Haydar Baş kitaplarından Milli Ekonomi Modeli kitap alıntıları sizlerle…
Milli Ekonomi Modeli Kitap Alıntıları
Sosyal devlet yaklaşımı hem sosyal adaleti, hem de sürekli büyümeyi sağlamaktadır. Yani fakir bir insanı doğrudan desteklemek, dolaylı olarak sanayiciyi de desteklemektir.
Sağlık hizmetleri , hastayı iyileştirmeyi sağlayamadığı gibi, sağlıklı insanı dahi hasta edecek bürokratik engeller ve kısıtlamalarla doludur.
Yaşamak isteyen devlet, vatandaşlarını yaşatmak durumundadır.
AB’ye girildiği takdirde Türk insanına iş bulunacağı iddiası da gerçeklerle uzaktan yakından alakalı değildir.
Çünkü AB’nin başındaki en büyük iktisadi problem işsizliktir.
Yasama, yürütme ve yargı erklerinin AB’ye devri, aslında devlet iradesinin ve milli egemenliğin AB’ye devri demektir. Bu durumda ise , bağımsız bir devletin varlığından artık söz etmek de mümkün değildir.
AB süreci Türk topraklarının satılmasıdır.
“Kapitalist anlayış elde edilen kârın bölüşümünü kavga mantığında ele aldığı için, kapital sahipleri ile işçiyi kârın bölüşümünde birer rakip olarak görmekte ve tercihini kapital sahiplerinden yana kullanmaktadır”
Alıntı Şuradan
Mili Ekonomi Modeli
Prof. Dr. Haydar BAŞ
Bu malzeme telif hakkı ile korunuyor olabilir.
“Günümüz iktisat modellerinde para ve kaynaklarla beraber bilgi de tekelleşip tabana yayılmadığı için, bireyler çok kabiliyetli de olsa işçi veya memur olmaktan öteye geçemezler”
Alıntı Şuradan
Mili Ekonomi Modeli
Prof. Dr. Haydar BAŞ
Bu malzeme telif hakkı ile korunuyor olabilir.
“Artan dünya nüfusunun tüketim yapamaması, üretim miktarının yetersizliğinden değil, insanların o tüketimi yapacak paradan mahrum olmalarından kaynaklanmaktadır.”
Alıntı Şuradan
Mili Ekonomi Modeli
Prof. Dr. Haydar BAŞ
Bu malzeme telif hakkı ile korunuyor olabilir.
“Liberal ekonomilerde değişim aracı olarak dolaşımda olan para maliyetlidir. Maliyetli para, üretimde daralmaya ve pahalılığa neden olur. Satın alma gücünün azalmasına yani talep daralmasına yol açar. Arz-talep dengesi bozulur. Üretilen mal ve hizmetler değerinin üzerinde piyasalara arz edilir. Çeşitli yollarla piyasalardan paranın faizle çekilmesi mübadelenin sağlıklı gerçekleşmesine engel teşkil eder.”
Alıntı Şuradan
Mili Ekonomi Modeli
Prof. Dr. Haydar BAŞ
Bu malzeme telif hakkı ile korunuyor olabilir.
“Başlangıçta zati değeri olmayan para, tahrik özelliği ile beraber mal ve hizmet üretimini sağlayarak kendine karşılık bulur.”
Alıntı Şuradan
Mili Ekonomi Modeli
Prof. Dr. Haydar BAŞ
Bu malzeme telif hakkı ile korunuyor olabilir.
“İnsanlar ve devletler için esas özgürlük, başka birey ve devletlere muhtaç olmadan yaşamaktır.”
Alıntı Şuradan
Mili Ekonomi Modeli
Prof. Dr. Haydar BAŞ
Bu malzeme telif hakkı ile korunuyor olabilir.
“Yine, bir önemli konu da insanların ekonomik olaylar karşısında tercihlerinin her zaman rasyonel olamayacağı noktasıdır. Çünkü insanın davranışlarına yön veren aklı değil, taşıdığı duygularıdır.”
Alıntı Şuradan
Mili Ekonomi Modeli
Prof. Dr. Haydar BAŞ
Bu malzeme telif hakkı ile korunuyor olabilir.
“İşin bir başka noktası da, liberalizmden yola çıkarak piyasalar için en uygun anlayışın tam serbestlik olduğunu savunanlar, söz konusu kendi çıkarları olduğunda birçok yasağı hayata geçirirler”
Alıntı Şuradan
Mili Ekonomi Modeli
Prof. Dr. Haydar BAŞ
Bu malzeme telif hakkı ile korunuyor olabilir.
Alıntı Şuradan
Mili Ekonomi Modeli
Prof. Dr. Haydar BAŞ
Bu malzeme telif hakkı ile korunuyor olabilir.
“Gelir dağılımındaki dengeyi bozan “para ile para kazanma” yerine, toplumun her kesimine fayda sağlayan “üretim ile para kazanma” mantığı, modelin hâkim unsurudur.”
Alıntı Şuradan
Mili Ekonomi Modeli
Prof. Dr. Haydar BAŞ
Bu malzeme telif hakkı ile korunuyor olabilir.
“Şunu açıkça söylemekte yarar görüyorum. Kapitalist düzene göre ekonomi: İnsanın sınırsız ihtiyaçlarını karşılamak için sınırlı imkânların kullanılması olarak tanımlanmıştır. Bu tanıma dayanan ekonomi kendi toplumunun menfaati için diğerlerini ezecektir. İşte bu nedenledir ki sömürü, savaş, işkenceler ve haksızlıklar dünyaya hâkim olmaktadır.”
Alıntı Şuradan
Mili Ekonomi Modeli
Prof. Dr. Haydar BAŞ
Bu malzeme telif hakkı ile korunuyor olabilir.
Ülkemizde kilise çanları özgürce çalarken ; AB topraklarında açıktan ezan okumak dahi mümkün olmamakta , hatta hasbelkader açıktan ezan okumaya kalkışan olsa, derhal suç işlemiş kabul edilmektedir.
AB Türkiye’ yi değil, Türk topraklarını istemektedir.
Demokrasi, milletin iradesinin üstünlüğünü esas aldığına göre, bu iradeyi engelleyecek veyahut yönlendirecek hiçbir dış güce müsaade edilmeyecektir. Ancak o zaman millet, kendi hür iradesi ile idareye yön verebilir; ancak o zaman özgürlüklerden ve insan haklarından bahsedilebilir.
Güçlü devlet demek güçlü millet demektir.
Sosyal Devlet/Milli Devlet , krizleri, ülkelerin kaderi olmaktan çıkarmakla kalmamakta; aynı zamanda devletleri global tefecilerin talan alanı olmaktan da çıkarmaktadır.
ABD , kriz öncesinde dünya piyasalarında doların değerini yükselterek bir anda bu ülkelerin ihracatlarında ciddi bir daralmaya sebep oldu. Dolar arttığı için yerli paralarda artınca , ihracata dayalı ülke ekonomileri ihracat rekabetini kaybetti.
Böylece mallar elde birikmeye, stoklar artmaya başladı; kısa vadeli kredileri ödemek için elindeki malları satmakta zorlanan firmalar batarken, onlara kredi veren bankalar da battı.
Dünya, standart para birimi olarak doları kabul etmeye devam ettiği sürece, bu aşırı borç, şirketokrasi için ciddi bir engel oluşturmaz. Ancak başka bir para birimi gelip de doların yerini almaya kalkacak olursa ve Birleşik Devletlerin alacaklılarından bazıları, alacaklarını istemeye karar verirlerse , bu durun radikal olarak değişir.
Gerçek şu ki ; Osmanlı ‘nın yıkılışı savaşlar ile değil , alınan borçlar ve akabinde verilen imtiyazlarla olmuştur
Verdiği Kurtuluş Savaşıyla, ezilen halkların özgürlük mücadelesinde öncü olan Türk Milleti , tarihten gelen birikimi ve tecrübesiyle, bugünün Kapitalist sistemi içinde ezilen ve sömürülen milletler için yine önder olmak mecburiyetindedir.
İnsana hizmeti kendi varlık sebebi kabul eden Milli Devlet anlayışı, insanların, temel haklarını ancak hür ve bağımsız milletler olarak yaşayabileceğine inanmaktadır. Bu sebeple Milli Devlet projeleri güçlü devletin, güçlü ordunun ve sağlam ailenin oluşması için geliştirilmiştir.
Milletlerin birlik ve beraberliğinde önemli roller üstlenen inancımızın, ülkemizde kavga unsuru haline getirilmesi; ne laiklik kavramından, ne de dinin özünden kaynaklanmaktadır. Bu durum, ülkemiz üzerinde hesabı olanların, kimlik değiştirerek içimizde çıkardıkları fitneden başka bir şey degildir.
Milli Devlet anlayışında millet ile devlet birbirinden ayrı veya birbiri ile çatışan iki unsur değildir. Aksine millet devlet beraberliği, bütün sorunların çözümünde ve devletin bekasında temel kabul edilmektedir.
İnsana bakışı kökten değiştiren Milli Devlet Tezi, her insanın doğuştan gelen hakları bulunduğunu, devletin gayesinin de bu hakları vatandaşlarına yaşatmak olduğunu ifade etmekte ve projelendirmektedir.
MEM’de alınacak vergi miktarı, gelire göre belirlenir.
Dar gelirli kesimden vergi alınmayacağı için, almayı tasarladığımız vergi ,dar gelirlinin elinde harcama yapma imkânı olarak kalır.
Tüketici kesim güçlenecek, üretim de artacaktır.
MEM, kaynaklar var ve yeterli , onun için de dünyada kaynak savaşına gerek yoktur diyor. Bu haksız anlayış nedeniyle milyonlarca insan öldürülüyor.
Kaynaklar sınırsızdır, ihtiyaçlar ise sınırlıdır.
Halkını düşünen bundan istifade etmeli , bu modele sahip çıkmalıdır. Sessiz bir devrimle, Kapitalizm ve Sosyalizm’i tarihe gömen MEM, boyalı basında gizlendikçe , tam bağımsızlığı temsil ettiğini ve milli duruşun simgesi olduğunu ispatlamaktadır.
Rusya’da ilimle din her zaman çatıştı. Hiç barışmadı. Haydar Baş dinle ilimi barıştırdı. Baş’ın tezinin uygulaması ile topluma huzur gelir dedi. Bu açıklama, Ortodoks Rusya’nın , Müslüman Türk ilim adamının tezi olan Milli Ekonomi Modeli’ni takdiridir.
Milli Ekonomi Modeli, Rus Parlamentosu Duma ‘da dört saatlik bir oturumla gündem edildi, dinlendi.
Milli Ekonomi Modeli, faizi tamamen sistem dışı tutarak paranın serbest hareketine zemin hazırlar, gelir dağılımında dengeyi gözetir ve üretimin önündeki tüm yapay engellerin kaldırılmasını ister .
Toplumdaki bozuk duruma razı olmayan Prof. Dr. Haydar Baş , insan toplumuna Milli İktisadi Model ile adlanan bir anahtar vermistir. Milli Ekonomi Modeli insanlığı huzura ve refaha kavuşturabilecek bir modeldir diye düşünüyoruz.
Milli Ekonomi Modeli’nde dikkat çekildiği üzere, ekonominin odağında para ve teknoloji gibi şeyler değil, insan olmalıdır, diyoruz.
Mili Ekonomi Modeli, tarımı stratejik alan olarak değerlendirmekte ve yerli tarımın devlet tarafından desteklenmesi gerektiğini ifade etmektedir ki, bu son derece haklı ve yerinde bir uygulamadır. Prof. Dr. Haydar Baş ‘ın tarım alanında, üreticiyi desteklemekle kalmayıp, dış rekabete karşı da koruması, geleceğin temel stratejileri ve nesillere gıda teminatı bakımından takdire şayandır.
Kapitalizm, insana değil hep paraya odaklanmıştır. Böyle modellerde bir yerlerde eksiklik olduğunu zaten hissediyorduk. Milli Ekonomi Modeli ise insan merkezli bir tez. İnsana odaklanmanın parayı çok daha sağlam bir zemine taşıyacağı konusunda ben de Prof. Dr. Haydar Baş ‘la aynı fikirdeyim.
Toplumun menfaatleri ile bireyin menfaatleri arasındaki açı sıfır olduğunda, tam istihdam gerçekleştiği gibi insan her türlü saadeti yakalamış olur. Bireylerin çıkarları ile toplumun hedeflerini buluşturan irade devlet iradesi olmalıdır.
Dünya piyasalarında dolaşan para , dünya insanının ihtiyaçlarının kat kat fazlası olmasına rağmen, birçok ülkede insanlar açlıktan ölüyorsa, bunun en temel nedeni maliyetli paranın yani faizin varlığıdır.
Milli Ekonomi Modeli ‘nde devlet Baba dır. Alan el değil veren eldir. Verdikçe büyüyendir. Sosyal devlet projeleriyle gelir dağılımındaki dengesizliği ortadan kaldırandır. Bütün vatandaşların güvendiği, sığındığı, adaletin emin olduğu, tam istihdam sağlayan iradenin adıdır .
Milli Ekonomi Modeli ‘nde , insan ihtiyaçları sınırlı, kaynaklar ise sınırsızdır.
Sınırsız olan insanın ihtiyaçları değil ihtiraslarıdır.
Kendi topraklarında dilenci olmak yerine mutluluk içerisinde refah bir yaşam sürmek elimizde. Yeter ki ayağımızın altındaki 3 katrilyon dolar değerindeki servete sahip çıkalım. Bu zenginlik, sadece bize değil bütün insanlığa ikram etsek dahi bitmeyecek büyüklüktedir. Yeter ki talan edilmesine müsaade etmeyelim.
Milli devlet tezinde madenler ve diğer yeraltı zenginlikleri millete aittir. Bu kaynaklar devlet millet ortaklığı ile kurulacak şirketler tarafından çıkartılmalı ve işlenmelidir.
Maalesef biz bor madenini işleyip satmak yerine rafine edip hammadde şeklinde satıyoruz. Bu sebeple dünyada satılan bor madeninin %95 ‘i bizim ama kârın %5’i bize aittir .
Şimdilerde, Lozan ‘da söz verdik, gizli madde var, 2023 yılına kadar maden çıkartamayız ‘ diyenler dünyanın en büyük firmaları ile çoktan ortaklık kurup bu kaynakları işletmeye başladılar bile .
Birçok alanda olduğu gibi ormancılıkta da kaynak israfının had safhada olduğunu görüyoruz. Bir tarafta binlerce hektar orman alanlarımız yangınlarla yok olurken , diğer taraftan bilinçsiz ağaç kesimi yok oluş sürecini hızlandırmaktadır.
Bugün yanlış politikalar ile bitme noktasına getirilen hayvancılığın yeniden ayağa kaldırılması için öncelikle üreticiye sıfır faizli kredi verilerek gerek yem desteği, gerekse yüksek fiyat alım garantisi ile hayvancılık sektörü desteklenmelidir.
Düne kadar tarım ürünlerinde kendi kendine yeterli birkaç ülkeden biri olan Türkiye, şimdi buğdayını, ayçiçeğini, mercimeğini, bulgurunu , zeytinyağını, etini ve hatta samanını bile dışardan ithal etmektedir.
İthal ürünlere karşı yerli üreticinin korunması şarttır. Aksi takdirde ülkemizde halkın önemli bir bölümünün geçim kaynağı olan tarımda yaşanacak daralma ülke ekonomisinin tamamını etkileyecektir.
Hepsinden önemlisi devlet çiftçiye gerekli finansal desteği daha ürününü ekmeden önce vererek , ürettiği ürüne pazar garantisi vermelidir. Adeta çiftçinin görevi üretmek olmalı, pazarlama ile ilgili bir problemi olmamalıdır.
Hiç şüphesiz tarım, bir milletin besin ihtiyacını karşılayabilmesi için en stratejik sektördür.
Başta ülkemiz olmak üzere gelişmekte olan ve azgelişmiş ülkeler, ihracat yaparken kendi paraları yerine ‘Hard currecy( yabancı para) kabul ettikleri için ihracat yapmaya çalışırken sömürülmektedir. Mesela biz ABD’ ye ihracat yaparken sevinirken ABD ise bizden ithalat yaparken sevinmektedir.
Yabancı paraların bir ülkenin topraklarında dolaşımda bulunması demek o ülkenin zenginliklerinin yabancı ülkelere aktarılması demektir.
Devlet kendi topraklarında kendi parasının dolaşımını sağlarken, yabancı paranın dolaşımını kontrol altına almak zorundadır. Aksi takdirde kendi insanının emeği, dolaşımda olan her yabancı para miktarı kadar yabancı ülkelere transfer edilmiş olacaktır.
Ülkemiz açısından bakıldığında katrilyon Dolarlar düzeyinde bulunan yeraltı kaynaklarımızı devlet-millet el ele işletmek yerine son yıllarda çıkarılan kanunlarla yabancılara devretmekteyiz. Sonuçta hazine üzerinde oturan dilenci konumuna getirildik.
Devlet piyasalarda herkese hayat şansı verecek, herkesin çıkarını koruyacak olan hakemlik vazifesini ifa etmek zorundadır.
Ekonomi politikalarının en önemli hedeflerinden birisi de gelir dağılımını adil bir şekilde yaparak, fertlerin gelirleri arasındaki farkı mümkün olan en az seviyeye indirmektir.
Milli Ekonomi Modeli faizi tamamı ile sistemin dışında tutmaktadır. Böylelikle para özgürlüğüne kavuşturulacak, hem gelir dağılımında denge sağlanacak, hem de üretimin önündeki engeller kaldırılacaktır.
Sosyal adalet madem gelir dağılımındaki dengeyi elde etmekten geçer, bunu bozan faiz mekanizmasını da devredışı bırakmak herhalde bu yolda atılacak en ciddi adımdır.
Örneğin siz %20 ile paranızı bankaya sattınız. Banka da bunu üreticiye kredi olarak %30 ile sattı, üretici de bunu mamule fiyat artışı olarak yansıttı.
Ekonomide dolaşımda olması herkesin rahatlıkla ulaşabileceği bir şekilde piyasada bulunması gereken para bu konumunu kaybedip esaret altına alındığında ekonomi çöl haline gelecektir.
Zaten üretim dediğimiz şey, var olan bu kaynakların sermaye ile birlikte emeğin devreye konarak işlenmesi ve katma değer oluşturulmasından başka bir şey değildir.
Özellikle genç bir nüfusa sahip ülkemizde milyonlarca insan kahve köşelerinde, sokaklarda işsiz olarak dolaşmaktadır. Bu atîl duran emeği devreye koyarak çok rahatlıkla üretim hacmimizi hayal bile edemeyeceğimiz bir düzeye çıkartabiliriz . Bu iş gücünün ciddi bir kısmının eğitimli olduğu düşünülürse olayın vahameti daha da iyi anlaşılacaktır.
Devlet sıfır faizle proje mukabili isteyen herkese ama herkese sermaye desteği sağlamalıdır.
Gerçek büyüme, üretimle insanlara istihdam sağlayacak şekilde olabilir. Aksi anlayışlar borç para ile tatile gitmeye benzer, ekonomiler büyüdüğünü zannettikçe daha fazla batarlar.
Milli Ekonomi Modeli’ mizde hedef hem üreten, hem de tüketme kabiliyetine sahip bir toplum ortaya çıkarmaktır. Üretmeden kağıt üzerinde hayali spekülatif oyunlarla kalkınmak mümkün değildir.
Oysa sahip olunan gelirin ne şekilde kullanıldığı sorusundan daha önemli olan soru şudur; normal bir hayat standardı için hane halklarının ihtiyaç duyduğu gelirleri ne olmalıdır?
Şu anda yapılan tartışmaların gerçek dünya ile örtüştüğünü söylemek mümkün değil. Bireyler hasta yatağında bir çorba kaşığı su içecek gücü bile kalmamış, biz ise oturmuş bu hastanın önüne 10 tabak yemek koyduğumuzda kaç tabağı yiyeceğini, kaç tanesini buzdolabına koyup sağlayacağını konuşuyoruz.
Ekonomi politikalarımızın hedefi üretim ile tüketimin arasında ki dengenin oluşturulmasıdır. Bu sebeple tüketim kesiminin desteklenmesi sürekli büyümenin sağlanması için olmazsa olmaz şarttır.