İçeriğe geç

Maşenka Kitap Alıntıları – Vladimir Nabokov

Vladimir Nabokov kitaplarından Maşenka kitap alıntıları sizlerle…

Maşenka Kitap Alıntıları

Yaşamın korkutucu, Ölümünse daha da korkutucu göründüğü böyle anlarda, her şey inanılmaz gelir ve kavranılamaz bir derinliğe ulaşır.
lkinci gün, uzaklarda, portakal rengi akşamda bir karaltı halinde belirdi lstanbul ve gemiye bastıran gecede ağır ağır yitip gitti .
Ama bugün ilkbahar ve satılık mimozalar var
Her köşede satılıyorlar.
Onlardan getiriyorum sana.
Ama hayaller gibi çabuk kırılırlar
Sevdiğimiz biri bizim yer almadığımız bir hayale kapılınca, üstümüze çöken yalnızlık duygusu
Onun için zaman, kat kat açılan anılarda bir gezintiydi.
Başa gelen her şey, kişiyi en iyisine götürmek için
bir adımdır.
Her istediğini elde eden, hep kazanan ve her olaydan üstün çıkan insanlardandı. Ama iş her şeyi bir
kenara bırakıp kaçmaya geldi mi, bu konuda başarısız
dı.
.aşkın bir zamanlar uçarcasına gelip geçtiği yerde kalmış hüzünlü, sıcak bir duygu kalıntısı.
Penceresi demiryoluna bakıyor, bu da uzaklara gitmeyi hatırlatarak onu baştan çıkartıyordu.
Dediğim gibi, her ismin taşıdığı bir sorumluluk vardır.
Ve birden, çok çok uzaklarda, insanların tama­men farklı bir yaşam sürdürdükleri düşüncesi, bir kuş gibi uçuyor beynimden. Onlar benim gibi, bir kereste ormanında, küçük bir ciftlikte tıkılıp kalmıyorlar.
Başa gelen her şey, kişiyi en iyisine götürmek için bir adımdır.
Şu an da aklımda olan tek şey, her şeyin sonradan farkına varıp pişman olmaktansa, yaradılıştan ateşli, hayat dolu bir insan olmanın daha iyi olduğu.
Şu an­ da aklımda olan tek şey, her şeyin sonradan farkına va­rıp pişman olmaktansa, yaradılıştan ateşli, hayat dolu bir insan olmanın daha iyi olduğu.
Ve birden çok çok uzaklarda, insanların tamamen farklı bir yaşam sürdükleri düşüncesi bir kuş gibi uçuyor beynimden. Onlar benim gibi, bir kereste ormanında, küçük bir çiftlikte tıkılıp kalmıyorlar.
Ve, şimdi siyah parıltılı denizler kadar geniş olan bu sokaklarda, son birahanenin de kapandığı gecenin bu geç saatinde, bir Rus yürüyor, uyumak yerine, şapkasız ve ceketsiz, üstünde eski yağmurluğu, duyuların da ötesine geçen bir esriklik içinde; bu geç saatte, birbirine tümüyle yabancı dünyalar geçiyor bu geniş sokaklar­dan: mutsuz biri, bir kadın, oradan geçen biri, ama her biri kendi içinde apayrı bir dünya, her biri iyilikler ve kötülüklerden oluşmuş bir bütün.
Düşünceden hızlı, gözyaşından sessiz bir yıldız kayıyordu örne­ğin.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Ganin şu anda duydugu utançla birlikte, şu ölümlü dünyada insan ömrünün ne kadar çabuk yitip gittiğini de anlıyordu.
Dedigim gibi, her ismin taşıdığı bir sorumluluk vardır.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Ve Ganin mektuba parfüm sıkmanın, caddede karşıdan karşıya geçerken insanın ayakkabılarına parfüm sıkmasından hiçbir farkı olmadığını düşündü.
Bellek herşeyi yeniden yaşama döndürebilir, ama kokuları asla; hem de hiçbir şey geçmişi, bir zamanlar kendisiyle bağlantılı olan bir koku kadar iyi ve tam olarak canlandıramadığı halde.
Başa gelen her şey, kişiyi en iyisine götürmek için bir adımdır.
Bir yazarın biyografisinin en güzel tarafı, onun maceralarının değil, üslubunun öyküsü olmasıdır.
Söylesene, nereye gitti o uzak, parıltılı sevgili Senin gi­bi, ben de yeniden görüşeceğimizi hissediyorum ama ne zaman, ne zaman?
Kimi zaman kader, insanın karşısına iyilik perisini çıkarıyor­du sanki
Ama bugün ilkbahar ve satılık mimozalar var.
Her küfede satılıyorlar.
Onlardan getiriyorum sana.
Ama hayaller gibi çabuk kırılırlar
Şu anda aklım­da olan tek şey, her şeyin sonradan farkına varıp pişman olmaktansa, yaradılıştan ateşli, hayat dolu bir insan olmanın daha iyi olduğu Eğer sarhoş olman gerekiyorsa bunu ada­bıyla yap ve yerle bir et orayı. lşte böyle düşünüyorum sev­gili dostum.
Yatağına yattığında, yedi yitik gölgenin yaşadığı bu mutsuz evden geçen trenleri dinlerken yaşam, pervasız figüranların, yer aldıkları film hakkında hiçbir şey bilmedikleri bir prodüksiyon gibi göründü ona.
Başa gelen her şey, kişiyi en iyisine götürmek için bir adımdır.
Bolşevik rolünü oynamayı bırakmanızın zamanıdır. Bunun eğlenceli olduğunu düşünebilirsiniz ama yaptığınız şey yanlış, inanın bana. Rusya’nın işi bitik, ‘aziz’ Rus köylümüzün çöplükten farkı yok, beklenildiği üzere ülkemizin defteri dürüldü, sonsuza kadar, artık hepimizin bunu dürüstçe kabullenmesinin zamanıdır.
Mecali yoktu, çünkü hiçbir şeye tam bir tutku duymuyordu, bu da onu çileden çıkarıyordu, çünkü tutkuyla bağlanacağı bir şeyi boşuna arıyordu
Yaşamımda olması gereken ne varsa şiirime kattım ben; şimdiyse her şeye yeniden başlamak için çok geç. Şu anda aklımda olan tek şey, her şeyin sonradan farkına varıp pişman olmaktansa, yaradılıştan ateşli, hayat dolu bir insan olmanın daha iyi olduğu. Eğer sarhoş olman gerekiyorsa bunu adabıyla yap ve yerle bir et orayı.
‘Düşünceden hızlı, gözyaşından sessiz bir yıldız kayıyordu ‘
‘Her istediğini elde eden, hep kazanan ve her olaydan üstün çıkan insanlardandı.’
Bunun üzerine yazmalısınız: Kadınların, .devrimden nasıl daha güçlü olduğu, her türlü zorluğa, teröre nasıl göğüs gerebileceği üzerine
Bir zamanlar karıma ben ‘yaz’ sam sen de ‘bahar çiçeği’ sin derdim.
Çoğu yaşlı şair gibi, düz mantığa eğilimi vardı onun da.
Başa gelen her şey, kişiyi en iyisine götürmek için bir adımdır. Bana gelince Klaroşka, ben yakında öleceğim.
Yaşamın korkutucu, ölümünse daha da korkutucu göründüğü böyle anlarda, her şey inanılmaz gelir ve kavranılamaz bir derinliğe ulaşır.
Yatağına yattığında, yedi yitik gölgenin yaşadığı bu mutsuz evden geçen trenleri dinlerken yaşam, pervasız figüranların, yer aldıkları film hakkında hiçbir şey bilmedikleri bir prodüksiyon gibi göründü ona.
Mecali yoktu, çünkü hiçbir şeye tam bir tutku duymuyordu, bu da onu çileden çıkarıyordu, çünkü tutkuyla bağlanacağı bir şeyi boşuna arıyordu.
Ama artık anılarını tüketmişti, onlara doymuştu artık; ölmekte olan yaşlı şairin hayaliyle birlikte Maşenka’nın hayali de o hayaletler evinde kalmıştı; ki evin kendisi de daha şimdiden bir anıdan başka bir şey değildi.
Evet, her şey nasıl da bitiyor, değil mi, nasıl değişiyor. Yeni baştan yaşamak ister miydin her şeyi? Sanırım, bugün biraz fazla bunalımlıyım.
Ve birden, çok çok uzaklarda, insanların tamamen farklı bir yaşam sürdürdükleri düşüncesi, bir kuş gibi uçuyor beynimden.
Mayakovski’nin Pantolonlu Bulut’u. Büyük, kocaman bulutlu kreten, ben buyum işte.
fakat belki de gerçek mutluluklarının gerçekten bittiğinin farkına varmışlardı.
Anılarını gerçekmişçesine yeniden yaşıyordu. Onun için zaman, kat kat açılan anılarda bir gezintiydi.
Başa gelen her şey, kişiyi en iyisine götürmek için bir adımdır.
Yaşamımda olması gereken ne varsa şiirime kattım ben; şimdiyse her şeye yeniden başlamak için çok geç. Şu anda aklımda olan tek şey, her şeyin sonradan farkına varıp pişman olmaktansa, yaradılıştan ateşli, hayat dolu bir insan olmanın daha iyi olduğu.
Bir hata yapmaktan, belleğin ışıltılı labirentinde kaybolmaktan korkarak, arada bir unutulmuş birkaç parça şeyi almak için geri dönerek, ama asla hızlı gitmeyerek, geçmiş yaşamını dikkatle, özenle diriltiyordu.
Mecali yoktu, çünkü hiçbir şeye tam bir tutku duymuyordu, bu da onu çileden çıkarıyordu, çünkü tutkuyla bağlanacağı bir şeyi boşuna arıyordu.
Odasına döndüğünde biraz kitap okumaya çalıştı ama kitabın içindekiler ona öyle yabancı ve uygunsuz geldi ki, bir yan cümlenin ortasında okumayı bıraktı. Kendisinin ne istediğini bilmemek dediği bir durumdaydı. Ne yapacağına karar veremeden masanın başında kıpırtısız oturdu: Oturuş şeklini mi değiştirecek, kalkıp ellerini mi yıkayacak, yoksa solgun günün alacakaranlığa dönüştüğü sokağa bakan penceresini mi açacaktı. İnsanın uyandığı anda kirpikleri birbirine sonsuza dek yapışmış gibi gözlerini açamamasının verdiği rahatsızlığa ve can sıkkınlığına benzer, berbat ve acı veren bir durumdu bu.
Bir zamanlar (ellerinin üstünde yürüdüğü ya da beş sandalyenin birden üzerinden atladığı günlerde) sadece iradesine hükmetmekle kalmaz, ona oyunlar bile oynardı. Sırf iradesini sınamak amacıyla gece yarısı aşağıya inip posta kutusuna bir sigara izmariti atmak için kendisini zorla yataktan kaldırdığı zamanlar olmuştu. Şimdiyse bir kadına onu artık sevmediğini söyleyecek gücü bile yoktu.
Geçmiş, insanın hafif kaçık bir arkadaşı. Öyle tuhaflıkları var ki; insan, toplum içinde bunlarla başa çıkmaya zamanla alışıyor
Geçmiş gönül serüvenlerini hatırlamışken,
hatırlamışken geçmiş bir aşkı
PUŞKİN
Alfyorov terden parlayan yüzünü avucuyla sildi ve yüzü aniden geniş, hülyalı bir gülümsemeyle aydınlandı. Sen neden evlenmiyorsun ahbap, ha?

Hiç fırsatım olmadı, diye karşılık verdi Ganin, eğlenceli bir şey mi bari?

Adınızı ve soyadınızı boş bir meraktan sormadım, biliyor musunuz, diye konuşmaya devam etti ses, yılmadan. Bence her isim

Düğmeye bir kez daha basayım, diyerek sözünü kesti Ganin.

Basın basın. Ama bir yararı olacağını zannetmiyorum. Dediğim gibi, her ismin taşıdığı bir sorumluluk vardır. Lev ve Gleb. Bu az rastlanan bir birliktelik, çok da zorlayıcı. Bu da sizin az ve öz konuşan, sert ve biraz da farklı bir insan olduğunuz anlamına geliyor.

“Ah gençlik işte.O kız zamanla bunun da üstesinden gelir. Başa gelen her şey, kişiyi en iyisine götürmek için bir adımdır.”
Yaşa­mımda olması gereken ne varsa şiirime kattım ben; şimdiy­se her şeye yeniden başlamak için çok geç. Şu anda aklım­da olan tek şey, her şeyin sonradan farkına varıp pişman ol­maktansa, yaradılıştan ateşli, hayat dolu bir insan olmanın daha iyi olduğu.
Gün, önceki günler gibi yavan bir boşlukla, boşluğu bi­le büyüleyici kılabilen o hülyalı beklentilerden uzak, tembel tembel geçip gitti.
Birkaç defasında da gölgesini satmıştı, şu hepimizin sahip olduğu gölgeyi. Başka bir deyişle figüranlık yapmaya, sinema setine, banliyölerdeki bir ambara gitmişti
Büfenin üzerinde, bir zamanlar evin içindeki en temiz şeyler olan, ama şimdi üstleri bir parmak tozla kaplı iki kristal vazo duruyordu.
Herr Dom’un ölümünden bir ay son-
ra, ufak tefek, biraz sağır, biraz da tuhaf bir kadın olan Lydia Nikolaevna boş bir ev kiralayıp burayı pansiyona çevirdi. Bunu yaparken, kendisine miras kalan tek tük ev eşyasını odalara dağıtmakta benzersiz, ürpertici bir yaratıcılık gösterdi. Masaları, iskemleleri, gıcırdayan dolapları, yayları kopmuş divanları kiraya vermeyi düşündüğü odalara serpiştirdi. Birbirlerinden ayrılınca hemen soluklaşan mobilyalar, kemikleri oraya buraya dağılmış bir iskeletin uygunsuz ve mahzun görünümüne büründüler.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir