Ehmedê Xanî kitaplarından Mem u Zin kitap alıntıları sizlerle…
Mem u Zin Kitap Alıntıları
Allah ona bir tacı layık görseydi
Eğer bir taht verilseydi kendisine
Şans kapısı açılırdı önümüzde
Eğer bir taç olsun geçseydi eline
Elbette bir revaç olurdu bize de
Biz yetimlere bakan biri olurdu
Bizi alaçağın elinden kurtarırdı
Osmanlı bize karşı galip gelmezdi
Olmazdık baykuşun harabesi gibi
Kıskanç rakiplerin çekemezlikleri
Meylindir âşıkları kendine çeken
Hem derdindir yüreği böyle inciten
Sensin Şirin’i Pervîz’e tatlı kılan
Sensin Ferhâd’ kanlı yaşlar döktüren
Tenha bîde destî, erzhalê
𑁍︎ 𑁍︎ 𑁍︎
Güzelliğinin önündeki perdeyi oynatma!
Sen arzuhalimi teslim et bana!
ꨄ︎ ꨄ︎ ꨄ︎
Sonunda da güzel bitiriş bahşet
Maksadı gaye sensin Allah’ım
Ten keten gibidir, sen de mehtapsın
Sen benim canımda saklısın
Kavuşmaktan hiç ümit keser miyim ben
Müminlerinse belalı yeridir
Zavallı aşığın gönlündeki ateş yine sen
Hasıl olsun gönlümün temizliği,
Bülbüllerle ses arkadaşı olayım ben de.
Şu ölü gönlümün kuşu uçabilsin
Nağmelerin sesi perdesiz olarak süslensin.
Bazan bülbüller gibi inlesin gönlüm.
Sızlasın bazan da andelipler misali.
Canan onu gördü
Ve can cana kavuştu
Ayrılmadı ruhları hiç, birbirinden
Biri canını verir cananı için
Kâbe’ye ant olsun ey canın Kâbe’si
Canımda bir ramak kalıncaya kadar.
Cananım!
Sen benim canımda saklısın.
Ne kadar hicrandan ıstırap çekiyorsam,
O kadar da senden ümitliyim ben
Leylâ karanlık geceye nasıl meyil verir?
Gül hiç güle olur mu âşık?
Anladık ki Adem’i kendi suretinde var ettin.
İşte bundan mayası aşktır Adem’in
Heves sahipleri çıkarcıdır, aşıklar ise fedakar
Biri canını verir cananı için
Kimi kavuşmayı ister Tacdin gibi
Kimi çileyi seçer Mem ile Zin gibi
Bu giren, bu boş yeri mesken tutmuş
Aşk kaleminin nakşı senin adındır
Senin ismin , aşk kalemlerinin nakşı
Yalnızlığın sermayesi deliliktir!
Tatlı ve lokmanın hususiyetini:
Tatlı olan her şeyde hastalık vardır
Acı olan her şeyde bir deva vardır
Perdedir sır, kâr etmez kınamak bile
Onunla Herîrî’yi de diriltirdim
Bir sevinç verirdim Feqîyê Teyran’a
Dilan bi xwe ve tu girê didî
Yar î, bi dildariyê şanaz î
Tu evîndarekî bêniyaz î
Ayrılmadı ruhları hiç, birbirinden
Başlangıçta göze alma o cefalı işi.
Şüphesiz hem mürit hem de muratsın sen
kimisi tükenmeyen güzelliği arzu eder
Kimisi de boş vücudun talibi
Bütün fark,deriyle beyin arasındaki fark gibidir.
Eyvah ki cefa çekmeye kabiliyetli değilmişsin.
Fenalık kökleri nasıl temizlensin
Kırk yıl Ebucehil karpuzu eksen de
Ona yüzlerce kez ballı su versen de
Ki güneş ışığıyla büyütsen bile
Ona boyuna gülsuyu serpsen bile
Her gün kökünü, damarını yarsan da
Boğumlarına dolu şeker koysan da
Bir Hintli gibi çok hizmet etsen bile
O san karpuz olur mu, hadi söyle!
Sen sanmayasın ki meyveye durunca
Acıdan başka yemiş verecek sana!
Biri canını verir cananı için
Kimi kavuşmayı ister Tacdin gibi
Kimi çileyi seçer Mem ile Zin gibi
Belli ki bir ilmin alimisin sen de
Dedi: Gerçi görünüşte bir hekimim
Ama iki illet hakkında bilginim
İki acıyı iyi ederim tümden
Ruh acısıdır biri, öbürü beden
Dediler: Hele bize söyle bakalım
Cana dadanan illeti anlayalım
Dedi ki : Aman başınıza gelmesin
Pek gizli belirtileri var bu derdin
Bu dert öyle çok takatsiz bırakır ki
Bu derde bulunmaz bir sıhhat çaresi
Uzak olsun sizden ey delikanlılar
Şimşektir, dişi aslan yüzünde yanar
Bir çarptığı zaman benzer yıldırıma
Alevsiz, ışıksız, kıvılcımsız ama
İrinsiz, kabuksuz, görünmez bir yara
Bir hastalıktır ki AŞK derler adına.
Mihrin nedir? dedi ki Gayret
bahar ve aşk iklimi
dertliler neyle tahammül ederler ?
Mutlak vezir olamazsın hiç, o kadar!
Biz ne dilersek onu yapmak farz olsun!
Çeşitli milletler kitap sahibidir.
Sadece Kürtler nasipsizdirler –
Hem düşünce adamları demesin ki Kürtler,
Amaç edinmediler aşkı.