İçeriğe geç

Mektuplaşmalar Kitap Alıntıları – Stefan Zweig

Stefan Zweig kitaplarından Mektuplaşmalar kitap alıntıları sizlerle…

Mektuplaşmalar Kitap Alıntıları

Kimileri için her zaman barış var; Fakat daha çok sürmiyecek! Sanırım hepimiz için karar saati geliyor. Tek tek herkes için!
Şu anda susan hepimiz de suçluyuz gerçekten. Konuşmak gerekli ,belki de !
Zamanımın keyifli geçtiğini düşünmekle yanılıyorsun! Dünya sorunları duygusuyla öylesine doluyum ki! Hiç keyfim yok. Bir mahkum gibi de çalışıyorum.
Şu sıra Viyana’da şarap içenlerin, pahalılığa rağmen, pek arttığını yazıyor. Uçuruma yuvarlanmamanın tek yolu sayılıyormuş!
Oysa şu sıra çok korkunç bir zamana balıklama dalmak zorundayız.
Bir gün her şey yoluna girerse, umarim hala hevesim ve isteğim kalmış olur .
Bir insanı iyice anlamak için yaşadığı bütün bir zamanı bilmek gerekir.
Sevgili Fritzi,
Şu anda pek neşeli olduğumu düşünmeni istemem. Tersine, bu satırları geceleyin, uykusuz, kafamın içi o güzel geçmiş günlerin anılarıyla dolu, yazıyorum. İkimizin de yanlışları oldu. Böyle olsun hiç istemezdim. Bu dış ayrılış yüreğime hüzün veriyor. İç dünyamda hiç bir ayrılış duymuyorum. Belki de yine bir yakınlaşma olur. Zira şu sıra bir sürü ıvır zıvır ve can sıkıcı şeyler yüzünden hiç de yakın değiliz birbirimize. Biliyorum, bensiz olmanın sana ne denli acı vereceğini! Fakat kaybın pek büyük sayılmaz. Ben eskisi gibi değilim, artık; insanlardan kaçan, kabuğuna çekilmiş biri oldum. Sadece çalışmaktan bir sevinç duyabiliyorum. Nelerden ve nelerden ayrı düşmüş olduğumu, anlıyorsun değil mi?
İnandırmak için, inanç gerekli. Başkalarını sü­rüklemek için de heyecan duymak gerekir. Gü­nümüzde bunları nereden bulmalı!
Ben eskisi gibi değilim, artık; insan­lardan kaçan, kabuğuna çekilmiş biri oldum. Sadece çalışmaktan bir sevinç duyabiliyorum.
Hayatın gerçeklerini hissetmek de din­lendirici oluyor kimi zaman.
Önemli olan, yeni bir şeylere başlayabilmek, yeni bir hayat, daha başka ihtiraslar bulmak ve hayatı daha başka bir gözle görebilmek.
Bütün geçmiş yıllar geriye geli­veriyor; hiç birşey sona ermiş değil ve herşey daha çok başlangıçlarda ve baştan çıkarcılık­larla dolu.
Zamanımın keyifli geçtiğini düşünmekle yanılıyorsun! Dünya sorunları duygusuyla öy­lesine doluyum ki! Hiç keyfim yok. Bir mah­kûm gibi de çalışıyorum.
İnsan kendi kendini kurban hissettiği anda artık kurban değildir.
Sürekli bir şeye tutunmaya çalışan sinir uçlarında nasıl kanlı yaralar oluştuğunu da biliyorum.
Hiçbir şeyi elde etmeyi istememek duygusu;
bu, her şeyi daha güzel yapıyor.
”Hayat sessiz ve biteviye sürüp gidiyor. Bu ıssızlıkta hiç bir şey değişmiyor. ”
”Kimsenin bilmediği biri olmaktan ve öyle yaşamaktan başka bir isteğim yok
belki de bütün sanat, kişinin kendini karşısındakine anlatabilmesi
“hiçbir şeyi elde etmeyi istememek duygusu;
– bu, her şeyi daha güzel yapıyor.”
Belki de bütün sanat kişinin kendini karşısındakine anlatbilmesi
Belki de bütün sanat, kişinin kendini karşısındakine anlatabilmesi
Biliyor musun nasıl ilkyaz buralarda?Gecenin geç saatlerine kadar güzel kokular,sanki yerin derinliklerinden gelen kuş sesleri Bir an geliyor ki,çok şaşırıyorum,ilkyazın böylesine güzel olmasını isteyip istemediğimi niçin sormuyorlar bana?Sorsalardı galiba,hayır,istemiyorum,derdim Belki iki kişi bir arada oldu mu,ilkyaz çok güzeldir.Fakat tek başına buir insan dayanamaz bu güzelliğe
Sevgili,bana kitaplar yollamak istemen ne güzel.Elimdekileri henüz bitirmemiş olmama karşın sevinçle kabul ediyorum,içlerinde senden selamlar olacak o kitapların
Bir kadının yaşamında öylesine tuhaf gelişmeler olur ki Bunları anlayıp çözmek siz erkekler için her zaman kolay değildir.Çünki sizler çabucak ve her zaman yaşadıklarınızdan yola çıkarak karar veririsiniz.Gerçekte ise çok şey yepyeni ve bambaşkadır
.
Bitkiler gibi insanlar da uzun süre köksüz yaşayamaz.
”Hiçbir şeyi elde etmeyi istememek duygusu; – bu, her şeyi daha güzel yapıyor. ”
”Şimdi daha iyi anlıyorum, kendime çok yabancı bir yaşam sürdüğümü. ”
”Şimdi daha iyi anlıyorum, kendime çok yabancı bir yaşam sürdüğümü. ”
– (…) Hayat, zor ve sonsuz tevettür dolu
Senin çocukların ve bundan ötürü de sorumlulukların var. Senin geniş ilgilenmelerin ve bükülmez bir canlılığın var. İyi günleri göreceğine ve «hasta karaciğerim»le daha uzun süre beklemediğim­den dolayı beni haksız bulmayacağına güveni­yorum. Bu satırları en son saatlerimde yazıyo­rum. Karara varalıberi kendimi nasıl da neşeli hisettiğimi gözünün önüne getiremezsin. Ço­cuklarına candan selamlar. Beni suçlama. Sev­gili Josef Roth ve Aieger’in bu acılara katlan­mak zorundan kurtulmuş olduklarını her dü­şünüşümde içimi nasıl da bir sevinç kapladığı­nı, hatırlasana! En iyi dilekler ve sevgiler. Her şeye rağmen rahata ve mutluluğa kavuştuğu­mu öğrendin, cesur ol!
Stefan
Rahat ve sakin geçen günlerden sonra ruhça çöküntüm çok arttı; öylesine te­dirginlik içindeyim ki, derli toplu düşünemez oldum, artık. Sonra da, bu savaşın yıllarca süreceği ve elimde kalan o tek şeye -bu olağanüstü durumumuzdan kurtulup da, yurdumuza yerleşmek hayaline- ulaşmak için yılların ve yılların geçeceği hakikati boğuyor insanı.
Rastladıklarımın çoğu, olup bitenleri ve gelece­ği hiç anlamıyor. Gelecek barışın, barış zamanlarının bir devamından başka bir şey olmayacağını, barışı daha iyi anlamak için insanın başından bazı şeyler geçmesi gerektiğini sanı­yorlar. Bu son korkunç günlerde Avrupa on­ların gözünde Çin’in bize uzak olduğu kadar uzaklarda.
Sevgili Friderike,
Senden hiç bir haber almayalı epeyce oldu.
Fakat Brezilya ile her çeşit postalaşma, konferans dolayısıyla durdurulmuş olacak, herhalde. Posta ve yolcu taşıyan bütün uçaklara el konuldu. Anlatacak çok şeyim yok. Kesin sonuç ve en son zaferin bu yıl elde edilemeye­ceğini, bizim neslin, en verimli yıllarını iki bü­yük dünya sarsıntısında geçirmek zorunda kal­dığını düşündükçe, bağulacak gibi oluyorum. Milletierin geçmişte yıllar yılı sürede kazandı­ğından fazlasını bir ayda yutuveren bu savaş­tan sonra herşey daha bir başka olacak. Kor­karım, biz eskilerin bütün günleri tasalar ve güçlüklerle geçecek.
Gaze­telerin yazdıklarından başka verecek bir haber yok. Bu haberler ise, yakın bir zaferi umdu­ran ve yatıştıran cinsten değil, hiç de. Tam tersine, bu savaşın uzun ve yıpratıcı olacağı düşüncesine alışmalıyız. Evimi bir daha hiç mi hiç göremeyeceğim ve her yerde hep geçici bir konuk durumunda kalacağıma dair duygum gittikçe artıyor. Bir yerlerde yeni bir hayata başlayabilenlere ne mutlu!
Barışı seven bizler için hüzün verici bir Noel. Fakat sen hiç değilse çocuklarını masanın çevresinde bulmakla biraz neşelenirsin. Önümüzdeki yıllardan pek fazla bir şey bekleme­meliyiz. Zira daha nice şey tahrip edilecek -sa­kin bir hayat ve az buçuk güvenlik gibi daha nice şey- Hitler’in eninde sonunda yokedilme­sinden sonra da dünyamızın sorunları olacak, yeni bir yol bulmamız gerekecek; her birimiz teker teker bunu yapmak zorunda kalacağız.
Köpek, Balzac ve bütün ayrıntılar da gösteriyor ki, artmış bulunan kötümserli­ğimden yavaş yavaş sıyrılıp uzun bir süre için bundan vazgeçmeyi düşünüyorum! Zamanı öyle bir dolduracağım ki, zamanın farkında bile olmayacağım. Buradaki bolluk insanı heyecanlandırıyor. Burada köpeğe verdiğimiz pirinçle Avrupa’da koca bir aile şenlik ederdi.
İnsanlığın böylesine tiksindirici olduğu günlerde bir köpek ne de olsa bir boşluk doldurur.
Kötü günlerdeyiz, ne yazık ki. Bugüne kadar böylesine çok sayıda insan, öldürülmüş ya da, bahtsız olmuş değildi. Bunun daha yıllarca süreceği düşüncesi bile dayanılır gibi değil.
Tarihin övütücü çarklarına kendimizi kaptırmış bulunuyoruz. Ruhumuzu ezilmekten kurtarabilirsek ne mutlu bize.
Mon­taigne, «yaşı ilerlemiş kimse hoşuna gitmeyen hiç bir şey yapmamalı» der. «Genç yaşta öğ­renmeli ve olgunlaşınca mesleğinde çalışmalı» Onun sözleri hep doğru çıkar.
Fakat böylesine kendi dün­yamda acaba daha uzun süre yaşayabilecek miyim?
Şimdiye kadar, hep sa­vaş bittikten sonra yaşarsam, yine başlarım yazmaya, diye düşünürdüm. Fakat savaş bitip de ben yeniden bir eve kavuşuncaya kadar iki, üç, dört yıl geçecek, en azından. Yerine konula­mayacak yıllar! Şu da var ki, maddi güvenlik de yok olacak. Zira sanırım bu savaş, önceki neslin yaptığı herşeyi sonuna kadar tahrip edecek. Yapılacak tek şey, buranın her yerle­ ilgisini kesmiş, gürültüsüz havasında yaşamak; gazetelerden notlar almadan ve kimsey­le görüşmeden.
Brezilya kitabının İngilizce nüs­hasını henüz görmedim. Fakat kitabımdan hoş­nut kalmayanlar da oldu. Böyleleri için maki­neler ve yeni yapılar daha önemli, ülkelerinin resim gibi güzelliklerinden utanıyorlar. Bu­nun güzelliğini daha sonraki nesil anlayacak.
Bizde de böyle olmuştu. Eski Burg Tiyatrosu’­nu ve Beethoven’in öldüğü evi yıktıktan sonra farkına varıp üzülmüşlerdi.
Pek uzun olmayan bir satranç hi­kayesinin taslağını hazırladım. Bunu yazmak düşüncesi bu sessiz köşemde vakit geçirmek için aldığım bir santranç kitabına baka baka büyük şampiyonların oyunlarını tekrarlarken geldi aklıma.
Posta insanı bağlıyor. Yolcu ancak peşinden mektuplar gelmedi mi özgürdür!
Burada hayatın nekadar renkli ve renkli olduğu kadar dinlendirici olduğunu gözünün önüne getiremezsin. Acele diye birşey yok. Posta da öyle. Fakat insanlar pek cana yakın. Aşırı yoksulluğa rağmen (hiç birinin doğru dürüst bir pantolonu yok), burada hiç hırsız­lık olmuyor. Büyük babalarımızın yaşadığı gün­ler, ya da pek çok eski zamanlar gibi. Fakat günümüzü hatırlatmayan herşey beni pek ra­hatlatıyor.
Bize hiçbir şey vermeden, hep bizden almış olan poli­tikacıların çılgınlıklarının cezasını ömrümüz boyunca çekecek değiliz.
Şu kıyıda başımı dinleye­ceğim birkaç ayda bulacağım sükûndan daha fazlasını sana dilerim. Şimdiden düzeldim, bi­raz. Fakat Avrupa’dan gelen haberler pek kor­kunç. Dünyanın bugüne değin görmediği dehşetler dolu bir kış olacak.
Sevgili F.
Evet, ben de tıpkı senin gibiyim. Ben de çabucak yoruluveriyorum. Eskisinden çok da­ha fazla zaman gerekiyor şimdi, zira ara ver­meden iki saatten fazla pek çalışamıyorum.
Beni ürküten şaşılacak bir şey daha var: gördüğüm bir insanı iki gün sonra tanıyamıyorum. Bir de, üç yıl önceye göre şimdi daha kötü İngilizcem. Zaman üzerimde çok kötü te­sirler yaptı, bir çoklarına olduğu gibi. Sevgiler.
S.
Güzel zamanlar, bir daha geri gelmemek üzere, geçti. Birlikte bunca yıl yaşadık. Bunlardan çoğu gerçekten mutluluk­tu. Benim çalışmalarım da çok verimliydi. Bu­nalınca bütün bunları düşünelim. Sana karşı çoğu haksız davranmışsam bile unut lütfen.
Beni kaybettiğini hiç bir zaman aklına getir­me ve en iyi bir dostun olarak beni hep ha­tırla. Bunun böyle olduğunu ispatlamak için birçok fırsat ele geçirmeyi pek isterim. Ayrı­lışımızın sana verdiği acılardan ötürü beni ba­ğışlamanı dilerim.
Sana sonsuz teşekkürlerim. Birlikte geçir­diğimiz o yılların iyi yanlarının hiç birini unut­ma. Her zaman için senin.
Stefan
Sevgili F.
Bunalıyorum. Bir yandan gittikçe kötüleşen durumdan, öte yandan da, Almanya’daki Yahudilerden aldığım çığlık çığlığa imdat mek­tuplarından ötürü..
Biliyor­ musun, şu sıra çılgınlığım vardı, Dickens’in Mis­ter Pickwick’in Serüvenleri’nin kendi el yazı­sıyla beş sayfa müsveddesine on iki bin Mark vermeye kalkıştım, fakat 14.000 Marka başka­sı aldı. Ben buna çılgınlığın başarısı derim.
Ah, eski günlerim­ deki gibi hafif ve herşeyi hafife alabilen biri olabilseydim. Fakat edebiyatın fazla anlamı kalmadı benim için, yaratma ihtirasım söndü; bu işlere bir son vermekten, kimsenin tanıma­dığı biri olmaktan, yani gerçek bir insan gi­bi yaşamaktan gayrı isteğim yok. Adı üzeri­ne reklam yapılmak, sinirleri bozuyor. Hele bizim gibi bundan ötürü mutluluk duymayanlarda.
Ruhça çöküntülerimin gerçeklerle ilgili nedenleri yok. Ne çalışmaktan (hiç de yorucu değil) , ne de nikotinden (bir denemek için iki gün bıraktım sigarayı). Yaşlılık belirtisi; ya­şıma göre pek fazla. Ölmezlik rüyalarıyla ken­dimi aldatmıyorum. Başarabildiğim edebiya­tın ne derece sınırlı olduğunu biliyorum. İnsanlık dünyasına inanmıyorum. Pek az şeyden se­vinç duyuyorum. Böyle buhranlı anlarımda bazen birşeyler doğuyor, bazen de daha derin­lere batıyorum. Savaş yıllarının yıprattığı si­nirlerimizin eski durumuna gelmesi umulmaz. Kötümserlik içimize işlemiş bulunuyor. Bundan sonra hiç birşey beklediğim yok. Eserimin on
bin, ya da yüzelli bin satılması umrumda değil. Önemli olan, yeni bir şeylere başlayabilmek, yeni bir hayat, daha başka ihtiraslar bulmak ve hayatı daha başka bir gözle görebilmek.
Başkasının ruh haletini benimseyiveren o körolasıca huyum olmasa, da­ha da iyi olabilirdİm.
Otomobil yolculuğu pek rahat amma, arkamda toz bulutu ve sövüp sayan insanlar bırakmak bir bakıma keyfimi kaçırıyor. İn­sanların en üst sınıfında yaşamaktan hoşlan­mıyorum, orta halli kalmak daha hoşuma gidi­yor.
Yolculuk sırasındayken bütün bağlantılarım kopuveri­yor, kendimi çok rahat, bağlantısız ve özgür hissediyorum. Yalnız kalınca kendini hep bı­rakılmış, ya da güvensiz hisseden sen bunun nasıl olduğunu pek duyamazsın.
Yazışmalarımın ve düzensiz yaşa­mımın tutsağı olmaktan biraz kurtulsam, şim­diye kadarkinden daha çoğunu başaracağım.
Hiç kuşkum yok.
Zamanımın keyifli geçtiğini düşünmekle yanılıyorsun! Dünya sorunları duygusuyla öy­lesine doluyum ki! Hiç keyfim yok.
Sevgili,
Bana kızma! Zamana karşı öylesine öf­kelerle doluyum ki! Boğazlaşmaların hala sü­rüp gitmesi hiç bir zaman şu andaki kadar saçma gelmemişti.
Alman yenilgisi iyi oldu, Ludendorff’un gücünü kırmak bakımından; fa­kat şimdi de Amerika’da görülmemiş bir şen­lik havası esiyor. Kan kokusunu aldılar. Şimdi de onlar zafer istiyorlar, iki hafta önce Alman­lar’ın yaptığı gibi. Düşmanı dize getirecek büyük bir zafer kazanmak istiyorlar. Şu anda susan hepimiz de suçluyuz gerçekten. Konuş­mak gerekli, belki de!
Güzel zamanlar, bir daha geri gelmemek üzere, geçti..
Şair olacağı geliyor, insanın. Ne eşsiz şehir..

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir