İçeriğe geç

Mavi Gece Kitap Alıntıları – K. Kübra Berk

K. Kübra Berk kitaplarından Mavi Gece kitap alıntıları sizlerle…

Mavi Gece Kitap Alıntıları

Umut,en son ölen duygudur.
Herkesin içinde bana moruk diye bağırırsan, o moruk seni öperek öldürür.
O gece bizim umudumuz ve mucizemizdi. O gece maviydi.
Bir gece, ruhu kanayan bir adam yara bandı uzattım..
“Dilsiz ”
Acılarımı öyle güzel saklıyorum ki bazen ben bile unutuyorum
Bir gece ruhu kanayan bir adama yara bandı uzattım..
Ne zifiri karanlık ne aydınlık …

O gece bizim umudumuz ve mucizemizdi. O gece maviydi

Babam bana yıkık olmayı değil dik durmayı öğretmişti.
Kim ne derse desin, sözcükler ve düşünceler dünyayı değiştirebilir.
İnsanların hakkımda söyledikleri, beni ben yapmaz.
+İnsanlar bazen seni hayal kırıklığına uğratabilir.
– İnsanlar beni her zaman hayal kırıklığına uğratıyor
Yalnızım diye fısıldadım.Acı beni paramparça ediyordu. Artık yapayalnızım.

Ve onun ömrüm boyunca unutamayacağım sesi kulağımı okşadı.

Ben varım.

“Kim ne derse desin sözcükler ve kelimeler dünyayı değiştirebilir ”
Öyle çok üzülecek, öyle çok düşeceksin ki… Defalarca güvenecek, sonra kaybedeceksin. Bunların hepsi ayağa kalktığında seni daha güçlü kılacak.
Yaşadığımız acılar, kavrulduğumuz ateş, bizi bazen büyümek zorunda bırakır.
İnsanların hakkımda söyledikleri, beni ben yapmaz.
Kırılan herşey sağlamından daha çok şey öğretir.Bu bilimsel bir deney veya herhangi bir kuram içinde geçerlidir.Mesela bir proton normalde bize sadece yükü ve kütlesi hakkında bilgi verir.Ama herhangi bir hızlandırıcıda çarpıştırılıp parçalara ayrılan bir proton ,bize bu yükü veya kütleyi nasıl kazandığı hakkında daha detaylı bilgi verir.Yada nöroloji için konuşucak olursak sağlam bir insan beyni bize içindeki hangi kısmın ne işe yaradığı konusunda pek az bilgi verir.Ama nezaman ki bu beynin bir kısmı hasar görür ve bu hasar sonucu kişi bazı duyuşsal yeteneklerini kaybeder.İşte o zaman beynin yapısına dair daha detaylı bilgiye sahip oluruz.Yada biyoloji içinde durum farklı değildir.Mesela tasarımlarında belli hatalara sahip canlılar görmemiz onların varoluşlarını oluşturan mekanizmalar hakkında daha detaylı bilgi sahibi olmamıza yararlar.Aynısı bilimsel kuramlar içinde geçerlidir.Mesela eski insanlar ısıyı,maddenin hareketi olarak değilde maddeden dışarı çıkan birşey olarak düşünüyorlardı.Ve sonra birgün kalayı ısıttıklarında yanan kalay, metal kirecine dönüşüyordu.Ama ilginç bir şekilde yanmadan önceki halinden daha ağır oluyordu.Ve o dönemin bilim insanları bu nasıl olabilir diye düşündüler.Eğer ısı maddenin yanınca dışarıya attığı bir fazlalıksa o zaman bu maddenin yanınca daha hafif olması lazım.Yani bu tarz deneysel bir çatlak o dönemin bilim insanlarına sahip oldukları ısı kuramının yanlışlığı hakkında daha detaylı bilgi verdi.Sosyoloji içinde durum pek farklı değildir.Mesela bir sistemin kendi içindeki çatlakları o sistemin işleyişi hakkında daha detaylı bilgi verir.Aynı bunun gibi insan ilişkilerinde de durum benzerdir.Mesela nezaman ki bir ilişki bozulur ozaman insanlar sahip oldukları gerçek kişilikler hakkında daha detaylı bilgi verirler.Yada konuya dair son bir örnek verecek olursak: Psikolojideki anormal insanlar olmasaydı bugün normal insanın psikolojisinin işleyişi hakkında bukadar detaylı bilgiye sahip olmazdık.Yani demem o ki örnekleri çoğaltmak mümkündür ama bu konunun ana fikrinin önemini arttırmayacaktır.Bu yüzden yazının başında dediğim şeyi tekrarlamakta fayda var:Kırılan herşey sağlamından daha çok şey öğretir!
Umut, en son ölen duygudur.
Öyle çok üzülecek, öyle çok düşeceksin ki Defalarca güvenecek, sonra kaybedeceksin. Bunların hepsi ayağa kalktığında seni güçlü kılacak.
Bazen ne kadar iyi top sürersen sür, topu sadece kendinde tutmaktan zarar gelir.
Herkese güvenmek benim hatam.
Bazen insalar seni hayal kırıklığına uğratabilir.
Bir başka insana sevgi beslemek gayet doğaldı ancak bu sevginin aşırıya kaçması, ölümcül sonuçlara bile yol açabilirdi.
Bana umut etmekten bahsetmeyin, dedim.
Sonuç hep aynı: Koca bir yıkım.
Hiçbir yere ait hissetmiyorum kendimi.
Yalnızlığa mahkum olduğunu sanıyorsun.
İnsanların hakkımda söyledikleri, beni ben yapmaz,
ben zamanda asılı kaldım, dedi sanki hislerimi okuyormuşçasına. o geceyi bitirmedim. bitiremedim. istesem de olmuyor, tek bir saniyesi bile hafızamdan silinmiyor.
kendimden kaçtım, sığınacak tek limanımsa oydu. ona bir daha kaybetmekten korkarmışçasına sarıldığımda, bitmez diye fısıldadım. o gece sıradan bir gece değildi, sevgilim. ben senin gecelerinde kayboldum, sen benim bitmek bilmeyen gündüzlerimde. ne zifirî karanlık ne aydınlık o gece bizim umudumuz ve mucizemizdi. o gece maviydi.
On yaşındayken İstanbul’a ayak bastım. Ülkenin en büyük şehrindeyim ve danışacak, sığınacak kimsem yoktu. Başkasının kâbusu olur ama benim için ucu nereye gideceği bilinmeyen bir macera
görüyor musun? dedi.
ona baktım. böyle izbe, karanlık bir yer, şu denizin ortasına çıkıyor. akla hayale sığmayan bir şey
elalarını, yeşillerime çevirdi. benim karanlığım da böyle işte, sonu sana çıkıyor.
Kim ne derse desin, sözcükler ve düşünceler dünyayı değiştirebilir.
Ölü ozanlar derneği
Bazen insanlar seni hayal kırıklığına uğratabilir.
İnsanlar beni her zaman hayal kırıklığına uğratıyor.
Gece, eğer müsaitsen evlenebilir miyiz?
Korkum, bütün somutluğuyla hâlâ oradaydı. Göğsümün ortasında, küçük bir bıçak yarası gibi Çok acıtmıyor ancak sürekli sızlatıyordu.
çığlık atmak, haykırmak istedim. Ama çığlıklarımı susturdum.
Bir tek kendime bağırdım.
Hıçkırarak ve acıyla Her saniye kavrularak, kendi ateşimde kül oldum.
Öyle çok üzülecek , öyle çok düşeceksin ki Defalarca güvenecek , sonra kaybedeceksin . Bunların hepsi ayağa kalktığında seni daha güçlü kılacak .
Artık daha dikkatli, daha titiz ve daha özverili olmalıydım. Ben diye bir şey yoktu, bizdik.
Olmayan bir şey sizi ağlatabilir miydi? Olmayan bir şey nefesinizi keser, başınızı döndürür müydü? Peki, olmayan bir şey gözlerinize bakar mıydı?
‘Hayır ‘ diye fısıldadım kendime. ‘O yok. Öncekiler gibi bu da bir hayal O burada yok. Olamaz.’
Ela gözler hafifçe kısıldı. Buradaydı
‘Daha yolun başındasın,’ ‘Öyle çok üzülecek, öyle çok düşeceksin ki Defalarca güvenecek, sonra kaybedeceksin. Bunların hepsi ayağa kalktığında seni daha güçlü kılacak.’
Bu şehir, bir bataklıktı ve sanki beni içine çekiyordu.
Sesini duymak, tüm acıları silip attı. Bu, siyah bir defterin beyaza boyanması gibi bir şeydi. Defter tamamen beyaz olmamıştı ama karanlık tonlar aydınlığa kavuşmuştu sonunda.
‘O Avcı,’ diye fısıldadı Tuna. ‘Asla avını yakalamadan bırakmaz.’
Hayatımın geri kalanında belki de hiçbir zaman hiçbir yere ait hissedemeyecektim. Babamdan kalan son emaneti kaybetmiş, kendimi suçlamaktan başka hiçbir işe yaramayan yıkık bir kalpten ibaret olacaktım. Emir, benim geceme bir güneş gibi doğuyordu. Karanlığı parlamış ve işte burada, parmakları parmaklarıma nazikçe temas ederken bana aydınlığı vadediyordu. Elindeki anahtar, içimde kanayan bütün yaraları unutturdu, bana asla sahip olamayacağım bir hediye veriyordu: Kaybettiğim umudumu
‘Yaşadığımız acılar, kavrulduğumuz ateş, bizi bazen büyümek zorunda bırakır.’
‘Ben varım.’
Beni, kendi Araf’ıma itmişti. Onun kim olduğunu artık bilmiyordum.
Kalbim avuç içinde atarken bana, hayatımda yaşadığım en utanç verici anı yaşattı. Çıplaktım. Beni görüyordu. Giyinmek, ona karşı kendimi saklamak istedim. Ancak bu mümkün değildi. Keşke zavallı bedenim soyunmuş olsaydı, onu örtebilirdim. Ruhum çırılçıplaktı! Ruhumu ondan nasıl gizleyecektim? Yaralarımı görmüştü, acılarımı tanıyordu. Ondan nasıl kaçacaktım?
Umut, en son ölen duygudur. Dehşetle irkildim! Uzun zaman sonra kurak bir çölden farksız olan ruhum biri için umut beslemişti.
Göz kapaklarım yavaşça örtüldü; ondan değil, kendimden kaçtığımı bilerek uyuyakaldım.
Yaşlar gözlerime dolarken boğazıma bir yumru oturdu, usulca başımı çevirdim. Onun annesini seyrettiği karanlık gökyüzünde, şimdi ben de babamı seyrediyordum. Zaman durmuştu, kendi yıkımında ezilen iki insandan ibarettik. Burada öylece, yan yana göğe bakarken yaralarımız kanıyordu ve biz çırılçıplaktık. Onu görebiliyor, hissedebiliyordum. Ağlamaya başladım. Ulaş konuşmuyordu ancak sesini duyabiliyordum. İkimiz de aynı acıyı çekiyorduk.
‘İyi geceler, dilsiz ‘
Dışarıya adımımı atacak olmanın verdiği gerginlik avuç içlerimi terletti, titrek bir nefes verdim. Yabancılık Düşündüğüm tek şey büyük bir yabancılıkta kaybolmak üzere olduğumdu.
Öfkeden çatallaşan sesim kulağıma yabancı birine aitmiş gibi geliyordu. Kelimelerim sesim kadar soğuktu ve hepsi de sivri buz parçaları gibi ruhuma ince ince batıyordu.
En güvendiğim kuytulara inmiş, sayfaların ve satırların inine girmiş, başkalarının hikâyelerinde kendimi kaybetmeyi denemiştim. Ne yazık ki okuduğum sözcükler bile, bu kez beni kurtarmayı başaramamıştı.
Kimse,bir başkasının sevgisi ya da ilgisiyle kendini var edemezdi.Bizi biz yapan şeyler fikirlerimiz,ruhumuz ve özgürlüğümüzdü
Öyle çok üzülecek,öyle çok düşeceksin ki Defalarca güvenecek,sonra kaybedeceksin.Bunların hepsi ayağa kalktığında seni daha güçlü kılacak.
Kirpiklerime kâbusların gözyaşları değil,annemin nefesi dokunsun istedim
Onu seyretmeye korkuyordum, sanki bir anda avuçlarımdan kayıp gidecek gibiydi. Güzel siması gözlerimin önünden kaybolacaktı ve ben bir daha onu bulamayacaktım.
Dengemi altüst etmişti. Onun etkisinde kalmamak çok zordu.
Telaffuzuna gücümün yetmediği kelimeler sanki oraya düğümlenmişti, yutkunamıyordum. Bedenimde bir sorun yoktu. Sorun, acısı dinmek bilmeyen ruhumdu.
En güvendiğim kuytulara inmiş, sayfaların ve satırların inine girmiş, başkalarının hikayelerinde kendimi kaybetmeyi denemiştim. Ne yazık ki okuduğum sözcükler bile bu kez beni kurtarmayı başaramamıştı.
Okuduğum kitabı yarıda bıraktım. Gözlerim satırlarda takılı kalıyor aynı kelimeleri defalarca okuduğumu yeni fark ediyordum.
Hayal etmek her zaman basit olandı, zor olan icraata geçmekti!
Tam bir aksiyon filminde gibiydim, duymam gereken her şeyi duyuyor, dönmemem gereken ne varsa görüyordum. Tek sorun, filmin senaryosunun yolundan sapması ve zaman zaman korku filmi başrolü olmama ramak kalmasıydı.
Ne yazık ki hiçbir şeyi unutmadım.
Yıllar geçtikçe olgunlaştım ve değiştim.
Beni kimse anlayamazdı
Yaşananlar benim için biraz fazlaydı. Umursamıyormuş gibi davranmaksa, daha da fazla.
Kim ne derse desin, sözcükler ve düşünceler dünyayı değiştirebilir.
Bir tek kendime bağırdım. Beni, bir tek ben duydum.
Sonra, kendime ağladım.
Hıçkırarak ve acıyla Her saniye kavrularak, kendi ateşimde kül oldum.
Öyle çok üzülecek, öyle çok düşeceksin ki Defalarca güvenecek, sonra kaybedeceksin. Bunların hepsi ayağa kalktığında seni daha güçlü kılacak.
Kimse, bir başkasının sevgisi ya da ilgisiyle kendini var edemezdi. Bizi biz yapan şeyler fikirlerimiz, ruhumuz ve özgürlüğümüzdü.
Yaşadığımız acılar, kavrulduğumuz ateş, bizi bazen büyümek zorunda bırakır.
Ama artık sen ya da ben diye bir şey yok, ‘biz’ varız. Biz birbirimizden ibaretiz
Acılarımı öyle güzel saklıyorum ki bazen ben bile unutuyorum
Hislerini ve düşüncelerini biraz özgür bırakmalısın. Onları içine hapsetme.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir