polyneikes adlarında iki oğlu, Antigone ve İsmene adlarında iki kızı oldu. İşlenen bu günah yüzünden şehirde bir veba salgını başgösterdi. Delphoi tapınağına kurtuluş çaresini sordular; kâhinlerden, Laios’un katilinin cezalandırılması gerektiği cevabı alındı. Kâhin Teiresias durumu açıkladı. Oidipus’un araştırmaları da Teiresias’ın dediklerinin doğruluğunu ortaya koyunca İokaste kendini astı, Oidipus kahrından gözlerini kör etti. Oğulları, babalarını kovdular, o da saltanat kavgasında birbirinizi öldüresiniz diye onlara beddua etti (Thebai’ya karşı yediler); sonra da kızı Antigone ile birlikte yollara düştü, dilene dilene sonunda Attika’daki Kolonos şehrine vardı, orada barındı, orada öldü.
İlk kadın. Prometheus ateşi çalıp insanlara vermiş, Zeus da o âna kadar rahat, mutlu yaşayan insanları cezalandırmak için Hephaistos’a güzel bir kadın yapmasını emretmişti; bu kadın Pandora’dır. Tanrılar onu her türlü göz alıcı güzelliklerle süsleyip bezeyerek (bütün tanrıların armağanı anlamına Pandora adı buradan geliyor) Prometheus’un kardeşi Epimetheus’a eş olarak yeryüzüne yolladılar. Tanrılar bütün acıları, kötülükleri bir fıçıya doldurmuşlar, fıçıyı Pandora’ya vermişlerdi, içini çok merak ettiği için Pandora, fıçının kapağını açtı. Bütün felâketler, üzüntüler fıçıdan çıkarak dünyaya yayıldılar; fıçıda sadece ümit kaldı.
DİONYSOS — Bakkhos da denir (Latincede: Bacchus yahut: Liber). Şarap tanrısı. Zeus’un Thebai’li Semele’den olan oğlu. Semele, Zeus’u gerçekteki haliyle görmek istemişti. Bu, onun ölümüne sebep oldu. Çünkü Zeus, bir yıldırım şeklinde göründü. Semele öldüyse de Zeus, henüz doğmamış olan çocuk Dionysos’u kurtardı, doğana kadar onu kendi baldırında sakladı Sonra Nysa’daki nymphe’lere verdi; Dionysos’u bu nymphe’ler büyüttüler.
ARES — Zeus ile Hera’nın oğlu Taş taş üstünde bırakmayan kanlı savaşlar tanrısı. Yurdu, azgın Thrakia. Tanrılar içinde en sevilmeyeni. Romalılar, onu kendi tanrıları Mars ile bir tutarlar. Ares’in bir başka adı ENYALİOS’tur. Savaş tanrıçası Enyo da Ares’in yanındadır hep.
Girit mitosuna göre Zeus’un doğuşu şöyle olmuştu: Kronos, tacını tahtını elinden almasınlar diye, Rheia’nın doğurduğu çocuklarını yutardı. Zeus doğunca Rheia, Kronos’a doğurduğu çocuk yerine bir kaya parçası yutturdu, çocuk Zeus’u Girit’te bir mağarada gizlice büyüttü (Amaltheia, Kureta’lar). Zeus büyüyünce Kronos’u tahtından indirdi. Dünya egemenliğini, kardeşleri Poseidon ve Hades ile bölüştü: Poseidon’a denizleri, Hades’e yeraltı ülkesini verdi.
KHAOS — Önce Khaos vardı. Bu boş ve sonsuz mekândan ilk tanrıça GAIA (Lat. Tellus) yani toprak, yani yeryüzü ve TARTAROS, yani toprağın altı ve EROS yani aşk var oldu. Gaia’nın kocası yoktu; ilk tanrıça Gaia, kendiliğinden dağları, denizleri ve URANOS’u yani gökyüzünü doğurdu. Tanrıların atası Uranos’tur.
Gaia ile Uranos’un birleşmelerinden Titanlar, yüz kollu devler olan Hekatonheir’ler ve Kyklop’lar meydana geldi. Fakat Uranos, bütün bu çocuklarını anneleri Gaia’nın karnında saklıyor, onları gün ışığına çıkarttırmıyor, göstermiyordu. Buna kızan Gaia, Titan’lardan biri olan oğlu Kronos’u kandırdı.
KRONOS — Babası Uranos’un üretim organını kesti, denize attı. Evrenin sahibi şimdi Kronos olmuştu. Kronos’un, kız kardeşi RHEIA’dan çocukları doğdu: Yani Rheia, Kronos’a Olympos tanrılarını doğurdu. Fakat evrenin tek egemeni Kronos da, doğar doğmaz yutuyordu kendi çocuklarını. Oğulları Hades ile Poseidon ve kızları Hestia, Demeter ve Hera, bu şekilde yutulmuşlardı.
Kronos’un oğullarından biri de Zeus’tur.
İnsandaki tanrısal ruh, bedende(soma) bir mezarda(sema) gibi hapistir, öte dünyaya kavuşmaya çabalar. Dioniziak taraf , titanik unsurlardan temizlenmek ister. Bunun için de ruh, günahından temizlenmek üzere , birçok vücutlarda dolaşır.
Başlangıçta KHRONOS evreni(zamanı) yarattı.

Evrenden tanrı PHANES doğdu. Hem erkek hem

dişi olan Phanes, NYKS’i (gece) doğurdu.Onunla

birleşerek, GAİA(toprak), URANOS(gök) ve

KRONOS’u dünyaya getirdi.

Kronos’un oğlu ZEUS, Phanesi yıtarak dünya

egemenliğini eline geçirdi.

Zeus, kızı PERSEPHONE-DEMETER ile birleşip

DİONYSOS-ZAGREUS’u yarattı.

Dionysos-Zagreus , TİTANLAR tarafından parçalandı, yutuldu.

Bunun üzetine Zeus, yıldırımların aleviyle Titanları mahvetti.

Ama Titanların külünden İNSAN meydana geldi.

İnsan soyunda Titanların kötü, yutulmuş Dionysos ‘un tanrısal iyi huyları birleşti

Kral Silenos’a insan için en iyi şey nedir ? diye sormuş, o da

Doğmamak!

cevabını vermiş. İkinci şey sorusunu da,

olabildiğince çabuk ölmek!

diye cevaplamış.

Bütün felaketler, üzüntüler fıçıdan çıkarak dünyaya yayıdılar;fıçıda sadece umut kaldı.
Avrupalı millet demek, Avrupa coğrafyasında bulunan demek değil, Avrupalı millet evvela bütün Antikite’yi , yani YUNAN ve LATİN’in belli başlı eserlerini , sonra diğer Avrupa milletlerinin de yine belli başlı kitaplarını kendi diline nakledendir.
Yusuf Kamil Paşa’nın, Türkçede ilk çeviri roman olan, Terceme-i Telemak adlı kitabının mitologya ile ilgisi nedir?

O kitap Fransız yazarlarından Fenelon’un (1651-1715) ya­ pıtıdır. Bir rahipti Fenelon. Kızların eğitimi konusunda yazl ığı bir yapıt üzerine Fransa kralı XIV. Louis, onu torunla­ rına öğretmen yaptı. Fenelon, kral torunları için yazdı Les aventures de Telemaque adlı kitabını. Telemakhos’un serü­venlerinin anlatıldığı ve roman yoluyla eğitim amacı güdü­len, bir yandan da kralı eleştiren bu kitap, Türkçeye ilk de­ fa 1859’da Yusuf Kamil Paşa tarafından çevrildi, bu çeviri 1862’de basıldı. Kitabı Ahmet Vefik Paşa’nın ikinci defa çe­virip yayımlatması 1880/81 yılındadır. Kitabın yeni bir çe­virisi Milli Eğitim Bakanlığı yayınlarında çıktı (Telemak­hos’un Başından Geçenler, çev. Ziya İshan, 1946). Fene­lon’un bu kitabı, Yunan mitologyasını bir roman biçiminde okuyup öğrenmek isteyenler için yararlıdır.
TELEMAKHOS – Odysseus ile Penelope’nin oğlu. Ho­meros, genç Telemakhos’ta yiğitlik duygusunun uyanışını Odysseia’da (1-IV) çok güzel anlatır. Yolculuklara çıkıp uzun zaman aradığı babası yurduna dönünce Telemakhos, annesiyle evlenmek isteyenlere karşı, babasıyla birlikte çar­pıştı.

Yunan mitologyasında Nuh tufanına benzer bir mitos var mıdır?

DEUKALİON – Zeus, gün geçtikçe daha günahkar olan insanları bir tufanla yok etmeye karar vermişti. Bu tu­fandan sadece Deukalion ile karısı Pyrrha kurtuldular.
Çünkü Deukalion’un babası Prometheus, oğluna bir tekne yapmasını öğütlemişti. Karı koca, bindikleri bu teknede do­kuzuncu gün Parnassos Dağı’na ayak bastılar. Zeus’tan ye­ ni insanlar yaratmasını dilediler. Zeus onlara, Ananın ke­mikleri ni arkalarına atmalarını buyurdu. Prometheus’un açıklaması üzerine Deukalion ile Pyrrha, toprağın taşlarını arkalarına attılar. Böylece Deukalion’un attığı taşlardan er­kekler, Pyrrha’nın attıklarından da kadınlar olmak üzere yeni bir insan soyu türedi.
Pyrrha, yeryüzünün ilk kadını Pandora’nın kızıdır.

LETHE – Yeraltı Ülkesi’ndeki unutma ırmağıdır. Ruh­lar, yeraltına iner inmez, yeryüzündeki yaşamlarını unut­ mak için bu ırmağın suyundan içerler.
KHARON – Ölülerin gölge ruhlarını Styks Irma­ ğı’ndan geçirip Yeraltı Ülkesi’ne götüren kayıkçıdır. Kayığa binme ücreti olan 1 obolos, gömülürken ölünün ağzına ko­ nurdu.
Hades’in kapısını Kerberos adlı köpek bekler. Yeraltı Ül­ kesi’ne gelenleri kuyruğunu sallayarak içeri alır, ama kim­ seyi bir daha dışarı salıvermez. Resimlerde çokluk, üç baş­ lı, yılan kuyruklu görünür. •:·Herakles, onu zorla yeryüzüne çıkarmıştı.
TARTAROS – Yeraltı Ülkesi’ndeki hapishanedir. Zeus, yenilen Titan’ları oraya atardı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir