İçeriğe geç

Martın Eden Kitap Alıntıları – Jack London

Jack London kitaplarından Martın Eden kitap alıntıları sizlerle…

Martın Eden Kitap Alıntıları

En ağır silleleri vursa da kader,
Ezilir belki ama eğilmez başım.
‘En hızlı giden, yalnız gidendir,’ dedi Ruth.
Hayatta her şey kötüye gidebilir, aşk hariç. Yeter ki bitkin düşen, bocalayıp tökezleyen zayıf iradeli biri olmasın, aşk hiçbir zaman yolunu şaşırmaz.
Şu dünyada dürüstlük diye bir şey kalmamış mıydı?
Yaşam bu dedi . Ve yaşam her zaman güzel değildir, ama ben belki garip yaratıldığım için bunda güzel bir şey buluyorum. Bana göre güzellik,orada olduğun için değer kazanıyor
Ruth’un sınırı, ufkunun sınırıydı ve sınırlı beyinler ancak başkalarındaki sınırları görürdü.
Ne söylediğinizi, biraz da nasıl söylediğiniz belirler.
”İçimdekileri nasıl ifade edeceğimi bilemiyorum. Bazen öyle geliyor ki, adeta bütün dünya,bütün yaşam, her şey içime dolmuş, benden konuşmamı istiyor.Nasıl desem; büyük şeyler hissediyorum ama,iş konuşmaya geldiğinde küçük bir çocuk gibi dilim dolanıyor.”
Kitaplarla, resimlerle, güzel şeylerle dolu olan, insanların alçak sesle konuştukları, kendilerinin ve düşüncelerinin temiz olduğu bir havayı solumak istiyorum.
Onu gerçekten sevmediğini şimdi anlamıştı. Sevdiği şey Ruth değil, idealize ettiği, kendi kafasında yarattığı uhrevi bir şeydi; kendi aşk şiirlerindeki ışık saçan ruhtu.
Ruth ne düşünürse düşünsün sevgiye lâyıktı
Eğer bir şeyi sevmediysem sevmedim demektir, o kadar.
Elinde ne krokisi ne de pusulası olan, yabancı bir denizde akıntıya kapılmış denizci gibiyim.
Müziğin ruhunu kavrayamamış.
İnsan kendinden üstün olanlara özenir.
Göylərin ənginliklərindəki ən uzaq ulduzdan tutmuş, insan ayağı altında qalan qum dənəsindəki ən kiçik atoma qədər dünyada hər şey bir-biri ilə əlaqədardır..
Ne söylediğinizi biraz da nasıl söylediğiniz belirler.
Hayatta her şey kötüye gidebilir, aşk hariç. Yeter ki bitkin düşen, bocalayıp tökezleyen zayıf iradeli biri olmasın, aşk hiçbir zaman yolunu şaşırmaz.
Biraz daha okumam lazımmış, bunu gördüm.
Kızın sert diye niteleyebileceğim gözlerini gördünüz.Bu kız hiç korunmamış.Hep kendi başının çaresine bakmak zorunda kalmış.Kendi başının çaresine bakan bir kızın gözleri yumuşak ve kibar olamaz,sizinkiler gibi olamaz örneğin.
Ölçüm kitaplardır.
Zihnim tam anlamıyla uçuşa geçti.
Bir tek gönül macerası olmaksızın, sakin bir denge içinde akan yirmi dört yıl ona, kendi duygularını anlamasını sağlayacak keskin bir anlayış vermemişti ve o güne dek gerçek aşkın sıcaklığını tanımamış olan Ruth, şimdi ısınmaya başladığından habersizdi.
Bilir misin, huzur içinde uykuya dalmak nedir, tamamen unuttum.
Hayat, ancak böyle insanlarla bir araya geliyorsan yaşanmaya değer olur.
Birilerinin söylediği gibi, fenomenin bilgisi, fenomenin ötesine geçemez.
Kitaplar bu adamlarda yaşıyordu.
Kuklaları oynatan iplerden ve o ipleri hareket ettiren gizli elden haberleri vardı.
Yaşanmış günler yaşanacak günlerin içinde erir, saatlerin günün içinde, haftaların ayların içinde eridiği gibi. Harcanmış günlerden insana kalan yalnızca yaşadıklarıdır.
Kafasına koyarsa istediğini elde edebilir
Yoksulluk yaşamın hoş olmayan, hoş görülmeyen halini anlatır. Aristokratların üzerine sahtelik dolu övgüler dizdiği, rahatça atış yaptığı haldir yoksulluk.
Ucuz lokantalarda on sentlik yemek yedikten sonra elli sentlik puro içtiğini bilirim.
Eskiler, onun kafasında öyle kuvvetle yer etmişti ki, ihtilalci fikirlere en ufak bir sempati bile duymasına imkan yoktu.
Artık hayatı ciddiye almanın vakti geldi
Eğer bir şey beğenmezsem, beğenmem işte o kadar; üstelik herhangi bir şeyi insanların çoğu beğeniyor veya beğenmiş görünüyor diye benim de beğenir görünmeme hiçbir sebep bulamıyorum. Hoşlandığım veya hoşlanmadığım şeylerde modayı takip edemem ben.
Dipte bir yerlerde karanlığın içine düştü. Bu kadarını fark edebildi. Karanlığın içindeydi artık. Bunu fark ettiği anda da farkındalığı sona erdi.
Bu acı ölüm değildi, sersemlemiş bilincinde bocalayarak dolaşan düşünceydi. Ölüm acı vermezdi. Hayattı, hayatın sancısıydı bu feci, bu insanı boğan his. Hayatın Martin’e vurduğu son darbeydi.
Hayatı boyunca sevgi açlığı çekmişti. Sevgiye hasretti.
Varlığını sezdiği ve peşinden koştuğu, ama tutamadığı şey, şiirin zapt edilmez ruhuydu. Sıcacık bir parlaklıktı ona göre, peşinden koşturan ama hep erişebileceği noktanın ötesinde kalan ılık bir buğuydu.
Yenisini bulamadığı gibi artık eski cenetinin de yerinde yeller esiyordu.
Hayatı boyunca sevgi açlığı çekmişti. Sevgiye hasretti. Varoluşunun temel talebiydi sevgi.
Hayat, hastalıklı bir insanın yorgun gözlerini yakan güçlü bir ışık gibiydi. Uyanık geçirdiği her an, etrafında ve üzerinde çiğ bir öfkeyle parlıyordu. Acıtıyordu. Dayanılmaz bir acı veriyordu.
Artık tek bir kelime daha etmeyeceğim. ( ) Yok, yok, daha nice kelimeler edeceğim.
Sen var ya sen nesin, bilemiyorum doğrusu sen harikasın, hepsi bu.
Ak kâğıda kara mürekkeple kargacık burgacık yazılmıştı.
Hayret ve hayranlık vericiydi
Kafamın içinde öyle bir dönüp duruyordu ki yazıp ondan kurtulmam lazımdı.
Eğer hayat ona çok daha fazla şey ifade ediyorsa, o da hayattan çok daha fazla şey isteyecekti .
Aşkta sual olmazdı. Tutkudan onun anladığı buydu.
Kendini unutup aç gözlerle kıza baktı. Karşısında yaşamaya değer bir şey vardı işte; kazanmak için savaşmaya, mücadele etmeye ve evet, uğruna ölmeye. Kitaplar haklıydı. Dünyada böyle kadınlar da vardı. Karşısındaki onlardan biriydi.
Tam da bunu düşündüğü sırada durumunun umarsızlığı çöktü içine. Bütün açıklığıyla Gölgeler Vadisi’nde olduğunu gördü. İçindeki hayat giderek sönüyor, yavaş yavaş ölüme doğru ilerliyordu.
Bizden korkma. Sade ve gösterişsiz insanlarız..
Ama eğlencenin ardından gelen tepkisi, yalnızlığının yarattığı sıkıntıydı.
Kaderin bir oyunuydu işte
Sarılıp öptüğü kızın ona yâr olmadığı belliydi.
Ben kimseyle evlenemem, yani aşık olmadan evlenemem. Aşktan payımı ise geçmişte aldım.
Hayat böyle
Ama anlatılanlar gerçek, inan sözüme, gerçek.
Düşüncelerinde hep gizli bir hayat yaşadığını hatırladı. Bu düşüncelerini paylaşmayı denemiş ama onu anlamaya yeterli bir kadın veya erkek bulamamıştı.
İçinde ne var senin? Bazı çocukça kavramlar, birkaç az pişmiş duygu, çokça sindirilmemiş güzellik, koskoca ve kapkara bir cehalet, aşkla yanan bir yürek ve aşkın kadar büyük, cehaletin kadar nafile bir tutku.
Teşekkür ederim beyler. Hepinize iyi günler dilerim
Boşalt ceplerini bakayım seni genç yeteneklerin saygıdeğer heves kırıcısı
Bir anda gözü döndü. Bu adi yaratıklar haydut bile değildi. Sinsi emek hırsızlarıydı.
Bir öfke dalgası sardı bedenini.
Ben, yaptığım işin karşılığını istiyorum.
Biraz olsun kızabilmek isterdi , ama buna bile gücü yoktu.Fazlasıyla hissizleşmişti.
Şu dünyada dürüstlük diye bir şey kalmamış mıydı ?
Aşk , hayatın en yüce ifadesiydi
Bu burjuva şehirler seni öldürecek.
En ağır silleler vursa da kader,
Ezilir belki ama eğilmez başım.
Kendim dışında kimse bana inanmıyor.
Hayatta her şey kötüye gidebilir , aşk hariç.
İnsanın bedeni gençken yumuşak olur, ama ağır işlerde çalışmak, o işlerin doğası gereği, insanın bedenini macun gibi şekillendirir.
Şöhreti de parayı da bırak bir kenara, yarın gidip bir gemiye yazıl ve denize dön.

Şöhret için değil, aşk için, diye güldü Martin .

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir