İçeriğe geç

Mırıldandıklarım Kitap Alıntıları – Murathan Mungan

Murathan Mungan kitaplarından Mırıldandıklarım kitap alıntıları sizlerle…

Mırıldandıklarım Kitap Alıntıları

Kırdım mı incittim mi birilerini
Kimleri kazandım, yitirdiklerim kimler?
Kendimi yineledim mi yazdıklarımda?
Yeniden düşünmeliyim
Dostluklarımı, ilişkilerimi
Dağınık yatağım, mutsuz yatağım
Çoğalttın mı eksiklerimi
Gözlerim çocukluk fotoğraflarında mı kaldı
Yitirdim mi yoksa masumiyetimi?
Borçlarımı ödedim mi?
Doğru seçtim mi soruların fillerini
Tırnaklarım kesilmiş, dişlerim fırçalanmış
Saçlarım taranmış giysilerim ütülü, odam düzenli mi?
Ödünç aldığım kitapları geri verdim mi?
Geri verdim mi aldıklarımı:
Aşkları, dostlukları, sevgileri, güvenleri,bağları
kitaplara, sayfalara, satırlara borcumu ödedim mi?
Yokladım mı duygularımı hala sevebiliyor muyum insanları?
bakıyorum gençliğim geçiyor uzaktan
dudaklarında bir ıslık
kitapların on lira olduğu zamanlardan
uçan kuşlar konsun senin göğüne!
umutlar kere alamıyoruz artık, kullanılmış umutlar da karşılanıyor siparişlerimizi
Her zaman yeniden okunacak bir kitap bulunur
öğrenilecek yeni sözcükler
durduğunuz yerde, her yere aynı mesafeden bakıyorsunuz
buraya geldiyseniz eğer, daha ne istiyorsunuz?
Geçmiş bizi bırakıp gitti
o kadar çok şey öğrendik ki,
kendimiz için bile bir klişeyiz artık
en çok buna katlanamıyoruz
farkındayız. Ve çürüyoruz.
Bir zamanlar sanmıştınız ki hayat kitaplardan ve sözcüklerden geçer
kendinizi eskiten oyunlara daldınız
örneğin uzun tutulmuş bir Önsöz yüzünden kitaba geç kaldınız
sözcükler. Tutmamış ömürlerin teyel yerleri
Ardından uzun uzun bakılan adı bilinmedik sevgililerden,
küskün omuzlu terk edilmişliklerden
şimdi hemen kalksam buradan
hemen çıksam uzun sokaklardan birine
kiminle karşılaşabilirim
kime vurulurum ölesiye, eve dönmeden
geceme kuzguni bir cehennem gibi eklenen
bir ölümcül sevda hangi köşe başında
keser yolumu
bir tenhaya ulak olan
o suret avı
bırakır mı yakamı
haracı ödenmeden
bırakır mı yakamı
bir suretten, bir şiirden, bir hüzünden
ak kağıda düşürülmüş
imzasını görmeden
Her durakta ölümsüz bir aşk edinecegim
Bir bakıştan bir duruştan
Çağrışımın sonsuz hazından
Unutulmaz bir sevgili daha birakacağım ardımda
Belki de yaşanabilecek en uzun serüveni terk edeceğim
Daha otobüsün ilk basamağında
Kim bilebilir ki?
Sonrayı, sonrasını kim bilebilir?
Gizli gizli veda edeceğim ona, görmeyecek
Ve bu duyguyla burkulmuş yüreğim
Otobüs camına bağrında kanlı bir ok ile
Bir aşk levhası çizecek, ah min-el!
Bu da ötekiler gibi kendisini ölesiye sevdiğimi bilmeden
Yaşayıp gidecek
kaç aşktan oluşmuş bir şeydi aşk
her sevgiliyle biraz daha
biraz daha sizden saklı eskidim
her şeyden önce aşk verilmiş bir sözdü benim için
gün, ay, saat, hafta; takvimişi zaman yani
gelmediniz, ben hep sizi bekledim
eksilen yanlarımla
uzun uzun bakıyorum ardından bir dostu uğurlar gibi
ağlamak geliyor içimden
nasıl da uzağız birbirimize
Bir yıl daha bitiyor
düşlerim, tasalarım, yarım kalmış onca şey her yıl biraz daha kısalıyor bir öncekinden bana mı öyle geliyor
yoksa daha mı hızlı ilerliyor zaman
insan yaşlanırken?
Bir yıl daha bitiyor
İşte bu kadar duru, bu kadar yalın
Ne zaman otursam gecenin başına
Ne zaman müziğin
yazamıyorum sözünü etmek istediğim şeyleri
birbirinden ışığını saklayan uzak yıldızlar gibi
çekiliyor her şey kendi karanlığına.
‘bir zamanlar sanmıştınız ki hayat
kitaplardan ve sözcüklerden geçer
kendinizi eskiten oyunlara daldınız
örneğin uzun tutulmuş bir önsöz yüzünden
kitaba geç kaldınız
Ki “hayatınız” su içinde birkaç roman eder
Sözcükler. Büyülenmiş, içi doldurulmuş, bekletilmiş, kullanılmış,
anlamı çoğaltılmış, yani sizin
yerinizi bekler, diye
öğrendiğiniz
Bütün sözcükler yaşamı çaldı sizden”
deri ceketlerimize sığdırdığımız düşlerimiz kadar
âşık ve düşmandık
dünya acıtırdı bizi. her şey kanatır, her şey yaralardı
sevişmek çekip çıkarmazdı bizi derinliğimizden
öfkemizi dindirmezdi hiçbir şey
En çok buna katlanamıyoruz
Farkındayız. Ve çürüyoruz.
kimse kimseyle hiçbir şeyi paylaşmıyordu nicedir, bir hastalığın birlikte yaşanması isteniyordu yalnızca
her yara bulaşsın diye gösteriliyordu bir başkasına
böyle zamanlarda hiçbir şey anlatmıyordu ne konuşmak,
ne konuşmamak
hangi aşk mümkündür âşığı öldürmeden
her aşk, her şiir
ardından uzun uzun bakılan adı bilinmedik sevgililerden,
küskün omuzlu terk edilmişliklerden,
perspektifinde hep bir sokak taşıyan
o sessiz
o faili meçhul cinayetlerden
mürekkep lekesi miras
resim altı sözcüklerden
aşk mümkün olsa idi ahh, âşığı öldürmeden
.. kalın bir kireç tabakası altında bütün duygularımız.
Biz ki, 45’lik plakların, radyo istek programlarının, yazlık sinemaların çocuklarıydık, yarım kalmış devrimimizi emanet ettik doların ve markın dalgalanmalarına!..
.. birbirimizi yitiriyoruz her buluşmada.
Gençliğimizi tartarken boşluk tutan avucumuzda
acı çekiyoruz
acı çeken yerlerimiz kalmış diye seviyoruz
sonra ya bira içiyor, ya televizyon seyrediyoruz.
Çok oluyor değil mi, haklı oluşun kişisel doyumundan vazgeçeli
.. üzerine yemin ederim ki;
Eğrelti otundan kömüre
Boşuna değil yaşananlar.
Sürünerek götürdüğümüz dargın beraberlikleri saymazsak
ne kalıyor elimizde?
ölenler,
terk edenler,
bir de telefonları, adresleri, kendileri değişenler
..bu kadar benzerken birbirimize
neden bu kadar uzaktık..
“Kendime yerleşmek, kendimden uzaklaşmak için gözlerimi kapıyorum.
Dinliyorum, uçurumlara tutunmuş ağaçlar gibi başka odalardaki yalnızları.”
kısa sevgi anları çakan şimşek ömürsüz
yeniden kilitlenir kara bulutlar
herkes kendi sığınağını kendi dağına kazmış
Bunaldım kendisiyle boğuşmasını Başkalarında çözmeye çalışan insanlardan
Geçmiş bizi bırakıp gitti O kadar çok şey öğrendik ki, kendimiz için bile bir klişeyiz artık En çok buna katlanamıyoruz Farkındayız. Ve çürüyoruz.
deşilmiş çocukluk
açığa çıktıkça
ürperen yaralarımız
bu kadar benzerken birbirimize
neden bu kadar uzaktık
Kaç zamandır duru, yalın, çalışkan, iyi insanlar özlüyorum;
”İçtenliğin ” ya da ”dünya görüşünün ” kirletmediği.
hangi limanlarda kaldı kim bilir
bir bizim sanarken ömrümüzü
yazdığımız
okunaksız defterler
Yokladım mı duygularımı
Hâlâ sevebiliyor muyum insanları?
Hani erken inerdi karanlık,
Hani yağmur yağardı inceden,
Hani okuldan, işten dönerken,
Işıklar yanardı evlerde,
Eskidendi, çok eskiden.

Hani ay herkese gülümserken,
Mevsimler kimseyi dinlemezken,
Hani çocuklar gibi zaman nedir bilmezken, Eskidendi, çok eskiden.

“Büyüdük, büyüdük sandık
kaybetti bazı şeyler artık önemini.”
Çıkmaz sokaklardı adresiniz.Sığındığınız kalelerde birer birer eksildiniz.
gelmediniz, ben hep sizi bekledim
eksilen yanlarımla
sizden saklı eskidim
“Masumlar ne anlatır yüzlerinde? Cennet, neyi yitirdikten sonra aramaya başladığımız şeydir? İçimizdeki boşluktan başka nedir ki ölüm, bu boşlukla nereye kadar gidilebilir?”
bütün ayrıntılar orta halli bir şiir gibi
karışıyor akşama.
Eğer aşktan söz edildiğini duymamış olsalar,
Hiçbir zaman sevemeyecek olan insanlar vardır.
uçan kuşlar konsun senin göğüne!
“Gözlerim çocukluk fotoğraflarında mı kaldı
yitirdim mi yoksa masumiyetimi?”
Kalbim, kapatılmış kireç kuyusu.
Akıyor kendine.
“O kadar çok anlattım ki kendime kaldım anlatmaktan.”
“Anayurdum gece, kalbimi yazdım mürekkebinle.”
Kalbim, kapatılmış kireç kuyusu.
Akıyor kendine.
“Ne zaman otursam gecenin başına
Ne zaman müziğin
göçüyorum boş kağıdın sessizliğine
kalbim, kapatılmış kireç kuyusu
akıyor kendine.”
“Ne kadar uzak görünüyordu bize
Oysa geldik. İşte buradayız. Yaşlanıyor ve ayrılıyoruz.”
“Büyüdük, büyüdük sandık
kaybetti bazı şeyler artık önemini.”
Eğer aşktan söz edildiğini duymamış olsalar,
Hiçbir zaman sevemeyecek olan insanlar vardır.
“Masumlar ne anlatır yüzlerinde?
Cennet, neyi yitirdikten sonra aramaya başladığımız şeydir?
İçimizdeki boşluktan başka nedir ki ölüm,
bu boşlukla nereye kadar gidilebilir?”
“Ne senledir oysa, hep senledir oysa
gecelerin ötesi dediğin şey
kendin için yaşadığın sinema.”
Eğer aşktan söz edildiğini duymamış olsalar,
hiçbir zaman sevemeyecek olan insanlar vardır.
“Üst katın penceresinde bir kadın
yaşlı ama sanki yaşlılık yıkamış yüzünün anlamını.
Bir fesleğen saksısı duruyor hemen yanı başında
belli ki yalnızlığını onunla süslemiş, ortak etmiş hayatına.”
“Etimi satın alabilirsin, ama ruhumu asla!”
“Bilmiyorum kalmış mıdır adresini
yüzlerinde taşıyan insanlar
hâlâ bir umut var mıdır
çıkmaz bir sokağa benzeyen bu
avare avunması vitrinlerde.”
“O kadar çok anlattım ki
kendime kaldım anlatmaktan.”
“Kargınmış bir çocuktuk büyüdüğümüzden beri.”
..kaç zamandır duru, yalın, çalışkan, iyi insanlar özlüyorum
‘içtenliğin’ ya da ‘dünya görüşünün’ kirletmediği
Büyüdük, büyüdük sandık
Kaybetti bazı şeyler artık önemini
çıkmaz sokaklardı adresiniz. sığındığınız kalelerde birer birer eksildiniz.
bir zamanlar sanmıştınız ki hayat
kitaplardan ve sözcüklerden geçer
kendinizi eskiten oyunlara daldınız
örneğin uzun tutulmuş bir önsöz yüzünden
kitaba geç kaldınız
Ki ‘hayatınız’ su içinde birkaç roman eder
Sözcükler.Büyülenmiş, içi doldurulmuş, bekletilmiş, kullanılmış,
anlamı çoğaltılmış, yani sizin
yerinizi bekler, diye
öğrendiğiniz
Bütün sözcükler yaşamı çaldı sizden
bu kadar benzerken birbirimize
neden bu kadar uzaktık
Masumlar ne anlatır yüzlerinde?
Cennet, neyi yitirdikten sonra aramaya
başladığımız şeydir?
İçimizdeki boşluktan başka nedir ki ölüm,
Bu boşlukla nereye dek gidilebilir?
gelmediniz, ben hep sizi bekledim
eksilen yanlarımla
sizden saklı eskidim

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir