İçeriğe geç

Mara ve Öteki Şiirler Kitap Alıntıları – A. Ali Ural

A. Ali Ural kitaplarından Mara ve Öteki Şiirler kitap alıntıları sizlerle…

Mara ve Öteki Şiirler Kitap Alıntıları

ben bu gözyaşlarını
yağmura benzetenlere kahkahayla gülerim gök gürültüsü
sağanak gülerim kesilmez günlerce neşe akar yollardan
ağlamak mı neye benzese teşbihte hata olur
benzetileni kaybolmuştur peşine bin merak takıp
ben bu gözyaşlarını
Boşuna deviniyor kalem mürekkep eksik
Konuşurdum susmayı bilsem
Sıra sana gelmeyecek bahar kışı çok sevdik
Alışkanlıktır belki ama biz aşk bildik
Bir bedduaydı şiir dönüp sahibini bulan
Dönmesin, hakikat topaç değildir
Dönmesin, dermanı kıblesinde
Kar yağmıyorsa sandalyen çıplak
yanaşmamış omzuna ağaçlar
serçeler kaynamaya başlamamış
gözlerin hazır değil karşılamaya
bir yağmuru göze almışsa deniz uzaklaşmak istediğindendir kıyılarından
şeffaf tatlı sicimlere tutunup hantal yaşlı elleriyle göğe
İç içe geçmeye görsün
Zinciri kolye sanacaksın
Prangaları halhal
Ben kırıntılarla yaşamayı öğrendim
Parmak uçlarımdadır neşesi
Vatan aynadır hem herkesin yüzü orada bağışlatacak ve bağışlanmaz kılacak sır orada
Buhurunu tanırsın babanın böyle kokar vatan işte
böyle yürür can suyu temmuz baharlarında böyle yener ten demiri bağbozumunda kanın hangi rüzgar çalabilir gülden rayihasını
Ben bu kitapları
horozlara benzetirdim uyandırsalardı beni her sabah
tavuklar gibi tüneyen raflarında kitaplığımın gözleri yumuk
Ben bu uçakları
kuşlara benzetenlere hayret ederim, hayret ettiğim kadar kuşlara
Konuşurdum susmayı bilsem
borazanlar çalarken ağustos böcekleri
zırhını çıkarmadan yaşamak
susarak can vermek gülün dibinde
Bir kalbi açmaktan daha tehlikeli bir şey
Bir kalbin çeperlerine dokunmaktan daha tehlikeli
Bir kalbe kulağını dayamaktır, işitmeyen kulağını
Bir postacı olsaydım çantasında kırlangıçlar taşıyan
Sonbahar yaprakları olsaydı ancak bu kadar güzel düşerdi toprağa
Bildiklerinle yenemezsin bilmediklerini, kenara çekil
Omzunda dağ olmayana dağ çiçeği yok

Yok dermansız kolların sarılacağı dalgalar

Parçalanmak ölmek değildir, parçalar halinde yaşanabilir pekala..
Ben kırıntılarla yaşamayı öğrendim parmak uçlarımdadır neşesi..
Hangi rüzgar çalabilir gülden rayihasını
Ben bu şehri
tekmelenen bir konserve kutusuna benzetiyorum
Teslim ol ey hakikat ellerini kaldır
İnsan yolunu kaybeder sen hep yoldasın
Konuşurdum susmayı bilsem
Ölü numarası yapmak kolay, yaşıyor numarası nedir.
Nerede görseller tanıyacaklardı,
nerede görseller tanıyamadılar..
‪Ölü numarası yapmak kolay,‬
‪Yaşıyor numarası nedir?
Hadi gülümseyen bir güneş çizsinler şimdi
Bildiklerinle yenemezsin bilmediklerini, kenara çekil
Bowling oynayamazsın ölümle
Omzunda dağ olmayana dağ çiçeği yok
Hangi meleğin elinden düştün yere dizlerinde gül
Allah’ım ne küstah bu şairler
avutamayınca kelimeleri
kelimelerle avunuyorlar
şiir de ne dünyalı gibi konuş
bir bedduaydı şiir dönüp sahibini bulan
o kara bavulda taşıdığın anlaşılacaktı şiiri
anlaşılmayacaktı şiir fakat anlaşılmayacaktı
hızır’la karşılaşacaksın metin ol, derken cümleye Ali
metnin Hızır’ı ol, deyiverdi Şeyh Hasan Ali’ye
ab-ı hayat bulmaya mahkûm zincirli dudak
diri bir gülde seyretti nokta konana kadar aczini
bu bir kar tanesidir elini uzat
bileğine mühürler vuracak
saat kar?
durmuş
ölü numarası yapmak kolay, yaşıyor numarası nedir
Allah’ım ne küstah bu şairler
avutamayınca kelimeleri
kelimelerle avunuyorlar
hışırdıyor perde fakat nerede ışık
kâğıtları getir
uçak yapacağım onlardan
hepsi bu kadar
uykusuz gözlerinden öpüyorum atların
tekbir getirmeye görsün Muhammed Mustafa
tekbir getirir yer gök ay bir kez daha bölünür
enbiya saf tutar, nur kesilir Mescid-i Aksa
taş olsa da hissiz kalmaz gitmek ister peşinden
dur demese, O’nunla birlikte yükselecekti
ya ben, boşluktaki ben, ey sahra-i muallak
bir kalbi açmaktan daha tehlikeli bir şey
bir kalbin çeperlerine dokunmaktan daha tehlikeli
bir kalbe kulağını dayamaktır, işitmeyen kulağını
hiçbir şeye yakın değil hiçbir şeyden uzak değil hiçbir şey denk değil ölüme
ne kadar korkarsa korksun kâğıtlar alevler saçan tüyden eceliydi şiir
omzunda dağ olmayana dağ çiçeği yok
göğüs kafesine ağır bulutlar çökerdi can direği tutmasa göğü
hangi meleğin elinden düştün yere dizlerinde gül
bir kalbi açmaktan daha tehlikeli bir şey
bir kalbin çeperlerine dokunmaktan daha tehlikeli
bir kalbe kulağını dayamaktır, işitmeyen kulağını
insan insanın kalbine dokunamazdı
nerede zemzem ırmaklarını akıtmak oraya
yolculuğun şartı, yıkanmış bir kalp
sıra sana gelmeyecek bahar kışı çok sevdik
alışkanlıktır belki ama biz aşk bildik
çok oluyor unuttum tıkırtılarını topuklarının.
ne çok şey biliyorlar, yan yana durduğumuzda omuzlarımız değiyor mu bunu da bilsinler.
parçalanmak ölmek değildir, parçalar hâlinde yaşanabilir pekâla.
Allah’ım ne küstah bu şairler
Avutamayınca kelimeleri
Kelimelerle avunuyorlar
güneş gibi yaşlanıyorsun heyy ararken onu
binlerce defa geçiyor yanından tanımıyorsun
insan insanın kalbine dokunamazdı
bir kalbi açmaktan daha tehlikeli bir şey
bir kalbin çeperlerine dokunmaktan daha tehlikeli
bir kalbe kulağını dayamaktır, işitmeyen kulağını
Göğüs kafesine ağır bulutlar çökerdi can direği tutmasa göğü
Korsanlar tutuşurdu kıstırmaya görsünler tahta bacaklarına
At kuyrukları dalgalanırken kızılağaçlarda bayrak yerine
Mars senin duruşundu gemilerin bordalarını çatlatan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir