İçeriğe geç

Mavi Bir Gün Kitap Alıntıları – Mahmud Derviş

Mahmud Derviş kitaplarından Mavi Bir Gün kitap alıntıları sizlerle…

Mavi Bir Gün Kitap Alıntıları

Bu benim balım,
Bu benim ilk türkülerim
Her daim söyleyeceğim
iki yolcu olsak da
İki hava olsak da
Şimdi neredesin
Hangi yağmurda
Eskiden, bizi bekleyenlerden kaçtık
Bu mekânda bugünden önce karşılaştık!
Ölüm şimdi ateş ve su arasında
Beni görmüyordu
Ben onun uyuyan gözleriydim
Buluttan çuvallara uzandım
Mavi balıklar bağrımı yarar
Şiir yolunda tüketir beni, ölüm beni çağırır
Sendiyen ağacına* atarım ellerimi
Derim: Dalgalar sana benzemez
Ve ömrüme
Kış geldi
Her şey beni öldürür
Her, şey ağlayıp gülüyor
Sözcükler
Sözcükler.
Sözcüklerim sözcükler
Ve o ilk.
Ben ilk idik.
Olsaydık
Sözcüklerim sözcükler
Pencereler göğe bakar
Kuşlar boşlukta dolanır
Yalnız şarkı söylüyor
Bu akşam son akşam
Güllerini ıslatıyorum
Ve toprak esintisiyle uçuşur
Yalnız ağladığı zaman.
Şimdi anıyorum
İlk andığımı
Ömür buharlaşıyor
Damlayan damlalarda
Adımlarımda.
Kışta göreceğim
Yanında öldürecek beni
Ağlayacak Gülecek
Yanında öldürecek beni
Ve ben onu kışta göreceğim
Denizler çok
O yalnız bir nehir.
Amacım kısaydı
Ve o yalnız bir nehir.
Yalnız şarkılar söylersin
Gurbet yolunda aheste
Öfke bilenmiş olsa da
Gölge düşer üstüne
Kimse yok Yok kimse
Göçmen kuşlar tekrar döndü.
Geceden bir sayfa okuduk
Seni unutacağım,
seni unutacağım,
seni çok çabuk unutacağım.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Bu yürekten ecel terleri döktüm.
Merdivenin basamaklarını indim
Ses yok
Kalp atışlarından ve yağmurdan başka
Merdiven basamaklarını iniyor adımlarım
Ellerinden arzunun yolculuğuna doğru.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Yağmurlu gecede yollarda, kalp atışlarından ve Yağmurun sesinden başka bir ses yoktu.
Uykun derinleşince ellerimi üstünden çektim,
Düşlerini örttüm,
Göz kapaklarının ardında gizlenen balı bekledim,
Ateşi yakarlar senden sonraki sözcüklere.
Suyu çalarlar
Senden sonra kokuları gömecekler.
Sende gülleri bırakırlar.
Çekip kopartılan bütün başlangıçlar acılaşır:
“Sana gözyaşı döken oldu mu ey zamanım?”
Yiten renginde yalnızlık,
Yastan yasa yönelir durur.
Bu olasılık yeniden mart ayının ömrüyle gitti
Bu topraktan hava bile göç etti
Mart ayında bulutlar sarkar
Ellerim olacak toprağa!
Memleketim benden uzak kalbim gibi!
Memleketim benden yakın hücrem gibi!
Dedim: Çoğal!
Nehir seninle
Bugün aşk bana dedi: yalnız bir düşe girdim ve yittim
düş de bende yitti.
seviyordum ve yanıtımda topluyordum,
çiçeklerde solan
mermilerin acısı gecemde kırılan leylak ayın
üstündeydi, zamandan
Çiçeklerden ve balın ipinden kovacaklar
Kovacaklar bu uzun yolun taşından
Bu havanın şiddetinden kovacaklar.
Elveda mesafeler
Elveda silinen izler
Ölümün kayıp yüzüyle sözcüklerimle.
Uzaklara giderim ekin ve güvercinlerle
Zaman şarkılarımda ölmeden
Ekmeğin kirpiklerinden yükselirim ve su bağrım olur
Ellerimi unutmadan an beni!
Ey güzel kadınım kalbi ve yollan kesersin
Uçarak gidersin menekşelere
Beni ellerimi unutmadan andığımda.
Konuşmalar güvercin kalbiyle
Bütün yaşayan başkentler heybelerinde sakladı beni
Düşün ve şairlerin kaldırım taşlarıyla geldim
Kaçtır düşümle yürüyorum hançerler benimle yarışıyor
Şimdi şarkılarımı tamamlıyorum seninle
Kuşatıldığında giderim
Cesedim o surlardır – kuşatma gecelerinde
Ben ateşin sınırı – kuşatma gecelerinde
Ben sizleri kuşatacağım
Kuşatacağım
Bağrım bütün insanlann kapısı olacak –
kuşatma gecelerinde
ve iki şakağımda
mesafelere uçardı
Anıların dışını sarsar: ben toprağın koynunda taşınıyorken,
Değiştim ve kalbim günün uzunluğu
bu ilk ömürden hatta son düşten
İki avuç arasında acısı kuşların kuşlarla ölümü yüksekliği. Bu benim zamanım değil. Son kış döndü.
Bu telaşım ilk ve sondur.
Ey intihanmın ulaştığı yer
Ömrümü durdur ki başlayayım herhangi bir göçle Celile bitkileri gibi fışkırayım
Ve katledilen gibi alevleneyim
Ve toprak haşereler gibi kanımızı taşıyacak
Bizi eski mekânımızla anacak ve dost ölümle
İkimize günlerimizi bölüştürecek, serilen
Mutluluk gibi sevmeden
Sevmeden ama bizi tanıyan
Hayır. Bu zaman benim değil.
İlk duruluğun zaman dilimini istiyorum
Ekinimi ve boynumu ver ve
Tutsak rüzgârımı.
Akşamım kayıp.
Sevgilimin bedeni bir sayfadan ibaret.
Etrafımda yok kimse
Kalbe nerden acı bulaşır?
Yiten güvercin tüyünden mi?
Nesri ve şiiri seven
Nesrin sahili üstünde
Ve şiirin ekini üstünde.
Ve o güvercinin etine batar ve adı bütün alınlarda Şimdi elemi söylüyorum: Ah!
Duyguların bir ışıltı gibi uykudan uyanır
Ve suda yürür
Günlerden bir günde ekmek olsam
Bu yemek, bu kan
Bu sessiz fısıltı
Bu çağımın acısı
Bu cevher kalbim
Bu haykırış bu zaman
Bu renkler bu sanat
Bu muştunun başlangıcı.
Kadın türkülerle oturur.
Bu bütün tatlılığım,
Savaşım bu benim,
Yolum.
Şarkılarım dindi
Sana,şarkı söylemem.
Pencere günlere açık
Deniz uzak
Her şey beni öldürür.
Kalbime kayar ölüm.
Türküler dökerim
Bu nehrin dizlerimde intiharı gibi.
Şiir yolunda tüketir beni,ölüm beni çağırır.
Kadın türkülerle oturur.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir