Halil Cibran kitaplarından Mezarlar Ne Söyler kitap alıntıları sizlerle…
Mezarlar Ne Söyler Kitap Alıntıları
Çünkü ölüler ağlamaz.
..Çünkü toprağa gömülmüş kalpler kırılmaz.
Sevgiyle yaşamak ve sevgi için yaşamak dururken, bir insan ömrünün sonuna ya da zaman onu azat edinceye kadar kendi koyduğu geçersiz kanunların kölesi olarak kalabilir mi? İnsan, dikenler ve kafatasları arasında kendi bedeninin gölgesini görmemek için gözlerini yere dikerek ya da yüzünü güneşe dönerek sonsuza kadar durabilir mi?
Yasa, bir kötülüğe, daha büyük bir kötülük ile karşılık vermek midir? Töre, bir yanlışı daha büyük bir yanlış ile düzeltmek midir? Adalet, bir suçu daha büyük bir suç ile cezalandırmak mıdır?
Ya yaşamak için kalbimize güç ver, ya da düşmanlarımızın kollarına güç ver ki yok olalım, neslimiz tükensin ve rahata kavuşalım.
Ey özgürlük! Bize acı ve bizi kurtar.
Yaşam bir borç ve bu borcun ödenmesinden ibaret değil mi?
İnsanın zulmü ne şiddetli ve merhameti ne boldur!
Çünkü sevgidir kalplerimizi ortaya çıkaran güç.Sevgiyi ortaya çıkaran,kalplerimiz değildir
Firavunun zulmünden Buhtunasr’ın pençelerine, İskender’in tırnaklarından Heredot’un kılıçlarına Neron’un pençesindene şeytanın azı dişlerine Bizler şimdi kimin eline gidiyoruz? ölüm bizi ne zaman yakalayacak? Ne zaman ölümünün huzuruyla rahata kavuşacağız?
İnsanlığın baskısı beni yok etmek için çabalarken, beni yine insanlığın uzattığı el kurtardı. İnsanın zulmü ne şiddetli ve merhameti ne boldur!
İnsan değerli bir dostunu kaybettiğinde etrafına şöyle bir baksa, pek çok dost bulur, sabreder, teselli bulur. Malı kaybolsa biraz düşündüğünde mal kazanır, olanları unutur ve bir daha da düşünmez. Fakat insan gönül huzurunu kaybederse onu nerede bulabilir, bu durumu nasıl telafi edebilir?
Delillerimi dinleyin. Acımayın, fakat adaletli olun. Çünkü şefkat, zayıf günahkarlar içindir. Adaletse masum insanların isteğidir.
Topluluğun sert bakışları onlara acı veriyordu. Fakat korku, hakikatı gören ve hakikatın peşinden giden bir kadının duygularına ne yapabilirdi?
Cehalet bir zencinin teninden daha siyahtır.
Kalbimi dilleriyle zehirlediler
Fırtınalar ve karlar çiçekleri öldürebilirler fakat çiçek tohumlarını öldüremezler
Cehaletin kulaklarına sıvadığı çamur, yumuşak parmakların dokunuşuyla sökülemeyecek kadar taşlaşmıştı
Manastırdan kovulan, fırtınaların köyünüze getirdiği kafir benim. İşte o isyankar benim. Delillerimi dinleyin. Acımayın, adaletli olun. Çünkü şefkat zayıf günahkarlar içindir. Adaletse masum insanların istediğidir.
İnsan değerli bir dostunu kaybettiğinde etrafına şöyle bir baksa, pek çok dost bulur, sabreder, teselli bulur. Malı kaybolsa biraz düşündüğünde mal kazandıracak gayreti kendisinde bulur. Kaybettiğini geri kazanır, olanları unutur ve bir daha da düşünmez. Fakat insan gönül huzurunu kaybederse onu nerede bulabilir, bu durumu nasıl telafi edebilir?
İnsanlığın baskısı beni yok etmeye çabalarken, beni yine insanlığın uzattığı el kurtardı. İnsanın zulmü ne șiddetli ve merhameti ne boldur!”
Kurtların inleri, uçan kuşların yuvaları vardır. Oysa insanoğlunun başını sokacak hiçbir yeri yoktur.
İnsanlığın baskısı beni yok etmeye çabalarken,beni yine insanlığın uzattığı el kurtardı. İnsanın zülmu ne şiddetli ve merhameti ne boldur!
On yaşındayken İstanbul’a ayak bastım. Ülkenin en büyük şehrindeyim ve danışacak, sığınacak kimsem yoktu. Başkasının kâbusu olur ama benim için ucu nereye gideceği bilinmeyen bir macera
Kurtların bile korkarak inlerine kapandıkları, kartalların kayalıklar arasına gizlendiği bu gecede nasıl cesaret edip de manastırı terk ettin?
Yasa, bir kötülüğe, daha büyük bir kötülük ile karşılık vermek midir ? Töre, bir yanlışı daha büyük bir yanlış ile düzeltmek midir ? Adalet, bir suçu daha büyük bir suç ile cezalandırmak mıdır ?
Bazen ne kadar iyi top sürersen sür, topu sadece kendinde tutmaktan zarar gelir.
Kan dökmek haramdır. Peki, kralın kan dökmesi helal midir ?
Bütün çirkin şeyleri güzel bir neticeye bağlayacak bir güç yok mudur acaba ? Hayatı bütün yönleriyle aynı anda sevgiyle saracak bir güç yok mudur ?
Fırtınalar ve karlar çiçekleri öldürebilir fakat çiçek tohumlarını öldüremezler.
Bu dünyadan göçtüğüne sevinen ruh, bu dünyanın bütün hatalarını affeder.
Yarın şafak, adalet ve ruh için sökecektir.
Bu dünyayı törelerinizle dar ettiniz. Cehaletinizle kararttınız. Pisliklerinizle kirlettiniz.
Allah, ömrümü geceleri acı içinde inleyerek, ‘Şafak ne zaman doğacak?’ , sabah olduğunda ise ‘Bugün ne zaman sona erecek?’ diyerek geçirmemi istemedi. İnsanın kalbine mutluluğa yönelmeyi ilham eden Allah, insanın bedbaht olmasını istemez.
Onlar bedenleri, arzuların giderileceği bir mekân olarak görüyor, ruhu maddi ölçütlerle karşılaştırıyorlar.
Sadece olayların dış görünüşüne bakıp gerisiyle ilgilenmeden, cahilliği benimseyip cehaletle yargılıyorlar.
İnsanlar, manasını bilmedikleri birtakım sesleri yansıtıyorlar. Ne Allah’ın yarattıkları için koyduğu kanunu ne de dinin gerçek anlamını biliyorlar. İnsanın ne zaman sadık ne zaman hatalı olduğunu kavrayamıyorlar.
Sevgi, ruhlarımıza insanların istemesiyle değil fakat Allah’ın ilham etmesiyle konar.
Gerçek mutluluk, ruhları birleştiren, kadının sinesine erkeğin duygularını akıtan, hayat yolunda ikisini tek bir parça, Allah’ın iradesiyle tek bir varlık yapan sevgidir.
Kör yasa ve kokuşmuş töre sadece kadını cezalandırır. Erkeğe dokunmaz. Çünkü kadın zayıftır.
Neden sizleri bu dünyaya hür olarak gönderen Tanrı’nın iradesinden korkarak, Tanrı’nın yasasına karşı gelen bir asinin kulu oluyorsunuz?
Yeryüzünde sizi ve beni eşit haklara sahip kardeşler yapan kitaba inanıyorum.
Çünkü suçların ve günahların sırrı, bu ülkede hala bir sis bulutunun arkasında gizli kalmaktadır. Cezalar ise karanlık bir gecede parlak kılıçların ortaya çıkışı gibi insanların gözleri önündedir.
Kaplanın hor görmesi ve kurdun sırıtması arasında sürü yok olur gider.
Tahtlarını korumak için, kalplerinin mutluluğu için Arap olana karşı Dürzü’yü silahlandırdılar. Sünni ile boğuşması için Şii’yi teşvik ettiler. Bedevi’yi öldürmesi için Kürt’ü desteklediler. Hristiyan ile tartışması için Müslüman’ı cesaretlendirdiler. Ne zamana kadar annesinin kucağında kardeş kardeşle kavga eder? Sevgilinin mezarı başında ne zamana kadar komşu komşuyu tehdit eder? Tanrı’nın gözü önünde haç, hilalden nereye kadar uzaklaşır?
Çünkü sevgidir kalplerimizi ortaya çıkaran güç. Sevgiyi ortaya çıkaran, kalplerimiz değildir..
Ruh çiçek gibidir; karanlık basınca yapraklarını kapatır, gecenin hayallerini soldurmaz..
Beni ve sizleri kula kulluktan azat eden, Allah’ın rahmetinin değdiği yeryüzündeki hepimizin zincirlerini kıran öğretilere inanıyorum
Cehaletin kulaklarına sıvadığı çamur, yumuşak parmakların dokunuşuyla sökülemeyecek kadar taşlaşmıştı.
Bir insan.. Başka bir insanı öldürdü; herkes azılı bir katil dedi. Kral o insanı öldürdü; herkes adaletli kral dedi
Toprağa gömülmüş kalpler kırılmaz. Çünkü ölüler ağlamaz.
Allah, başkasını taklit eden bir cahil tarafından kulluk edilmeyi istemez.
Bizler varlık ve yokluk arasında, yaz ile kış arasındaki ağaçlar gibi değil miyiz?
İnsanlığın mutluluğu, hassas bir annenin kalbinden yüce ve insani duygular uyandıran hislerinden doğar.
Tanrı’nın gerçeğe yardımcı seçtiği kimseyi zulüm yok edemez.
Gelecek bir gazaptan kaçmayı size kim gösterdi? Tövbeye yakışır, kazançlı işler yapın. İyi meyve vermeyen her ağaç kesilecek ve ateşe atılacaktır.
Zayıf, günahkâr ve düşkün birisinin kulağına söyleyeceğimiz teselli sözü, tapınaklarda tekrarladığımız uzun dualardan daha şereflidir.
İnsanlar arasında karşılaştığımız sıkıntılar, bu mekânda teslim olduğumuz rahattan daha yüce ve güzeldir.
Yürekleriniz şehvetle dopdolu iken nasıl insanlara kendilerine hâkim olmalarını tavsiye ediyorsunuz? Bedenlerinizi öldürmek suretiyle gösteriş yapıyorsunuz. Oysaki nefislerinizi öldürmüyorsunuz.
Tanrı sizleri de birer insan olarak yaratmışken neden insanlardan uzak duruyorsunuz? Eğer hayat yolunda diğer insanlardan daha üstün iseniz, o halde size düşen insanlara gidip onları eğitmenizdir. Yok, eğer insanlar sizden daha üstün ise insanlara karışın ve bir şeyler öğrenin.
Bizler bu dünyaya aşağılık birer sürgün olarak gelmedik. Aksine hayatın güzelliklerini, gizemlerini öğrenmek, ölümsüz evrensel ruha ibadet etmek ve bedenlerimizin sırlarını araştırmak için cahil birer çocuk olarak geldik.
İnsanı hayatında yok eden bütün inanç ve öğretiler geçersizdir. İnsanı ümitsizlik, üzüntü ve azgınlığa götüren bütün duygular yalancıdır. Çünkü insanın görevi; yeryüzünde mutlu olmak, saadet yollarını bilmek ve nerede olursa olsun mutluluk adına nasihatte bulunmaktır. Bu hayatta gökyüzünün egemenliğini göremeyen kimse, sonraki hayatında asla göremez.
Hakikat bizlere bu günümüzle sevinmemizi öğreten, aynı sevinci bütün insanlar için de dilememizi sağlayan saklı sezginin ta kendisidir.
Hakikatin güzel etkilerini, bu dünyadaki bütün güzel şeyler gibi, sadece batılın acımasız tesirlerini algılamış kimseler anlayabilir.
Gerçek ışık insanın içinden doğan ışıktır. Bedenin gizlerini insanlara bildiren, insanı hayatta mutlu kılan, ruh adıyla adlandırılan ışıktır.
Tanrı, bana konuşan hakikati işittirdi.
Kurtların inleri, uçan kuşların yuvaları vardır. Oysa insanoğlunun başını sokacak hiçbir yeri yoktur. Yalan, ikiyüzlülük ve fitneyle dopdolu bu nesil içinde ruhuna ve gerçeğe uymak isteyen herkes böyle söyler.
İnsanın zulmü ne şiddetli ve merhameti ne boldur!
Rahmet ve zulüm, insanın yüreğinde birbirleriyle boğuşuyorlar. Ama rahmet zulüme galip gelecek, gecenin korkuları da gündüzün gelişiyle son bulacaktır.
Ölüm hayattan daha güçlüdür. Aşk ise ölümden de güçlü.
“Bedenleri ile evli fakat ruhları ile ayrı”
Çünkü kör yasa ve kokuşmuş töre sadece kadını cezalandırır. Erkeğe dokunmaz. Çünkü kadın zayıftır.
Bir insan Başka bir insanı öldürdü; herkes, azılı katil dedi. Kral onu öldürdü; herkes adaletli kral dedi.
Toprağa gömülmüş kalpler kırılmaz.
Çünkü ölüler ağlamaz.
Çünkü ölüler ağlamaz.