İçeriğe geç

Mekarimu’l-Ahlak Kitap Alıntıları – Muhyiddin İbn Arabi

Muhyiddin İbn Arabi kitaplarından Mekarimu’l-Ahlak kitap alıntıları sizlerle…

Mekarimu’l-Ahlak Kitap Alıntıları

İnsan kendini tabiatına kaptırdığı, onun doğrultusunda kendini koyuverdiği; düşünce, ayırt etme, haya ve sakınma gibi unsurları kullanmadığı zaman, hayvanlara özgü huylar onu kapar.
MÜSLİM DEYİNCE GÜZEL HUY SAHİBİDİR DEMEYE LÜZUM YOKTUR.
Yâ Rabbi izzetin hakkı için
Kurtar bizi nefs elinden
Kemâl-i nusretin hakkı için
Kurtar bizi nefs elinden 

Mukirrim zâtına candan
Ayırma cânı cânandan
Hıfzeyle nefs-i şeytandan
Kurtar bizi nefs elinden 

Varayım ben senden yana
Göster beni bensiz bana
Mest oluben kalam tana
Kurtar bizi nefs elinden 

Adem’im ağlatma beni
Tevbem kabul et yâ Gani
Al beni bana ver seni
Kurtar bizi nefs elinden  

Adem Dede

Sirke balı ifsad ve ihlal ettiği gibi kötü ahlâk da amel ve ibâdeti ifsad eder.
Hanginizin ahlâkı daha güzel ise, onun imânı daha güzel ve daha faziletlidir.
Bir nefsi de ancak faziletler yüceltir.
Öfkeli insan hayvanlar ve yırtıcı canavarlar konumundadır. O da tıpkı onlar gibi yaptıklarını bilerek ya da görerek yapmaz.
Şehvani nefsini ezmek isteyen kimsenin zahitlerle, rahiplerle, kendilerini ibadete verenlerle, takva ehliyle ve vaizlerle çokça oturup kalkması gerekir.
Haram işleyen kimse arkadaşlarına zulmeder.
Bir insana işlediği bir çirkin hayasızlık hakkında soru sorulduğu zaman doğru söylemesi güzel bir davranış değildir.
Çünkü bu kimsenin o anda doğruyu söylemesi, bu çirkin hayasızlığı işlemesinden dolayı yaşadığı silinmez utancı ortadan kaldırmayacak belki de karşısındakine kötü örnek olmasına onun kendisi hakkında yanlış bir hüküm vermesine sebeb olabilecektir.
Şehvani nefis insanı yenilgiye uğratıp hakimiyeti altına alınca; insan ona boyun eğer.
Bu durumda da insandan çok hayvanlara benzer. Çünkü böyle bir insanın amaçları, is-tekleri ve himmeti her zaman için sadece şehvetlere ve lezzetlere yönelik olur.
Nefsini idare etmeyi arzu eden, ahlakını arındırmayı yeğleyen insan, kötü bir ahlakın farkına vardığı zaman, onu kendisinde de bulur ve ondan kaçınmaya çalışır. Bundan uzaklaşmak ilk anda zor olabilir..
Bazen de bundan tamamen kurtulması gerçekleşmeyebilir. Tabiatı kendisine boyun eğmeyebilir.
Yine bu insan güzel bir ahlakın farkına varır da bunu kendisinde bulamayabilir.
Bu takdirde ona sahip olmayı istediği halde alışkanlıklarından kurtulamadığı için maksadına ulaşmayabilir.
İşte bu yüzden övgüye değer bir hayat tarzı arzu edenler için bir eğitim yolu belirlememiz, o yolu takip etmelerini sağlamamız gerekir. Ta ki güzel ahlakları alışkanlık haline getirme ile ilgili muratlarını gerçekleştirsinler, onları kalıcı bir huy haline getirsinler. Kötü ahlaktan kaçınsınlar, ondan arınsınlar.
İnsan için uygun olanı; kendi ahlakını denetlemesi, araştırmasıdır. Kusurlarını, ayıplarını düşünmesi, onları ıslah etmeye, düzeltmeye çalışmasıdır. Olumsuzlukları kendinden uzaklaştırıp övülen üstün, güzel ahlakı aramasıdır. Kendini güzel ahlakı edinmeye, güzel ahlakı alışkanlık haline getirmeye, onunla ahlaklanmaya çalışmasıdır.
Çünkü..
İnsanlar arasındaki üstünlük unsuru gerçekte faziletlerdir.
Yoksa cahillerin sandığı gibi, insanlar halleri, malları, birikimlerinin, değerli eşyalarının çokluğu itibariyle birbirlerinden üstün olmazlar, OLAMAZLAR.
Nefs-ı Natıka (akıl) güçlendiği, kişinin şahsiyetinde belirleyici bir konum kazandığı zaman, bununla diğer iki gücünü idare etmesi de mümkün olur.

Kişinin nefs-ı natıkası güçlü değilse, ezik ve silik olursa, bu takdirde kişinin yapması gereken ilk iş, ahlakını doğru yöne kanalize etmek için bu gücünü eğitimle güçlendirme-sidir.
Bu gücün, yani nefs-ı natıkanın güçlendirilmesi de ancak akli ilimlerle olur.

Dengenin gerektirdiği orta yolu izlemek. Olguları yerinde, zamanında, amacına uygun olarak ve de ölçüsünde kullanmak, aşırıya gitmemek, eksiklik göstermemek, öne almamak ve ertelememektir.
Şehvani nefsi ezmenin yolu, insanın, şehvetinin ayaklandığı, lezzet almaya yöneldiği, kabardığı sırada, şehvetini uysallaştırıp boyun eğdirmek istediğini hatırlaması ve nefsini yöneldiği bayağı şehevi lezzetlerden güzel lezzetlere yöneltmesidir.
İnsanların emanet ettikleri mallara, eşyaya ve mahremiyete el koymak, emanet edilen şeyleri sahiplenmek ve bir şeyi ait olduğu yere koymamak.
Gizli bir haberi yaymak, ya da yapılması insanların yararına olan bir haberi gizlemek, bir yere ulaştırılması için verilen mektubu tahrif etmek, adresinden başkasına götürmek de hainliktir.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Birini aşırı ve ölçüsüz tutku şeklinde sevmektir. Bu her durumda çirkin bir duygudur. Ancak bizim burada bahs ettiğimiz aşkın en çirkini tutku haline gelen, lezzete ve bayağı şehevi duyguların tatminine yönelik olanıdır.
Bu tür olan aşk, ihtiras kişiyi günaha ve çirkin hayasızlıklara sevk eder. Onun helakma sebep olur.
Bu duygu ar damarının çatlaması, ölçüsüz şaka ve eğlenceye dalmak, sefahat ehliyle düşüp kalkmak, oyun, eğlence ve günah meclislerine katılmak, müstehcen sözler söylemek demektir.
İnsanların ırzını, namusunu diline dolamak. Buna dayalı şakalar yapmak, çarşı pazarlarda aylak aylak dolaşmak, sokaklarda, köşe başlarında oturup harama bakmak, aşağılayıcı yollardan geçinmek ve bir lokma ekmek için bayağı insanların önünde eğilmek anlamını ifade eder.
Şehevi arzuların peşinde koşmak, bütün vakti onları tatmin etmekle geçirmek.
Lezzet almayı gaye edinmek, hep lezzet peşinde koşmak.
Çirkin hayasızlıkları işlemek ve bunları fütursuzca sergilemektir.
Kısacası bütün şehevi arzularda aşırı gitmektir. Bu huy; haya duygusunu yok eder, insanın yüzünün suyunu ortadan kaldırır.
Ar perdesini yırtar.
Tenezzül etmeme, insanın kendini adi şeylerden uzak tutmasıdır.

Hamiyet ve gayret ise, insanın kendinde bir eksiklik görünce öfkelenmesi demektir.
İnsan haramlara karşı gayrete gelir.

Çünkü haram işlemek bir utanç ve kusurdur.
Haram işleyen kimse arkadaşlarına zulmeder. Onların hakkında olumsuz tasarrufta bulunur.

Yüksek gayeler peşinde olma, işlerin en yükseğinden aşağıda olanlara kadar zor görmeme, onlara tenezzül etmeme, bağışladığı şeyi azımsama, orta düzeyli şeyleri önemsememe, sahip olduğu şeyleri basit görme, isteyene başa kakmadan, minnet etmeden imkan dahilinde olan şeyi verme duygusudur.
Bu duygu vakar ve cesaret karışımından ibarettir. Feryat etmek yararlı, üzüntü ve huzursuzluk kurtarıcı, hile ve çırpmış zararı savcı olmadığı zaman sabrederek beklemek, her zaman güzel ve övülen bir davran ıştır.
Feryat etmek, bir fayda vermeyecekse çok çirkin bir davranıştır.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Bütün insanlar hakkında hayır düşünmek, pislikten, gıybetten, hile ve aldatmadan uzak durmak demektir.
Bu huy, bütün insanlar açısından
güzel ve övülendir.
Bir olayı olduğu gibi haber vermektir.
Bu ahlak büyük bir zarara yol açmadığı sürece güzeldir. Yani bazı durumlarda doğru söz söylenmemesi gerekebilir.
Örneğin bir insana işlediği bir çirkin hayasızlık hakkında soru sorulduğu zaman doğru söylemesi güzel bir davranış değildir.
İnsanın karşılaştığı kardeşlerine, sevenlerine, arkadaşlarına, dostlarına ve tanıdıklarına sevincini göstermesi, karşılaşma sırasında tebessüm etmesi demektir.
Bu alışkanlık bütün insanlar açısından güzeldir.
Çünkü., insan gazap nefsinin emrine girdiğinde çok öfkelenir, dehşeti zuhur eder.
Kini çok şiddetli olur ve kendisinde hilm/ ağırbaşlılık ve vakar namına bir şey kalmaz.
Küstahlığı, cüretkarlığı artar.
Öfkelendiği zaman hemen intikam almaya, öfkelendiği kimseye zarar vermeye yeltenir. Hasmının üzerine atlar, cezalandırmada aşırı gider, ölçüyü kaçırır.
Gazap nefsi de hem insanda hem de hayvanda bulunur.
Öfke, cesaret/cüret ve galip gelme isteği bu nefisten kaynaklanır.
Bu nefis, şehvani nefisten daha güçlüdür.
Kişiye hakim olduğunda ve kişiyi boyunduruğu altına aldığında şehvani nefisten daha zararlı ve daha yıkıcı olur.
İnsan bu unsurları kullanmadığı zaman hayvanların alışkanlıklarına, onlarda baskın olan şehevi arzulara, onların hayasızlığına, kontrolsüz öfkelerine, dinmek bilmeyen te-dirginliklerine, bünyeyi yiyip bitiren, kemiren hırs ve kine, bir türlü yakalarını bırakmayan kötülük hasletine ortak olur.
Çünkü; insanlar, düşük ahlak esaslı bir tabiata sahiptirler. Dolayısıyla bu tabiatın gereği olarak adi, şehevi arzuların peşinde giderler..
İşte şeriata ve yasalara, övgüye değer yönetim düzenlerine ihtiyaç da buradan doğmuştur. Zalimlerin zulümlerine engel olsunlar, gasp edicileri bu fiillerinden
alıkoysunlar, suç işleyenin suçuna karşılık ceza versinler, böylece insanlık alemini her alanda mutedil orta çizgiye getirsinler diye.
Şehvani nefsini ezmek isteyen kimsenin müzik dinlemeyi azaltması, özellikle kadınları, onlardan da çekici, etkileyici makamlarla şarkı söyleyen gençleri dinlememesi gerekir.
Çünkü müzik, şehveti uyandırma hususunda güçlü bir etkiye sahiptir. Özellikle dinlenen müzik baştan çıkarıcı, günahı öğretici ve de

dikkatleri çekici olursa.
Müzikten bir çok olay kaynaklanır. Bazen insan müzik dinleme isteğini bütünüyle ortadan kaldırmayabilir.

Tasavvuf sekiz şey üzerine kurulmuştur:
Cömertlik:
İbrahim (a.s.)ın haliydi.
Rıza:
İshak (a.s.)ın haliydi.
Sabır:
Eyyub (a.s.)ın haliydi.
İşaret:
Zekeriya (a.s.)ın haliydi.
Gurbet:
Yahya (a.s.)ın haliydi.
Saf (yün elbise):
Musa (a.s.)ın haliydi.
Seyahat:
İsâ (a.s.)ın haliydi.
Fakr hali:
Server-i Kâinat Resulullah (s.a.v.)
Efendimizin iftihar ettiği halidir
– İnsanların ahlaklarının, huylarının farklı
olması, nefsin üç kuvvetinin, şehvani, gazap ve
nefs-ı natıka gücünün herkeste farklı özellikte
olmasından kaynaklanır.
Ahlakın özü..
Şehvani ve gazap gücünün boyun eğdirilmesidir.
Nefs-i natıkanın alışkanlıklarının ayrıştırılarak
bunlardan övgüye değer olanlarla amel
edilmesidir.
Güzel alışkanlıkları edinme ve çirkin
alışkanlıklardan uzaklaşmanın aşamalı yolu ise;
sözünü ettiğimiz bu iki gücü aşamalı olarak
uyumlu hale getirmektir
Hayır veya şerrin galip gelmesinden de nefs-i
natıka’nm gücünün değişiklik göstermesi doğar.
Nefsi natıka, hayırlı ve erdemli olduğunda diğer
iki nefse de galip gelir. O zaman kişi iyi, adil ve
güzel davranışlı olur.
Nefs-i Natıka kötü olup diğer iki nefsi ihmal
edip salıverdiğinde kişi de kötü, pis bir cahil
olur.
Bu nedenle insanın düşünce gücünü kul anması,
ahlakını ayıklaması, iyi huylarını, güzel
davranışlarını belirleyip koruması, kötü ve çirkin
olan huylarını da terk etmesi, kendini iyilere
benzetmeye çalışması, kötülerin
alışkanlıklarından da kesinlikle uzaklaşması
gerekir.
Nefs-ı Natıka’ya gelince
İnsanı diğer tüm hayvanlardan ayıran, farklı,
ayrıcalıklı kılan bu nefistir.
Düşünme, ayırt etme ve anlama yetisi bundan
kaynaklanır.
İnsanın üstünlük kaynağı, himmetinin büyüklük
nedeni budur.
İnsan bununla kendini beğenir.
Bununla güzellikleri güzel, çirkinlikleri çirkin
görür.
İnsan bu yeteneğiyle diğer iki nefsini yani
şehvani ve gazap nefislerini terbiye eder,
arındırır, onları sınırlandırır, kontrol altına alır.
Olayların sonunu bununla düşünür ve bununla
olaylara başlamaya karar verir.
Bu nefsin de çok güzel erdemleri ve de tam
bunların zıddı olan çok kötü rezillikleri vardır .
Gazap nefsi de hem insanda hem de hayvanda
bulunur.
Öfke, cesaret/cüret ve galip gelme isteği bu
nefisten kaynaklanır.
Bu nefis, şehvani nefisten daha güçlüdür.
Kişiye hakim olduğunda ve kişiyi boyunduruğu
altına aldığında şehvani nefisten daha zararlı ve
daha yıkıcı olur.
Çünkü., insan gazap nefsinin emrine girdiğinde
çok öfkelenir, dehşeti zuhur eder.
Kini çok şiddetli olur ve kendisinde hilm/
ağırbaşlılık ve vakar namına bir şey kalmaz.
Küstahlığı, cüretkarlığı artar.
Öfkelendiği zaman hemen intikam almaya,
öfkelendiği kimseye zarar vermeye yeltenir.
Hasmının üzerine atlar, cezalandırmada aşırı
gider, ölçüyü kaçırır.
Öcünü alırken sınır tanımaz olur. çok söver,
sövmede çirkefleşir.
Bir insanda bu alışkanlık süreklilik kazanınca
insandan çok yırtıcı bir hayvana benzer.
Bazen öfke bir kavmi silahlanmaya,
öfkelendikleri kimseleri öldürüp yaralamaya
yöneltir
Şehvani nefis, hem insanda hem de hayvanda
vardır.
Bütün cismani lezzetler ve şehvetler bundan
kaynaklanır. Yeme, içme ve cinsel arzuları
tatmin etme gibi.
Bu nefis çok güçlüdür.
Bir insan şehvani nefse galip gelmez,
armdırmazsa, bu nefis, insanı hakimiyeti altına
alır, bütün güçlerini istila eder.
İnsana hakim olup güçlerini istila edince de
arındırma faaliyeti bir anda çöker. Ezilmesi ve
boyun eğdirilmesi zorlaşır.
Bazı insanlar, kendiliklerinden kötü ahlakın
farkına varırlar, ya da başkaları tarafından
uyarılırlar. Bununla beraber bundan sakınma
yönünde tek bir adım atmaz, zerre kadar gayret
göstermezler. Hatta nefislerine, kötü huydan
ayrılma hoşgörüsünü dahi tanımazlar.
Aksine kötü huyu sürdürmede ısrarcı olurlar.
Çirkinliğini, adiliğini bildikleri halde.
İşte şeriata ve yasalara, övgüye değer yönetim
düzenlerine ihtiyaç da buradan doğmuştur.
Zalimlerin zulümlerine engel olsunlar, gasp
edicileri bu fiillerinden alı koysunlar, suç
işleyenin suçuna karşılık ceza versinler, böylece
insanlık alemini her alanda mutedil orta çizgiye getirsinler diye..
Ne yazık ki Doğuştan güzel ahlak karakterine
sahip olanların sayısı çok azdır.
Doğuştan kötü huylara sahip olanlar ise,
insanların çoğunluğunu oluşturacak kadar
çokturlar.
Bunun nedeni: insan tabiatının galip unsurunun
kötülük olmasıdır.
Şöyle ki: İnsan kendini tabiatına kaptırdığı, onun
doğrultusunda kendini koyverdiği; düşünce,ayırt etme, haya ve sakınma gibi unsurları kul
anmadığı zaman, hayvanlara özgü huylar onu
kaplar.
Zira: insanı hayvanlardan ayıran şey, düşünce
ve temyiz yeteneğidir.
Bu gücün, yani nefs-ı natıkanın güçlendirilmesi de ancak akli ilimlerle olur.
İnsan akli ilimleri incelediğinde, iyice araştırdığında, ahlak ve siyaset kitaplarını okuduğunda ve bunu sürekli hale getirdiğinde nefsi uyanır, kendine gelir, uyuşukluğundan silkinir, erdemlerinin farkına varır, rezilliklerinden yüz çevirir.
insan için uygun olanı; kendi ahlakını denetlemesi, araştırmasıdır. kusurlarını, ayıplarını düşünmesi, onları ıslah etmeye, düzeltmeye çalışmasıdır. olumsuzlukları kendinden uzaklaştırıp övülen üstün, güzel ahlakı aramasıdır. kendini güzel ahlakı edinmeye, güzel ahlakı alışkanlık haline getirmeye, onunla ahlaklanmaya çalışmasıdır.
Sevginin en güzeli birbirine ısınan kişiler arasında erdemli münasebetlerin gelişmesine sebep olanıdır. Sevginin en sağlamı, en kalıcısı budur.
Oysa zayıf, yani aciz olan bir kimsenin bir şekilde karşılık verme gücü olduğu halde büyük olana karşı sesini çıkarmaması hilm sayılmaz. Çünkü bu kimse kendini tutarsa bu karşısmdakinden korkmasından dolayıdır ki bu da hilm değildir.
Tedip ve arındırma yöntemiyle gazap nefsine hakim olunup güzel işlerde kullanımı sağlandığında, dehşet verici eylemlerden alıkonulduğunda; hali güzelleşir ve yöntemi de övgüye değer olur.
insanın şehvani nefsini edeplendirmesi, arındırması, dolayısıyla kendisine boyun eğmesini sağlaması gerekir. O zaman kendisi nefsine sahip olur. Nefsini zorunlu ihtiyaçlarda kullanırken, zorunlu olmayan arzulardan, aşağılayıcı lezzetlerden, hayasız zevklerden da alıkoyar.
Zira: insanı hayvanlardan ayıran şey, düşünce ve temyiz yeteneğidir.

İnsan bu unsurları kullanmadığı zaman hayvanların alışkanlıklarına, onlarda baskın olan şehevi arzulara, onların hayasızlığına, kontrolsüz öfkelerine, dinmek bilmeyen tedirginliklerine, bünyeyi yiyip bitiren, kemiren hırs ve kine, bir türlü yakalarını bırakmayan kötülük hasletine ortak olur.

Şöyle ki: İnsan kendini tabiatına kaptırdığı, onun doğrultusunda kendini koyverdiği; düşünce, ayırt etme, haya ve sakınma gibi unsurları kullanmadığı zaman, hayvanlara özgü huylar onu kaplar.
Korkaklık, korkulu durumlar karşısında dehşete düşüp paniğe kapılmak, akıbetinden korkulan ve sonundan emin olunmayan durumları gereğinden fazla büyüterek önü alınmaz bir endişeye korkuya kapılmaktır. Bu huy bütün insanlar için kötüdür.
İnsan çirkin şeylerden ancak akıl ve temyiz gücüyle korunabilir.
Cahillerin sandığı gibi, insanlar hal eri, malları, birikimlerinin, değerli eşyalarının çokluğu itibariyle birbirlerinden üstün olmazlar, OLAMAZLAR. Malesef insanların büyük çoğunluğu birikimleri, malları, sahip oldukları araç gereçleriyle övünürler. Her zaman zenginlere ve hali vakti yerinde olanlara saygı gösterirler.
Sevginin en güzeli birbirine ısınan kişiler arasında erdemli münasebetlerin gelişmesine sebep olanıdır. Sevginin en sağlamı, en kalıcısı budur.
İnsanın düşünce gücünü kullanması, ahlakını ayıklaması, iyi huylarını, güzel davranışlarını belirleyip koruması, kötü ve çirkin olan huylarını da terk etmesi, kendini iyilere benzetmeye çalışması, kötülerin alışkanlıklarından da kesinlikle uzaklaşması gerekir
Bunu yaptığı zaman insanlık erdemini gerçekleştirmiş ve özden gelen örnek önderliği de hak etmiş olur
Gazap nefsinin hakimiyeti altına giren kimse, galip gelme arzuyla içten içe yanıp tutuşur..
Bir insan üstün ahlakın güzel unsurlarına, riyazetle, egzersizle, çalışmayla da sahip olabilir.Bir çoğu da alışkanlığı üzere devam eder, hayat tarzına bağlı kalır.
Dolayısıyla kötü ahlak üzere büyüyüp onu alışkanlık edinen, aşağılık adetler üzere büyüyüp onlarla bir ünsiyet kuran kimse de onu örnek alarak doğru yolu bulsun.
Öfke gücünün kitlesel şiddet, şehvet gücünün tefessüh etmiş bir zevk düşkünlüğü ve akıl gücünün insanlığı felakete sürükleyecek bir silaha dönüştürüldüğü bir süreçten geçiyor insanlık.
Çünkü..
İnsan zaten tabiatı gereği ayıplarının çoğunu göremez.
Zira..
Mizahta ölçüsüz davranan, çirkin şakalarla mizah yapan kimsenin ağırlığı, heybeti, vakarı kalmaz.
Kötü huylardan tamamen uzak, ahlaki kusurların tamamından beri çok az insan
var.
Ahlak, nefsin halidir; insan düşünmeksizin ve seçim yapmaksızın fiillerini bu hal esasında yapar.
İnsanın kendisi için ilk seçtiği, elde edinceye kadar yerinde duramadığı, eksikliğini asla kabullenemediği, değerinin tamamlanışı yani kemalidir.
Bil ki!.. Sair canlılar içinde sadece insan fikir ve temyiz (ayırt etme) gücüne sahiptir. Bu nedenle insan, serbest iradesine bağlı temyiz yeteneğini bozmadığı, hevasma yenik düşmediği ve tutkulu arzularına tabi olmadığı sürece, her zaman işlerin en faziletlisi, mertebelerin en şereflisini, giysilerin en güzelini takva elbisesini sever.
• Yâ Rabbi izzetin hakkı için
Kurtar bizi nefs elinden..
Ahsenüküm imânen ahseneküm ahlaken..

• Hanginizin ahlâkı daha güzel ise, onun imânı
daha güzel ve daha faziletlidir..

Rabbinin yoluna hikmetle, güzel öğütle dâ’vet
et ve onlarla en güzel olan neyse o yolla
mücadele et.

?(Nahl, 125)?

• Bir nefsi de ancak faziletler yüceltir..
• İnsan zaten tabiatı gereği ayıplarının çoğunu
göremez..
• Nefsini eğitmeyen, terbiye etmeyen, nefsini
kontrol etmeye çalışmayan, onun kusurlarını
araştırıp edeplendirmeyen kimse, bir çok ayıptan
hali olamaz..
• İnsan çirkin şeylerden ancak akıl ve temyiz
gücüyle korunabilir..
• Sevginin en güzeli birbirine ısınan kişiler
arasında erdemli münasebetlerin gelişmesine
sebep olanıdır. Sevginin en sağlamı, en kalıcısı
budur..
• Mizahta ölçüsüz davranan, çirkin şakalarla
mizah yapan kimsenin ağırlığı, heybeti, vakarı
kalmaz..

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir