İçeriğe geç

Milk and Honey Kitap Alıntıları – Rupi Kaur

Rupi Kaur kitaplarından Milk and Honey kitap alıntıları sizlerle…

Milk and Honey Kitap Alıntıları

Tutunmaya değer olan
sana tutunup
bırakmayacak olandır ..
Onların kalpleri de senin gibi sanıyorsun .
Herkes o kadar yumuşak o kadar şefkat dolu olamaz,
Oysa oldukları gibi görmüyorsun insanları ,olabilecekleri gibi görüyorsun .
en az benim kadar mücadele etmeyi bilen birine
ihtiyacım var
ayakta kalmanın fazla ağır geldiği günlerde ayaklarımı
kucağında tutmaya razı birine
daha ben bile ne istediğimi bilmezken
tam da ihtiyacım olanı veren biri konuşmasam bile
beni anlayan
istediğim bu işte.
how do you turn
a forest fire like me
so soft i turn into
running water..
Herşeyden çok kadınlar sızlatıyor içimi,birbirinin yardımına koşan kadınlar bahara hasret çiçekler gibi
-Süt ve Bal-
öyle uzaktın ki bana
unuttum yanı başımda olduğunu
bazı sabahlar yüzümde bir tebessümle uyanıyorum, ellerimi kavuşturup seni içimden söküp atan hayata teşekkür ediyorum.
babam ağaç gövdesini andıran kollarına alıp beni,
bu dünyada tanrıya en yakın şey
bir kadının vücududur, demişti
yaşamın kaynağı orası
en az benim kadar mücadele etmeyi bilen birine
ihtiyacım var
ayakta kalmanın fazla ağır geldiği günlerde ayaklarımı
kucağında tutmaya razı birine
daha ben bile ne istediğimi bilmezken
tam da ihtiyacım olanı veren biri konuşmasam bile
beni anlayan
istediğim bu işte.
Hiçbir kitap taşıyamaz sırtımızdaki hikayelerin ağırlığını.
en az benim kadar mücadele etmeyi bilen birine
ihtiyacım var
ayakta kalmanın fazla ağır geldiği günlerde ayaklarımı
kucağında tutmaya razı birine
daha ben bile ne istediğimi bilmezken
tam da ihtiyacım olanı veren biri konuşmasam bile
beni anlayan
istediğim bu işte.
inan ki biliyorum
zor
sanki yarın hiç doğmayacak
sanki bugün
en zor günün olacak
sana söz, atlatacaksın
acın geçecek
hepsi geçer
eğer zaman tanır
izin verirsen geçmesine
o zaman izin ver
geçsin
yavaş yavaş
tutulmamış bir söz gibi
unut gitsin
birinin sana
seni sevdiğini söylemesi
başka şey
gerçekten sevmesi
başka
en derine dokundun sen
bana bir kez bile
dokunmadan
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
ancak çevremizdeki kadınların
ne kadar güçlü
ve çarpıcı olduğunu anladığımızda
hep birlikte ileri yol alırız
kendi iyiliği için,sevdiğinden bağırdığını her söylediğinde kızına,
öfke ile iyiliği karıştırmayı öğretiyorsun ona
mantıklı gelse de başta,büyüyüp serpildikçe canını yakan adamlara güveniyor kızın çünkü onlar
tıpkı sen
kız çocukları
bir ilişki için
babalarına yalvarmak
zorunda olmamalı
şaheserlerle dolu bir müzeyim ben
gözlerin kapalı geçtin önümden
hiçbir kitap
taşıyamaz
sırtımızdaki
hikayelerin ağırlığını
ilk görüşte aşk
olmayacak bizimkisi
ilk hatırlayışta aşk olacak
çünkü henüz tanışmasak da
seni gördüm annemin gözlerinde
İlk görüşte aşk
olmayacak bizimkisi
İlk hatırlayışta aşk olacak
çünkü henüz tanışmasak da
seni gördüm annemin gözlerinde
oğlumun kime benzemesini istiyorsam
öyle bir adamla evlenmemi tembihlediğinde
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
babam ağaç gövdesini andıran kollarına alıp beni,
bu dünyada tanrıya en yakın şey
bir kadının vücududur, demişti
yaşamın kaynağı orası
hâlâ sağ olduğunun
tek emaresi
nefes aldıkça şişen
göğsün
hüzünlerin var
hüzne hiç yer olmayan yerlerinde
böyle günlerde
muhtacım
parmaklarınla
saçlarımı okşayıp
usul usul konuşmana
En az benim kadar
mücadele etmeyi bilen birine
ihtiyacım var
ayakta kalmanın fazla ağır geldiği günlerde
ayaklarımı
kucağında tutmaya razı birine
ilk aşkım değildin belki
ama diğer bütün aşklarımı
hükümsüz kılandın
olduğun gibi
kabul et kendini
hicbir kitap
taşıyamaz
sırtımızdaki
hikayelerin ağırlığını

~renkli kadınlar

öyle uzaktın ki bana
unuttum yanı başımda olduğunu
sanatın
eserlerini kaç kişinin
beğendiğiyle ilgilenmez
sanatın
eserlerini senin kendi gönlünün
kendi ruhunun sevmesiyle
kendine ne kadar
dürüst olduğunda ilgilidir
asla takas etme
dürüstlüğünü
anlaşabilmek uğruna.
beni en çok dehşete düşüren
başkaları başarılı olunca
kıskançlıktan köpüren ağızlarımızın
başarısızlıklar karşısında
derin bir oh çekmesi

belki de insan olmanın
en zor yanı
birbirimizi kutlamayı
becerebilmek.

başarılı olmak isterim elbet
ama kendim için değil
başarılı olayım ki
sütümle, balımla
hayat vereyim
çevremdekilerin başarısına.
hayatının geri kalanını
geçirmek istediğin kişi
herkesten önce
kendin olmalı.
af dilemek istiyorum
zekâsından ya da cesaretinden önce
güzelliğinden dem vurduğum tüm kadınlardan
özür dilerim
doğuştan gelen basit bir özelliğin
insanın ruhu dağlara çakıldığında
gurur duyacağı en matah şeymiş gibi
konuştuğum için
bundan böyle sadece
dirayetlisin diyeceğim yahut olağanüstüsün
güzel olmadığından değil
çok daha fazlası olduğundan.
regl döneminden bahsetmek ayıpmış
öyle ulu orta herkesin içinde
çünkü benim biyolojim ve gerçekliğim
lüzumundan fazla gerçek

kadının bacak arasını satmak
çok daha normal
onun içinde olanları anlatmaktan

iş keyif için kullanmaya gelince
bu vücudu güzel bulanlar
onun doğasını duyunca
kulaklarını tıkıyorlar.

vücudundaki bütün tüyleri
almanın mahsuru yok
eğer istediğin buysa
vücudundaki bütün tüyleri
bırakmanın da mahsuru yok
paşa gönlün böyle istiyorsa.
seni kaybetmek
kendim
olabilmekti.
çevrendekiler içinde
kaybolmayı değil
kendini tümüyle bulmayı
hak ediyorsun.
diğer kızlar gibi değilsin sen
dediğinde
ve gözlerini kapatıp öpmeye başladığında
o bir tek sözünle
kendimi beğendirmek için
kardeşim dediğim kadınlara benzemememi
ima ettiğinde
tükürmek geldi içimden
gurur mu duymalıydım beni seçtiğin için
rahatlamalıydı içim
onlardan daha iyi olduğumu düşündüğün için.
acılar içindeyken güçlü durmasını bil
çiçekler büyüt acından
ben senin sayende
çiçek olup açtım acılarından
sen de tomurcuklan
güzel
tehlikeli
gürültülü
yumuşacık
nasıl istersen öyle
yeter ki açsın tomurcukların.
düşecek kadar
zayıf doğduysan
kalkacak gücün de
vardır doğuştan.
belki de
hatırlamadığım
günahların bedelini
ödediğim için
hak etmiyorum
güzel şeyleri.
seni unuttum, eminim. öyle ki bazı sabahlar yüzümde bir tebessümle uyanıyorum, ellerimi kavuşturup seni içimden söküp atan hayata teşekkür ediyorum. şükürler olsun tanrım, diye haykırıyorum. şükürler olsun ki gittin. eğer kalsaydın bugünkü gibi hüküm süremezdim.
hep gelir bulur seni
içinden taşar
dönüp durur etrafında
kaşınır yara gibi
yine çıkar karşına.
dengeli yaşamak nedir bilmem ben
üzgünsem
ağlamam, çağlarım
mutluysam
gülümsemem, ışıl ışıl parlarım
öfkeliysem
bağırmam, yakarım

uçlarda yaşamanın güzelliğinin şu
sevdiysem kanatlandırırım sevdiğimi
belki de iyi değil bu yaptığım
hep uçup giderler çünkü
hele bir de kalbim kırıldıysa
gör sen beni
kederlenmem
paramparça kalırım.

gitmek zorundaydım
yorulmuştum
bir yanımı
hep eksik hissettirmene
izin vermekten.
onların kalpleri de
seninki gibi sanıyorsun
herkes o kadar yumuşak
o kadar şefkat dolu olamaz oysa

oldukları gibi
görmüyorsun insanları
olabilecekleri gibi
görüyorsun

kendinden veriyor, veriyorsun
onlar her şeyini çekip alıncaya
ve için bomboş kalıncaya dek.

kalbin kırıldıysa
ve bırakıp gittiyse seni
ona yetip yetmediğini
sorgulama
aslında
öyle çok yettin ki
taşıyamaz oldu seni.
tutunmaya değer olan
sana tutunup
bırakmayacak olandır.
seni istemeleri için
uğraşmamalısın
seni kendileri istemeliler.
seni sevmekten vazgeçtiğimden değildi
gidişim
gittim çünkü
kaldıkça azalıyordu
kendime olan sevgim.
aşk denen şey
terbiye eder dudaklarını
öyle bir kıvama getirir ki
ağzında kalan tek sözdür artık
onun adı.
öyle uzaktın ki bana
unuttum yanı başımda olduğunu.
dudakların dudaklarımı değil başka yerleri öptüğünde. o zaman kendiliğinden aralanır bacaklarım. işte o zaman. içeri çekerim seni. hoş geldin. evine. bütün sokak camlara dökülür meraktan, bu şamata da neyin nesi. akın akın gelir itfaiye arabaları bizi kurtarmaya ama ayırt edemezler, öfkemizden mi yoksa tutkumuzdan mı bu alevler. gülümserim. geriye düşer başım. ikiye yarmak istediğin bir dağ gibi kabarır bedenim.
en az benim kadar
mücadele etmeyi bilen birine
ihtiyacım var
ayakta kalmanın fazla ağır geldiği günlerde
ayaklarımı
kucağında tutmaya razı birine
daha ben bile ne istediğimi bilmezken
tam da ihtiyacım olanı veren biri
konuşmasam bile
beni anlayan
istediğim bu işte.
böyle günlerde
muhtacım
parmaklarınla
saçlarımı okşayıp
usul usul konuşmana.
nasıl beceriyorsun
benim gibi bir yangın yerini
akarsu koynuna çevirmeyi.
kokunu seviyorum en çok
topraklara
bitkilere
bahçelere
benziyor kokun
hepimizden
daha insan.
ben senin neyinim diye sordu
ellerim dizlerinde
usulca fısıldadım sen
bütün umutlarımın
insan suretine
bürünmüş halisin.
onun iki dudağının arasında
başladı ve bitti
benim her devrimim.
ne kadar uğraşsam da
aklım ermiyor
nasıl verir insan
tüm ruhunu
kanını canını
bir başkasına
hiç karşılık
beklemeden

-belki de önce anne olmam gerek.

hüzünlerin var
hüzne hiç yer olmayan yerlerinde.
tecavüz
seni parçalayıp
ikiye bölecek

ama
seni
bitiremeyecek.

kendi iyiliği için,
sevdiğinden bağırdığını
her söylediğinde kızına,
öfke ile iyiliği karıştırmayı
öğretiyorsun ona
mantıklı gelse de başta,
büyüyüp serpildikçe
canını yakan adamlara
güveniyor kızın
çünkü onlar
tıpkı sen
tazecik bir güldü o
koparıp
ellerine aldılar
saklamaya hiç niyeti olmayanlar.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir