İçeriğe geç

Mephistopheles Kitap Alıntıları – Jeffrey Burton Russell

Jeffrey Burton Russell kitaplarından Mephistopheles kitap alıntıları sizlerle…

Mephistopheles Kitap Alıntıları

Bir devrimci olarak
doğdum ben . Her kim ki dünyaya hükümdar olur, ona meydan okurum. Ruhumun en özlü ifadesi protestodur; bedenimin en doğal hareketi, elimde süngü ileri atılışımdır: en doğal konuşma biçimim sövgü ve hakarettir.Dudaklarımda her aşk ezgisi bir isyan marşına dönüşür (s. 383).
Aydınlık bir ironiyle Papini, Un uomo finito’yu yazma edimini en son övünç, kendi kendini aldatmanın en son edimi olarak görmektedir. Aslında en son şaka bizedir, çünkü Papini’nin başkişisi yalnızca iblis ve Papini değil, aynı zamanda da entelektüel okurun kendisidir.
Ey haksızlık edilen, sürgünlere atılan hakan,
Ey yenilip düştükçe daha güçlü, daha dinç kalkan
Sensin ezilenlerin, sensin cüzzamlılann bile
içlerine dolduran Cennet tatlarını sevgiyle
Neresinde bilirsin o hasetçi toprak altının
Değer biçilmez taşlar, sakladığı kıskanç Tann’nın
Acı çeken güçsüzü anıtmaya, güçlendirmeye
Kükürt karıştırmayı sen öğrettin güherçileye
övgü sana, ün sana olsun iblis, otağ kurduğun
Gökyüzünün en yüce yerlerinden, yenik durduğun
Sessizce düş kurduğun Cehennem’in dibine değin!
Ko ruhum şöyle bir gün dinlensin az,
ko yeğinlensin
Bilgi ağacının gölgesinde, senin yanı başında.
Dekadanların ortaya çıkmasından çok önce, 1828 yılında, kendilerini okültizm ve dehşet öykülerine adayan bir grup, Victor Hugo’nun evinde buluşarak birbirlerine iskeletler, bıçaklar, kötü ruhlar, mezarlıklar, cesetler, hortlaklar, zombi ayinleri, Şeytan’la anlaşmalar ve demonlarla ilgili öyküler anlatıyorlardı. 1846 Şubat’ından başlamak üzere, kendilerini inanç sahiplerini şok etmeye adamış bir başka şairler grubu, yedi büyük günahı kutlayan bir ayinde buluştular ve yaptıkları işi aşağıda yer alan, ancak dramatik etkileri yönünden b ile aslında hiç söylenmese daha iyi olan sözcüklerle lblis’e adadılar:
Sana
iblis. ey düşmüş güzel melek,
Adaletsiz bir düzene karşı savaş vermenin
Tehlikeli şerefinin sunulduğu.
Sana adıyorum kendimi tümüyle
Ve sonsuza değin,
Zihnimi, duyumlanmı, kalbimi, sevgimi,
Ve bozulmuş güzelliği içindeki
kara şiirimi.
iblis oburluktur; o düşünceyi silip süpüren bir domuzdur; o ayyaşlıktır, sonuna kadar içilmiş bir bardağın dibindeki karanlıktır; üzerine çökecek dizleri olmayan gururdur; ellerine bulaşan kanın coşkusuyla kendinden geçmiş egoizmdir; o göbektir, içimizde yaşayan
tüm canavarları barındıran korkunç bir mağaradır.
Yeryüzünde insan kötülüğü varken, Şeytan’a ne gerek var?
Ondokuzuncu yüzyılın Şeytan’ı, iyi olduğu kadar kötü, uygar olduğu kadar vahşi, sevginin savunucusu olduğu kadar savaşın da efendisiydi
Kötülük evrenseldir ve kökenleri insan doğasında yer alır
Elveda mutlu Çayırlar
Üzerinde Neşe’nin daima gezindiği: Selam size dehşetler, selam
Cehennem alemi ve sen ey Gayya Kuyusu
Yeni sahibinle tanış; öyle bir zihin getiriyor ki sahibin,
Ne zaman ne mekan değiştirebilir onu,
Zihin kendi mekanını yaratır ve eğer isterse
Cehennemi Cennet’e çevirir, Cennet’i de Cehennem’e
Cennet’te kul olmaktansa Cehennem’de efendi olmak yeğdir.
[PL 1.249-263]
“Kendini kötülüğe adamış tinsel bir kişilik olarak Şeytan’ın gerçekten var olabileceğine dair ne tür belirtiler söz konusudur.”
“Aklımı değil belki ama kalbimi hakikatin tüm döngüsüne açacağım.”
Kendine bir bak, şeytan!
lblis’te bile o çarpıklık böylesine iğrenç olamaz
Bir kadında göründüğü kadar .
Yine de bir şeytansın sen,
Bir kadın biçimi gizliyor şeytanlığını.
Shakespeare, bize asla hayaletin Şeytan olduğunu söylemez; çünkü bizden Hamlet’in zihnindeki şüphe­leri kendisiyle paylaşmamızı, böylece onun doğru bir ayırt etme edi­minde bulunabilme konusunda ne kadar büyük bir güçlük içinde bu­lunduğunu anlamamızı ister.
Faust’ta gerilim Şeytan’la insan arasındadır: Faustus, içine düştüğü açmazı kendi yaratmıştır ve onu bu durumdan kurtaracak olan kişi de -eğer becerebilirse- yine kendisidir; Faust Tanrı’nın merhametine sığınmayı bir seçenek olarak görmez.
Ruh, Lucifer’in cehennemin imparatoru olduğunu belirtir; yaptığı açıklama­ya göre cehennem, beş ayrı krallığa bölünmüştür: bizzat Lucifer’in yönettiği Doğu Krallığı; Beelzebub’un yönetimi altındaki Kuzey Krallığı; Belial’in yö­netimindeki Güney Krallığı; Astaroth’un yönetimindeki Batı Krallığı; Phle­gethon’un yönetimindeki Merkez Krallık. Hümanizmanın etkisi ve herme­tik büyü ve cadı geleneğinin bileşimi, klasik Phlegethon figürünün gelenek­sel Yahudi-Hıristiyan demonlannın içine dahil edilmesinde kendisini göster­mektedir.
Mephostophiles şeklinde yazılan ruhun adına ilk kez dör­düncü bölümün başlığında ve beşinci bölümde metnin içinde rastlan­maktadır. 1587 tarihli Faust kitabında, Şeytan’ın bu adı ilk kez res­men kullanılmaktadır. Bu ad, Yahudi-Hıristiyan geleneğinde rastlanan türde ya da folklorik kaynaklarda karşımıza çıkan bir ad değil, Röne­sans hümanizması anlayışı doğrultusunda Yunan, Latin ve olasılıkla lbrani unsurlardan türetilmiş bir sözcüktür. Bu adı ilk kez kullanan kişi ve bu kişinin bu adı hangi amaçlarla kullandığı bilinmemektedir, bu nedenle de nasıl türetildiği kesin değildir
Kendine bir bak, şeytan!
lblis’te bile o çarpıklık böylesine iğrenç olamaz
Bir kadında göründüğü kadar .
Yine de bir şeytansın sen,
Bir kadın biçimi gizliyor şeytanlığını.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir