İçeriğe geç

Medya Ve Demokrasi Kitap Alıntıları – John Keane

John Keane kitaplarından Medya Ve Demokrasi kitap alıntıları sizlerle…

Medya Ve Demokrasi Kitap Alıntıları

“İnsanlığın artık şüpheli görmediği şeyler hakkında düşünmekten vazgeçme yönündeki vahim eğilimi, yaptığı yanlışlıkların yarısının nedenidir”
“Bir görüş hakikatin ta kendisi olsa bile eğer karşı fikirlerle zorlanmazsa bozularak önyargıya ‘yaşayan hakikat yerine, ölü dogma’ya dönüşür.”
“Mürekkeple çarpışılan toplumsal anlaşmazlıklar kanlı iç savaşlarla sonuçlanmazdı. Tam tersine, iç savaşların ana nedeni saldırgan hükümetlerdi. Buna karşılık vicdan sahibi yurttaşlar arasında kamusal tartışmaya dayanan hükümetler, biraz gürültülü de olsa, barışcıydılar.
Basın özgürlüğü, tıpkı Telephus’un mızrağı gibi, toplumda açtığı yaraları iyileştirebilirdi:
“İnsanların düşüncelerini özgürce başkalarına iletmelerine izin verirseniz, öfkeler yüzeyi yalayıp geçen bir ateş gibi uçup gider; yayılmış barut gibi tutuşturur, iletişim kurdurur; patlaması ne gürültülü ne de tehlikelidir: Ama baskı altına alırsanız, için için yanar, ta ki bir gün gözden uzaktaki çalkantısı bir deprem ya da yanardağ gibi patlayıncaya kadar.”

#medya #demokrasi #ayrıntıyayınları

İyiyi bilmenin tek yolu kötüyü tanımaktır.
Kaplan yasasıdır bu; yo, hayır ondan bile vahşi, kaplanlar yalnızca yiyecek için öldürürler, biz ise birbirimizi bir cümle ya da bir paragraf için parçalıyoruz.
‘’Basın, hükümetin ve paranın gücüne bağımlı olmadığı zaman özgürdür.’’ (Albert Camus, 1944)
‘’Aşırı durumlarda kavgaya tutuşmuş bir sivil toplumun, kedi kafasına copla vura vura kendi ölümüne yol açması bile mümkündür.’’
‘’Kendi kendisini eleştirme ve kendi kendisinin istikrarını bozma eğilimleri, çoğulculuğa son verip Nizam’ı tesis etme iddiasını taşıyan marazi girişimlere zemin hazırlar.’’
‘’Çeşitli görüşlerin bir arada bulunduğu çoğulcu bir sivil toplum, hiçbir zaman geniş bir mutlu aileye benzemeycektir.’’
‘’Hükümetin, çeşitli keyfi erklerini, eleştirenleri susturmak için kullandığı yerde siyasal özgürlük sona erer.’’
‘’Pazar liberallerinin çoğu sansürsüz bir özgür iletişim pazarından söz etmeye bayılıyorlar ama iş bu yönelimleri eleştirmeye gelince hemen geri kaçıyorlar; yurttaşların hukuk devletini genişletme, siyasal erkin keyfiliğine ve gizliğine set çekme çabaların karşı antipati dolu, hatta düşmanca bir tutum takınıyorlar.’’
‘’Keyfi devlet erkinin siyasal yaşamdan sistematik olarak ayıklanması ise ve keyfi erk kamunun değerlendirmesi ve eleştirisinden muaf ve çevresine karşı duyarsız ve ondan öğrenmeye yeteneksiz erk olarak tanımlanıyorsa, o zaman hiç abartmadan söyleyebiliriz ki Batı demokrasilerinde hukuksuzluk artmaktadır.’’
‘’Korporatizm, çıkar gurupları ve örgütlerine pazarlıkla resmi statü veren bir devlet müdahalesi sürecidir; bu statüyü kazanan gurup ve örgütler kamu siyasetlerinin formüle edilmesi ve yürütülmesi görevini az ya da çok ölçülerde yüklenmiş olurlar.’’
‘’Siyasetçiler arasında çok yaygınlaşan bir görüşe göre, siyasetin yarısı imaj oluşturma, öteki yarısın ise olgular ne olursa olsun insanları o imaja inandırma sanatıdır.’’
‘’Modern devlet erki, gizlilik perdesinin arkasına saklanmış polise ve askeri organlara dayanarak başarılı olur.’’
‘’Egemen ve merkezi her devlet potansiyel olarak saldırgan ve diktatörcedir.’’ (Simone Weil, 1933)
‘’Pazarlanmış malların toplumsal kimliği en önemli işareti olduğu yolundaki varsayımın satışını yapıyor reklamcılık.’’
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
‘’Reklamcılık sivil toplumun sinir uçlarını köreltmektedir. Yurttaşları, bazı şeyleri kullanıp atmaya, bazılarını ise görmezden gelmeye kandırmaktadır. Bireysel arzular kamu ruhunu boğmaktadır; Başkaları kimsenin umurunda değildir artık. Müstehcenlik, aptallık, göz boyandırıcılık ve israf, egemenliğini kurmuştur. Özellikle, reklamcılık yalnıza bireyleri aslında ihtiyaçları olmayan şeyler içinde yüzmeye teşvik etmekle kakmayıp kendi ürününü de yaratmaktadır; bu ürün hep doyumsuz, hep tedirgin, kaygılı canı sıkkın olan tüketicinin ta kendisidir… Reklamcılık, ürünleri reklam etmekten çok bir hayat tarzı olarak tüketiminin benimsetilmesine yarar.’’
‘’Reklamcılar ördeklerin en sık toplandığı yere ateş ediyorlar.’’
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
‘’Bazı programların (Amazing Discoveries) reklamlardan farkı kalmıyor. Reklamcılık programlarını kendi uşakları halin getiriyor.’’
‘’Basın özgürlüğü yalnıza basına sahip olanlara aittir demiştir.’’Sy.85 (A. J. Liebling)
‘’Şunu unutamayız ki, hepimiz zaman zaman şu ya da bu azınlığın bir üyesi oluyoruz, kimileri ise her zaman bir azınlığın üyesi durumundalar.’’
‘’Programlar izleyicilere satılmıyor, izleyiciler reklamcılara pazarlanıyor.’’
’Uluslarası büyüme kalıbı böyle. Her yerde yönelim küresel düzeyde çapraz medya mülkiyetine doğru.’’
‘’Gazete sahipliği büyük firmaların rakiplerini geride bırakma ve içinde bulunduğu para ortamını etkilemek için kullandıkları kilit stratejilerden birisi haline geldi.’’
‘’Batı’nın medya sermayesi fareli köyün kavalcısı işlevi görerek yayımcıları, radyo ve televizyoncuları para uğruna dans etmek üzere peşinden sürüklüyor.’’
‘’Çok kanallı seçim demek çok kanallı saçmalık demek olduğuna göre- ucuz yarışma programları, dışarıdan alınmış eski programların tekrarları, reklamları farklı olmayan içi boş eğlence programları- daha fazla seçenek demek daha iyi değil, daha kötü medya demeye gelecektir. Ucuz yapımlardan geçilmeyen, tekrarlarla dolu sonu gelmez dizilerden ve eldeki malzemenin temcit pilavı gibi ısınmasından oluşan bir yayımcılık. Kamu hizmeti radyo ve televizyon yayımcılığını üstün kaliteye dayanan temeli yıkılacaktır.’’
‘’Kendi kendini sürekli olarak ayarlayan Pazar fikri tam bir ütopyadır. Böyle bir kurum bir süre varlığını sürdürse sonuç toplumun insani ve doğal özünün yok edilmesi olur.’’Sy.72 (Karl Polanyi, 1944)
’Günümüzde tüketicilere sunulacak radyo ve televizyon tutarının belirleyicisi megahertzler değil, Pazar güçleri ve reklam paralarıdır.’’
‘’Kamu hizmeti yayımcılığı kişisel ihtiyaç ve kaygıların temsilini sınırlar. Seçme alanını sıkıştır, daraltır, azaltır. Kamu hizmeti bürokrasilerinin aldıkları karalar sürekli ve ayrıntılı bir haklı gösterme sürecine tabi değildir. Bu bürokrasiler sürekli yeni program yapımı ve çizelge incelemesi yaptıklarından hoşlarına gitmeyenleri eninde sonunda tasfiye ederler. Kamu hizmeti yayımcılığı tüketicinin seçenekleri açısından sistematik ve keyfi bir sansür gibi işler hükümetin eli, ayrıcalıkların ve siyasal yardımların sorumluluksuz dağıtıcısıdır.’’
‘’Kamu hizmetinin temel ilkesi olan evrensellik- yani yayımcıların geniş kitlelere seslenen, tüm beğenilere hitap eden programlar yapması ve bütün ülkeye eşit sayıda kanal sağlaması zorunluğunu getiren ilke- aslında medyada rekabet ve seçenek ilkelerinin boynuna asılmış bir değirmen taşından başka bir şey değildir.’’
‘’Günümüzde özgürlüğe yönelik en büyük tehlike…yalnızca kamu yararına olarak gördükleri şeylerle uğraşan iş bitirici uzman kamu yöneticilerinden gelmektedir.’’Sy.61 (Friedrich Hayek, 1960)
‘’O, her şeyi bilenlerin hiçbir şey bilmeyenlere karşı mücadelelerinde kullanacakları bir silahtı.’’
‘’Zavallı bir ülkede insan kendi dilinin sahibi değilse başka hiçbir şeyin gerçekten sahibi olamaz.’’Sy
‘’Basın özgürlüğü adeta siyasetsiz bir siyasetin varlığını mümkün kılacaktı.’’
‘’Özgür basını kabul etmek demek, bölünmelerin, hizipleşmelerin, tutkuların ve çatışmaların toplum önünde dile getirilmesi ve kabul edilmesi demekti.’’
’İnsanın aklını kamunun önünde kullanması demek, kişinin onu bir uzman olarak tüm okurlar topluluğu önünde kullanmasıdır.’
‘’Sansür çok farklı bir kılığa da bürünebilir. İçimizde yankılanabilir, benliğimize yerleşebilir, peşimizdeki casus, sakın fazla ileri gitme diyen özel katibemiz olabilir. İçimizdeki sansürcü durmadan pabucun pahalı olduğunu hatırlattı bize: şöhretimiz, ailemiz, mesleğimiz, işimiz, şirketimizin yasal durumu tehlikededir. Çenemizi kapamamıza, titrememize, hafifçe gülümseyerek bir kez daha düşünmemize neden olabilir. Egemen görüşleri can simidi yapar, ‘’Gramofon beyinli olmaya teşvik eder. ’Çocuklarımıza ve dostlarımıza kadar uzanır bu sansürcünün eli, onlara gerçek düşüncelerini söylememeyi öğretir. İki büklüm durulmuşumuzda, dikkatli ve saygılı giyinmemizde ama her şeyden önce entelektüel korkaklığımızda, tembel hayal gücümüzde ve köşesiz sözcüklerle sarmalanmış müraice görüşlerimizde yaşar o.’’
‘’Modern çağın başlangıcındaki basın özgürlüğü kuramları, modern iletişim medyasını olayları hikâye temelde kullandığı çeşitli ve karmaşık yolları betimleyecek bir dilden yoksundu. ‘’
‘’Basın özgürlüğünün ilk Avrupalı ve Amerikalı savunucuları bu ütopik vizyonun birçok kör noktalarla malul olduğunu da görememişlerdi.’’
‘’Tarih, her durumda bir çağın başka bir çağda dikkate değer bulduğu şeylerin kaydıdır.’’ (Jokob Burckhardt, 1957)
‘’Özgür, uygar bir toplum için temel normlar üzerinde topluca görüş birliğine varılmış olması gereksiz sayılıyordu. Özgür bir basına ilişkin talep, uygarlaşma sürecinin hızlanmasına katkıda bulundu.’’
‘’Despotizm hükümeti politikalarını resmen izin verilmemiş kişiler tarafından açıkça tartışılmasını yasa dışı bir eylem sayıyordu.’’
‘’Halkın gerçekleri öğrenme hakkının hükümetler tarafından onaylanması çoğu kez geri tepti.’’
‘’Despotik hükümet biçiminin ilkelerinden birisi, halkı dünyada olup bitenler ve özellikle çevrelerinde olup bitenler hakkında cahil tutmakta.’’
‘’Basın özgürlüğü, Avrupa despotizmini istenmeyen çocuğuydu.’’
’Modern toplumların egemen, kolektif olarak paylaşılan görüşleri artık dogmatik inançlar ve geleneksel duygulardan oluşan bir asal irade olarak betimlenemezler. Özgür basının doğuşu dogmatik gelenekleri yıkar. Kendine dönük düşünceyi besler.’’
’Kurulu hükümet hakkında homurdanma ve yakınma özgürlüğü, bitmez tükenmez dertlerin ve ihtilallerin kaynağıdır.’’
‘’Bir toplumda olguların ve onlarla ilgili savların bolluğu yalnızca özgür basınla mümkündür ve yalnız böyle bir basın, sorgulama ve görüşleri düzeltme alışkanlığını geliştirip, hakikatin yanlışa karşı zafer kazanmasını güvence altına alabilirdi.’’
’Bir müttefik olarak basın özgürlüğüne ihtiyacı vardı hakikatin.’’
‘’Şimdi genel olarak kabul edilen birçok görüşün gelecekte reddedilmesi, bir zammalar genel olarak kabul edilen görüşlerin şimdi reddedilmesi kadar kesindir. ‘’ Karşı iddialarla zorlanmadığı takdirde hakikat bozularak önyargıya dönüşebilir. Aynı görüşte olmayanlar suskunlaşır. Önyargı başkalarının zihinsel gelişimini durdurup yıldırdığında işler daha da kötüleşir. İnsanın kendi kanılarının gerekçesini ve anlamını öğrenme çabası zayıflar işte o zaman ‘’yerleşmiş görüşlerin derin uykusu’’ insan zihninin ahlaki cesaretini ve onurunu egemenliği altına alır.’’
‘’İnsanlığın artık şüpheli görmediği şeyler hakkında düşünmekten vazgeçme yönündeki vahim eğilimi, yaptıkları yanlışlıkların yarısının nedenidir.’’
‘’Toplumsal konularda hakikate ulaşabilmek için zıtları birleştirip uzaklaştırmak zorunludur. Herhangi bir konuda tüm dünyaya egemen görünen görüşe karşı çıkan insanlar, dünyada egemen görüş doğru olsa bile, işitilmeye değer bir şey söyleyebilirler; onların suskunluğu hakikatin zarar hanesine yazılır sonuncu olarak Mill, bir görüş hakikatin ta kendisi olsa bile eğer karşı fikirlerle zorlanmazsa bozularak önyargıya- ‘yaşayan hakikat yerine ölü dogmaya’- dönüşür. ‘’
‘’İkincisi, bir düşünce yanlış bile olsa, içinde birkaç dirhem hakikat de bulunabilir. Herhangi bir konuda egemen olan görüş hemen hiçbir zaman hakikatin tamamı değildir.’’
‘’Bunlar, gerçekte normal olarak kendi öznel bakış açılarını bir partinin, mezhebin, kilisenin ya da sosyal sınıfın terimleriyle dile getirdikleri halde, dünyaya ilişkin kendi bakışlarının doğru olduğunu sanırlar.’’
‘’Doğru olma potansiyeli taşıyan kanı ve düşünceleri sansür etmek isteyenler doğal olarak onların doğruluğunu yadsırlar. ‘’
‘’Mill bireylerin eğitimi ve geliştirilmesini savunuyor, düşünce özgürlüğünü ve bu düşüncelere ifade özgürlüğünü insanların zihinsel iyiliği- ki tüm diğer iyilikler buna bağlıdır- için zorunlu olduğunu vurguluyordu. Kanı ve düşüncelerin basın aracılığı ile serbestçe dolaşımını güven altına alınmasını gerekliliğini açıklamak için üç neden gösteriyordu. İlkin, hükümet ya da sivil toplum tarafından yanlış olduğu iddiasıyla susturulan herhangi bir düşünce aslında doğru olabilir.’’
‘’Nasıl saman rüzgârın önünde duramazsa, yanlış da doğrunun önünde ayakta kalamaz.’’
‘’İnsanın doğası gereği her kimin eline iktidar geçse, hemen o güne kadar yapmadığı şeytanlıkları aklından geçirmeye başlıyor. Kamunun ne düşünüp yapacağından korkmazsa, hemen onu yapmaya girişebiliyor.’’
‘’İyi bir siyasal sistemin özellikle iki şeyi yapabilmesi gerekiyordu. Yasalar ile serbest pazarda mübadele tarafından belirlenen sivil toplum dolayısıyla yurttaşlar arasında mutluluğu besleyip geliştiren hükümetler oluşturmak ve bu yurttaşları açgözlü hükümetlerden korumak.’’
‘’Özgür basın sadık bir nöbetçi gibi sürprizlere engel olur ve yaklaşan tehlikeler konusunda zamanında uyarıda bulunur.’’ Basın özgürlüğü siyasal züppelerle, parlamenter kandırmacılıktan ve hükümete kölelik etmekten kurtulabilmenin güvencesiydi.’’
‘’Avrupa’nın her yerinde devletler tebaalarını saray dili ile susturmaktaydılar. Her an yaptıklarını haklı gösterecek şeyler yazmak için alesta bekleyen bağımlılar sayesinde devletler yaptıkları en kötü işlerin üzerini örtmekte, en sinsice entrikalarını hoş renkler ile bezemekteler.’’
‘’Tanrı’nın bir lütfu sonucu, insanları, altında ilim ilim inledikleri papaz baskısından kurtarmak için keşfedilen asil matbaacılık sanatı…Bizi yeniden ruhbanı köleliğe indirgemek isteyenlerin bir aracı haline gelmemeli.’’
‘’ Tindal basın özgürlüğüne ilişkin dinsel gerekçeleri bir kenara itiyordu. Teokratik yönetim isteyenler sofu sahtekârlar ve kutsal düzenbazlardan başka bir şey olamazlardı. Hristiyanlığın yanlış anlaşılmasına dayanan tebaalarını Mısır usulü kölelik boyunduruğuna sokmak arzusundaydılar.’’
‘’Bir insanı öldüren, Tanrı’nın imgesinde yaratılmış akıllı bir yaratığı öldürür; Öte yandan iyi bir kitabı yok eden, aklın kendisini ve insan aklına yansıdığı biçimiyle Tanrı’nın imgesini öldürür.’’
‘’Bireylerin erdemi sürekli olarak karşı görüş ve deneyimlerle sınanarak geliştirilmelidir. İyi ile kötü iç içe geçmiş olduğundan erdem masumiyete dayandırılamaz: ‘’
‘’Basın özgürlüğü, tıpkı telephusun mızrağı gibi, toplumda açtığı yaraları iyileştirebilirdi.; insanların düşüncelerini özgürce başkalarına iletmelerine izin verirseniz, öfkeleri yüzeyi yalayıp geçen bir ateş gibi uçup gider; yayılmış barut gibi tutuşturur, iletişim kurdurur; patlaması ne gürültülü ne de tehlikelidir: Ama baskı altına alırsanız, için için yanar, ta ki bir gün gözden uzaktaki çalkantısı bir deprem ya da yanardağ gibi patlayıncaya kadar.’’
‘’Parlamentonun sahip olduğu erk bireylerin özgürce konulma ve fikirlerini yayımlama hakkıyla sınırlıdır. Her bireyin bilgi oksijenine ihtiyacı vardır.’’
‘’Gazetesiz bir hükümetimiz mi, yoksa hükümetsiz gazetelerimiz mi olsun sorusuna cevap vermek bana düşse, bir an tereddüt etmeden ikinciyi seçerdim.’’ (THOMOS JEFFERSON,1787)
‘’Demokratik medya mücadelesi, kesin çözümleri olmayan ve süregiden bir uğraştır. Yanılmaktan çok vicdani itiraz üyesi içerdiği için, hak ettiğinden daha fazla muhalif yaratması kaçınılmaz olan bir toplum türü için girişilen bir savaşımdır bu.’’
’Acaba bazı durumlarda ifade özgürlüğünün kendisi ifade özgürlüğünün sınırlanmasına mı hizmet ediyor. ‘’
‘’İletişim medyası, demokratik olmayan devletler ve demokratik olmayan Pazar güçleri tarafından yönetilen yurttaşlar çoğunluğuna güç kazandırmaya çalışmalı. Medya, siyasi ya da ekonomik iktidar sahiplerinin kişisel kazancı ya da karı için değil tüm yurttaşların kamusal yararı ve eğlencesi için kullanılmalı.’’
’’Pazar fetişizminin felç edici sonuçları bizde İngiltere’den ve Avrupa ülkelerinin çoğundan daha şiddetli yaşandı.’’ (Türkiye)
‘’Siyasal İslamcıların iktidara gelmesiyle, klasik demokrasi kuramının çoktan defettiği fitne ve nifak gibi dinsel kavramlar geri geldi, yasal düşünceyi etkilemeye başladı.’’

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir