İçeriğe geç

Mektubat Mecmuası-1 (Osmanlıca) Kitap Alıntıları – Bediüzzaman Said Nursî

Bediüzzaman Said Nursî kitaplarından Mektubat Mecmuası-1 (Osmanlıca) kitap alıntıları sizlerle…

Mektubat Mecmuası-1 (Osmanlıca) Kitap Alıntıları

&“&”

Rahmet-i İlahiyenin en latîf, en güzel, en hoş, en şirin cilvelerinden olan şefkat; bir bir iksir-i nuranîdir. Aşktan çok keskindir.
هم ‏مادام ‏دنیوی دوستلر ‏و ‏رتبەلر ، قبر قاپوسنە قدردر !
Evet, acaib-i san’at ve garaib-i hilkat noktasında cüz’iyat külliyattan geri değil; çiçekler yıldızlardan aşağı değil; çekirdekler ağaçların mâdûnunda değil; belki çekirdekteki nakş-ı kader olan mânevî ağaç, bağdaki nesc-i kudret olan mücessem ağaçtan daha aciptir. Ve hilkat-i insaniye, hilkat-i âlemden daha aciptir."
Dünya madem fanidir, değmiyor alaka-i kalbe.
او محبت اونك ايچون حدسز بلا و عذابدر…
الندن بر شی کلمز. یأس مطلق أيچنده الم چکر…
Esbabın ictimaı müsebbebin icadına bir duadır.
Eğer vermek istemeseydi, istemek vermezdi…
Sahaif-i kitabet-i hikmet olan gece-gündüzü de bir yay yapar.
Yani, ﻭَﺣْﺪَﻩُ manen der: ALLAH birdir.
Başka şeylere müracaat edip yorulma, onlara tezellül edip minnet çekme, onlara temelluk edip boyun eğme, onların arkasına düşüp zahmet çekme, onlardan korkup titreme.
Çünki Sultan-ı Kâinat birdir, herşey’in anahtarı onun yanında, her şey’in dizgini onun elindedir; herşey onun emriyle halledilir.
Onu bulsan, her matlubunu buldun; hadsiz minnetlerden, korkulardan kurtuldun."
Kanaat eden, iktisat eder; iktisat eden, bereket bulur.
Nasihat istersen Ölüm yeter…
Öyle ise ŞÜKÜR ve HAMD, doğrudan doğruya ona aittir…
Eğer hasmını mağlûp etmek istersen, fenalığına karşı iyilikle mukabele et. Çünkü, eğer fenalıkla mukabele edersen, husumet tezayüd eder. Zâhiren mağlûp bile olsa, kalben kin bağlar, adâveti idame eder. Eğer iyilikle mukabele etsen, nedâmet eder, sana dost olur.
|•
Nasıl ateş odunu yer bitirir;
Gıybet dahi a’mal-i sâlihayı yer bitirir!..
|•
Nefis cümleden ednâ, vazife cümleden âlâ!…
حصال الهیام مقدمة الوصول الی المقصود.. Aşkın bulunması, maksûda ulaşmanın mukaddimesidir..
• İmâm-ı Rabbâni Hazretleri (ks) •
• Ölümü tefekkür etmekten alâ nasihat yoktur…
Dua eden adam bilir ki,birisi var ki onun sesini dinler,derdine derman yetiştirir,ona merhamet eder.Onun kudret eli,her şeye yetişir.Bu büyük dünya hanında o yalnız değil.Bir kerim zat var,ona bakar, ünsiyet verir..
Duanın tesiri azimdir.Hususan dua külliyet kesbederek devam etse netice vermesi galibdir.Belki daimidir.
Vermek istemeseydi ,istemek vermezdi.
… çekirdeğin mevti, sünbülün mebde’-i hayatıdır.
Nasıl ki hayatın dünyaya gelmesi bir halk ve takdîr iledir. Öyle de dünyadan gitmesi de bir halk ve takdîr ile, bir hikmet ve tedbîr iledir.
… mevt, tebdîl-i mekândır, ıtlâk-ı rûhtur, vazîfeden terhîstir. İ‘dâm ve adem ve fenâ değildir.
“Âhirzamanda Hazret-i Îsâ aleyhisselâm gelecek. Şerîat-ı Muhammediye (asm) ile amel edecek” …
Meyvedar bir ağaca inkılâp etmek için kabuğunu terk eden bir çekirdek gibi, ben de o bâki meyveleri vermek için bu bekà-i dünyevînin kabuğunu bırakmaya nefsimi kandırdım.
Beşerin hayat-ı içtimaîsinde bütün ahlâksızlığın ve bütün ihtilalâtın menşe’i iki kelimedir. Birisi, ben tok olduktan sonra, başkası açlıktan ölse bana ne? İkincisi, Sen çalış, ben yiyeyim. Bu iki kelimeyi de idame eden, cereyan-ı riba ve terk-i zekattır.

Bu iki müdhiş maraz-ı içtimaîyi tedavi edecek tek çare, zekatın bir düstur-u umumî suretinde icrasıyla, vücub-u zekat ve hurmet-i ribadır.

imansızlık başka şeylere benzemiyor. Zulümde, fıskta, kebairde birer menhus lezzet-i şeytaniye bulunabilir. Fakat imansızlıkta hiçbir cihet-i lezzet yok. Elem içinde elemdir, zulmet içinde zulmettir, azab içinde azabdır.
Hayat-ı ebediyeyi kazanmakta en birinci vasıta ve saadet-i ebediyenin anahtarı imandır; ona çalışmak lâzım geliyor.
Belki o hususî dünyamız ve âlemimiz, bir sahifedir. Hayatımız bir kalem.. onunla sahife-i a’malimize geçecek çok şeyler yazılıyor.
Mevt, vazife-i hayattan bir terhistir, bir paydostur, bir tebdil-i mekândır, bir tahvil-i vücuddur, hayat-ı bâkiyeye bir davettir, bir mebde’dir, bir hayat-ı bâkiyenin mukaddimesidir.
Meyvedar bir ağaca inkılâp etmek için kabuğunu terk eden bir çekirdek gibi, ben de o bâki meyveleri vermek için bu bekà-i dünyevînin kabuğunu bırakmaya nefsimi kandırdım.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir